ATEİZM VE DEİZM ÜZERİNE YAZILAR.
Sonsuzluk Kavramı Üzerine...
Ayeti Kerime ve Hadisi
Şeriflerden anlayabildiğimiz kadarıyla;
Dünyada bizi usandıran
bıktıran hiç bir şey Cennette olmayacak.
Üzüntü, sinir, ümitsizlik,
anlaşmazlık, yorgunluk, bunalım, hastalık, acziyet gibi...
Sayıların sonsuza doğru
gitmesi gibi her bir anımız diğer bir anımızdan farklı ve sonu gelmeyen
lezzetlerin olduğu bir hayat.
Zamanın olmadığı ve ölümün
olmadığı bir yaşam.
Anlamakta zorlanıyoruz!
Henüz göbek bağı kesilmemiş
anne karnındaki bir bebek, bu dünyayı ne kadar anlayabilir?
İnsanın yaradılışı bir mucize.
Anne rahmindeki gözle
görülmeyen bir tek hücrenin çoğalarak kan, kas, sinir, kemik, deri, göz, kulak,
kalp, akıl ve nihayet sen haline dönüşmesi.
İnsan beyni 1 litre su, 160
gram yağ, 110 gr protein, 15 gram şeker, 10 gram tuz. Biz bunları bir araya
getirdiğimizde ne yapabiliriz? Ama Allah bunlarla bedenimizi kontrol etmemizi
ve düşünmemizi sağlayan 2,5 milyon gigabayt hafızaya sahip mükemmel bir makine
yaratmış.
Üstelik bu dünyaya gelmiş,
gelmekte olan ve gelecekte gelecek olan herkese ayrı bir parmak izi verilmesi
akıllara durgunluk veren bir Yaradılış mucizesi.
Ay dünyanın yörüngesinde, dünya
güneşin yörüngesinde, güneş samanyolu galaksisinin yörüngesinde, sayıları
milyarları hatta trilyonları bulan küçük ya da büyük galaksiler kendi
yörüngesinde, hepsi bir ahenk içinde
yoluna devam ediyor.
Uyku küçük ölüm. Uykuda ruh
bedenden çıkıp nasıl oluyor da 3-5 saniyede bu dünya hesabıyla sonsuza yakın
mesafelerdeki işleri yapıp geri dönebiliyor?
Hatta bazen zamanın ilerisine
ya da zamanın geçmişine gidip geri dönüyor.
Çünkü yaratan Allah her türlü
eksikliklerden münezzeh, evveli ve sonu yok, doğmamış ve doğrulmamış, hiç bir
şey O'na denk olamaz.
İnsan, Allah'ın kendi ruhundan
üfleyip yarattığı kıymetlisi.
Ama aynı insan şeytana uyarsa,
o zaman durum değişiyor, maddenin dönüşüme uğraması misali aşağılık oluyor.
Tüm bu kusursuz yaradılışı
düşününce insan için bu dünyadaki en önemli şeyin Allah'a ortak koşmamak
olduğunu,
Cenneti kazanıp Cemâlullaha
kavuşmanın ise O'nun emirlerine boyun eğmekten geçtiğini idrak edebiliyoruz.
O zaman bu dünyada hükümran
olmak için küçük hesaplarla, işe yaramaz boş işlerle vakit geçirmek yerine,
Allah (cc) 'ın zikri ile her
nefesi taçlandırmak, şereflendirmek insana yakışan davranış oluyor.
Yaptığımız işler insanlara
gösteriş için değil,
İnsanlığa faydalı ve Allah'ın
rızasını kazanmak için yapılırsa bir anlam ve değer ifade ediyor.
Böyle yaparsak bu dünyada iken
sonsuzluk kavramı ile ilk tanışmamızı yapmış oluyoruz.
Gerçek manada tanımak içinse, âlem
değiştirmek icap ediyor.
Çeşitli internet sitelerinde, genellikle gerçek kimliklerini gizleyen, Müslümanları dininden döndürmek isteyen, güya
Kur’ân-ı Kerîm’deki ayetlerde çelişki varmış gibi göstermeye çalışan, amaçları Müslümanları ateist ya da deist yapmak isteyen bir grup insan var.
İşleri
güçleri klavye başında yorum yazmaktır. Karşılığında maaş alırlar. Onlara cevap
verdiğiniz takdirde, bir müddet sonra size "küfür ve hakaret" etmeye
başlarlar. Çünkü her kabın içinde ne varsa, dışarıya ancak kendi içindekini
sızdırır.
“Muhakkak ki küfre sapanlar,
İslâm’ı kaldırmak ve insanları Allah yolundan alıkoymak (ve sindirmek) için
mallarını harcarlar ve daha da harcayacaklar. Sonra o mallar, kendilerine bir
yürek acısı olacaktır. Sonra onlar yenilecek (gayelerine erişemeyecekler) ve
küfürlerinde ısrar edenler, cehenneme sevk edileceklerdir. (Enfâl Sûresi. Ayet
369)”
İnsan aciz ve yaratılan olduğu için, Allah'ın kendisini
bildirdiği ve anlattığı kadarıyla O'nu bilebilir.
Elhamdülillah bizler Müslüman
olarak kafamız rahat ve gönlümüz huzurla dolu.
Ahirete, hesaba, mizana, bu
dünyada yapılan amellere göre insanın ya Cennete ya da Allah korusun Cehenneme
gideceğine inanıyoruz.
İnanmayanlar düşünsün.
Bizim dinimiz bize yeter,
inanmayanların batıl düşünceleri kendilerinin olsun.
Ey Kâfirler ve Münafıklar:
Ne kadar inkar ederseniz edin, merak etmeyin ahirette ebedi azap mutlaka sizi bulacak, inkâr
ettiğiniz cehennem ateşinde azaba uğrayacaksınız.
Allah'ın varlığını ve birliğini
istediğiniz kadar yok sayın, gerçeklerle er ya da geç öldükten sonra mutlaka
karşılaşacaksınız.
“Azabımız onlara geldiğinde,
onların yakınmaları (itirafları): “Biz gerçekten Allah’ın hududunu aşan
zalimlerdendik.” demelerinden başka bir şey olmadı. (A'râf Sûresi. 5. Ayet)
“Ateş karşısında durdurulunca
onların: “Keşke biz dünyaya geri döndürülseydik, Rabbimizin âyetlerini yalanlamaz
ve inananlardan olurduk.” dediklerini bir görsen! (En'âm Sûresi. 27. Ayet)
Madem Cehennem diye bir şey yok,
haydi o zaman bu dünyada da ateşe elini tutsana. Ateş insanın uydurduğu bir
şey, niye seni yaksın ki!?
Aslında acı hissi diye de bir şey
yok. Acı denilen şey insanın uydurması. Kafanı bir yere çarptığında aslında
hissettiğin acı değil. Lütfen görmediğin şeye inanma!!!
Madem Ahiretteki mahkeme ve
hesaba inanmıyorsun, o halde bu dünyada hakkını aramak için niye mahkemeye
gidiyorsun. Aslında mahkemede, insanların zihin dünyalarında uydurduğu bir
şey!!!
Bu ateist kesime ne kadar delil
gösterirsen göster, ne kadar açıklama yaparsan yap, hepsini bir bahane ile
kendi akıllarınca çürütürler.
“Yoksa: “Onu (Peygamber’in)
kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer iddianızda doğru iseniz, haydi onun
benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka, gücünüzün yettiği kim varsa onları
da (yardımınıza) çağırın! (Yunus Sûresi. Ayet 38)
Ayeti Celile’sini okusanız bile,
bu defa kafalarından uydurdukları sözleri size Ayet benzeri diye okurlar. Çünkü
şeytan bunlara yularını takmış, istediği tarafa götürmektedir.
“(Allah’ı ve hükümlerini unutup)
hevâlarını/arzu ve heveslerini kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? (Furkân
Sûresi. Ayet 43)
O zaman ne yapmalı?
“Âyetlerimiz hakkında biçimsiz ve
alaylı sözlerle münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir
konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir (tavır göster, karşı savunmanı yap
veya Müslüman olmanın gereği olarak orada durma). Eğer şeytan, sana bunu
unutturursa, hatırladıktan sonra (hemen kalk) artık o zalimler topluluğu ile
oturma! (En'âm Sûresi. Ayet 68)
Hidayet Allah'tandır.
Bu nedenle milyarlarca insan için
mantıklı olan bilgi ve deliller bunlar için bir işe yaramaz.
Neden mi?
Çünkü bunların beyinleri sinyal
almayan televizyon gibidir.
Sinyal alamayınca televizyonda
görüntü olur mu?
Aynen bunun gibi asla hakikatı
göremezler.
Barajda elektrik üretimi var ama
eve gelen hatlar kopuk olunca, evde elektriklerin olmaması gibi, bunların hak
ve hakikatı görecek hidayet kabloları kopuk olduğu için beyinleri karanlıklar
içinde kalmıştır.
“Çünkü onların kalpleri vardır,
onlarla (ilâhî hakikatleri) anlamazlar; gözleri vardır, onlarla (İslâm’a ait
gerçekleri) görmezler; kulakları vardır, onlarla (İslâm’a dair emirleri)
işitmezler. (A'râf Sûresi. Ayet 179)”
Zavallı ve acınacak haldedirler.
Evet, Allah cc bizim nerede ne
günahı işleyeceğimizi biliyor. Doğrudur. Ama biz geleceği bilmiyoruz ve
yaptıklarımızı (iyilik ya da kötülük) hür irademizle yapıyoruz.
Yani Yaradan bizi bir şeye
zorlamıyor.
Yapacaklarımızı biliyor, çünkü
zaman kavramı insanlar için var.
"Karada ve denizde olan her
şeyi O bilir. Bir yaprak düşmez ki (Allah) onu bilmesin. (En'âm Sûresi. 59.Ayet)"
Allah ise zamandan münezzeh.
Şöyle düşün.
Sen hayata 3 boyuttan bakıyorsun.
2 boyutta yaşayan bir canlının neler yapacağını ya da yapamayacağını, yukarıdan
yani 3. boyuttan baktığın zaman bilirsin.
Bu dünya hayatı, biz insanlar
için 3 boyut+zaman şeklinde.
Eğer sen 5. boyutta yaşasaydın,
geleceği görebilirdin. Çünkü zaman boyutunu geçiyorsun.
Mesela ışık hızında uzaya seyahat
edip, dünyaya tekrar dönsen, zaman senin için ve dünyadakiler için farklı
geçmiş olur.
Nitekim bazen en uzun gördüğün 3
ya da 5 saniyelik rüyanda, bir ömür geçiyor, ya da ileride neler olacağını
bilebiliyorsun.
Çünkü ruh, uykuda bedenden
çıkıyor ve özgürce ruh hızında seyahat ediyor.
Bir elektrik kablosu düşün.
İçindeki akım ruh. Kablosu ise cesedin. Akım kesilince tek başına kablo bir işe
yarıyor mu?
Yaradan Rabbim böyle takdir etmiş
ve biz bu dünyada bir imtihandayız.
“(Resûlüm!) Hani Rabbin,
Âdemoğullarından, onların (gelmiş gelecek) zürriyetlerini, sırtlarından
(sulblerinden zerreler halinde) alıp çıkarmış ve onları, kendilerine şahit
tutarak: “Ben sizin, Rabbiniz değil miyim?” (demişti.) Onlar da: “Evet
(Rabbimizsin), şahit olduk.” demişlerdi. (Bu da dünyada kâfirliğe sapıp da)
kıyamet gününde: “Biz bundan habersizdik.” dememeniz içindir. (A'râf Sûresi.
Ayet 172)
Cenabı Hak kimseyi iyilik ya da
kötülük yapmaya zorlamıyor, mecbur kılmıyor.
Herkes seçimlerini kendi hür
iradesiyle yapıyor ve seçimlerinin sonuçlarına da katlanmak zorunda.
Aynen bu dünyada yaptığın
seçimlerin sonuçlarına katlanmak zorunda olduğun gibi.
Hayır da şer de Allah’tandır.
Allahu Teâlâ’nın yaratacağı
şeyleri ezelde bilmesi, irade sıfatını yok etmediği gibi, kullarının yapacağı
şeyleri de ezelde bilmesi, kulların irade ve ihtiyar sahibi olmalarına mani
değildir.
Allah kötülükleri engellemeye
çalışmıyor; çünkü insanları imtihana tabi tutmuştur. Bu imtihanda kazananların
yanında kaybedenler de olacaktır. Kazanma ve kaybetme, iyilik ve kötülüklerin
işlenmesiyle ortaya çıkar. Eğer Allah bütün kötülükleri engellerse, o zaman
imtihan diye bir şey ortada kalmaz
Ama yine de Müslüman olmayanlara
şu şekilde davranmamızı, Rabbimiz bizlere emretmektedir.
Resûlüm! İnsanları, Rabbinin
yoluna/dinine hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekliyle
(kırmadan, kızdırmadan) mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kendi yolundan sapanları
en iyi bilendir ve O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. (Nahl Sûresi.
Ayet 125)
Hâlbuki samimi olarak Allah'tan
doğru yolu bulmayı isteseler, o zaman duymayan kulakları duyacak, görmeyen
gözleri görecek ve eyvaah, bunca zaman ben ne yapmışım diye gözyaşları içinde
tevbe edeceklerdir.
Konuyla ilgili ilgi çekici 3 link
paylaşıyorum.
---İslam aleyhinde film çevirtmiş
iken hidayete erip Müslüman olan Hollandalı Arnaud van Doorn
https://youtu.be/lZNx9VeRxy8
---Ateist Avusturalyalı Genç
https://m.youtube.com/watch?v=USWz5aqFEEg
---İngiliz Papaz
Birde Evrim Teorisi ve Darwinizm
ile ilgili paylaşım yapıyorum.
Prof. Dr. Sinan Canan.
Ateistler Acaba İbret Alır mı?
Hollandalı önemli ve tanınmış bir
şahsiyet, eski milletvekili Joramvan Klaveren, İslam aleyhinde kitap yazarken
Müslüman olmuş. Acaba bizdeki ateistler bundan ibret alacaklar mı?
İslam’ın üstünlüğünü ispat eden
delillerden biri, bazı aşırı İslam düşmanlarının bile Müslüman oluşudur.
Beş sene kadar önce, yine
Hollandalı Arnaud van Doorn da Müslüman olmuştu. O da, cahiliyet zamanında
İslam aleyhinde film çevirtmişti. Olup bitenlerde çok hikmetler ve
ibretler var ama gözleri olup da görmeyenler, akılları olup da düşünmeyenler
bunlardan kendilerine hisse çıkartamıyor.
Büyük Resmi Görebilmek!
Allah'ın kötülüklere niçin
müsaade ettiği ya da neden hemen cezalandırmadığı, bizi daima gözetleyerek
dikizcilik yaptığı gibi sorular, ateizmin ve deizmin klasik soruları ve de
cevapları çok açık ve bilinen şeyler aslında.
Bir taraftan sapık ideojiler
diğer yandan dijital kültür, çizgi filmler, bilgisayar oyunları, sosyal
medyanın yıkıcı etkileri çoğunluğun kafasını iyice karıştırmış.
Oysaki mikro âlemden makro
âleme kadar olan yaradılıştaki kusursuzluk, bu dünyanın Cennet değil Cenneti
kazanmak için bir imtihan yeri olduğu, bizlerin melek olarak değil insan olarak
"ilahi sorguya muhatap" yaratılmış olmamız, Hz Musa ile Hz. Hızır'ın
kıssasından anlaşılacağı üzere arka planda olayların görünmeyen hikmetli
yönleri olduğu anlaşıldığı zaman kafadaki birçok soru otomatik olarak
cevaplanmış olacaktır.
Cenabı Hakkın bizim
taleplerimizi niye hemen kabul etmediğinin cevabı da burada aslında.
Belki istediğimiz şeyin sonu
kötü bitecek, belki sabır denilen imtihandan geçiyoruz, belki de duamızın
karşılığı bu dünyada değil en çok ihtiyaç duyduğumuz hesap günü mahşerde
verilecek ve Cenabı Hak bizi ebedi Cennetine alacak...
Bir sanatçı sanatını icra
ederken kayıt altına alınmasından nasıl rahatsızlık duymaz ise, bizlerde kulluk
sanatımızı icra etmek için yaratıldık ve imtihan yeri olarak bu dünyaya
gönderildik ve yaptığımız her şey kayıt altında.
Bu da gayet normal çünkü
mahşerde ben yapmadım şeklindeki inkâr durumu olursa kayıtlar var.
Temel akaid bilgileri eksik
olunca "şeytanın vesvesesi sonucu" şüpheli soruların ardı arkası
bitmez.
Temeli olmayan bir bina en
küçük depremde yıkılır, kökü olmayan bir ağaç en küçük fırtınada devrilir.
Allah Kötülüklere Niçin Engel Olmuyor?
Bir insanın ya da çocuğun
tecavüze uğramasını ya da işkence görmesini ya da başka türlü haksızlıklara
uğramasını Allah (cc) niçin önlemiyor?
Size bu konuyu “gücüm yettiğince”
izah etmeye çalışayım İnşaallah.
Zira bir Ayeti Kerime Meali şu
şekilde.
Her ilim sahibinin üstünde, daha
iyi bilen vardır (Allah ise eşsiz ilim sahibidir). (Yusuf Sûresi. 76. Ayet)
Allah’a olan inancınız bugün için
olmayınca, ne kadar izah etsem de yine de bir bahane ile yazdıklarımı kabul
etmeyebilirsiniz.
Çünkü hidayet Allah’tandır.
Hidayeti ise talep etmek gerekir,
yani şartları hazırlamak gerekir.
Aynen yağmur yağması için
bulutların hazırlanması gibi.
Gelelim sorunuzun cevabına.
Cenabı Hak kötülüğü istemez, razı
da gelmez, ancak bu dünya bir imtihan yeri olduğundan isteyenin istediğini
yapmasına da müsaade eder.
Ancak çoğu zaman da kötülük
yapılmasına müsaade etmiyor. Nice kötülük yapmak isteyip te yapamayanlar
olduğunu hep birlikte görüyoruz.
Cenabı Hakkın hikmetinden sual
olunmaz.
Her ne kadar inanmıyor olsanız
da, bu konu ile ilgili size öncelikle Kuranı Kerimde geçen Kehf Suresi 65 ila
82. ayet meallerini okumanızı ve sonrasında üzerinde tefekkür etmenizi
öneriyorum. (Hz. Musa ve Hz. Hızır’ın meşhur kıssası)
Diğer yandan bu dünyada
haksızlığa uğrayan ve zulüm gören bir insan, Allah katında karşılığını “Cennet”
olarak almaktadır. Cennet, akılların alamayacağı güzellikteki sonsuz mükâfat
yeridir.
Teşbihte hata olmasın, aynen bu
dünyada bir yatırıp, sınırsız kazanmak gibi diyelim.
Zulmü işleyen ise, ebedi azap
yeri olan Cehennemi kazanmaktadır ki, o ne kötü bir gidiş yeridir.
Eğer insan hiçbir kötülük
işleyemeyecek şekilde yaratılsa idi, o zaman ismi “insan” değil, “melek”
olurdu.
Yaradan Rabbim bizleri böyle
yaratmış ve bizleri geçici imtihan yeri olan bu dünyaya göndermiş. Allah’ın
takdiri böyle.
Bize düşen görev, bu takdire
boyun eğmek ve gücümüz yettiğince kötülüklere engel olup, iyilikler yaparak
ahiretteki sonsuz mükâfat yeri olan Cenneti kazanmak.
Gelelim size, siz de Müslüman
olur, Allah’a boyun eğerseniz, belki de bahse konu nice kötülüklere engel
olabilirsiniz.
Bilimsel Bilgi İnsanı Ne Kadar Dindar Yapar?
Günlük hayatın bilgisi ne kadar
dindar yaparsa bilimsel bilgi de o kadar dindar yapar. Bilimin verilerinden
inanç için daha kuvvetli deliller bulmak mümkün değildir. Bir fizik âliminin
öğrendikleriyle bir çobanın öğrendikleri arasında inanç edinmek bakımından fark
yoktur. İkisinden de hem inançlı hem inançsız kimseler çıkar. İster çoban ister
âlim olsun inanmayanı hiçbir şey inandıramaz. İnanç için görüp yaşadıklarımız
ve günlük tecrübelerimiz yeterlidir. Kimse üniversitede kimya veya astronomi
profesörü olmadığı için inanca götürecek delillerden mahrum değildir. Yeter ki
insan hayatı anlamlandırmak için bir merak ve ihtiyaç duysun ve bunun üzerinde
yeterince düşünsün. En cahil adam bile güneşin doğup batışına, mevsimlerin
değişmesine, kuru dalların yeşermesine, insanın bir damla sudan doğmasına,
kuzuların melemesine, karıncanın ağzında cüssesinden büyük bir çöple yerde
yürümesine, kedinin yeri eşeleyerek kakasının üstünü örtmesine şahit olmuyor
mu? Normal akıllı bir insan için sadece etrafına bakmaktan ve durup bunlar
üzerinde düşünmekten başka bir şart yoktur. Bilginin artması ancak inananın
inancını artırır. İnanmayanı inandırmaz. İnancın argümanı bilimsel bilgiler
olsaydı bu ayni zamanda yanlış ve adaletsiz de olurdu. Okumamak, tahsil
görmemek insanın inançlarının olmamasına sebep olmaz. İnsan cahil de olsa âlim
de olsa doğru ve yanlışı vicdanıyla bulur. İlim, ahlak ve inançtan
bağımsızdır. İlim sadece hayatımızı kolaylaştırır. Bizi vicdanlı ve
sağduyulu yapmaz. Gerek inanç, gerek ahlak ve gerekse suç işlemek bakımından
okumuşlarla okumamışlar arasında fark yoktur. Hepsi iyilik veya kötülük
yapabiliyor. Allah bütün insanları inanmaya veya inanmamaya yetenekli
yaratmıştır. Kuran'daki "kulları içinde Allahtan en çok âlimler
korkar" ayetine gelince, burada kast edilen ilim bildiğimiz fizik kimya
gibi pozitif bilimler değil. Hikmet yani bilgeliktir ve bugünkü modern bilim ne
yazık ki Bertrand Russell’in de ifade ettiği gibi “bilgelikten
yoksundur”.
Ateistler Genelde Neden İslam’a ve Hz Muhammed’e karşı İftirada
Bulunuyorlar?
Nedense hep İslam’a, Hz
Muhammed’e karşı iftiralarda bulunuyorsunuz.
Eğer gerçek Ateist isen, hadi
yüreğin varsa, Yahudilik hakkında da birkaç kelime yaz, IP adresini anında
tespit etsinler ve seni anandan doğduğuna pişman etsinler.
Var mı cesaretin.
Hadi yaz.
Ama bu durum, Müslüman mahallesinde salyangoz
satmaya benzemez.
(Allah’ın birliğini, hâkimiyetini
ve Kur’an’ı dışlayıp) küfre sapanlara gelince, şüphesiz ki onları (başlarına
gelecek ile korkutup) uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; (üzülme,
bilesin ki onlar) inanmazlar. Allah, onların (inkârcı niyet ve eylemlerinden
dolayı) kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de (ilâhî
hakikatlere karşı) perde inmiştir. Ve onlar için büyük bir azap vardır. (Bakara
Suresi. Ayet 6-7)
Yorumlar
Yorum Gönder