Ana içeriğe atla

Evlilik Okulu

Evlilik Okulu 1. ci ve 2. ci videolar için aşağıdaki linkleri tıklayınız.
Ahmet Selami Vanlı / Abdullah Durmuş BAYSAL


AİLEDE PROBLEM ÇÖZME / AİLE İÇİ ŞİDDET / İKİ FARKLI DÜNYANIN UYUMU VE DEVAMI.

AİLEDE PROBLEM ÇÖZME
Ortada bir sorun varsa, önce sorunu teşhis etmek lazım. Hastaya reçete, doğru teşhisten sonra verilirse bir işe yarar.
Ya da araba tamircisi örneğinde olduğu gibi, tamirci önce tamir edeceği arabayı tanıyacak.
--- En başta kadın dili ile erkek konuşma dili birbirinden tamamen farklıdır. Bir nevi başka bir yabancı dil öğreniyormuş gibi düşünün. Bu konuda Sema Maraşlı’nın Kadın Dili (Bükçe) kitabını okumanızı ısrarla tavsiye ediyorum.
--- Mesela, karın sana “ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, seninle gezmek canı istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. “Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. “Tamam, canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
Küçük ama önemli detaylar.
--- Aynen öyle. Mesela karın “üşüdüm” diyorsa, üstünü kalın giy demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.
Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe’yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik, belki.
Haklısın aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.
Not mu alsaydım, epeyce detayı varmış dilin.
Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük “Fark etmez”dir. Fark etmezi kadınlar “Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap ” diye anlarlar.
En değerli sözcük nedir?
Sen bil, bakalım.
Seni seviyorum, demek herhalde.
--- Evet, kadınlar “seni seviyorum” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler söylemiştim, zaten biliyor diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.
--- Mesela hanım senden bir şey istedi. “Tamam” demek ile “Tamam Canım” demek arasında dağlar kadar fark var.
--- Akşam eve gittin, hanımı biraz durgun gördün. Nasılsın diye soruyorsun? Hanım “Bir şey yok” dedi. Eğer bir erkek bu sözden gerçekten “bir şey yok” anlıyorsa kadın konuşma dilini öğrenememiş demektir. İşin aslı “çok şey vardır ve sen onu anlamaya dinlemeye” gayret edeceksin.
--- Mesela nişanlın alışverişe çıktı. Seni telefonla arıyor. Canım ev için bir perde gördüm, alayım mı diye soruyor. Eğer sen ona “Şu anda çok yoğunum, işlerim var” der ve ilgi göstermez isen, bunun karşılığı “Umurumda bile değilsin” demektir. Oysaki nişanlın zaten onu çoktan beğenmiş ve senden onay bekliyordur. Vermen gereken cevap “Canım ben senin zevkine güveniyorum, alabilirsin” olmalıdır.
Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.
Zekân kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlarda çok önemli tabi. Kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.
Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler, değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama eğer sen hep alıp vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
--- Erkekler gözlerinden, kadınlar kulaklarından âşık olurmuş.
--- Erkekler âşık olurmuş, kadınlar mantık evliliği yaparmış çünkü ay sonu faturaları aşk ödemiyormuş.
--- Kadınlar deniz gibidir. Deniz sakin olursa sorun yok. Ama denizde her zaman fırtınada çıkabilir. Denizdeki türlü koşullarda gemiyi batırmayacak olgunluğa erişmeden, yani koca vasfına sahip olmadan evlenmek için acele etmeyin.
--- "Yuvayı dişi kuş yapar." Merhameti olmayan bir kadınla yaşamak, bu dünyada cehennemi yaşamak gibi bir şeydir. Seçiminize dikkat edin.
--- "Kadın kadının kurdudur." Gelin-kayınvalide çekişmesi tarihsel bir vakıadır. Her iki tarafı idare edecek becerilere sahip olmak için tecrübe sahibi büyüklerinden yardım almayı ihmal etme.
--- Kadın gözünde erkek %60 para, %40 kas-kariyer-romantizm karışımı bir varlıktır.
Kalan %40 için, kimileri için yakışıklı erkek, kimileri için romantik, kimileri için kariyer %20 ön plandadır.
Ama para mutlaka ön şarttır. Ferhat’ın parası olsaydı, Şirin’e kavuşmak için hiç kazma kürekle dağları delmek için uğraşır mıydı, kepçe ve kırıcı kiralayarak tüneli en kısa yoldan açar Şirin’ine kavuşurdu.
--- İdeal eş yoktur. İdeale yakın eş vardır.
--- Kendi ismimizi unutabilirsiniz, ama evlilik yıldönümünü asla unutmayın.
--- Koca olmak vasfına ermeden evlenmek her iki tarafa yıkım getirir.
--- Yıllardan beri, dizi ve filmlerde, gençlerin bilinçaltına şu mesaj veriliyor.
Mutlaka karşı cinsten bir arkadaşınız olsun ve onunla her türlü tecrübeyi yaşayın.
Evlilik niyeti olmadan sadece duyguların baskınlığı ile yapılan bu tip arkadaşlıkların sonu genelde faciayla biter.
Evlenmekten gaye sadece cinsel ihtiyaçları gidermek ise, 16 yaşındaki çocuklarda evlenebilir.
Ama böyle bir evlilik, kafa, gönül, ruh, ev idaresi, merhamet yönüyle eksik kalır.
Sonuçta, yıkım olur.
Aileler perişan olur.
Lisedeki bir gencin önünde üniversite, iş bulma, askerlik vs. derken en az 6-7 yıl zamanı var.
Bu olay, birazda şuna benziyor. Yolda giderken güzel bir araba gördünüz. Araba rüyalarınıza giriyor. 7 yıl sonra satın almayı planladığınız araba için gidip kaparo veriyorsunuz.
Yani henüz nişan ve söz için çok çok erken.
--- Bu erken yaşlarda insanların birbirine yaptığı "süslü köpek" muamelesine benzer. Mesala, yazın bir yazlığa gidersiniz. Orada küçük, sevimli bir süslü köpekle tanışırsınız. Alt alta, üst üste oynarsınız. Günü geldiğinde genç evine geri döner. Arkasına bile bakmaz. Geride kalan “süslü köpek” perişan.

Mutlu Bir Evliliğin Önündeki Tuzaklar
2015 yılında evlenen her 5 çiftin birisi, 2016 yılında evlenen her 4 çiftten birisi boşanmış. Boşanmalar hızla artıyor ve boşanmış çiftler tekrar bir başkasıyla evlenip birbirinin çocuğunu büyütüyor. Aynı Rusya gibi.
Asıl üzülecek tablo ise, buna benzer olumsuz örnekler çoğalınca evlilik sorumluluğunu almak istemeyen gençlerin evlilik dışı birlikte yaşamaları.
Aslında boşanma sebepleri çoğunlukla hep aynı. Yani şeytan tuzağı hep aynı yere kuruyor.
1. Tuzak: Aldatma
2. Tuzak: Kayınvalideyi yok sayma.
3. Tuzak: Birbirini Değiştirmeye Çalışma.
4. Tuzak: Evinin işini ihmal edip çarşıları tavaf eden bayanlar.
5. Tuzak: Sevgi ve merhamet olmadan çıkar için evlenmek.
6. Tuzak: Özgür yaşa, ayaklarının üzerinde dur, ezilme kızım.
7. Tuzak: Erkek milletinin KOCA kelimesinin anlamını öğrenmeden evlenmesi.
8.Tuzak: Anne babaların damat adayını para destesi olarak görmesi.
9.Tuzak: Medeni kanunda önü arkası hesap edilmeden yapılan değişikliklerle kadın milletinin şımartılmış olması.
Aslında bu açılardan bakarsak boşanmaların artmasından endişe etmeyelim…
O evliliklerin bir kısmı zaten hiç olmaması gereken evlilikler.
Son söz. İsviçre medeni kanununa göre şimdilik durum bu.

Problemleri çözmek için;
--- Sen Allah ile aranı düzelt ki, Allah'ta kullarla senin aranı düzeltsin.
Nahl Sûresi 97. Ayeti Kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor.
“Erkek ve kadından kim mü’min olarak sâlih (sevaplı) amel işlerse, elbette onu (dünyada) güzel bir hayatla yaşatırız. Ve (âhirette) onlara mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeliyle veririz.”
--- Uzun yıllar mutlu olarak yaşamanın sırrı, taraflardan biri kızdığında diğerinin susması. Çünkü kavga iki kişi arasında olur.
--- Birbirine karşı durmak yerine işbirliği.
--- Sorunu sorun sahibine çözdürme tekniği. (Şu şekilde yap yerine, öyle olmaz bana başka bir çözüm bul)
--- Ufak tefek meselerde hemen karşı tarafa kızıp, köprüleri yıkmamak.
Bir Örnek: Câbir radıyallahu anh ’tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber Efendimizin (asm) önünü üç parça ekmek getirilir. Efendimiz ekmeğin birini kendi önüne, diğerini Câbir’in önüne koyup, üçüncü parçayı da aralarında taksim ettikten sonra:
“Ekmekle yiyeceğimiz bir katık yok mu?” diye sorar.
"Hayır; ama biraz sirke var”, denilince,
"Getirin onu, sirke ne güzel katıktır.” buyurur.  (Müslim, Eşribe, 164-169; Ebû Dâvûd, Et’ime 40; Tirmizî, Et’ime 35; Nesâî, Eymân 21)
Yani niye yemek yok diye kızmıyor.
--- Hanımların cilvesine kapılıp, yerine getiremeyeceğin sözü asla verme. Aksi halde dürüst olma sıfatını yitirirsin. Öl söz verme, öl sözünü tut demişler.
--- İnsanın değeri nedir sorusuna, Hz. Mevlana “aradığı şeydir” buyurmuş. Biz de ulvi gayeler peşinde koşmalıyız.
"Âli dertleri olan insan mutsuz olmaz."
--- Sabah namazından sonra işrak vaktine kadar rızıkların dağıtıldığı vakit uyuma ki, geçim sıkıntısı ve darlık çekmeyesin.
--- Sıkıntıların sebebi günahlardır.
İyilik edenler ve iyi davrananlara daha güzeli ve ziyadesi (bire yedi yüz ve daha fazlası veya cennet ve cemâlullah.) vardır. (Yunus Sûresi /26. Ayet)
Akşamları dizi, maç derken beynimiz çöplüğe çevriliyor ve sabah namaza kalkılamıyor.
--- Evlilik fedakârlık ve iyilikle yürür.
Hadis-i Şerifte şöyle buyuruluyor.
"Kadınlara hayırhah olun, zira kadın bir eyeği kemiğinden yaratılmıştır. Eyeği kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan eğri halde kalır. Öyleyse kadınlara hayırhah olun." [Buharî, Nikâh 79, Enbiya 1, Edeb 31, 85, Rikâk 23; Müslim, Radâ 65, (1468); Tirmizî, Talâk 12, (1188).]
Peki, ne yapacağız. İdare edeceğiz.
Bir erkeğin idare etme sanatını öğrenmeden sırf cinsel yönden ihtiyaçları düşünülerek evlendirilmesi her iki taraf içinde zulümdür.
Nisâ Sûresi 35. Ayeti Celile’de Rabbimiz şöyle buyuruyor.
"Eğer (karı kocanın artık iyice) aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (onların aralarını gerçekten) düzeltmek isterlerse Allah aralarını bulmaya onları muvaffak kılar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir ve her şeyden haberi olandır."
--- Gelelim en önemli maddeye. Bir bayanın güzel bir sözü var. “Bizi anlamaya çalışmayın. Sadece bizimle iyi geçinin.”

İKİ FARKLI DÜNYANIN UYUMU VE DEVAMI
Kadın ve Erkeklerin Olaylara Bakış Açısı:
Bugünün gençleri evlendiklerinde mutlu bir yuva kurmak istiyorlarsa, kadın ve erkeğin olaylar karşısındaki davranış modellerini bilmek durumundalar.
Aslında bu konuyu anlamak sadece evlilik için değil, hayatın olağan akışı içinde bize her zaman lazım olan bilgiler.
Konuyu şöyle bir örnekle açıklayalım. Malum teknolojinin ön planda olduğu bir çağdayız ve konuya da teknolojik bir örnek verelim.
Cep telefonlarında yaygın olan 2 tip işletim sistemi var. Apple ve Android.
Bilgisayarlarda da yaygın olan 2 tip işletim var. Apple ve Windows.
Şimdi bunları erkek ve kadının (iki ayrı beyin) işletim sistemi gibi düşünün.
Yöre, ülke ya da kültür farkı olsa da (kadın ya da erkekte) işletim sistemi aynı olduğundan genelde olaylar karsısında aynı şekil yani benzer model davranış tarzı sergileniyor.
Yani evlilikte birinci yılda olan kavgalar onuncu yılda da aynı sebepten çıkıyor.
Kadın ya da erkeklerin kendi hem cinsleri arasındaki davranış farklarının nedenini ise cihazlardaki model, donanım ve işlemci farkı olarak düşünün.
Ortak payda ise çocuklar. Yani Office programlarını her iki işletim sistemi de sorunsuz çalıştırıyor.
Video benzeri diğer ortak çalıştırılan programlar ise,  (yani ev, araba, geçim derdi vb. ihtiyaçlar) her iki cinste de ortak payda.
Ancak burada önemli bir husus var.
Erkek beyni (mesela Apple olsun) genelde programları bilgisayara kaydetmeden internet üzerinden çalıştırıyor. Dolayısıyla detaylara takılmıyor.
Aynı zamanda dışarıdan gelen yönlendirmelere (virüslere) karşı daha korunaklı.
Kadın beyni ise (mesela Windows olsun) gerekirse önce bilgisayara kaydediyor ve daha sonra videoyu oynatıyor. Dolayısıyla günlük yaşamda (erkeklere göre önemsiz gözüken) detaylara daha çok önem verebiliyor, geçmişte yaşanan tüm olayların bütün detayları her zaman hafızasında mevcut ve yeri geldiğinde erkeğin önüne paketleyip servis edebilme kabiliyeti var, ancak duygusal bir yapıda olduğundan dışarıdan gelen yönlendirmelere (virüslere) karşı daha korunaksız.
Netice olarak Apple ve Android sistemleri pazar payını (yani alan hâkimiyetini) korumak için sürekli bir mücadele içinde ama diğer yandan birbirlerine muhtaçlar ve gerçekte aralarında gizli bir anlaşma var.
Ancak, kadınlar açık ara önde dersek yanılmış da olmayız.
Evet, Cenabı Hak erkeğe güç, kuvvet, servet, şöhret, iktidar vs. birçok şey vermiş.
Ama ince ve narin bir noktadan kadına bağlamış.
İlahi irade öyle uygun görmüş...
İnsan nesli bu iki farklı türün birleşmesi neticesinde devam ediyor.
Yaradan böyle uygun görmüş.
Bir hikâye ile yazımızı bitirelim.
Öğretmen sınıfta “Bana bir kalem getirin demiş”
Erkek öğrencilerden biri hemen bir kalem götürmüş.
Kız öğrenciler sormuş?
Hocam hangi renk olsun?

Evlendikten Sonraki Roller.
--- Evlendikten sonra hayattaki roller değişiyor ve yeni bir senaryo yazılması gerekiyor.
Evlilik kişilere göre değişmekle birlikte genelde üç bölümden oluşur.
Birincisi, romantik dönem olup genelde 0-5 yıl arası sürer ve boşanmaların en çok olduğu dönemde 3-5 yıl yani romantik dönemin sonuna tekabül etmektedir.
İkincisi, güç çatışması dönemidir. Ömür boyu sürebilir.
Üçüncüsü, bağlılık dönemi ya da ayrılık dönemidir. Güç çatışması dönemini atlatamayan ve bu dönemde karşılıklı uzlaşma sağlayamayan eşler ayrılık noktasına gelir.
Romantik dönemden sonra erkekler genelde ilgisini evden işine yöneltir. Ancak bu dönemi atlatan akıllı kişiler bağlılık dönemine geçer.     
Erkek ve kadının evlilikte beyin sistematiği farklıdır. Erkek beyni cinselliği ön planda tutar. Kadın beyninde ise romantizm ön plandadır.
Mesela evlenmeden önce küçük kız iken dokunma ve okşama ile sevilen bir kız evlendiğinde kocası ona daha çok hediye alma yoluyla sevgisini belli etmek istiyorsa yeni rol ve senaryoya alışamayan bu kız kendisini sevilmiyor hissedebilir.
Erkeğin kadını tanıması ve buna göre tedbir alması evliliği huzurlu hale getirir. (Dikkat buyrun mutlu değil, sadece huzurlu)
--- Evliliğin mutlu bir şekilde devam etmesi ise % 90 kadının elindedir.
Karı koca arasında yeterli bir uyum süreci yaşanmadan çocuk sahibi olmak ileride daha büyük sıkıntılara sebebiyet verir.
--- Evliliği iyi ve kötü günlerin paylaşıldığı bir sığınak olarak görmelidir.
--- Kendimizi davranışlarımızla değil niyetimizle, başkalarını niyetleriyle değil davranışlarıyla değerlendirme hastalığımız vardır.
Erkek nişanlılık döneminden itibaren kendi ailesini kız tarafına kabul ettirebilmelidir. Aksi halde gelin-kaynana çatışması kaçınılmazdır.
Bir kayınvalide beyninde gelinini, benim evladımı elimden almaya gelen bir kişi olarak görürse bu farkında olmadan onun davranışlarına yansır. Bu defa gelin de bu kadın bana niye hain hain bakıyor diye düşünür.
Erkek annesine olan sevgisi dolayısıyla hanımına, anneme niçin böyle davranıyorsun diye sorduğunda kadın otomatik savunmaya geçerek, demek ki kayınvalidem kocamı elimden almaya çalışıyor, demek ki düşüncelerimde haklıymışım diye düşünmeye başlar ve ona uygun davranış modeliyle olayların üzerine daha çok gider.
Hâlbuki bu durumda kadın, kocam annesine olan sevgisi dolayısıyla böyle konuşuyor diye düşünse bir sorun kalmayacak.
Bu durumda iki arada bir derede kalan erkekler nasıl davranmalıdır.
Erkek her olayda müvekkilini haklı gören avukat rolünde olmamalıdır.
Avukat ve savcı gibi değil, hâkim gibi her olayda objektif davranmalıdır.
Modernizmin getirdiği sıkıntılardan biri de kadının cinsel sömürü aracı olarak kullanılmasıdır. Evlilikte temel unsur sadakattir. Dolayısıyla ben evlenirim ama arada bir kaçamak da yaparım diyen kimsenin bu düşüncelerinden kurtulması gereklidir.
Namus kadın için de, erkek için de aynıdır.
Sadakat olmazsa sevgi ve saygı azalır. İnsan sevilmediği yerde kendini mutlu hissedemez.
--- Amerikalı Feminist yazar ve Feminizmin öncülerinden Bety Friedan’ın yapılan bir mülakatta kadının konforu “bir erkekle sadakate dayalı beraberliktir” demesi ibretlik bir söyleşidir.
--- Evlenecek kişilerle yaşam felsefesi aynı olmalıdır. Karakter uyumu şarttır
Hangi tip yaşam felsefesine sahip erkekler sadakate önem veriyor, hangisi vermiyor. Bu da insanın söylemleri ile değil yaşantısıyla belli olur.
Asıl olan somut değil soyut zevklerdir. İşte burada aklımıza Mevlana geliyor. Devamlı mütebessimdir. Allah cc. dostudur. Peygamber aşığıdır. Onun bu iç hali ve duruşu nedeniyle insanlar etrafında halka olmuşlardır. En büyük aşk ilahi aşktır. Herkes küçük bir Mevlana olmaya çalışmalıdır.
Sevgi saygı herkeste olabilir. İnsan doğduğunda tüm sevgisini annesine, sonra baba eş akraba vs. yöneltir.
Asıl olan ilahi sevgidir. Dünya hayatının içindeki güzellikler geçici sevgidir, içinde acı tohumlar vardır. Oysa ilahi sevgi içerisinde karşılık görememe ve acı tohum yoktur.
Dünya bir deniz gibidir. İnsan ise gemi gibidir. Gemi içine su almazsa, hareket özgürlüğü vardır. İçine alırsa batar. Dünya sevgisi elimizde olsun ama gönlümüzde olmasın.
Gerçek var oluşa uygun davranmak ancak böyle olur. İnsan dünyada misafir olduğunu unutmamalıdır ve asıl mutluluk ölümden sonraki hayata hazırlanmaktır.
--- Netice olarak evlilik bir projedir ve bu projeye her iki tarafında yatırım yapması gerekir.

AİLE İÇİ ŞİDDET
Evlilik bir nevi su örneğinde olduğu gibi uzayda bağımsız dolaşan hidrojen ve oksijenin bağımsızlıklarını kısıtlayarak bir araya gelip evrene hayat vermeleri gibi topluma hayat vermeleridir.
Evlilik dışı hayat ise zina olup, adeta bir orman yangınının çevreye verdiği zarar gibi toplumları çökerten bir yangındır.
Evlilik, iki tane birin bir araya gelip on bir olması ve hayata iki gözle değil dört gözle bakmasıdır.
Hadisi Şerifte “"Kadın, dört şeyi için nikâh edilir; malı, soyu, güzelliği ve dini; sen dindar olanını seç ki, evin bereket bulsun." buyrulmaktadır. (Buhari)
Evlenmeden önce karşı cinsler birbirini yeterince tanımalı ki, o evlilikte mutluluk olsun.
Kadın ve erkeğin düşünce yapıları, evlilikten beklentileri, hayata bakış açıları nedir?
Erkeği evin dış duvarı, kadını ise evin içi olarak tarif etsek, herhalde yanılmayız.
Yani kadın dış duvar olmadan kendini korunaksız, erkek ise evin içi olmadan kendini boşlukta hissediyor.
Yani ikisi de birbirine muhtaç ama hayata bakış açıları ve beklentileri birbirlerinden çok farklı.
Erkek evi depreme, rüzgâra karşı ayakta tutmaya çalışırken, kadın sürekli evin içini donatmakla ve yenilemekle meşgul.
Dolayısıyla fikir çatışmaları gayet normal.
Çocuk ise bağlayıcı harç. Çünkü büyüdüğünde hem evin içine hem dışına bakması muhtemel garanti belgesi. Bu nedenle anne-baba, çocuk karşısında çaresiz, mahkûm, sevgi dolu.
Gelen para, yeri ve zamanına göre bazen evin içine bazen dışına harcanmalı.
Benim dediğim olacak diye inatlaşmalar yerine uzlaşma sağlanması her iki tarafın hayrınadır.
--- Unutmayın, kavga iki kişi arasında olur.
Sıfır sorunlu yani sorunsuz bir evlilik olmaz.
% 51 ortak payda yakalandı ise tamamdır.
Bu nedenle evlenmeden önce gözünü dört açıp, evlendikten sonra birini kapatmalıdır. Yani kusur görmemelidir.
--- Eşlerin yaptığı en büyük hatalardan birisi, birbirlerini değiştirmeye zorlamalarıdır. Evlenmeden önce, hele bir evlenelim, ben ileride nasıl olsa onu yola getiririm düşüncesi evlilikteki kavgaların en önemli sebebidir.
Oysaki herkesin kimlik kartları ayrı ve eşiniz sizin bir uzvunuz değil, ayrı bir kişilik. Yani bilgisayar mantığıyla anlatmak istersek mailde gönderdiğiniz uzantınız değil ayrı bir program.
--- Diğer bir önemli husus eşinize hatalarını ikaz ederek söylemek yerine, yaşayarak hatalarını hissetmesi sağlanmalıdır. Fizikte bir kural vardır. Etki-tepki prensibi.
Akra FM’de şöyle bir anekdot dinledim. Birisi Prof. Dr. Kemal Çakmaklıya eşini şikâyet ediyor ve kocasına her gün fazla ekmek alma dediği halde kocasının inadına ekmek aldığını söylüyor. Bu adamla ömür geçmez, ayrılmak istiyorum diyor. Doktor diyor ki: Lütfen bir ay sesini çıkarma, her şey düzelir. Kadın denileni yapıyor ve tam bir ay sesini çıkarmıyor. Tabi bir ay sonra evde dağlar gibi ekmek birikiyor. Adam eşine diyor ki. Bunlar ne? Kadın diyor ki. Senin aldığın ekmekler. Bunun üzerine adam diyor ki. Yahu ben ne yapmışım!
--- Önemli olan şudur. Birbirini gerçekten sevenler ve merhametli olanlar şiddete başvurmaz.
--- Şiddetin diğer bir sebebi evlerde fiili başkanın kim olacağı ile ilgili.
Başkanlık sadece Ülkemizde mi yoksa evlerimizde de var mı?
Nisâ Sûresi 34. Âyeti Kerîme  “Erkekler kadınlar üzerine yönetici ve koruyucudurlar.” diye başlıyor.
Ancak o konu daha nişanlılıkta çözülüyor.
Garibim erkek milleti işin gerçeğini fark ettiğinde ise çok geç oluyor.
Kız çocukları çocukluktan itibaren anne, teyze, yenge, hala dörtgeni içinde vak'a metodu ile yetiştirilmektedir.
Hiç bir erkek bu tarzda yetiştirilmez.
Kadınlar her türlü derdini istisnasız herkesle paylaşabilir. Fikir alır mukayese yapar.
Erkek ise en yakınına bile en masum problemini açamaz.
Yani erkek maça zaten 3-0 mağlup başlıyor.
Çekirdek aile veya geleneksel aile fark etmez.
İslami veya seküler yaşam tarzı da fark etmez.
Tarih tekerrürden ibarettir.
Evlilikteki kavgalar da tekerrürden ibarettir.
Şöyle bir düşün. İlk yılda olan bir tartışma onuncu yılda da genelde aynı sebeptendir.
O halde tarihi tekerrür ettirme.
--- Zayıf ve güçlü yanlar belirlenerek buna göre taktik ve strateji oluşturmak gerekiyor.
Mesela, üniversite mezunu ve çalışan bayanlardan koşulsuz itaat ve ev işi yapmasını bekleyen erkekler var.
Hem şehirli olsun, hem güzel olsun, hem üniversite mezunu olsun, hem para kazansın, hem itaatkâr olsun, hem güzel yemek yapsın, hem altın ve gümüşe heves etmesin, hem de kaynanası ile iyi geçinsin. Oh kekâh.
Yok yaa. Oğlum, sen aklını peynir ekmekle mi yedin. Erkekler gerçekten bu hususlarda kör.

LİSE VE ÜNİVERSİTE İLK YILLARINDA ÂŞIK OLMAK.
(Her genç, anne baba okumalı)

Soru:
Lise ya da üniversiteye yeni başlayıp birbirine âşık olduğunu söyleyen ya da samimi duygular beslediğini söyleyen gençler var. Ne dersiniz?
Cevap:
Yıllardan beri, dizi ve filmlerde, gençlerin bilinçaltına şu mesaj veriliyor.
Mutlaka karşı cinsten bir arkadaşınız olsun ve onunla her türlü tecrübeyi yaşayın.
Evlilik niyeti olmadan sadece duyguların baskınlığı ile yapılan bu tip arkadaşlıkların sonu genelde faciayla biter.
Evlenmekten gaye sadece cinsel ihtiyaçları gidermek ise, 16 yaşındaki çocuklarda evlenebilir.
Ama böyle bir evlilik, kafa, gönül, ruh, ev idaresi, merhamet yönüyle eksik kalır.
Sonuçta, yıkım olur.
Aileler perişan olur.
Lisedeki bir gencin önünde üniversite, iş bulma, askerlik vs. derken en az 6-7 yıl zamanı var.
Bu olay, birazda şuna benziyor. Yolda giderken güzel bir araba gördünüz. Araba rüyalarınıza giriyor. 7 yıl sonra satın almayı planladığınız araba için gidip kaparo veriyorsunuz.
Yani henüz nişan ve söz için çok çok erken.

Soru:
Peki, bu durumu biraz daha açıklar mısınız?
Cevap:
Bu erken yaşlarda insanların birbirine yaptığı "süslü köpek" muamelesine benzer. Mesala, yazın bir yazlığa gidersiniz. Orada küçük, sevimli bir süslü köpekle tanışırsınız. Alt alta, üst üste oynarsınız. Günü geldiğinde genç evine geri döner. Arkasına bile bakmaz. Geride kalan “süslü köpek” perişan.
Ailesinin yanında yaşayamadığı duyguları, üniversite ortamında "özgürce" yaşayıp, ayrılık vakti geldiğinde seni bırakıp gider ve sen de perişan olursun.

Soru:
Peki, ne yapmayı önerirsiniz?
Cevap:
Bu aşamada çalılara takılmadan okulunu bitir.
Çalıların etrafından dolaş.

Soru:
Ama beni gerçekten seviyor?
Cevap:
Sen öyle zannediyorsun.
Sana olan duygularının gerçek olup olmadığını anlamak için "duygusal demo" yap.
Mesela, annemde bana birini bulmuş, karar veremiyorum diye söyle.
Sınıfta onun yanında, başka birinden" filan da çok terbiyeli falan diye bahset.
Bak gör o zaman neler oluyor.
Bu aşamada hemen bir mesajla, bir sözle ya da bir kaç gülücükle ona karşı ilgi duyman senin çok saf olduğunu ve hayatı tanımadığını gösterir.

Soru:
Peki,  ona karşı olan duygularımı nasıl kontrol edebilirim?
Cevap:
Yukarıda anlatılan tuzakları bilirsen, tuzağa bile bile gitmezsin. Gidersen de sonuçlarına katlanırsın. Hem kendi geleceğini, hem de aileni perişan edersin.
Ayrıca Pazartesi Perşembe günleri oruç tutarak nefsine hâkim olmayı öğrenebilirsin.

Soru: Koca olmak vasfına ermeden evlenmek her iki tarafa yıkım getirir dediniz. Bu cümleyi biraz açar mısınız?
Cevap:
--- Kadınlar deniz gibidir. Deniz sakin olursa sorun yok. Ama denizde her zaman fırtınada çıkabilir. Denizdeki türlü koşullarda gemiyi batırmayacak olgunluğa erişmeden, yani koca vasfına sahip olmadan evlenmek için acele etmeyin.

--- "Yuvayı dişi kuş yapar." Merhameti olmayan bir kadınla yaşamak, bu dünyada cehennemi yaşamak gibi bir şeydir. Seçiminize dikkat edin.

--- "Kadın kadının kurdudur." Gelin-kayınvalide çekişmesi tarihsel bir vakıadır. Her iki tarafı idare edecek becerilere sahip olmak için tecrübe sahibi büyüklerinden yardım almayı ihmal etme.

--- Kadın gözünde erkek %60 para, %40 kas-kariyer-romantizm karışımı bir varlıktır.
Kalan %40 için, kimileri için yakışıklı erkek, kimileri için romantik, kimileri için kariyer %20 ön plandadır.
Ama para mutlaka ön şarttır.

--- İdeal eş yoktur. İdeale yakın eş vardır.

--- Kendi ismimizi unutabilirsiniz, ama evlilik yıldönümünü asla unutmayın.

--- Mutlu ve huzurlu bir evlilik istiyorsanız.
Eve geliş saatiniz belli olmasın.
Kapıyı her zaman eşiniz açsın.
Kazancınız net belli olmasın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 18. Bölüm

Çalışkanlık. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve: - “Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri: - “Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz: - “Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için se...