Ana içeriğe atla

Ateizm ve Deizm Üzerine

ATEİZM VE DEİZM ÜZERİNE YAZILAR.


Sonsuzluk Kavramı Üzerine...

Ayeti Kerime ve Hadisi Şeriflerden anlayabildiğimiz kadarıyla;

Dünyada bizi usandıran bıktıran hiç bir şey Cennette olmayacak.

Üzüntü, sinir, ümitsizlik, anlaşmazlık, yorgunluk, bunalım, hastalık, acziyet gibi...

Sayıların sonsuza doğru gitmesi gibi her bir anımız diğer bir anımızdan farklı ve sonu gelmeyen lezzetlerin olduğu bir hayat.

Zamanın olmadığı ve ölümün olmadığı bir yaşam.

Anlamakta zorlanıyoruz!

Henüz göbek bağı kesilmemiş anne karnındaki bir bebek, bu dünyayı ne kadar anlayabilir?

İnsanın yaradılışı bir mucize.

Anne rahmindeki gözle görülmeyen bir tek hücrenin çoğalarak kan, kas, sinir, kemik, deri, göz, kulak, kalp, akıl ve nihayet sen haline dönüşmesi.

İnsan beyni 1 litre su, 160 gram yağ, 110 gr protein, 15 gram şeker, 10 gram tuz. Biz bunları bir araya getirdiğimizde ne yapabiliriz? Ama Allah bunlarla bedenimizi kontrol etmemizi ve düşünmemizi sağlayan 2,5 milyon gigabayt hafızaya sahip mükemmel bir makine yaratmış.

Üstelik bu dünyaya gelmiş, gelmekte olan ve gelecekte gelecek olan herkese ayrı bir parmak izi verilmesi akıllara durgunluk veren bir Yaradılış mucizesi.

Ay dünyanın yörüngesinde, dünya güneşin yörüngesinde, güneş samanyolu galaksisinin yörüngesinde, sayıları milyarları hatta trilyonları bulan küçük ya da büyük galaksiler kendi yörüngesinde,  hepsi bir ahenk içinde yoluna devam ediyor.

Uyku küçük ölüm. Uykuda ruh bedenden çıkıp nasıl oluyor da 3-5 saniyede bu dünya hesabıyla sonsuza yakın mesafelerdeki işleri yapıp geri dönebiliyor?

Hatta bazen zamanın ilerisine ya da zamanın geçmişine gidip geri dönüyor.

Çünkü yaratan Allah her türlü eksikliklerden münezzeh, evveli ve sonu yok, doğmamış ve doğrulmamış, hiç bir şey O'na denk olamaz.

İnsan, Allah'ın kendi ruhundan üfleyip yarattığı kıymetlisi.

Ama aynı insan şeytana uyarsa, o zaman durum değişiyor, maddenin dönüşüme uğraması misali aşağılık oluyor.

Tüm bu kusursuz yaradılışı düşününce insan için bu dünyadaki en önemli şeyin Allah'a ortak koşmamak olduğunu,

Cenneti kazanıp Cemâlullaha kavuşmanın ise O'nun emirlerine boyun eğmekten geçtiğini idrak edebiliyoruz.

O zaman bu dünyada hükümran olmak için küçük hesaplarla, işe yaramaz boş işlerle vakit geçirmek yerine,

Allah (cc) 'ın zikri ile her nefesi taçlandırmak, şereflendirmek insana yakışan davranış oluyor.

Yaptığımız işler insanlara gösteriş için değil,

İnsanlığa faydalı ve Allah'ın rızasını kazanmak için yapılırsa bir anlam ve değer ifade ediyor.

Böyle yaparsak bu dünyada iken sonsuzluk kavramı ile ilk tanışmamızı yapmış oluyoruz.

Gerçek manada tanımak içinse, âlem değiştirmek icap ediyor.


Çeşitli internet sitelerinde, genellikle gerçek kimliklerini gizleyen, Müslümanları dininden döndürmek isteyen, güya Kur’ân-ı Kerîm’deki ayetlerde çelişki varmış gibi göstermeye çalışan, amaçları Müslümanları ateist ya da deist yapmak isteyen bir grup insan var. 
İşleri güçleri klavye başında yorum yazmaktır. Karşılığında maaş alırlar. Onlara cevap verdiğiniz takdirde, bir müddet sonra size "küfür ve hakaret" etmeye başlarlar. Çünkü her kabın içinde ne varsa, dışarıya ancak kendi içindekini sızdırır.
“Muhakkak ki küfre sapanlar, İslâm’ı kaldırmak ve insanları Allah yolundan alıkoymak (ve sindirmek) için mallarını harcarlar ve daha da harcayacaklar. Sonra o mallar, kendilerine bir yürek acısı olacaktır. Sonra onlar yenilecek (gayelerine erişemeyecekler) ve küfürlerinde ısrar edenler, cehenneme sevk edileceklerdir. (Enfâl Sûresi. Ayet 369)”

İnsan aciz ve yaratılan olduğu için, Allah'ın kendisini bildirdiği ve anlattığı kadarıyla O'nu bilebilir.
Elhamdülillah bizler Müslüman olarak kafamız rahat ve gönlümüz huzurla dolu.
Ahirete, hesaba, mizana, bu dünyada yapılan amellere göre insanın ya Cennete ya da Allah korusun Cehenneme gideceğine inanıyoruz.
İnanmayanlar düşünsün.
Bizim dinimiz bize yeter, inanmayanların batıl düşünceleri kendilerinin olsun.

Ey Kâfirler ve Münafıklar:
Ne kadar inkar ederseniz edin, merak etmeyin ahirette ebedi azap mutlaka sizi bulacak, inkâr ettiğiniz cehennem ateşinde azaba uğrayacaksınız.
Allah'ın varlığını ve birliğini istediğiniz kadar yok sayın, gerçeklerle er ya da geç öldükten sonra mutlaka karşılaşacaksınız.
“Azabımız onlara geldiğinde, onların yakınmaları (itirafları): “Biz gerçekten Allah’ın hududunu aşan zalimlerdendik.” demelerinden başka bir şey olmadı. (A'râf Sûresi. 5. Ayet)
“Ateş karşısında durdurulunca onların: “Keşke biz dünyaya geri döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamaz ve inananlardan olurduk.” dediklerini bir görsen! (En'âm Sûresi. 27. Ayet)

Madem Cehennem diye bir şey yok, haydi o zaman bu dünyada da ateşe elini tutsana. Ateş insanın uydurduğu bir şey, niye seni yaksın ki!?
Aslında acı hissi diye de bir şey yok. Acı denilen şey insanın uydurması. Kafanı bir yere çarptığında aslında hissettiğin acı değil. Lütfen görmediğin şeye inanma!!!
Madem Ahiretteki mahkeme ve hesaba inanmıyorsun, o halde bu dünyada hakkını aramak için niye mahkemeye gidiyorsun. Aslında mahkemede, insanların zihin dünyalarında uydurduğu bir şey!!!

Bu ateist kesime ne kadar delil gösterirsen göster, ne kadar açıklama yaparsan yap, hepsini bir bahane ile kendi akıllarınca çürütürler.
“Yoksa: “Onu (Peygamber’in) kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer iddianızda doğru iseniz, haydi onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka, gücünüzün yettiği kim varsa onları da (yardımınıza) çağırın! (Yunus Sûresi. Ayet 38)
Ayeti Celile’sini okusanız bile, bu defa kafalarından uydurdukları sözleri size Ayet benzeri diye okurlar. Çünkü şeytan bunlara yularını takmış, istediği tarafa götürmektedir.
“(Allah’ı ve hükümlerini unutup) hevâlarını/arzu ve heveslerini kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? (Furkân Sûresi. Ayet 43)
O zaman ne yapmalı?
“Âyetlerimiz hakkında biçimsiz ve alaylı sözlerle münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir (tavır göster, karşı savunmanı yap veya Müslüman olmanın gereği olarak orada durma). Eğer şeytan, sana bunu unutturursa, hatırladıktan sonra (hemen kalk) artık o zalimler topluluğu ile oturma! (En'âm Sûresi. Ayet 68)

Hidayet Allah'tandır.
Bu nedenle milyarlarca insan için mantıklı olan bilgi ve deliller bunlar için bir işe yaramaz.
Neden mi?
Çünkü bunların beyinleri sinyal almayan televizyon gibidir.
Sinyal alamayınca televizyonda görüntü olur mu?
Aynen bunun gibi asla hakikatı göremezler.
Barajda elektrik üretimi var ama eve gelen hatlar kopuk olunca, evde elektriklerin olmaması gibi, bunların hak ve hakikatı görecek hidayet kabloları kopuk olduğu için beyinleri karanlıklar içinde kalmıştır.
“Çünkü onların kalpleri vardır, onlarla (ilâhî hakikatleri) anlamazlar; gözleri vardır, onlarla (İslâm’a ait gerçekleri) görmezler; kulakları vardır, onlarla (İslâm’a dair emirleri) işitmezler. (A'râf Sûresi. Ayet 179)”
Zavallı ve acınacak haldedirler.

Evet, Allah cc bizim nerede ne günahı işleyeceğimizi biliyor. Doğrudur. Ama biz geleceği bilmiyoruz ve yaptıklarımızı (iyilik ya da kötülük) hür irademizle yapıyoruz.
Yani Yaradan bizi bir şeye zorlamıyor.
Yapacaklarımızı biliyor, çünkü zaman kavramı insanlar için var.
"Karada ve denizde olan her şeyi O bilir. Bir yaprak düşmez ki (Allah) onu bilmesin. (En'âm Sûresi. 59.Ayet)"
Allah ise zamandan münezzeh.
Şöyle düşün.
Sen hayata 3 boyuttan bakıyorsun. 2 boyutta yaşayan bir canlının neler yapacağını ya da yapamayacağını, yukarıdan yani 3. boyuttan baktığın zaman bilirsin.
Bu dünya hayatı, biz insanlar için 3 boyut+zaman şeklinde.
Eğer sen 5. boyutta yaşasaydın, geleceği görebilirdin. Çünkü zaman boyutunu geçiyorsun.
Mesela ışık hızında uzaya seyahat edip, dünyaya tekrar dönsen, zaman senin için ve dünyadakiler için farklı geçmiş olur.
Nitekim bazen en uzun gördüğün 3 ya da 5 saniyelik rüyanda, bir ömür geçiyor, ya da ileride neler olacağını bilebiliyorsun.
Çünkü ruh, uykuda bedenden çıkıyor ve özgürce ruh hızında seyahat ediyor.
Bir elektrik kablosu düşün. İçindeki akım ruh. Kablosu ise cesedin. Akım kesilince tek başına kablo bir işe yarıyor mu?
Yaradan Rabbim böyle takdir etmiş ve biz bu dünyada bir imtihandayız.
“(Resûlüm!) Hani Rabbin, Âdemoğullarından, onların (gelmiş gelecek) zürriyetlerini, sırtlarından (sulblerinden zerreler halinde) alıp çıkarmış ve onları, kendilerine şahit tutarak: “Ben sizin, Rabbiniz değil miyim?” (demişti.) Onlar da: “Evet (Rabbimizsin), şahit olduk.” demişlerdi. (Bu da dünyada kâfirliğe sapıp da) kıyamet gününde: “Biz bundan habersizdik.” dememeniz içindir. (A'râf Sûresi. Ayet 172)
Cenabı Hak kimseyi iyilik ya da kötülük yapmaya zorlamıyor, mecbur kılmıyor.
Herkes seçimlerini kendi hür iradesiyle yapıyor ve seçimlerinin sonuçlarına da katlanmak zorunda.
Aynen bu dünyada yaptığın seçimlerin sonuçlarına katlanmak zorunda olduğun gibi.
Hayır da şer de Allah’tandır.
Allahu Teâlâ’nın yaratacağı şeyleri ezelde bilmesi, irade sıfatını yok etmediği gibi, kullarının yapacağı şeyleri de ezelde bilmesi, kulların irade ve ihtiyar sahibi olmalarına mani değildir.
Allah kötülükleri engellemeye çalışmıyor; çünkü insanları imtihana tabi tutmuştur. Bu imtihanda kazananların yanında kaybedenler de olacaktır. Kazanma ve kaybetme, iyilik ve kötülüklerin işlenmesiyle ortaya çıkar. Eğer Allah bütün kötülükleri engellerse, o zaman imtihan diye bir şey ortada kalmaz

Ama yine de Müslüman olmayanlara şu şekilde davranmamızı, Rabbimiz bizlere emretmektedir.
Resûlüm! İnsanları, Rabbinin yoluna/dinine hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekliyle (kırmadan, kızdırmadan) mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. (Nahl Sûresi. Ayet 125)

Hâlbuki samimi olarak Allah'tan doğru yolu bulmayı isteseler, o zaman duymayan kulakları duyacak, görmeyen gözleri görecek ve eyvaah, bunca zaman ben ne yapmışım diye gözyaşları içinde tevbe edeceklerdir.

Konuyla ilgili ilgi çekici 3 link paylaşıyorum.
---İslam aleyhinde film çevirtmiş iken hidayete erip Müslüman olan Hollandalı Arnaud van Doorn
https://youtu.be/lZNx9VeRxy8

---Ateist Avusturalyalı Genç
https://m.youtube.com/watch?v=USWz5aqFEEg

---İngiliz Papaz

Birde Evrim Teorisi ve Darwinizm ile ilgili paylaşım yapıyorum.
Prof. Dr. Sinan Canan.


Ateistler Acaba İbret Alır mı?
Hollandalı önemli ve tanınmış bir şahsiyet, eski milletvekili Joramvan Klaveren, İslam aleyhinde kitap yazarken Müslüman olmuş. Acaba bizdeki ateistler bundan ibret  alacaklar mı?
İslam’ın üstünlüğünü ispat eden delillerden biri, bazı aşırı İslam düşmanlarının bile Müslüman oluşudur.
Beş sene kadar önce, yine Hollandalı Arnaud van Doorn da Müslüman olmuştu. O da, cahiliyet zamanında İslam aleyhinde film çevirtmişti.  Olup bitenlerde çok hikmetler ve ibretler var ama gözleri olup da görmeyenler, akılları olup da düşünmeyenler bunlardan kendilerine hisse çıkartamıyor.

Büyük Resmi Görebilmek!

Allah'ın kötülüklere niçin müsaade ettiği ya da neden hemen cezalandırmadığı, bizi daima gözetleyerek dikizcilik yaptığı gibi sorular, ateizmin ve deizmin klasik soruları ve de cevapları çok açık ve bilinen şeyler aslında.

Bir taraftan sapık ideojiler diğer yandan dijital kültür, çizgi filmler, bilgisayar oyunları, sosyal medyanın yıkıcı etkileri çoğunluğun kafasını iyice karıştırmış.

Oysaki mikro âlemden makro âleme kadar olan yaradılıştaki kusursuzluk, bu dünyanın Cennet değil Cenneti kazanmak için bir imtihan yeri olduğu, bizlerin melek olarak değil insan olarak "ilahi sorguya muhatap" yaratılmış olmamız, Hz Musa ile Hz. Hızır'ın kıssasından anlaşılacağı üzere arka planda olayların görünmeyen hikmetli yönleri olduğu anlaşıldığı zaman kafadaki birçok soru otomatik olarak cevaplanmış olacaktır.

Cenabı Hakkın bizim taleplerimizi niye hemen kabul etmediğinin cevabı da burada aslında.

Belki istediğimiz şeyin sonu kötü bitecek, belki sabır denilen imtihandan geçiyoruz, belki de duamızın karşılığı bu dünyada değil en çok ihtiyaç duyduğumuz hesap günü mahşerde verilecek ve Cenabı Hak bizi ebedi Cennetine alacak...

Bir sanatçı sanatını icra ederken kayıt altına alınmasından nasıl rahatsızlık duymaz ise, bizlerde kulluk sanatımızı icra etmek için yaratıldık ve imtihan yeri olarak bu dünyaya gönderildik ve yaptığımız her şey kayıt altında.

Bu da gayet normal çünkü mahşerde ben yapmadım şeklindeki inkâr durumu olursa kayıtlar var.

Temel akaid bilgileri eksik olunca "şeytanın vesvesesi sonucu" şüpheli soruların ardı arkası bitmez.

Temeli olmayan bir bina en küçük depremde yıkılır, kökü olmayan bir ağaç en küçük fırtınada devrilir.


Allah Kötülüklere Niçin Engel Olmuyor?

Bir insanın ya da çocuğun tecavüze uğramasını ya da işkence görmesini ya da başka türlü haksızlıklara uğramasını Allah (cc) niçin önlemiyor?
Size bu konuyu “gücüm yettiğince” izah etmeye çalışayım İnşaallah.
Zira bir Ayeti Kerime Meali şu şekilde.
Her ilim sahibinin üstünde, daha iyi bilen vardır (Allah ise eşsiz ilim sahibidir). (Yusuf Sûresi. 76. Ayet)
Allah’a olan inancınız bugün için olmayınca, ne kadar izah etsem de yine de bir bahane ile yazdıklarımı kabul etmeyebilirsiniz.
Çünkü hidayet Allah’tandır.
Hidayeti ise talep etmek gerekir, yani şartları hazırlamak gerekir.
Aynen yağmur yağması için bulutların hazırlanması gibi.
Gelelim sorunuzun cevabına.
Cenabı Hak kötülüğü istemez, razı da gelmez, ancak bu dünya bir imtihan yeri olduğundan isteyenin istediğini yapmasına da müsaade eder.
Ancak çoğu zaman da kötülük yapılmasına müsaade etmiyor. Nice kötülük yapmak isteyip te yapamayanlar olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Cenabı Hakkın hikmetinden sual olunmaz.
Her ne kadar inanmıyor olsanız da, bu konu ile ilgili size öncelikle Kuranı Kerimde geçen Kehf Suresi 65 ila 82. ayet meallerini okumanızı ve sonrasında üzerinde tefekkür etmenizi öneriyorum. (Hz. Musa ve Hz. Hızır’ın meşhur kıssası)

Diğer yandan bu dünyada haksızlığa uğrayan ve zulüm gören bir insan, Allah katında karşılığını “Cennet” olarak almaktadır. Cennet, akılların alamayacağı güzellikteki sonsuz mükâfat yeridir.
Teşbihte hata olmasın, aynen bu dünyada bir yatırıp, sınırsız kazanmak gibi diyelim.
Zulmü işleyen ise, ebedi azap yeri olan Cehennemi kazanmaktadır ki, o ne kötü bir gidiş yeridir.
Eğer insan hiçbir kötülük işleyemeyecek şekilde yaratılsa idi, o zaman ismi “insan” değil, “melek” olurdu.
Yaradan Rabbim bizleri böyle yaratmış ve bizleri geçici imtihan yeri olan bu dünyaya göndermiş. Allah’ın takdiri böyle.
Bize düşen görev, bu takdire boyun eğmek ve gücümüz yettiğince kötülüklere engel olup, iyilikler yaparak ahiretteki sonsuz mükâfat yeri olan Cenneti kazanmak.
Gelelim size, siz de Müslüman olur, Allah’a boyun eğerseniz, belki de bahse konu nice kötülüklere engel olabilirsiniz.

Bilimsel Bilgi İnsanı Ne Kadar Dindar Yapar? 
 
Günlük hayatın bilgisi ne kadar dindar yaparsa bilimsel bilgi de o kadar dindar yapar. Bilimin verilerinden inanç için daha kuvvetli deliller bulmak mümkün değildir. Bir fizik âliminin öğrendikleriyle bir çobanın öğrendikleri arasında inanç edinmek bakımından fark yoktur. İkisinden de hem inançlı hem inançsız kimseler çıkar. İster çoban ister âlim olsun inanmayanı hiçbir şey inandıramaz. İnanç için görüp yaşadıklarımız ve günlük tecrübelerimiz yeterlidir. Kimse üniversitede kimya veya astronomi profesörü olmadığı için inanca götürecek delillerden mahrum değildir. Yeter ki insan hayatı anlamlandırmak için bir merak ve ihtiyaç duysun ve bunun üzerinde yeterince düşünsün. En cahil adam bile güneşin doğup batışına, mevsimlerin değişmesine, kuru dalların yeşermesine, insanın bir damla sudan doğmasına, kuzuların melemesine, karıncanın ağzında cüssesinden büyük bir çöple yerde yürümesine, kedinin yeri eşeleyerek kakasının üstünü örtmesine şahit olmuyor mu? Normal akıllı bir insan için sadece etrafına bakmaktan ve durup bunlar üzerinde düşünmekten başka bir şart yoktur. Bilginin artması ancak inananın inancını artırır. İnanmayanı inandırmaz. İnancın argümanı bilimsel bilgiler olsaydı bu ayni zamanda yanlış ve adaletsiz de olurdu. Okumamak, tahsil görmemek insanın inançlarının olmamasına sebep olmaz. İnsan cahil de olsa âlim de olsa doğru ve yanlışı vicdanıyla bulur.  İlim, ahlak ve inançtan bağımsızdır. İlim sadece hayatımızı kolaylaştırır.  Bizi vicdanlı ve sağduyulu yapmaz. Gerek inanç, gerek ahlak ve gerekse suç işlemek bakımından okumuşlarla okumamışlar arasında fark yoktur. Hepsi iyilik veya kötülük yapabiliyor. Allah bütün insanları inanmaya veya inanmamaya yetenekli yaratmıştır. Kuran'daki "kulları içinde Allahtan en çok âlimler korkar" ayetine gelince, burada kast edilen ilim bildiğimiz fizik kimya gibi pozitif bilimler değil. Hikmet yani bilgeliktir ve bugünkü modern bilim ne yazık ki Bertrand Russell’in de ifade ettiği gibi “bilgelikten yoksundur”.  

Ateistler Genelde Neden İslam’a ve Hz Muhammed’e karşı İftirada Bulunuyorlar?

Nedense hep İslam’a, Hz Muhammed’e karşı iftiralarda bulunuyorsunuz.
Eğer gerçek Ateist isen, hadi yüreğin varsa, Yahudilik hakkında da birkaç kelime yaz, IP adresini anında tespit etsinler ve seni anandan doğduğuna pişman etsinler.
Var mı cesaretin. 
Hadi yaz.
Ama bu durum, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya benzemez.
(Allah’ın birliğini, hâkimiyetini ve Kur’an’ı dışlayıp) küfre sapanlara gelince, şüphesiz ki onları (başlarına gelecek ile korkutup) uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; (üzülme, bilesin ki onlar) inanmazlar. Allah, onların (inkârcı niyet ve eylemlerinden dolayı) kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de (ilâhî hakikatlere karşı) perde inmiştir. Ve onlar için büyük bir azap vardır. (Bakara Suresi. Ayet 6-7)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 18. Bölüm

Çalışkanlık. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve: - “Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri: - “Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz: - “Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için se...