Ana içeriğe atla

Etik

Etik Dersi Notlarım.


Eğer ülkemizin geleceğe dönük kalkınma planları içerisinde yer almak istiyorsanız,

Grigory Petrov'un Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Kitapta bahse konu "yaşam kurucuları" arasında yer almaya ne dersiniz?


Hayatınızı siz mi idare ediyorsunuz?

Yoksa başkalarının iradesine mi teslim ettiniz?

Eğer cep telefonu ve uygulamaları ile saatlerce vakit geçiriyor iseniz, 

Oturup düşünme zamanı...

Sosyal medya platformlarının sahipleri sizin orada daha çok kalmanızı ister, çünkü sizin sayenizde para kazanıyorlar.

Peki ya siz ne kazanıyor, ne kaybediyorsunuz?

İrade kontrolü için ne yapmak gerekir?


Lise ve Üniversite Eğitimi Bize Şu 5 Vasfı Kazandırmalı?

1- Okulda karşımıza çıkan zor problemleri çözmek için verdiğimiz mücadele, aslında daha zorlu geçecek olan gerçek hayatın bir nevi antrenmanı idi. 

Kendi sınırlarımızı ne kadar zorluyoruz?

2- Analitik Düşünme Yeteneği.

Mesela bir yerden başka yere giderken diyelim 5 alternatifiniz var. Özel araç, otobüs, tren, gemi, uçak.

Hangisini tercih edersiniz?

Tercih ettiğiniz seçeneğin SWOT (güçlü-zayıf, fırsatlar-tehditler) analizini yapabiliyor musunuz?

İleri seviye düşünür olmak için ne yapmalıyım?

Kritik analitik düşünme nedir ve bu özelliği nasıl kazanabiliriz?

3- Mukayeseli üstünlük Teorisi.

Mesela evlenirken mevcut tercihler arasından en mantıklı olanı nasıl seçerim?

Hayatta hiç bir şey mutlak anlamda mutluluk getirmez.

Fayda maliyeti nasıl maksimize edebilirim.

Konsepte göre en iyi proje hangisi olabilir?

4- İlkokuldan liseye kadar 1296+ saat İngilizce dersi vardı.

1296+ saatte ne öğrendim?

5- Entelektüel yönden güçlü olmak için temel eserlerden (hukuk, ekonomi, felsefe...) ne kadar okudum?

Yoksa masallar ve bir kaç duygusal roman okuyarak mı vaktimi geçiriyorum!!!

Kütüphane ile samimiyet derecem 100 üzerinden kaç?


Kitap Okuma Önerilerim:

--İngiliz Doğu Hindistan Şirketi (Taha İ. Özel)

--Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları (John Perkins)

-- Tarih Felsefesi (Prof Dr Şahin Uçar)

-- Ufka Yolculuk. Düşün Bir de Sağlıklı Düşün 

-- Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Grigory Petrov)

-- Gençlerle Başbaşa (Ali Fuad Başgil) 

-- Dikta Değil İkna (İbrahim Zeyd Gerçik)

-- Mühendislikte Felsefe Mantık Bilim Etik (Prof Dr Zekai Şen)

-- İktisada Yeniden Giriş (Prof. Dr. Emre Alkin)

-- İsyan Ahlakı (Nurettin Topçu)


1984 Olimpiyat Şampiyonasında Judo 'da Altın Madalya Mücadelesinde Mısırlı Muhammed Ali Rashwan'ın Yaptığı Etik Davranışı Duydunuz mu?

Linke tıklayarak öğrenebilirsiniz. Video süresi 60 saniye.

(Kaynak: Server Gençlik)


1. Hafta

Her ne kadar birbirlerinin yerine kullanılsalar da ahlak ve etik farklı kavramlar olarak değerlendirilebilir. Etik daha çok felsefenin bir alanı olarak doğru bir biçimde yaşamaya dair yapılan tartışmaları ve bu alanda geliştirilmiş iddiaları kapsarken, ahlak toplumsal kabuller, gelenekler, varsayımlar, kurallar ve yasalar üzerine kuruludur. (Kaynak: Wikipedia.)

 

Etik Konuşma Yeteneği?

Konuşurken Düşünerek Konuşma. Sözü doğrudan kişiye değil dolaylı olarak ortaya söyleme. İsteyen üzerine alsın. Tepkimiz kişilere değil, davranışlara olmalı. Aksi halde kavga çıkar.

Konuşurken Kimseyi Kırmadan Konuşmaya Fıkralar İle Örnekler Vermeli.

1- Çok kazanan tamirci ve doktor.

2- Tilki ve Eşeğin Tartışması. (Aslanın Hakemliği)

3- Huzurlu Yaşamanın Sırrı Aptallarla Tartışmamak.

4- Semer vurulan eşekler. (Semercinin ölümü ve yerine oğlunun geçmesi ve eşeklerin duası…

 5- Zengin olan iki mühendisin köprü fıkrası (Köprü nerede?)

 6- Nasrettin Hoca ve oğlunun sırayla eşeğe binmesi

 

Etik Davranış Örnekleri?

Delikanlı sırada beklerken kendisinden sıra isteyen hamile genç kadına sırasını vererek en arkaya geçmesi ve gencin bu davranışını gören diğerlerinin de gencin bu davranışına istinaden daha arkaya geçmesi.

İngiltere’de arabası çalışırken çevre kirliliğine neden olduğu gerekçesiyle annesi gibi gördüğü bayan tarafından polise şikâyet edilen genç.

 

Niçin Etik Davranış?

Her şey olup bittikten sonra gerçekleri söylemenin bir anlamı yok.

Aileler naçar ama pes etmek yok.

Ana okul, ilkokuldan itibaren etik değerler öğretilmeli.

Tatil yerleri çöp dolu?

Yumurta içeriden kırılırsa hayat, dışarıdan kırılırsa ölüm gerçekleşir.

Finlandiya ve Japonya örneği. (Bir grup iyilik erkinin verdiği 80-100 yıllık mücadele)


Etik Düşünür Olmak Neden Önemli?

Farkındalık:

Ülkemizde sorunlar çeşitli alanlarda olsa da (ekonomi, siyaset, eğitim, aile, sağlık vs.) hepsinin temelinde ahlaki yozlaşma vardır.

Bunu bir iş için sıra beklerken, trafikte, bir işe girerken torpil kullanma ihtiyacı vs. çeşitli alanlarda yaşayarak görüyoruz.

Böyle gelmiş böyle gider….

Boş ver, bu memleketi sen mi kurtaracaksın…

Uyanık olacaksın, voleyi vuracaksın…

Bal tutan parmağını yalar…

Devletin malı deniz, yemeyen domuz…

 

Etik Davranış Örneği:

Japonya'daki tsunami sonrası insanlar birbirinin hakkını çiğnemeden uzun kuyruklarda sırada beklemeleri.


2. Hafta

Geçmişten Günümüze Etik Değerler?

 

Antakya müzesindeki bir lahitten alıntı;

Duvarda yazan söz MS 65 yılında vefat eden "Seneca" isimli bir düşünüre ait.

Para ile satın alınan sadakat, daha fazIa para ile de satıIır.

Hayatı komedi sananIar, son espriyi iyi düşünsünIer!

Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.

 

https://www.youtube.com/channel/UCR2SgFrRdoRrOxCAG-AYuxA

Hüseyin Demirtaş Sitesinden Geçmişten Günümüze Etik Sözler

Her zaman ve her şartta doğruyu söylerseniz hiçbir şey hatırlamak zorunda değilsiniz. (Mark Twain)

Karanlığı karanlık ortadan kaldıramaz. Onu sadece ışık yapabilir. Nefret nefreti ortadan kaldıramaz. Bunu ancak aşk/sevgi yapabilir. (Martin Luther King)

Olduğun kişi olarak senden nefret edilmesi, olmadığın bir kişi olarak sevilmekten daha iyidir. (Andre Gide)

Hayatta şunu öğrendim. İnsanlar sizin ne yaptığınızı ve ne söylediğinizi unutacaklar. Ancak şunu asla unutmayacaklar. Onlara iyi ya da kötü neler hissettirdiğinizi. (Maya Angeleo)

Okumayan bir insanın, okuyamayan bir insana göre avantajı yoktur. (Mark Twain)

Bana yalan söylediğin için üzgün değilim, bundan sonra sana inanamayacağım için üzgünüm. (Friedrich Nietzsche)

Mutluluğun bir kapısı kapandığı zaman bir başka mutluluk kapısı açılır. Ama biz çoğunlukla kapanmış kapıya o kadar uzun bakarız ki bizim için açılmış olan kapıyı görmeyiz. (Helen Keller)

 

Üzeyir Garih’ten Etik Davranma Üzerine Ders?

Hayat, havaya attığımız 5 topla oynanan bir oyundur. Bu toplardan sadece bir tanesi lastiktir, diğer toplar ise camdandır.

Bu toplar; “işimizi, ailemizi, sağlığımızı, dostlarımızı ve benliğimizi” temsil etmektedir.

Bu 5 top içinde bir tek işimiz lastik toptur. Onu düşürürsek zıplatabiliriz.

Ancak diğer 4 top camdan yapıldığından, düşerse kırılırlar ve yerlerine konulamazlar.

Bunu fark etmeli ve hayatımızı bu dengeye göre kurmalıyız. Oysa hepimiz o lastik topu (işimizi) tutabilmek uğruna, diğerlerini kırıp dökeriz.

 

Mecelleden Etik Değerler?

Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur.

Def-i mefâsid celb-i menâfi’den evlâdır.

Dar kapsamlı zarar, geniş kapsamlı zarara tercih edilir.


3. Hafta.

Ahlak ve Etiğin Temel Farkları?

Etik; değerlerini, kurallarını ve gelişmişliğini ‘akıl’dan almaktadır.

Ahlâk ise değerlerini, kurallarını ve gelişmişliğini içinde bulunduğu dinin veya kültürün kutsal öğretilerinden alır. (İslâmiyet’te bu değerler insanı ve toplumu en iyi bilen Kur'an'dan alınır.)

Etiğin kuralları beşer aklına bağlı olduğu için değişkendir. Örneğin; Avrupa’da iki yüzyıl öncesine kadar köle ticareti etik açıdan bir problem sayılmazken günümüzde çok büyük bir ayıp olarak karşılanır.

Ahlâk ise dinî öğretiler değişmediği sürece sabittir. Mesela; zina bin dört yüz yıl öncesinde ahlâka zıt olduğu gibi günümüzde de zıttır.

Kaynak: http://www.gencyorumdergisi.com/2018/05/ahlak-ve-etik/

Kısaca ifade etmek gerekirse,

Ahlak kuralları dine, etik ise felsefeye dayanır.


4. Hafta.

Etik ve Psikoloji

Ruhun besini bilgidir.

Ruh Sağlığının Öğeleri Yerinde Olmayan Bir İnsan Etik Davranabilir mi?

Ruh Sağlığının Öğeleri

1- Toplumla ahenkli ilişkiler kurabilmektir.

2- Hayatın türlü stres ve sıkıntılarına tahammül edebilmektir.

3- Kişinin kendi şartları içerisinde başarılı olabilmesidir.

4- Heyecansal olgunluk.

Heyecanlarımıza hâkim olmalıyız. Karşı taraf hata yaptıysa sakin olmalıyız. Benzin benzinle söndürülmez. His ve mantığımız birbirini dengelemelidir. Kuşların bile iki kanadı dengede olmasa havada uçabilir mi. Heyecanımız bize hata yaptırmamalı. Önemli olan bilginin kullanılmasıdır. Kullanmadıktan sonra neye yarar. Son söyleyeceğimiz sözü ilk başta söylemeyeceğiz. Hata yapmamak zafer kazanmak için yeter. Stresle mücadele tekniklerini bilmezsek heyecanımıza hâkim olamayız.

5- İnsan kötü ve zor durumlara düşse de umudunu yitirmemelidir.

Ruhunu teslim edinceye kadar. Her insanın kendine göre bir anayasası, çizilmiş bir rotası olmalıdır. Tıpkı bir geminin pusulası gibi günlük aylık senelik ve ömürlük planımız programımız hedefimiz olmalıdır. Hedefini bilmeyen bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.

6- İç dünyamız ile dış dünyamız dengede olmalıdır.

İnsan realist olmalıdır. Kendi iç âlemimiz de kurduğumuz hayaller dış dünyamızdaki hayatın gerçeklerine uygun olmalıdır. Bakırköy Akıl Hastanesinin girişinde düşünen adam heykeli vardır. Bundan ders çıkarmalıdır. Gerçekleştiremeyeceğimiz şeyleri sürekli düşünmenin faturası ruh sağlığımıza çıkacaktır. Bireyin iç dünyası kendi hayal âleminin patronudur, kralıdır. Ancak dış dünyada birtakım şeyleri elde etmenin bedelleri vardır. Olmayacak şeyleri sürekli düşün düşün. Ne olacak bu işin sonu. Hayatta insana engel olacak sinekler bitmez. İnsan başaramayacağı ham hayal şeyler peşinde koşmamalıdır. Hayallerimiz sevk ve idare edecek sağlam bir aklımız olmalıdır.

7- Mevcut durumu koruyabilme ve yüceltebilme prensibidir.

8- Belirlenmiş ahlak ve norm kurallarına aykırı davranmamak, davranış biçimi bakımından müspet olmak.

Dünya sağlık teşkilatının raporuna göre her iki kişiden biri zaman zaman ruh hastası pozisyonuna düşmektedir. Bazı işlerin çözümü yoktur. Lazım gelen sabırdır. Her kişinin değişik ahlak ve norm yapısı vardır. İnsanın ilmini ve usulünü bilmemiz gerekir. Toplumların alt yapısını bilmeden konuşmak doğru değildir. Buda iletişim teknikleri ile olur.

 

Eski Kültür Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’dan tavsiyelerinin olduğu güzel bir site.

http://www.ahmethalukdursun.com/

 

Okuma Tavsiyesi.

Dikta Değil İkna İletişim Psikolojisi - KÜRE YAYINLARI - İbrahim Zeyd Gerçik.

Kitaptan Bazı Satır Başları.

Su gibi aziz olun.

İnsan ilişkinin doğasını öğrenin. (Çekicilik, Temel İhtiyaçlar, İfade, Güven, Benlik, Bağımlılık…)

İletişimin psikolojisini öğrenin. (Algılama, Anlama Engelleri, Hatalardan Öğrenmek, Olumlu Düşünmek, Beden Dili ve Sözsüz İletişim…)

İletişim yöntemlerini öğrenin. (Açıklık, Hayır Diyebilmek, Güvenli ve Onurlu Duruş, Eleştiri Edebi, Telefonda İletişim…)


5. Hafta.

Mimarlar İçin Meslek Etiği?

Yararlanılan Kaynak:

Mühendislikte Felsefe Mantık Bilim ve Etik – Prof. Dr. Zekai Şen

Aslında ahlak kelimesi ve işlevleri ile ilgili olan etik kelimesi, günümüzde daha dar çerçevede sadece meslek ahlakı olarak ele alınmaktadır.

Oysaki insan topluluklarının birlikte yaşaması için, gerekli olan ekonomi, kültür ve adalet yanında bir de genel ahlak kuralları da bulunmaktadır.

Bunlar bir taraftan kültür kökenli, diğer yandan örf, adet ve din esaslıdır.

Mimar da bir insan olduğuna göre, kendi örf, adet, topluluk ve dini inançlarına göre bir ahlak manzumesine sahiptir.

Ayrıca icra edeceği meslek hayatında uyması gereken kurallar bulunmaktadır.

Genel olarak, ahlak toplumdan topluma değişkenlik göstermesine rağmen, meslek ahlakı denilen etik kurallar daha genel ve uluslararası niteliklere sahiptir.

Her mesleğin kendine ait etik kuralları bulunmaktadır.

Mimar ve mühendislerin de topluma, doğaya, hizmet verdikleri gerçek ve tüzel kişiliklere, meslektaşlarına karşı sorumlulukları vardır.

Özellikle mimar ve mühendisler medeniyet evrimi sürecinde insanlara hizmet etmekte olup, kazandıkları unvanın kullanılmasında uymak zorunda oldukları hususlar vardır.

İş ahlakı olarak beklenen davranışlar öncelikle dürüstlük, çalışkanlık, kararlılık, azim, cesur atılımlar ve saygıdır.

Meslek etiği, sorumluluk ve değer yargılarına saygıyı beraberinde getirir.

Başarıya ulaşmak, araştırıcılık ruhu, inovatif yani sürekli gelişime açık olmak, öğrenmeye istekli, paylaşımcı ve bağımsız çalışma becerisi mimar ve mühendislerde yüksek olmalıdır.

Mimar ve mühendisler kişiliklerinin güçlü yanlarını göz önünde bulundurarak, zayıf kişilik özeliklerini elemeye çalışmalı, bunu da özellikle üniversite eğitimi sırasında kazanarak, mezuniyet sonrası da devam edebilmelidirler.

Çünkü iyi ve güzel işler becerebilmek, çoğu yazılı olmayan kurallara uyarak mümkündür.

Mimarlık ve Mühendislik hizmetleri bir toplumun sağlığından politikasına kadar varan hemen her kesimdeki olaylarla ilişkili olduğu için toplumun sağlıklı gelişmesi etik kurallara en yüksek seviyede uymayı gerektirir.

Mimar ve mühendis önce kişilik ve şerefini düşünerek yapacağı işlerde bilgi, bilim, sanat ve üretkenlik yönüyle etik kurallara uymalıdır.

Topluma yararlı olabilecek mimarlık ve mühendislik bildirgeleri her türlü meslek dışı ideolojilerden arındırılmalıdır.

Mimar ve mühendisler toplumun güvenlik, mal ve can emniyetini sağlama noktasında ellerinde olmayan imkânlar nedeniyle bu durumları sağlayamama haline düşerlerse, bundan zarar görecek kişi kurum ve kuruluşları önceden uyarmalıdır.

Çalıştıkları kurum ve kuruluşlarla ilgili elde ettikleri bilgi belge ve proje sonuçlarını başka kişi ve kuruluşlara sızdırmamalıdır.

Çalıştıkları kurumdan izin almak şartıyla istenen bilgileri, istenilen yere iletebilirler.

Mimar ve Mühendisler sadece kendilerinin ehliyet ve mesuliyet alanlarına giren konularda hizmet vermeli, kendi konularında olmayan plan ve projelerde imzalarının bulunmasına müsaade etmemelidir.

Mimar ve Mühendislik örgütleri, toplum yararına olan açıklamalarında sadece kendi ilgi ve çalışma alanlarında bunu yapmalıdırlar. Açıklamalarında ideolojik, politik ya da kişisel ya da kurumsal çıkardan uzak durmalıdır. Böyle yapmazlar ise hem kendilerine hem de üyelerine zarar vermiş olurlar.

Bahşiş ve kanun dışı ödemeleri (rüşvet, komisyon) asla kabul etmemelidirler.

Müşteri ya da işverenden ilave ödenekler alarak onların kişisel çıkarlarına göre karar vermekten şiddetle kaçınmalı, nesnel ve gerçekçi raporlar düzenlemelidirler.

Mesleğin değerini ve şerefini korumak ve saygınlığını artırmak için elinden geleni yapmalıdırlar.

Diğer meslektaşları ile haksız rekabete girmekten kaçınmalıdır.

Akıl mantık felsefe bilim etik ahlak ve kültürü görmezden gelen sağduyusuz mekanik çözümlemelerin yetersiz kalacağı unutulmamalıdır.

Kendi nefsimizle ilgili durumlarda etik ve ahlaka uymamak öznellik içerir ancak meslek kurallarına uymakta aynı öznellik bulunmamaktadır.

Mimar ve Mühendisler için etik kod çalışmaları 19. yüzyılın sonunda her meslek dalının kendi profesyonel kurumlarını hayata geçirmesi ile hızlanmıştır. Bu kodlar meslek üyelerinin görev hak ve yükümlülüklerini ifade eder.

Etik çalışmaları dünyada ilk defa 1912 yılında Amerikan Elektrik Enstitüsü tarafından başlamış, ülkemizde ise 2006 yılında 5544 sayılı kanunla kurulan «Mesleki Yeterlilik Kurumu» ile hayata geçirilmiştir.

Etik kurallar yasal hükümler değildir ve kimse bu kurallara uymadığı için tutuklanamaz ama etik kurallara aykırı davranılması bağlı olduğu meslek kuruluşuna ait üyelikten çıkarılmasına neden olabilir.

«Doğruyu bilmek ile yapmak aynı şey değildir» sözünü hatırınızda tutun.

Toplum, mimar ve mühendisin bilgi yetenek beceri ve tecrübesinden önce ahlak ve etik kurallara uyup uymamasına bakar. Dürüstlük ve tarafsızlık bunların en başta gelenidir.

Mimar ve mühendislerin üretimi, toplumun güven refah ve sağlığını artırmalıdır.

Mimar ve mühendis tüm dikkat ve ciddiyetine rağmen hata yaparsa ve bunun daha sonra farkına varırsa, bu durumu saklaması etik değildir. Yapılan zararın neresinden dönülürse kardır.

Yapılan tasarımlarda bir yanlışlık bulunması durumunda bunu sadece yetkili makamlara iletmekle kalmamalı aynı zamanda yardımcı olmalıdır.

Hatır, gönül, ahbap-çavuş ilişkilerinden kaçınmalıdır.

Tecrübeleri ile deneyim kazanmış mimar ve mühendisler, bu tecrübelerini başta yeni mezunlar olmak üzere diğer meslektaşları ile paylaşmalıdır.

Toplu olarak hazırlanan bilirkişi raporlarında, yazılanlar kendisine makul gelmiyorsa, nedenlerini yazarak şerh etmelidir.

Gösterişe, övgüye ve abartıya meslek hayatında yer vermemelidir.

Etik kurallar içinde yer almasa bile bizim kültür ve medeniyetimizin kodlarında yer alan helal ve haram kavramlarına azami ölçüde dikkat etmeli, her zaman hak ve hakikatin tarafında olmalıdır.

Eskiden etik kurallar diye bir şey bulunmamaktaydı. Çünkü bir kişi genel ve özel ahlak kurallarına uyarsa zaten bir şekilde meslek etiğinde sayılan kurallara uymuş demekti. Ama bugün için sık sık etik kurallardan bahsedilmesi aslında genel olarak dünyada ve özel olarak bazı ülkelerde ahlak ve etik dışılığın arttığına işaret etmektedir. Çünkü topluluğu oluşturan bireylerin ekonomik ve sosyal çıkarları için fayda/zarar ekseninde hukuki, ahlaki, dini ve kültürel normların dışına çıkarak etik olmayan davranışlar sergilemektedir. Hatta bu davranışlar bazı durumlarda içselleştirilerek normal gibi algılanmaktadır.

Mimar ve mühendisler tasarım ve projelendirme süreçlerinde bulunmadıkları işleri, proje müellifinin izni olmadan başka işlerde kendi projesi gibi kullanmamalıdır.

Mimar ve mühendisler, çalıştıkları işyerlerinde meslektaşlarının ayağını kaydırmaya yönelik davranışlar sergilememelidirler.

Başka mimar ve mühendislerin projelerini haksız bir şekilde eleştirme ve gözden düşürmeye çalışmamalıdır.


6. Hafta.

Yönlendirme Teknikleri.

Burada yönlendirmeden kastedilen, nasıl ki araba kullanırken belli sürüş teknikleri uyguluyor isek, insanlar arası iletişimde de benzer şekilde belli kurallara uymalıyız.

Bunlardan ilki güdümleme yapmamaktır. 

Güdümleme yaparak insanları yönlendiremeyiz. Güdümleme yerine kendimizi sevdirmeye çalışmalı, etkileşim kurmaya çalışmalıyız. İnsanın kendi yazgısını kendisinin belirleme hakkına saygı duymalıyız. Bir insanın annesi, babası, patronu v.s. olabiliriz ancak insanın her şeyi değiliz. Bulunduğumuz pozisyona göre iletişim kurmamız çok önemlidir. Çocuğumuzun nüfus cüzdanı biz değiliz. Kişi ile uzman arasında (uzman yerine kendimizi düşünelim) karşılıklı sevgi ve saygı üzerine bir durum belirlenmelidir. Nasihat yerine, sorunu, sorun sahibine çözdürme metodu kullanılmalıdır. Örneğin ilkokuldaki bir çocuk bizim zannettiğimiz gibi çocuk değildir. Toplam 8 basamak olan psiko sosyal basamağın 7. sindedir. Kumaşın yırtık yerini kendi ipliği ile dikmeye çalışmalıyız. Tıpta dahi böyledir. Kişinin kendi dokusundan alınan bir damar bir başka yerine dikiliyor. İnsanlar biyo psiko sosyal yapıya sahiptir. Maşa varken elimizi niye ateşe tutalım. Yönlendirme teknikleri varken niçin bunlardan faydalanmayalım.

Örneğin negativist kişiliklere yaklaşım tarzı emir cümleleri yerine soru cümleleri kullanmaktır.

Unutmayalım ki huyuna gidilirse aslanlar, kaplanlar dahi insana hizmet etmektedir.

O halde çözüm için izlenecek yol ve zorunlu değişiklikler uzman ile kişi arasında oluşturulur.

Endüstride iş veriminin artırılmasında çalışan işçilerden teklif isteme metodu vardır.

Çünkü en büyük sıkıntıyı, soruna neden olanlar çekmektedir.

Şimdi madde madde konuyu inceleyelim.

1.Bilimsel yöntemlerin uygulanması prensibidir.

2.Sorun çözmede yetenek artırılması prensibidir.

3.Bir örgüt çerçevesinde etkinlikte bulunabilme prensibidir.

4.İşlevsel ilişkilerin gözden kaçırılmaması prensibidir.

5.Meslek bilinciyle hareket edebilme prensibidir.

6.Eylemin bir esneklik ile yapılması prensibidir.

7.Ön yargısız olunması prensibidir.

8.Sorun kadar sorun sahibi üzerinde odaklaşma prensibidir.

9.Sorun sahibinin girişkenliğine dayandırılması prensibidir.

10. Kişi nerede ise oradan işe başlanmalı ve anlamlı bir hız ile hareket edebilme prensibidir.

11.Sorun sahibinin niteliklerine ve gelişme düzeyine dikkat edebilme prensibidir.

12.Sorunların sorun sahibi tarafından belirlenmesine fırsat verilmesi prensibidir.

13.Aksayan yönlerden çok güçlü yönlerin üzerinde durulması prensibidir.

14.Genellemelerden dolayı yanılgılara düşülmeme prensibidir.

15.Sorun sahibinin yargılanmaması prensibidir.

16.Kaynakların bilinmesi prensibidir.

17.Gizliliğe dikkat edilmesi prensibidir.

18.Çevresel koşullar ve toplumsal güç dengelerinin akılda tutulması prensibidir.


7. Hafta.

Mesleki Yeterlilik Sadece Okul Derslerinden mi İbaret?

Kendiniz için, aileniz için, ait olduğunuz topraklar için okuyun. “Ama vakit bulamıyorum!” aldatmacasıyla kendinizi kandırmayın; kitap okumak için muhakkak bir vakit bulunur, bulamıyorsanız bile en azından günde bir saat diğer işlerinizden feragat edip kendinizi okumaya adayın. Her yıl binlerce öğrenci üniversitelerden mezun oluyor ve iş dünyasına atılmaya çalışıyor; peki işveren neden sizi seçsin? Sınav öncesi çok çalışıp prestijli bir üniversiteyi kazanmış, üniversite zamanında da sadece derslerine odaklanıp mezun olmuş biri mi yoksa daima okumuş, araştırmış, kendince yazmış, çeşitli projelerde gönüllü olarak çalışıp fedakârlıklarda bulunmuş bir öğrenci mi tercih edilir iş dünyasında?

 

İnsanları ve hatta ülkeleri dünyada farklı kılan şey düşünceye ve sanata gösterdikleri ilgi ve alakadır.

Ülkemizin değerlerinden merhum Ord. Prof. Süheyl Ünver, “Herkesin bir mesleği olmalı, bir de meşgalesi. O meşgale bütün kültürümüzdür.” der. Şimdilerde çevrenize bir bakın; işi olan binlerce insan mevcut fakat bir meşgalesi, ince bir zevki olan çok az insan görürsünüz. Odaklandıkları tek şey daha fazla kazançtır. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak, bilimde ve sanatta yeniden bu coğrafyayı layık olduğu seviyeye çıkarmak için öncelikli hedefimiz; gerçeğin bilgisini araştıran, her daim okuyan, sabreden, sorgulayan, risk alan, zihnini kimseye kiraya vermeyen, en az bir sanat alanına ilgi duyan, fiziksel ve ruhsal olarak dinç, yeri geldiğinde topluma öncülük edecek kişiler olmaktır. Bizler kadim bir kültürün bu topraklardaki temsilcileriyiz; sadece kendimiz için değil, dünyadaki tüm mazlumlar ve muhtaçlar için de yaşadığımızı iyi bilmeliyiz. İşte o zaman bu gençliği durduracak hiçbir kuvvet olmayacaktır.

 

Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan diyor ki…

Gök kubbe altında söylenmemiş söz yok.

Bizler cahilliğimizin farkına varalım.

Hüner, az kelamla çok şey anlatabilmek.

Bir insan için en zor şey her gün insan kalabilmektedir.

Gündeme esir olmayın, maraton koşucusu olun.

Yaşanabilir bir dünya istiyor isek, erdemli ve faziletli insanların dünyaya hâkim olması lazım.

 

Hintli Yatırımcı Ratan Naval Tata diyor ki...

Çocuklarınızı zengin olmaları için eğitmeyin. Böylece yetişkin olduklarında eşyaların fiyatını değil, değerini bilirler.

Sizi seven hiçbir zaman terk etmeyecektir. Çünkü bırakmak için 100 sebep de olsa, tutmak için bir sebep bulacaktır.

Doğduğunuzda sevilirsiniz. Öldüğünüzde sevileceksiniz. Arasını siz başarmalısınız!

Hızlı yürümek istiyorsanız yalnız yürüyün! Fakat uzun yürümek istiyorsanız beraber yürüyün!

Aya bakarsanız, Yaratıcının güzelliğini görürsünüz. Güneşe bakarsanız, Yaratıcının gücünü görürsünüz, Aynaya bakarsanız, Allah’ın en iyi yarattığını görürsünüz.

 

Olgun Bir İnsan Olmak

 

Meyveler güneşi görmeden,

Yemek ateşte pişmeden,

Elmas yerin altında yüksek ısı ve basınçla milyonlarca yıl inzivada kalmadan elmas olmuyor.

İnsan da böyle. Acılar insanı olgunlaştırıyor.

Aynı ney gibi.

Mevlana, Ney'i insana benzetiyor ama olgun insana benzetiyor.

Ney 50 yılda yanıyor.

Azıcık rüzgarda devrilen ağaç değil, nice fırtınalara dayanan yüksek dağlardaki sağlam ağaçlar gibi olmalı, insan.

 

Üzerinde Düşünülmesi Gereken Sözler.

Japonya’da petrol, demir, kömür, doğalgaz, maden yok. Ülkenin toprakları, halkı doyuracak kadar ürün vermeye müsait ve yeterli değil. Orası depremler ülkesi. Lakin bin türlü olumsuzluğa ve imkânsızlığa rağmen, “akılları sayesinde” müthiş bir başarı elde ettiler. (Mehmet Şevket Eygi)

İnsanlar sevilmek için yaratıldılar, eşyalar ise kullanılmak için. Dünyadaki kaosun nedeni; eşyaların sevilmeleri ve insanların kullanılmalarıdır.» (Cemil Meriç)

Hayatta şunu öğrendim. İnsanlar sizin ne yaptığınızı ve ne söylediğinizi unutacaklar. Ancak şunu asla unutmayacaklar. Onlara iyi ya da kötü neler hissettirdiğinizi. (Maya Angeleo)

Zekânın gerçek göstergesi bilgi değil, hayal gücüdür. (Einstein)

 

Çalışma Metodu.

Çalışıp emek etmeden kolayca kazanılan şeyler, kolayca kaybedilir.

Sadece çok çalışmak yetmez, aynı zamanda risk almasını bilmek lazım.

Tek başına bireysel çalışma yetmez, ekip çalışması şart.

Çok çalışıyorum ama başarı gelmiyor dememeli, bir gün karşılığını görürsünüz.

Hayat, başarı ve başarısızlıktan ibarettir.

Devamlı başarı ve devamlı başarısızlık yoktur.

Başarı için erken yatmalı ve sabah en geç 5-6 civarı kalkmalı.

Amerika'da insanlar alacakaranlıkta kalkıyor ve işine gidiyor.


8. Hafta.

Günlük Yaşamda Etik Değerler.

Hüseyin Demirtaş Sitesinden Etik Sözler.

https://www.youtube.com/user/dilsayar

Sizi hayatınızı şaheser yapmaya davet ediyorum, sizi öğrettiklerini/söylediklerini yaşayan insanlar arasına katılmaya davet ediyorum.

Sizi herhangi bir şekilde üzmüş olan herkesi kapsayan geniş bir af/bağışlama ilan et. Çünkü bu durum sizi acayip özgür yapar. Böylece geçmişe takılıp kalmazsınız.

Bizim gerçekte ne olduğumuzu ya da kim olduğumuzu gösteren şey, becerilerimiz değil seçimlerimizdir. (J. K. Rowling, Harry Potter)

Ben televizyonu eğitime çok faydalı bir şey olarak görüyorum. Birisi televizyonu her açtığında ben diğer odaya gidiyor ve kitap okuyorum. (Grouchu Marx)

Karanlığı karanlık ortadan kaldıramaz. Onu sadece ışık yapabilir. Nefret nefreti ortadan kaldıramaz. Bunu ancak aşk/sevgi yapabilir. (Martin Luther King)


Etik Davranma Yetkinliği Nasıl Kazanılır?

İnsanların robotlaştırıldığı, robotların insanlaştırıldığı bir çağda yaşıyoruz.

Analitik ve kritik düşünmesini öğrenin. Modüler kafalar, olaylar arasındaki bağlantıları göremez.

 

Günlük Yaşamda Etik Değerleri İhlal Eden Davranışlara Örnekler.

Mahkemede çıkar için yalancı şahitlikte bulunmak.

Basında çıkan yanıltıcı ve yönlendirici haberler.

Güçlü devletlerin zayıf devletleri sömürmesi. Arap Baharı sonunda, Ortadoğu'ya demokrasi yerine kan ve gözyaşı gelmesi. Bir başka örnek; zengin maden yataklarına sahip iken en temel gıda maddelerine muhtaç fakir Afrika halkları.

 

Günlük Yaşamda Etik Davranış Örnekleri.

Mısırlı Judocu Muhammed Ali Rashwan’ın 1984 Olimpiyat Müsabakasında Japon Rakibi ile Yaptığı Final Maçında Yapmış Olduğu İnsanlığı Hayrete Düşürecek Davranışı neydi? Hatırladınız mı? Videosu bu dersin başlangıç bölümünde var.

Delikanlı sırada beklerken kendisinden sıra isteyen hamile genç kadına sırasını vererek en arkaya geçmesi ve gencin bu davranışını gören diğerlerinin de gencin bu davranışına istinaden daha arkaya geçmesi.


9. Hafta.

Etik ve Din Arasındaki İlişki.

Felsefenin alt dalı olan «etik» aslında ahlakın teorik halini ifade etmektedir.

Ahlak ise hem felsefe hem de dinin temel konularından biri olmuştur.

Ahlak insanın varlığının doğal bir parçası iken, etik sonradan kazanılan değerlerdir.

Felsefe, problemlere çözüm ararken temel dayanak noktası insan aklıdır.

Dinin ilahi bir temele dayanması ise akla ve mantığa önem vermediği anlamına gelmez.

Din ve ahlakın dayandığı temel ilkelerde evrensel, doğal ve fıtridir.

Din sadece kutsal ile ilgili ilişkileri değil, kendisi ve diğer insanlarla olan ilişkileri de düzenlemeyi hedefler.

Din, barış ve huzurun hâkim olduğu bir dünyanın temin edilmesi için insana sorumluluk, dürüstlük, adalet, yardımlaşma ve sevgi gibi davranışları tavsiye eder.

İnsan yaradılışı itibarıyla iyiyi kötüden ayırt edecek potansiyele sahiptir ve bu özelliğini kaybettiği zaman hastalıklı bir durum söz konusu oluyor.

Çoğunluğu Müslüman olan Ülkemizdeki İslam’ın gerçek anlayışı ile etik değerler arasında ortak yönler ise bir hayli fazla.

Gerçek İslam anlayışı dedim, çünkü Ülkemizin çoğunluğu maalesef mensup olduğu dinin emirlerinden bi haber yaşıyor.

Gerçek İslâm” diyoruz, çünkü İslâm’ın da sahtesini, sulandırılmışını çıkardılar.

Zamanımızda düşmanlar İslâm’ın gerçek yönüyle anlaşılmaması için de sayısız tuzaklar kurmuş, hadsiz hesapsız oyunlar düzmüş, binlerce batıl kitap yazmış, bunları dünyanın her dilinde yayımlamış, nice gizli teşkilatlar kurmuş, nice sinsi faaliyetlere girişmişlerdir. Böylece maalesef halk kitleleri batıl ideolojiler peşinde kandırılmıştır.

Gerçek İslâm anlayışı, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadisi Şerif Müslümanlığıdır.

Gerçek İslâm, takva ve ihlas, ihsan ve irfan yoludur.

Biz Müslümanlar, bütün insanlara en içten, en halis, en ilahî duygular besliyoruz. İnsanlığın iyiliğini istemekte, hayrını murat etmekteyiz.

Yaradılanı, Yaradan’dan ötürü” hoş görmüşüz.

Bütün insanlara dostluk elimizi uzatmış ve kucak açmışız.

Bazıları henüz bizi tanımasalar, hatta yanlış yorumlasalar, aleyhimizde bulunsalar, husumet besleseler bile biz onları sevmekteyiz.

Biliyoruz ki dünya bizim asıl yurdumuz değil, muvakkat bir imtihan yeri.

İnsanları Cennete götürecek en önemli şey güzel ahlaktır.

Nitekim Hz Muhammed (sas) bir hadislerinde «Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim» buyurmaktadır.

Daha özgür bir dünyada yaşamak istiyorsak, bunun tek yolu önce kendimizi özgürleştirmekten geçer. İnsanın kendisini özgürleştirmesi, nefsinin arzu ve isteklerini ilahlaştırmaktan vazgeçmesidir. Nefsimiz yani içimizdeki kötülüğü emreden benliğimiz, farkına varmadığımız takdirde bir ömür boyu bizi yönetir, kölesi yapar. Oysa yaşadığımız hayatı Yaratıcımızın hoşnutluğunu kazanacak şekilde anlamlı kılmak mümkün.

Kadim kültür ve medeniyetimizde binlerce güzel örnek insanlar mevcut.

Bunlardan birisi de tüm dünyanın hayran kaldığı Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî.

Onun yedi öğüdü, sanırım tüm dünyadaki etik davranış kodlarının zirvesi olmaya adaydır.

 

10. Hafta.

Spor ve Etik.

Spor etiği ya da «fair play»

Fair-Play ya da dürüst oyun, sporda kurallara uymaktan da öte belli bir davranış tarzını sergileyen bir terim. Rakibe saygı ve ona fizyolojik ve psikolojik açıdan zarar vermeme özentisidir. Rakip, bir düşman olarak değil, oyunun bir parçası olarak görülür ve yoğun mücadelede bile rakibin onuruna saygı duyulur.

Sporda Etik, kişinin iç dünyası ile ilgili.

Mücadele hırsını yönetememek sonucu etiğe uymayan davranışlar başlıyor.

Demek ki, sporculardan etik davranış bekliyor isek, ilk önce «karakter eğitimi» şart. Çünkü insan cahil. Ancak bir şey öğretilir ise öğreniyor.

Avrupa'da sporculara etik davranış özellikleri kazandırabilmek için 6-10 yaş arası sadece spor öğretiliyor. 10-12 yaş arası kazanma olmadan sadece yarışma öğretiliyor. 12 yaşından sonra kazanmak öğretiliyor.

Dolayısıyla bu yaşa kadar, kişisel gelişim tamamlanmış oluyor ve kazanmaktan gelen egonun önüne geçiliyor. Sporcu kaybedince kendini suçluyor. Acaba nerede hata yaptım, neden kaybettim diye kendini sorguluyor.

Aksi halde rakibini, hakemi ya da federasyonu suçluyor.

Bir örnek verelim. Portekiz'de bir futbol maçında hakem penaltı veriyor. Futbolcu hakeme gidip, kendisinin düştüğünü, rakip takım oyuncusunun bir kusuru olmadığını, penaltıya gerek olmadığını söylüyor. Hakem kararından dönmüyor. Bunun üzerine futbolcu bilerek topu dışarı vuruyor, hakem de oyuncuya kırmızı kart gösteriyor, bunun üzerine tüm takım maçtan çekiliyor ve maç başka bir hakemle yeniden oynanıyor.

Kazanma hırsında değişik etkenleri göz ardı etmemek gerekiyor.

En başta sporcunun velisi kendini tatmin etmek istiyor.

Diğer tarafta antrenör egosu var.

Yani sadece sporcu ile iş bitmiyor.

Sporcu egosu ve antrenör egosu bir araya gelince doping gündeme geliyor.

Dünyada anti-doping merkezi WADA var ama doping ilacı üretenlerde boş durmuyor onlar da kendini sürekli geliştiriyor!!!

Sportif manada ahlaklı insanlar her zaman alkış alıyor.

Yani, iş dönüyor dolaşıyor insanın karakterine dayanıyor.

Hz. Muhammed (sas) ne buyuruyor. «Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim»

Mısırlı judocu Muhammed Ali Rashwan’ın yapmış olduğu etik davranış eskimesin diye çok tekrar etmiyoruz. Bilmeyenler internet arama motorlarından bulabilir.

Şimdi sporda etik davranış ile ilgili iki örnek daha verelim.

Bir atletizm yarışması sırasında son virajda, yarışı birinci bitirecek koşucu yanlışlıkla kulvar değiştiriyor. Yarışta ikinci olarak kişi, bu durumu fırsata çevirmiyor ve koşup adamı kulvarına itiyor ve yarışmayı ikinci olarak bitiriyor.

İkinci örnek yine bir futbol maçından. Oyuncu tam gol atacak iken bakıyor maçta kalecinin dili tutuluyor ve arkaya kayıyor. Hemen topu bırakıp kaleciye yardıma gidiyor. Aksi halde kaleci ölebilir. Oyun tekrar başlıyor ve top havaya atılıyor. Rakip kaleyi boşaltıyor ama diğer takım da topu dışarı vuruyor. Maç önemli bir maç ve gazeteciler her iki takıma soruyor. Niçin böyle yaptınız? Birinci takım böyle yapmamız gerekiyordu diyor, ikinci takım ise bir insanın hayatının bir gol atmaktan çok daha önemli olduğu ifade ediyor.

Ama bazen de insan egosuna yeniliyor ve rakibe gizli tekme atıyor.

Deme ki, insan cahil ve iyi davranışlar ancak öğretilerek oluyor ama sadece bilmek te bir işe yaramıyor, uygulamadıktan sonra.


11. Hafta.

Ticaret ve Etik.

Ticarette feraset, yani «anlayış, uzak görüşlülük ve sezgi» önemlidir.

Bir örnek verelim. «Ticarette risk yoktur, olsa olsa yanlış hesap vardır, çünkü ticaret kumar değildir.»

Mesela öz sermaye yerine borçla harçla ticaret yapmaya çalışmamalı.

Allah, (cc) hilesiz ve aldatmasız yapılan alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. (Kaynak: Bakara Sûresi 275. Ayet)

Peygamber (s.a.s) «Rızkın onda dokuzu ticarettedir» buyurmuştur. (Kaynak: Camiu’s-Sagîr)

Hadisi Şerifte Peygamber efendimiz (s.a.s) “Korkak tüccar mahrum olur. Cesur tüccar ise merzuk olur.” buyurarak cesareti tavsiye etmiştir.

Fakat bu, tedbirli ve ölçülü bir cesarettir. (Kaynak: Camiu’s-Sagîr)

Cesaret kavramının içinde «ticareti bilmek» önemli bir yer kaplar.

Tüccar, yalandan sakınmalı ve doğruluktan ayrılmamalıdır. Zira doğruluk ticaretin saadeti, yalan ise âfetidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) “Güvenilir ve doğru tüccar, kıyamet gününde peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber haşrolunacaktır.” (Kaynak: Tirmizi) buyurarak dürüst tüccarın faziletini beyan etmiştir.

Nitekim «Bizi aldatan bizden değildir.» (Kaynak: Müslim) Hadisi Şerifi bütün insanlığa rol-model olacak hayat anlayışıdır.

Bu husus ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerimde Hud Sûresi 84 ve 85. Ayeti Kerimede; «Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın!» «Ölçüyü ve tartıyı tam olarak, adaletle yerine getirin, insanlara eşyalarını (haklarını) eksik vermeyin.» buyrulmaktadır. Yine Mutaffifîn Sûresi 1,2,3. Ayetlerde «Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan ölçüp aldıkları zaman, tastamam alırlar. Onlara (bir şey verirken) ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar.» buyrularak ticarette dürüstlüğün önemi vurgulanmaktadır.

Tüccar, doğru bile olsa, malını beğendirmek için, yemin etmemelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) “Aman bir şey satarken yemin etmekten kaçının. Yemin gerçi malı sattırır, fakat bereketi kaldırır.” (Kaynak: İbni Mace) buyurmuştur.

Başka bir hadisi şerifte ise “Yiyecek maddelerini kırk gece saklayan kimse, Allah’tan; Allah da ondan uzaklaşır.” (Kaynak:Hakim) buyurulmaktadır.

Tüccar, müşterisine, kolaylık göstermelidir. Bu davranış, kardeşlik bağlarını kuvvetlendirir, sevgi ve saygıyı çoğaltır. Peygamberimiz, “Kim yaptığı alış-verişi Müslüman kardeşinin isteğine uyarak bozarsa (yani sattığı malı, çeviren müşteriden geri alırsa) Allah onun günahlarını affeder.”(Kaynak: Ebu Davut) buyurmuştur.

İki kişi dürüst ticaret yapıyorsa üçüncüsü Allah’tır.

Netice olarak, vasıflı malı vasıfsız ile karıştırmak, sattığı malın ayıbını gizlemek, malı fahiş karla satmak, pazarlık arasına girerek alış-verişi bozmak, yemin etmek, hile yapmak, eksik ölçüp tartmak, hatalı imalat ve üretim yapmak, iyisini üste kötüsünü alta döşeyerek satmak gibi, dinen hoş görülmeyen davranışlardan uzak kalmalıdır.

Görüldüğü üzere ticarette etik davranmak kavramı ile ilgili ifade edilen şeyler, zaten İslam dininin tavsiye ettiği şeyler olup, hatta bugünkü manada etik kavramının içinde ifade edilen hususlardan daha da kapsayıcı ve kuşatıcı değerleri içermektedir.

Yararlanılan Kaynak:

https://dergi.diyanet.gov.tr/makaledetay.php?ID=20048

 

Ticaret ve Etik Konusunda Geçmişten Örnekler.

Endonezya Ülkesinin İslamlaşması, bir kumaş tüccarının Müslüman ahlakına örneklik teşkil edecek bir davranışı sayesindedir.

Şöyle ki, Endonezya'ya yerleşen ve ticaretini orada sürdüren bir Müslüman tüccar, bir gün iş yerine geç gelir ve dükkânını emanet ettiği çırağının hayli kârlı bir satış yaptığını görür.

Ancak işin aslını öğrenen tüccar, çırağının metresi 5 akçe olan kumaşı 10 akçeden sattığını öğrenir. Bunun üzerine derhal satış yaptığı kişiyi bulmasını ister çırağından. Çırak satış yaptığı müşteriyi çok geçmeden bulur ve dükkâna davet eder.

Tüccar durumu müşteriye izah ederek kendisinden helallik istedikten sonra fazladan alınan 5 akçeyi de uzatır. Çok geçmeden bu olay ülkede dilden dile dolaşmaya başlar ve kralın kulağına kadar gider.

Tüccarı huzuruna davet eden kral, bu davranışını neye borçlu olduğunu sorar. Tüccarsa sadece dininin emirleri gereği, kul hakkını gözettiği için bunları yaptığını söyler ve kralın İslam hakkındaki soruları peş peşe gelmeye başlar. O güne dek böyle bir dinin varlığından haberdar olmayan kral olaydan etkilenir ve kısa sürede Müslüman olmaya karar verir. Halkı da yavaş yavaş onu takip eder.

Bir başka örnek ahilik teşkilatı.

13. yüzyılda Selçuklu döneminde Anadolu’da kurulmuş bir esnaf teşkilatıdır.

Ahlak konusu ahilik için en öncelikli konudur. Çalışmak, ibadet ve dürüstlük bir bütün olarak düşünülür, ahlakın olduğu yerde dirlik ve düzen olduğu kabul edilir. Bir kişi ya da zümrenin diğeri üzerinde bir üstünlüğü olmadığı ilkesi ile insanlar arasında ayrıcalığa engel olunup eşitlik savunulur. Yalan söylememek, içki içmemek, haram ve zinaya bulaşmamak, büyüklere hürmet ve küçüklere merhamet gibi kavramlar ahlaki fonksiyonun felsefesini oluşturur.

Osmanlıdaki bir başka uygulama ise, karz-ı hasen sandıkları. Yani faizle değil, Allah rızası için ihtiyaç durumunda olanlara borç verme sistemi.

 

Ticaretin Nasıl Yapılması Gerektiğini Gerçekten Biliyor muyuz?

Ticaret sermaye demektir.

Paran kadar konuş hakaret değil, ikaz cümlesidir.

Kışın sokağa çıkarken «atkı sarın» demek gibi bir şey.

Bu kurallara uyulmadığı zaman evde, işyerinde… huzur olmaz.

Ticaret iki türlüdür. Birisi yapıp-satmak, diğeri alıp-satmak.

Yapıp-satmaya bir örnek verelim. İş doğru yapılacak, hata kusur varsa telafi edilecek, karşılıklı kibar davranılacak, yanı diğerkâmlık olacak, ticaret erbabı sağlam ürün yapacak ve müşteri ise «siftah parası» yani bir kişinin bir günlük geçimine yetecek para verecek, pazarlığın amacı ise kalpleri gönülleri mutmain etmek yoksa kimseyi zor duruma düşürmek değil.

Alıp satmaya bir örnek verelim. Teraziye yani ölçüye-tartıya dikkat edilecek, fiyatı 3'e katlayıp sonra yüzde 40 indirim yapılarak müşteri kandırılmayacak.

Ticarette, patron iş yapmaz yaptırır.

Zamanı, sermayeyi yönetmek bir marifettir.

Kendi işinin amelesi olmak tabiri ise, o işi personelden daha iyi bilmek gerektiğinde işi yapmak anlamında anlaşılabilir. Mesela lokanta sahibi, eğer ahçı gelmezse mutfağa girip yemek yapabilmeli. Ama bizim ülkemizde iş ahlakı sorunlu olduğu için, iş sahibi bir türlü amelelikten kurtulamıyor…

Bir kişi bana gün yetmiyor diyorsa, gecelere kadar çalışıyorsa, bu çok iyi iş yapıyor demek değildir, verimsiz çalışıyor demektir. Bütün deniz keşifleri oldukça düşük bir hızda (6 knot) hızla yapılmış.

Diğer yandan ticarette etik anlayış aileden alınır. Çünkü ağaç yaşken eğilir.

Parası olmayan, ticaret yapmak istiyorsa kısa yoldan zengin olmayı değil sabır ile sermaye birikimi yapmayı öğrenecek.

Ticarette açık deniz gemicilik kuralları geçerlidir.

Üst düzey ticarette kimse kimseye acımıyor.

Günümüzde ticarette etik davranmak, okyanusta delik tıkamak gibi bir şey.

Yani oldukça zor.

Müşteriyi kandırmaya yönelik girişimler, reklam ile yanıltıcı bilgiler…

Rakipleri batırma çabaları…

Ne arasan var.

Ülkemizde ise kurulan şirketler genelde limitet. Yani şirket batarsa sermayen kadar sorumlusun.

Kolektif şirkette ise tüm mal varlığı ile ortaklık var.

Aşağıda linki verilen yazıyı, ticarete atılmak isteyenlerin okumasında fayda var…

https://www.tebernuskirecci.com.tr/ticaret-acisindan-yahudilerle-turklerin-farklari-99780.html


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 18. Bölüm

Çalışkanlık. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve: - “Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri: - “Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz: - “Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için se...