Ana içeriğe atla

Tefekkür

Herkes yeni güne yeni hayaller peşinde koşarak başlıyor.

Bu hayal âlemi bazılarımız için bir vesile ile sona eriyor. Yahya Kemal Beyatlı, bunu şu mısralar ile ne güzel özetliyor.

Bir bitmeyecek şevk verirken beste.

Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir.

Mevlana Celâleddîn-i Rumi ise, bakınız devamını nasıl getiriyor.

Öldüğüm gün tabutum yürüyünce.

Bende bu dünya derdi var sanma.

Bana ağlama “yazık yazık! Vah vah” deme.

Şeytanın tuzağına düşersen

Vah vahın sırası o zamandır

“Yazık yazık” asıl o zaman denir.

Kimisi de, demir atacağı limana doğru seyahatine devam ediyor. Şair Yahya Kemal Beyatlı, bu durumu ise şu dizelerle özetliyor.

Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar.

İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar.

 

Kişisel Yaşamda Toplam Kaliteye Ulaşmak İçin Ne Yapabilirim?

İşte size altın değerinde öneriler...

“İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.” Jim Rohn.

1- Mesleğinizle ilgili size rol model olacak bir üstat,

2- Manevi hayatınızla ilgili size yol gösterecek bir önder,

3- Yaşam amacınızla ilgili size destek olacak bir eş,

4- Yaşadığınız toplum ve tüm insanlık için sosyal çalışmalara imza atacağınız bir ekip ve sizi destekleyecek iradesi güçlü bir dost,

5- Zor zamanlarınızda size destek olacak bir sırdaş edinin ve kıymetini bilin.

 

Doğrudan Cennete Gitmek İstiyorum, Bunun İçin Neler Yapabilirim..!

Bu soruya cevap olarak namazını kıl, orucunu tut şeklinde bir cevap vermek, olaya oldukça yüzeysel bir yaklaşım olur.

Geliniz, cevizin kabuğunda kalmayalım ve özüne gidelim...

1) Günlük yaşantım Kur'an-ı Kerim ve Resûlullah Efendimizin sünnetine "ne kadar uyuyor" sorusunu kendime sorarım...

2) Allah'a şirk koşmamak, kul hakkı ve güzel ahlâk sahibi olmak hususunda "hassas terazi" gibi olmaya çalışırım...

3) Her hususta "Hak tarafında" yer alabilmek için öğrendikleriyle yetinmeyen "irfan sahibi insan olabilme" yolunda her nefes mücadele ederim...

4) Allah'a (cc) yakın olmak için "takva" sahibi olmak ne demektir, bu konuyu araştırmam lazım...

5) İçinde yaşadığımızı "küresel ve şeytani sistemin" ne olduğuna basiret ve feraset gözüyle bakar ve "Bizantinist din uygulamalarının" farkında olmaya çalışırım...

6) Hayattaki tek yaşam gayem "Allah'ın dinini aziz kılmak" tır. İnsanların kınaması değil "Allah'ın rızası" benim birinci önceliğimdir...

7) Dünya dolusu iyiliklerim olsa da, yapmış olduğum ibadetler sayesinde değil ancak "Allah'ın rahmetiyle" Cennete gideceğimi biliyorum. Bu nedenle "korku ve ümit arasında" bekleyişim devam eder durur...

 

Hedeflerinize Ulaşmak İçin 24 Ayar Altın Değerinde 7 Madde.

1) Gündelik programlarınızı başkalarının isteklerine göre değil, kendi hedeflerinizi gerçekleştirecek şekilde planlayın.

2) Diğer yapmanız gereken zorunlu işlerin dışında “hedefinize ulaşmakla ilgili” düzenli ve kaliteli zaman ayırın.

3) Ara sıra anlamlı seyahatler yapın. Bedenen ve zihnen sıhhat bulursunuz.

4) Planlarınızla ilgili sizi ileriye taşıyacak 24 ayar kalitede “istişare edecek dostlarınız” olsun.

5) Zorluklar karşısında pes etmeyin. Tam tersi şöyle düşünün. “İyi ki bu durumu yaşıyorum, kim bilir bu yaşadıklarım ileriki yaşamımda bana ne faydalar sağlayacak."

Bakış açısına göre aslında zorluklar huzur getirir.

6) Allah'a (cc) olan güven ve teslimiyetinizi zirvelere taşıyın. "Tevekkül, tefekkür, takva" kavramları üzerinde kafa yorun. Farsça “huş der dem” prensibini hiç duydunuz mu?

7) Sağlıklı ve doğal beslenme, analitik düşünmesini öğrenme, sabahları erken kalkma, sosyal medyanın yıkıcı tesirlerinden uzak kalma, boş işlerle zaman kaybetmeme, başka dilleri öğrenerek beyninizi geliştirme, her gün düzenli bir şekilde Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin Hadisi Şeriflerini okuyarak kendinizi geleceğe taşımak ve büyük buluşmaya hazırlanmak şiarınız olsun.

( şiar: ayırıcı özellik, tutulacak yol, ülkü, ilke)

 

Bir Şeyin Önce Felsefesini Öğrenmek!

Mesela, bu dünya hayatının felsefesi (amacı, gayesi, mantığı), 

"Allah'a ibadet ve kulluktur."

Bunu yapabilmek için 

1) İbadetleri yapmak 

2) Günahlardan kaçınmak 

3) Ahlakımızı güzelleştirmek gerekir.

Bu söylenenleri yapabilmenin üç anahtarı ise 

1) İlim 

2) Amel 

3) İhlas’tır.

 

İbrahim Sûresi 14/35.

“Hani İbrahim (hanımı Hacer ile oğlu İsmail’i Mekke yöresine yerleştirip) şöyle demişti:

“Ey Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı heykellere/putlara tapmaktan uzak tut.”

Kaynak: http://feyzulfurkan.com/sureler/ibrahim-suresi/

Putlar, sadece taşlar değildir. Şunlar da putlaşır:

Para, makam, mal, ideoloji, parti, lider, sanatçı, takım, futbolcu, vs…

Güvenli şehir, putlara tapılmayan şehirdir.

Bu sebeple Hz. İbrahim, bu şehri güvenli kıl dedikten sonra beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut diyor.

Putlara tapılan şehir ve ülke güvenli değildir.

Böyle ülkelerde musibet, bela, şuursuzluk ve kir eksik olmaz.

 

Hayatı Nasıl Yaşamalı!

Allah'ı görür gibi Ona ibâdet et. Çünkü sen Onu görmüyorsan da O seni görüyor. 

(Camiüssağir, No.653)

 

Hz. Muhammed'i Birde Böyle Tanıyın!

Hem Nobel hem de Oscar ödüllü, Batılı mütefekkir Bernard Shaw,

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) hakkında diyor ki:

Bu sır insan, her yönüyle hayranlık uyandıran özelliklere sahip.

Ama onun bir yönü var ki, o yönünü tam manasıyla anlamak mümkün değil.  

"O'nun Allah'a (cc) olan güven ve teslimiyeti."

Albert Einstein'ın bir sözü var.

"Sabit fikirli insanları ikna etmek, atomu parçalamaktan daha zor" şeklinde.

İşte Hz. Muhammed (sas) bunu başarmıştır.

Kızını diri diri toprağa gömebilen, kadının bir eşya gibi alınıp satıldığı, insanların taştan topraktan kendi elleriyle yaptıkları putlara taptığı, cehaletin en koyu bataklığında bulunan insanları ikna ederek,

Kur'an-ı Kerimin ifadesiyle onları “karanlıklardan aydınlığa çıkarmış”

Ve kendisine tabi olanları (yani sahabelerini) gökteki yıldızlara benzetmiştir.

Alman hezarfen; edebiyatçı, siyasetçi, ressam ve doğa bilimci Goethe'nin, onun büyüklüğünü anlatan şiirini hala okumadı iseniz, lütfen okuyun.

O'nun en büyük mucizesi ise, hükmü kıyamete kadar geçerli olan Kur'an-ı Kerimi, insanlarla buluşturan elçilik görevi.

Gönüllere şifa kaynağı, nurlu kitap.

Her Peygambere yaşadığı dönem şartları içerisinde çeşitli mucizeler verilmiştir.

Örnek verecek olursak,

Hz. Âdem’e eşyaların isimleri öğretilmiş,

Hz. Nuh'un (as) tufandaki gemisinin buhar teknolojisi ile çalıştığı,

Hz. Süleyman'ın (as) döneminde ışınlama ve bazı kaynaklarda nükleer yakıtla çalıştığı ifade edilen ordularını taşıdığı hava araçları,

Hz. İbrahim’in okuduğu kelimelerle, ateşin ona serin olması,

Hz. Musa'nın (as) asası,

Hz. İsa'ya (as) ölümden başka her hastalığı iyi edecek tıp teknikleri öğretilmesi (belki de bugünkü gen teknolojisi)  

Ama kanaatimce Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya (sas) bunlardan çok çok daha üstün bir kabiliyet verilmiştir.

O da, insanları tek bir görüş etrafında birleştirmek.

Yani insanları görüş ayrılığına düşmeden tek bir çatı altında tutma kabiliyeti.

Onları idare etme ve yönetme sanatında bir dehâ.

Dünya üzerinde hiç kimseye nasip olmamış, bilimsel icatlardan çok çok daha üstün, bir meziyet bu.

Bir başka hayranlık uyandıran özelliği, az kelamla çok anlamlar ifade edebilecek söz söyleme sanatı hususunda mâhir olması.

Sevgili dostlar.

İşte biz böyle bir medeniyetin mensuplarıyız.

İşte biz böyle bir mirası devraldık.

Emanetimiz ağır, sorumluluğumuz büyük.

Ama ne yazık ki, merhum düşünürümüz Nurettin Topçu'nun dediği gibi, "İslam medeniyetinin büyüklüğünü bizim insanımıza anlatmak, Batılılara anlatmaktan daha zor" hale gelmiş.

Sözlerimi, şair Nabi'ye atfedilen şiirin bir mısraı ile bitiriyorum.

Ey bad-ı saba uğrarsa yolun semt-i Haremeyn’e,

Selamımı arz eyle Resûlus-sekaleyne...

Anlamı: Ey sabah rüzgârı, eğer yolun Haremeyn tarafına düşerse,

Selamımı insanların ve cinlerin Resulüne arz et...

O’nu daha yakından tanımak istiyorsanız, aşağıdaki linki tıklayınız.

https://www.blogger.com/u/1/blog/page/edit/8536984583875064925/3584252835616693248

09.02.2021

 

Hepimizin Özlem Duyduğu Şey!

Gök kubbenin altında herkes kendi imtihanını yaşıyor.

Kimi hasta, kimi fakir, kimi yorgun ama hep şükrediyor.

Kimisinin ise gözü hep yükseklerde, sürekli hesap içerisinde.

Kimi çamurun içindeki çadırda, kimi ise lüks villasında.

Kimisi asık surat, kimisi derinden acılı hafif bir tebessüm, kimisi ise kahkaha tufanında.

Allah'ın rızası yerine menfaat ve çıkarını ön planda tutan ve şeytanla arkadaşlık yapan çoğunluk bir yanda,

Gönlünü tertemiz pak eylemiş ve her işinde "Hasbünallah ve ni'mel vekil" diyerek Rabbinden gelene razı azınlık diğer yanda.

Sizde, sizi gerçekten sevenlerin sevgisini özlediniz mi?

Aslında o sevgi,

Arayanlar için,

Yanı başınızda,

Size sizden daha yakın.

Ben Rabbimi özledim diyenlerden misiniz?

28.01.2020

 

Nasrettin Hoca Bizi Ziyarete Gelmiş, Ama Kimsenin Haberi Olmamış...

Nasrettin Hocaya (geçmişe) bir mektup gönderilir ve ülkemizin sorunlarını çözmesi için bugüne davet edilir.

Hoca, sonuçta benim ülkem der, vicdan yapar, üşenmez ve zaman makinesine binip günümüze gelir.

Ders verici fıkraları ile eğitimden adalete, ahlaktan kültüre, milenyum (dijital) gençliğin halinden aile kurumuna kadar daha birçok hususta olan biteni meşhur eşeği ile birlikte çözmeye çalışır.

Çalışır çalışmasına ama bir müddet sonra ortadan kaybolur.

Herkes merak eder.

Nasrettin Hoca nerede, acaba başına bir iş mi geldi.

Hadi eşeği önemli değil, yerine başka bir eşek bulunur ama Nasrettin Hocanın yerini ders verici şakalarıyla kim dolduracaktır.

Her yeri ararlar ama bir türlü bulamazlar.

En sonunda bir akıllı, galiba Hoca yaşadığı çağa geri döndü der.

Hakikaten zaman makinesine binip geri döndüklerinde Hocayı bulurlar ve merakla sorarlar?

Hocam, bizi niye terk ettin, çözülmesi gereken onca sorun var idi,

Gözün mü korktu, ümitsizliğe mi kapıldın yoksa seni tehdit mi ettiler?

Nasrettin Hoca gayet sakin cevap verir.

Hayır, evlatlarım hiç biri değil.

"Marifet iltifata tabidir" onun için der.

 

Karagöz - Hacivat Gölge Oyunundan Çıkarılacak Dersler.

Karagöz - Hacivat oyunu Anadolu İrfanının günümüze kadar gelen güzel bir yansımasıdır.

Oyunun ilk tarihi 1517 yılına kadar uzanır.

Taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyununun adıdır.

1- Bütün karakterler, uzaktan  bakıldığında görünmeyen ince ipler vasıtasıyla, aynı kişinin elinde oynatılmaktadır.

(Küresel sistemi tasvir ediyor.)

2- Oyunda aydınlatılmış alan var çünkü arka planda gizlenen başka işler var.

(Subliminal mesajı ve algı operasyonlarını temsil ediyor.)

3- İnsanları geçici olarak güldüren ve rahatlatan bir oyun.

(Dünya hayatı bir oyun ve eğlence, oyun bittiği zaman herkes evine yani ahiret yurduna dönecek ve hesabını verecek.)

4- Oyundaki karakterler aslında hırs, aç gözlülük, kibir, akıl, deliye vurma, münafıklık, çile, sabır, uyum gibi manevi olarak eğitici kavramları içeriyor.

5- Bizler kadim medeniyetimizi ve kültür değerlerimizi bir kenara atıp, yerine Pupçi gibi gençleri intihara sürükleyen ya da işe yaramaz hale getiren bilgisayar oyunlarından (yani yaşam tarzımızdan) özümüze dönmek zorundayız.

 

Allah (cc) affeder...

Dünya şampiyonu bir takım, ben dünya şampiyonuyum, ne gerek var antrenman yapmaya diyor mu?

Hayır demiyor ve her hafta düzenli antrenmana çıkıyor.

Dünya şampiyonu bir boksör ya da yüzücü de aynı şekilde değil mi?

Peki ya biz?

İbadetleri yapıp, günahlardan sakınmadan ve ahlakımızı güzelleştirmeden Allah'ın (cc) affediciliğine güvenmemiz ne kadar doğru?

Ya da hak bir davaya omuz verdiğini söyleyip, iş eyleme ve çalışmaya geldi mi, kıyıda köşede durmak...

Oldu mu şimdi birader...

Sen söyle...

Sadece lafla yapılan hazırlık, olsa olsa bizi kum torbası misali, devamlı surette dayak yiyen antrenman çuvalına çevirir.

 

Bakara Suresi Ayet 249:

Nice az topluluklar, Allah'ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. 

Tarih boyunca hak ve hakikati savunanların sayıca az olması sizi asla ümitsizliğe sevk etmesin.

Bu da sırlar âleminde gizli.

Sayıca az olmalarına rağmen, hak ve hakikati savunanlar niçin galip geliyor biliyor musunuz?

Çünkü her insanın yaradılış genlerinde "vicdan" var.

İnsan, nefse ve şeytana aldanıp yanlış işler yapsa bile, iç âleminde "vicdanının sesine" mağlup oluyor.

Sadece dıştan belli etmiyor, hepsi o.

Bu nedenle çevrenize bakıp, dürüst insanlar niye her zaman galip gelmiyor, bazı zaman da kötüler kazanıyor diye aldanmayın.

İşin aslı dürüstlük her daim galip geliyor, aslında.

Nasıl mı?

"İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar." (Aclunî, Keşfu'l-hafa, 2/312)

Yani; bu dünya uykusundan ölümle uyanacak ve gerçek sermayemizi o zaman yanımızda göreceğiz.

Deme ki, görüntü bazen bu dünyadan görünüyor, bazen de görünmüyor.

 

Aklı Selim Yaşam Tarzı  ile Tırı Vırı Yaşam Tarzı Arasında Seçim Yapmak.

Balıkesir’in anıran eşekleri videosu 85 milyon kez izlendikten sonra, müstehcen içerikli görüntüler nedeniyle yayından kaldırılmış.

Ben yoruldum hayat şarkısı da bugüne kadar 300 milyondan fazla izlenmiş.

Oysaki kesintisiz eğitim nedeniyle köylerde tarım ve hayvancılık genç kuşakta bitme noktasına gelmiş, sanayide çırak kalmamış, aile yapımız manen büyük yaralar almış, neler yapabiliriz diye düşünmemiz ve çözümler üretmemiz gerekmez mi?

Ülkemizin eğitimde, bilimde, teknolojide Japonya, Almanya, Finlandiya olması için çare ve çözümler neler olabilir diye kafa patlamamız daha doğru değil mi?

Bunları konuşmak yerine,

Mankenler, futbolcular, diziler, magazin haberleri, kısır siyasi çekişmeler, bilgisayar oyunları, Tik Tok ve daha bir sürü boş-beleş çeldiricilerle ömür sermayesini tüketiyoruz.

Her işimiz ters olmuş.

En basitinden, uyunması gereken saatlerde (11.00 -03.00) uyanık,

Uyanık olunması gereken, rızkın ve bereketin her gün semadan yağmur gibi yağdığı seher vakitlerinde uyuyoruz,

Sonra da başarı bekliyoruz.

Benim buradan çıkardığım netice şu:

Bu vurdumduymazlığın sonunda asimetrik kaos gelir.

Bu bir virüs olur, nükleer savaş olur,

Ya da mecburen tövbe edip doğru yola geleceğimiz başka bir şey.

Allah (cc) en doğrusunu bilir.

Ve üzerimizden silindir gibi geçer gider.

En sonunda akıllar başa gelir.

Sonra sağ kalanlarla yeni bir dönem başlar.

Tarih tekerrürden ibarettir demişler.

O halde aklıselim sahibi ol ve tarihi tekerrür ettirme.

 

Stratejik Bakış Açısı Kazanmak.

Dün-ya : Dün ve yarın

Bir anda her şey değişebilir.

Gereksiz şeyler uğruna boşuna zaman harcamayın.

Haklı olmak için uğraşmayın, huzuru yakalamak için çaba gösterin.

Hayatınızdan negatif enerjiyi çıkarın.

Geleceği görebilmek, geçmişe dönmek ve anı farklı yaşamak hayat felsefeniz olsun.

(Ric Elias. Tedx.)

 

Batı dünyası ile yaptığımız flört sonucu kim kimi devşiriyor?

 

İnsanlar sizden çok basit üç şey bekler. Samimiyet, dürüstlük ve temiz kalmak.

 

Nüfusunun yüzde 80'inin Müslüman olduğu söylenen bir ülkede (ölüme, ahirete ve hesap gününe inandığını söyleyen) nüfusun yüzde kaçı, mirası İslam Hukukuna göre paylaşıyor, ya da ölmeden önce buna göre vasiyet veriyor.

 

Soru: Hocam, bunların hangisi stratejik soru, anlamadım?

Cevap: En büyük strateji, ahirette iyiler listesinde yer alıp Cennet ve Cemalullaha kavuşmaktır.

 

21. Yüzyıl Tevhidin Asrı Olacak Diyoruz Demesine de, Çözmemiz Gereken Hususlar Var!

Katoliklik, Romanın tadil ettiği Hristiyanlıktır.

Şöyle ki; halkın Hıristiyanlığa karşı teveccühünü gören Roma İmparatorluğu, geçmişten gelen devletin bünyesindeki pagan anlayışı orijinal Hristiyanlığa monte ederek, Hıristiyanlığa sahip çıkmış.

Protestanlık ise, buna itiraz edip kendi dininin köklerini arayış çabasıdır.

Evangelizm ise, daha da ileride Tanrının mükemmelliğine erişme çabasıdır.

Dolayısıyla Hz. İsa'ya indirilen Hristiyanlık tahrifata uğramış,

Ve sonuçta, kaderi İlahi, tüm dünyayı İslam ile şereflendirmiştir.

Dünyada Müslüman olanların niçin Müslüman oldukları ile ilgili kısa bir araştırma yapınca şu hususları görmekteyiz.

--- Gördüğü rüyalar üzerine Müslüman olanlar. (Herkesten rüya görmesini bekleyemeyiz.)

--- Bir arayış sonucu Müslüman olanlar. (Bu da toplumun genelini kapsamıyor.)

--- İslam ahlâkına uygun davranışları görenlerin, bu davranışlardan etkilenmesi sonucu Müslüman olanlar. (Bu da bugün için sınırlı bir düzeyde kalmaktadır.)

--- Evlilik bağı sonucu dinini değiştirip Müslüman olanlar. (Bu da sınırlı düzeyde kalmaktadır.)

Bunun yanında İslam dünyasındaki iktidar mücadeleleri, iç ya da dış kaynaklı savaşlar, cahillik, örnek İslam ahlâkı sergileyememe, teknolojik ve kültürel üstünlüğün Batıda olması, dünya genelinde sayıca Hıristiyanların daha fazla olması, maddi olarak zenginliğin Batı dünyasında olması gibi sebepler ise Müslümanlar açısından dezavantaj.

Bu nedenle bugün İslam’a davet ve tebliğ açısından en etkin mücadele şekli sadece dini argümanlar ile değil, aynı zamanda beraberinde ekonomik, siyasî ve askeri güç ile mümkün.

Ancak batıya karşı gölü yediğimiz yer ise, teknolojik üstünlüğü kaptırmış olmamız ya da ekonomik hususlar değil,

Mensubu olduğumuz dinin ahlâkî kaidelerine uymuyor olmamız.

Dolayısıyla mukayese imkânı kalmıyor.

Dünyaya İslam'ı ihraç etmek istiyorsak önce yerelde başarıyı yakalamamız lazım.

Aynen küresel başarıyı yakalamış ticari firmaların, önce yerelde başarıyı yakalayıp sonra uluslararası açılım yapmaları gibi.

Peki, bu konuda her birerlerimize düşen görev nedir?

Nasıl ki 1000 daire yapıp satacak bir yüklenici, önce bir tane örnek daire yapıp, diğerleri de böyle olacak diye demosunu gösteriyorsa,

Bizim de örnek İslam anlayışının demosunu, önce kendi hayatımızda göstermemiz lazım.

Peki, ferden fert bu hususta ne yapabiliriz?

Bir hususta Ernest Hemingway'in yazmış olduğu bir hikayeden örnek verecek olursak;

Bir yerde gel-git olayı sonucu binlerce denizyıldızı karaya vurmuş.

Bir çocuk sahilde koşturuyor ve eline aldığı denizyıldızlarını tekrar denize atıyormuş.

Bunu gören bir amca çocuğa seslenmiş.

Evladım ne yapıyorsun?

Denizyıldızlarını kurtarmaya çalışıyorum.

Ama bunlardan binlerce var.

Yerden bir denizyıldızını daha alıp denize atan çocuk, 'Ama amca bak, bunun için çok şey değişti" diye cevap vermiş.

Biz de denizyıldızlarını kurtarmaya çalışan hikâyedeki çocuk misali,

Önce kendimizi daha sonra da yakınlarımızı ve çevremizi kurtarmaya çalışmalıyız.

Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer!

“Âyînesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”

“Ne büyük söyle, ne çok söyle (ne boş söyle); yiğit işte gerek.”

“Arş yiğitler, vatan imdadına!”

Yazarlar: Ahmet Selami Vanlı / Abdullah Durmuş Baysal.

 

Gerçek İslam'a Geliniz.

1) Gerçek İslam, Müslüman olmak ile başlayıp, iman etmeye doğru devam eden bir yolculuktur.  

2) Gerçek İslam, batı projeksiyonundan ısmarlama layt Müslümanlığı değil, Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif Müslümanlığıdır.

3) Gerçek İslam, Hz İbrâhim (as) gibi zamanının bütün putlarını yıkıp Allah'a (cc) kul olmak,

Hz Musa (as) gibi Allah'tan (cc) başka hiç kimseden korkmadan Firavuna hak ve hakikati söylemek, 

Hz Muhammed (sas) gibi "Allah'a güven ve teslimiyet" duyabilmektir.

4) Gerçek İslam, basiret ve feraset sahibi olmak, ahlâken örnek olmaktır.

5) Gerçek İslam, ömrünü sadece Allah'ın (cc) dinini aziz kılmaya adamaktır.

6) Gerçek İslam, "ilim-amel-ihlas" Müslümanlığıdır.

7) Gerçek İslam, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ve takvaya uygun yaşamaktır. (Takva: Günahlardan sakınarak, kalbi mâsivâdan yâni Allah’tan uzaklaştıran her şeyden korumaktır.)

7+1) Gerçek İslam, dünyadaki Müslümanların dertleriyle ilgilenmek, yaradılış gayesi ve iç huzurunu arayan insanlığa rol-model olabilmektir.

 

İnsanlık Tarihi Boyunca Günümüze Kadar Söylenecek Her Şey Söylenmiş.

Hz Âdem (as) çocuklarına, "şeytana uymayın" demiş.

Hz Nuh (as) "kurtuluş gemisine" davet etmiş.

Hz İbrahim (as) "putlara tapmayın" demiş.

Hz Musa (as) "kendini, ilah ilan edenlere uymayın" demiş.

Hz. İsa (as), Hz Muhammed'i tarif etmiş.

Hz. Muhammed (sas) "kendinden önce gelen bütün peygamberleri tasdik etmiş" 

Ve "kıyamete kadar geçerli en son din İslâm" diyerek son sözü söylemiş.

Yukarıdaki nasihatler aynen bugün de geçerli.

Fâtiha Sûresi / 5. Ayet

(Ey Rabbimiz!) Yalnız sana (ibadet ve itaatle) kulluk eder ve (her hal ve ihtiyacımızda) ancak senden medet umar/yardım dileriz.

Bu âyet inananların Allah’a verdiği bir taahhüttür.

 

Boşa Geçirilecek Vakit Yok.

Genelde dünya tarihi, özelde ise İslam tarihine baktığımız zaman,

İnsanlar genel olarak güce daha çok saygı duyuyor, çıkar ve menfaatini ön planda tutuyor.

İlk insan, ilk Peygamber Hz Âdem’in (as) oğullarından olan Kabil’den beri süreç böyle devam ediyor.

İşin içinde nefs ve şeytan olunca, insan daha kolay aldanıyor.

Gönül ister ki, herkes Müslüman olsun, herkes iyi olsun.

Ama bu sadece temenniden ibaret.

Gerçek hayat böyle değil.

O halde yapılması gereken, sen ilk önce kendini kurtarmaya bak.

Nasıl yani?

Yeryüzünde Allah’ın (cc) dinini ve iyiliği hâkim kılmak, kötülüklere engel olmak için mücadeleni ver.

Boşa geçirilecek vakit yok.

Kıyamet günü herkes kendi hesabını kendi verecek.

 

Çok Zor Olayların Üstesinden Gelmek İçin Altın Değerinde Çözüm Önerileri.

Bir gün aniden bir haber aldınız. Korkunç. Gelen haber, tüm yaşam enerjinizi aldı. Öyle ki, artık yaşamanın benim için bir anlamı yok diyorsunuz.

Ya da sizi katil edecek kadar zor bir konu ortaya çıktı.

Büyük bir haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsunuz.

Yıllardır iş arıyorsunuz ve artık tüm ümidinizi yitirdiniz.

Ya da gençlikte yapmış olduğunuz büyük bir hata yıllar sonra karşınıza öyle bir zamanda çıktı ki, tam bir saatli bomba.

Ortaya çıkan sorun her ne olursa olsun, ilk olarak sakin olun ve konuyu en yakın bir kaç dostunuza anlatın. Kesinlikle içinize atmayın. Evet, belki ilk etapta konuya hemen çözüm bulamayacaksınız ama o anda (ruh ve beden) sağlığı açısından kesinlikle rahatlamaya ihtiyacınız var ve bu mutlaka gerekli. Bu rahatlama aynı zamanda ömrünüzün sonuna kadar pişman olacağınız bir tepki vermenin de önüne geçecektir.

(Not: Her insanın hayatındaki gerçek dost sayısı en fazla 3-5 kişidir, kalanı ise arkadaştır. Dost ile arkadaşlığı birbirine karıştırmayın.)

Gelelim çözüm önerilerine:

--- Çoğu insan olaylara yüzeysel bakar, görünür sebeplere aldanır. Siz böyle yapmayın. Olayların kök nedenlerine inin. Çünkü sorunun kök nedene inip gerçek nedenler bulununca, tedaviye oradan başlamak icap eder ve netice almak daha kolay olur.

--- Zaman içerisinde benzer sorunlar yaşamış 3-5 kişi bulmaya çalışın ve onların benzer sorunlar karşısında neler yaşadığını, hangi çözümler ürettiğini konuşun.

--- Zihinsel sığınağınıza çekilip hayaller kurup, senaryo üstüne senaryo yazmayın. Sizin çözemediğiniz bir matematik problemi bazıları için çok kolaydır. Bir uzmandan yardım almayı deneyin.

--- Unutmayın, çözümler her zaman bir süreci gerektirir ve bu bazen aylarca bazen de yıllarca sürebilir.

--- İnsanın gerçek dostunun Allah (cc) olduğunu hatırlayın ve yardım isteyin.

Bir söz var. Eski günahların gölgesi uzun olur diye. Demek yaşantınızda yeni bir boyuta geçme vakti, kabuk değiştirme ya da tüy dökme zamanınız geldi. Kim bilir belki de gözyaşları dökerek samimi bir tevbe ile hayata yeniden bir başlangıç yapabilirsiniz.

(Çoğu insan geçmişte anne babasına karşı isyankâr davranışlarının ya da helal lokmaya dikkat etmemiş olmasının ya da vurdumduymaz bir yaşam tarzının faturasını yıllar sonra öder ama kök nedenlere inmez, sebeplere aldanır, bahaneler üretir, yaşadığı şeylere bir anlam veremez, bocalar durur. Gerçek nedeni bulunca, dua-tevbe-dönüş-sadaka-hak sahibine hak iadesi… benzeri yöntemleri uygulamaya başlayın.)

 

Şifre.

Şifreyi bilirseniz çantayı zorlamadan açar, 

Gideceğiniz yolu bilirseniz menzile daha kolay ulaşırsınız.

Hayatta böyle.

Yaşamın şifrelerini öğrenin.

Mesela, evliliğin şifresi için aşağıdaki videoyu dinleyin, 

Ticari hayatın şifreleri için aşağıdaki yazıyı okuyun, 

Yaşamın şifresi için aşağıdaki videoyu dinleyin.

Evliliğin Şifreleri.

https://www.youtube.com/watch?v=e2gpIjymtzc&list=PLo5I1yOJKpvlv2Rn3s9EYjyrVvSiFzS0l&index=2&t=1s

Ticari Hayatın Şifreleri.

https://www.tebernuskirecci.com.tr/ticaret-acisindan-yahudilerle-turklerin-farklari-99780.html

Yaşamın Şifreleri.

https://www.youtube.com/watch?v=2Tvs7lqnQdM&list=LLxB5dV2OSjUNW_-c3rTwecQ&index=7

 

En Güzel Şifa Kaynağı.

Aşağıdaki linklerde gizli. 

https://www.youtube.com/watch?v=z5rwD7vVmzU

https://www.youtube.com/watch?v=9jB4mfpLUJM

http://feyzulfurkan.com/

 

Sevgiliye Kavuşmak.

Soru:

Ne zaman öleceğim?

Cevap:

Bir bitmeyecek şevk verirken beste,

Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir.

(Yahya Kemal Beyatlı)

Soru:

Tedbir alarak ölümden kaçmak mümkün değil mi?

Cevap:

Nisâ Sûresi / 78. Ayet

Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; titizlikle korunan muhkem/sağlam kaleler içinde olsanız bile!

Âl-i Imrân Sûresi / 154. Ayet

Resûlüm! de ki: Evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine ölüm yazılmış olanlar, devrilip ölecekleri yerlere mutlaka çıkıp gideceklerdi.

Soru:

Ölmekten niçin korkuyoruz o zaman?

Cevap:

Hayat bir boş rüyaymış.

Geçen ibadetler özürlü.

Eski günahlar dipdiri.

Geri kalan korkulu.

Seçkin bir kimse değilim.

İsmimin baş harfleri acz tutuyor.

Bağışlamanı dilerim.

(Cahit Zarifoğlu. Sultan Şiirinden)

Soru:

Peki, asıl olarak korkmam gereken şey nedir?

Cevap:

Öldüğüm gün tabutum yürüyünce, bende, bu dünya derdi var sanma.

Bana ağlama,”Yazık-yazık, vah-vah deme.

Şeytanın tuzağına düşersen vah-vah ’ın sırası o zamandır, yazık-yazık o zaman denir.

(Mevlana. Arkamdan Ağlama isimli şiirinden)

Soru:

Yaşamın gerçek amacı nedir?

Cevap:

Hadisi Şerif. Deylemi.

Allah’ın emrini aziz edeni Allah aziz eder.

Zâriyât Sûresi / 56. Ayet

Ben cinleri ve insanları ancak bana (ibadet ve itaatle) kulluk etsinler diye yarattım.

Soru:

Bu dünya için çalışmayalım o zaman?

Cevap:

Hadisi Şerif. Buhârî.

Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!

Enfâl Sûresi / 60. Ayet

Ey iman edenler! O düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar (her türlü) kuvvetten ve bağlı (besili) atlardan (harp araçlarından) hazırlayın ki onunla Allah’ın düşmanı, sizin düşmanınız ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği diğer (düşman) kimseleri korkutasınız.

02.08.2020

 

Ölüm Her İnsan İçin Çok Büyük Bir Hadisedir.

Deniz, ölüyü nasıl dışarı atarsa,

İslamiyet’te deniz gibi, Allah (cc) yolunda samimi olmayanları eninde sonunda dışarı atar.

Cenabı Hak, etliye sütlüye karışmayan, layt ve soft Müslüman istemiyor.

Kendi uğrunda mücadele ve cihad eden kâmil bir Müslüman olmamızı istiyor.

İnsanın kâmil olması için de dört şeyi terk etmesi gerekiyor.

Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hesti, terk-i terk.

Yani ilk önce dünyayı terk etmektir. Dünyanın kalbi oyalayacak şeylerinden elini eteğini çekmektir.

İkincisi terk-i ukbadır. Yani ibadet ve niyette maksat ve gayesi, cennet sevdası ve cehennem korkusu olmayacak, yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak esas olacaktır.

Üçüncüsü terk-i hesti ise, benlik ve varlık davasını bırakacaktır.

En zor olanı dördüncüsü terk-i terk eylemektir. Yani ben terk-i dünya eyledim, terk-i ukba eyledim, terk-i hesti eyledim, ne mübarek insanım demeyecek, böbürlenip kendinin üstün bir mevki ve makamda olduğunu düşünmeyecek.

Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde ne güzel söylemiş.

Bir bitmeyecek şevk verirken beste,

Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir.

30.07.2020

 

Televizyon İzlemek Üzerine.

Televizyon çağımızda bir iletişim ve medya aracı olmaktan öteye gitmiş, dünyayı ve insanlığı pençesine alan bir canavar haline gelmiştir.

Bu cihazı değerlendirmek hususunda elbette ki, bir Müslüman’ın bakış tarzı ile bir dinsizin veya ateistin bakışı bir değildir.

Müslüman olaylara, eşyaya, kurumlara, sosyal ve kültürel hâdiselere din ölçüleri, din kıstasları, dinî gözlükle bakan kimsedir.

Bugünkü uygulamasıyla televizyon imana, dine ahlâka, insanlığın mutluluğuna, gerçeğe hizmet eden bir yapıya sahip midir, yoksa tahrip edici, bozucu bir faaliyet mi yapmaktadır?

Cihazı açıyorsunuz ve kanallar arası gezintiye başlıyorsunuz.

Bir kanalda açık oturum var, bir takım kakavanlar dine ve mukaddesata saldırıyor. Onu geçiyorsunuz, ikinci kanalda film oynatılıyor... İçki sofraları, kumar, zina, fuhuş, çıplak kadınlar, şehvet, rezalet...  Üçüncüsüne geçiyorsunuz. İncir çekirdeğini doldurmayan zevzeklikler, gevezelikler, boş laflar.

Din bunlara malayani konuşmalar diyor. Günah ve haram...

Haberleri seyir ediyorsunuz... Hep moral bozucu, üzücü, fitne ve fesada yol açıcı havadis.

Habbeler kubbe, pireler deve yapılıyor. Araya bir sürü yalan dolan, çarpıtma karıştırılıyor.

Evet, soruyoruz: Şu televizyon programları içinde Yüce İslâm dininin ölçülerine, kıstaslarına, değerlerine uyan temiz, ahlâkî, düzgün konular yüzde kaçtır?

İslami bilgelik ne diyor: “Def-i mazarrat celbi-i menafiden evladır...” Yani zararlı ve fesatlı şeylerin uzaklaştırılması, faydalı şeyleri elde etmekten önce gelir...

Televizyonsuz bir hayata ne dersiniz?

Alışmışsınız, müptelası olmuşsunuz, terki çok mu zor olur?

Unutmayın, ahirette ki hesabı daha zor olacaktır...

Mehmet Şevket Eygi’nin Köşe Yazısından Alıntı.

 

Osmanlı Devleti Bugünkü Seküler Anlayış İle Yoluna Devam Etse İdi!

Oğlu Osman’ın altını hazır bezle değiştiren Halime Sultan, seferden dönen Ertuğrul Gaziye, markalı buzdolabından buz gibi suyu ikram edip, şöyle derdi.

Ertuğrul, sevgilim, bir daha cihada gitmeni istemiyorum.(Emir kipinde)

Eğer sen ölürsen ben Osman’ımla yapayalnız ne yaparım.

Aşkım, sen bizi hafta sonu pikniğe götür keyfimize bakalım.

Annesi Hayme Hatunda şöyle derdi.

Oğlum. Bak elin adamları kendini tehlikeye atıyor mu?

Bundan sonra dizimin dibinden ayrılma.

"İyiyim desem yalan olur, kötüyüm desem inancıma dokunur. En iyisi şükre vurayım dilimi, belki o zaman kalbim kurtulur" (Mevlana)

Duam belli, duyan belli, gerisi takdiri İlahi... (Mevlana)  

Her gün ölümü düşünmek, aslında diri olmanın alâmetidir.

Böylece geçmişten ders çıkarır, anı yaşar, gelecek planlarını yaparsın.

Sabır, doğru insanların en önemli silahlarından biridir.

25.07.2020

 

Boşanmış ya da Boşanma Aşamasına Gelmiş Çiftlere Tavsiyeler.

Boşanmanın çeşitli sebepleri olsa da, en başta gelen sebepleri.

--- Karakter uyuşmazlığı.

--- Güç çatışması.

--- Karı/koca birbirini değiştirmeye çalışma.

--- Gelin kaynana anlaşmazlığı.

--- Metal yorgunluğu. (yani cinsellik başta olmak üzere evliliklerdeki heyecan kaybı)

--- En başta ana meseleleri konuşmadan acele ile karar verilen evlilikler.

Sonuçta boşanmak tavsiye edilmese de, hayatın kaçınılmaz gerçekleri var ve boşanma sonrası metin olabilmek ve hayata küsmemek önemli.

Kendini salıverip kesinlikle zina benzeri kötü yollara düşmemeli.

Boşanmak hayatın sonu değil ve herkes kendi verdiği kararlarının sonuçlarına katlanmak zorunda.

Karınız/kocanız sizin bir uzvunuz değil.

Herkesin ayrı bir nüfus cüzdanı var.

Evliliklerin karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı bir sözleşme olduğunu, sözleşmede iki taraf bulunduğunu hatırınızdan çıkarmayın.

Bu nedenle olaya duygusal yaklaşıp, boşanma sonrasında eşinizi bir başkasının kolunda gördüğünüzde, sinirlenip sonu hapishanede bitecek eylemlere girmekten şiddetle kaçının.

Yani boşandıktan sonra o sizin ölünceye kadar karınız/kocanız değil ve her iki taraf bir başkasıyla evlenebilir.

Bunu kabul edin. Herkes kendi hayatını yaşama hakkına sahip.

Neticede anlaşamadınız.

Medenice ve güzelce ayrılmasını bilmek lazım.

Aksi halde bu işten en büyük zararı çocuklar görüyor ve anneler genelde eski kocalarından öç almak için, çocuklarını babalarına düşman ediyor.

Bu son derece hatalı bir tutum.

Bizler bu dünyaya öç almaya gelmedik. Öfke ateşine yenik düşerek şeytanın oyuncağı olmayın. Herkesi affeden geniş bir bağışlanma ilan ederek, hayatınızın kalan kısmını huzurla geçirmeye bakın.

Takılı saat gibi, sürekli aynı yerde kalmayın.

Boşanma sonrası depresyona girmemek için derhal çevrenizi değiştirin.

Boşanma aşamasındaki bir kişi kendisine şu soruyu sorsun.

Tamam, üzgünsün, moralin bozuk ama bu şekilde devam edersen sorunların düzeleceğine inanıyor musun?

Bu soruya evet diyebiliyor isen, demek ki boşanmak için acele etmeyip, sorunları çözme yolunu seçmen lazım.

Bir arabanın bir yeri bozuldu diye çöpe atılmaz, ya da ne de olsa yürüyor diye bakımı ihmal edilmez.

Diğer yandan bir Müslüman olarak bu dünyaya geliş gayemiz, yaşam amacımız, Allah'ın dinini aziz kılmak üzerine kurulu ise, bu konunun seni harap etmesine asla izin verme, çünkü senin ulvi gayelerin var.

Yaşadığın sürece Allah'ın rızasını kazanma yolunda yapacak çok işlerin var. Hayata küsmek yok.

Bu arada şunu unutmamak lazım.

Evlilikleri ayakta tutan en önemli güç para ve cinsellik.

Yani "takva" değil.

Bu da hayatın gerçeği.

Her şeyi açıkça konuşmalıyız.

Evet, Allah'ın rızasını kazanmak için evleniyoruz ama hayatta yemek içmek için para, neslin devamı için de cinsellik lazım.

Diğer bir konu ise, evliliklerde hanımlar zaman içinde kontrolü tamamen eline alıyor, bu durumda evde kendisine yaşam alanı bulamayan erkek, ya imam nikâhı ya da gayrimeşru bir şekilde başka denizlere açılıyor.

Bu nedenle kadın evde erkeğine her zaman cilveli olmalı.

Erkekler de evliliği zinde tutmak için hanımlara ara ara küçükte olsa hediyeler almalı.

50 TL'ye aldığınız bir çiçeğin eşinizi nasıl mutlu kıldığını, ona "seni seviyorum" dememin sizden bir şey eksiltmeyeceğini bilin. Çünkü kadının buna ihtiyacı var.

Önemli konulardan biride, zamanla karşılıklı olarak duyguların eskimesi ve metal yorgunluğu nedeniyle, bazı kadınlar cinselliği koz olarak kullanıyor, nedense tam adamın ihtiyacı varken kadının "her zaman başı ağrıyor" adam da bir iki derken baktı olacak gibi değil, başka yerden aspirin alıyor.

Böylece güven duygusu zedeleniyor. Yani kadınlar cinsellik konusunu kesinlikle bir terbiye ya da silah unsuru olarak kullanmamalı, aksi halde telafisi çok güç sonuçlar doğabilir.

Tarihin tekerrürden ibaret olması gibi, evliliklerdeki kavgalarda tekerrürden ibaret. Yani ilk yılda olan kavga hangi sebepten ise onuncu yılda olanda aynı sebepten tekerrür edip duruyor.

Neticede “kadın çenesi ile” erkek de kaba kuvvetle şiddet uyguluyor.

Hâlbuki hiç gerek yok.

Sorunları nasıl olsa düzelir diye ötelemek te sadece yarayı daha çok büyütüyor.

Sabır, aktif sabırdır. Oturup sorunları çözmeye çalışmalı.

Boşanma sonunda taraflar birbirinden kurtuluyor mu?

Eğer ortada çocuk varsa kesinlikle hayır.

Bu nedenle nasıl ki, vücudunuzun bir yeri ağrıdığında doktora gidiliyorsa, burada da henüz boşanma gerçekleşmeden ve sorunlar büyümeden uzman bir psikologdan destek almak çok önemli.

Bu konuda utanmaya, çekinmeye hiç gerek yok.

Erkekler genelde zihinsel sığınaklarına çekilir, derdini pek kimseye anlatamaz ve bu davranış son derece hatalı.

Sonuç olarak, geriye dönüp baktığınızda "pişman olacak" kararlar vermemek için, "kesinlikle utanıp sıkılmadan" her şey açıkça ortaya konmalı ve boşanmadan önce evliliğin devamı yolunda çözüm bulmada ısrar etmeli ama bu ısrar da eziyete dönüşmemeli.

Çünkü bu defa da nefret dönemi başlıyor.

Erkekler de kıskançlık krizleri bazen şiddete dönüşüyor. Buna hiç gerek yok.

Birisi olmazsa bir başkası ile mutlu olabilirsiniz.

Kimse vazgeçilmez değil.

Herkesin yaşam hakkına saygılı olun.

Bizim bu dünyaya geliş gayemiz, en önemli işimiz Allah'a kulluk. Bunu asla hatırınızdan çıkarmayın.

Ve son söz.

Allah'tan daha fazla hiç bir şeyi sevmeyin.

19.07.2020

 

Kültür Emperyalizminin  Müslümanca Yaşam Üzerindeki Etkileri

Hz. Âdem ile başlayan ve son Peygamber Hz Muhammed (sav) ile devam eden hak yolunda,

Müslümanlar için hayatın her alanını kapsayan ilahi emirler vardır.

Mesela, Müslümanlar, arasındaki anlaşmazlıkları, Kur'an'ı Kerim'de ifade edildiği üzere Allah (cc) ve Resulünün hakemliğine müracaat ederek çözer.

Mesela, bir Müslüman, öldüğünde mirası İslam Hukukuna göre paylaştırılır.

Mesela bir Müslüman, gayrimüslimlere benzeyen kıyafet giymez.

Kısaca Müslümanın kendine özgü ve kendine mahsus bir yaşam tarzı vardır.

Eğer bu yaşam tarzının "referans noktasını" İslam yerine başka ideolojiler alırsa, işte o zaman Müslümanın sadece adı kalır, akarsuyun üstündeki çöp misali rastgele oraya buraya sürüklenir.

Ülkemizde son 150-200 yıldır Batı hayranlığı ile başlayan ve sonrasında çok ağır şartlarda işletilen kültür emperyalizmi, hayatın hemen her alanında kendini çok açık bir şekilde gösteriyor. (aile, eğitim, adalet sistemi, ekonomik yapılanma, kültür ve hatta kısmen ibadet etme şeklimize bile karar veren bir anlayış ile karşı karşıyayız.)

Bozulma o noktaya gelmiş ki, merhum düşünür Prof. Dr. Fuat Sezgin şöyle söylüyor.

“İslam medeniyetinin büyüklüğünü, kendi insanımıza anlatmak, batılılara anlatmaktan çok daha zor.”

Ülkemizin %99’ı Müslüman denilerek birçok şeyin üstü örtülüyor.

Dışarıdan gelen bir gayrimüslim bizim bugünkü arızalı Müslüman halimize bakıp, “Müslümanlık böyle ise ben yokum” diyor.

Diyanette, Selefi ekol nasıl etkin olabiliyor.

İmam Hatip Lisesi mezunu genç, nasıl oluyor da Deist olabiliyor.

Memleketimizdeki yüksek tabaka aydın geçinen ya da zenginlerin, önemli bir kısmının kıblesi Mekke’deki Kâbe (Beytullah) değil, Batıdaki başkentler.

Halkımızın çoğunluğunun, ibadetleri sadece şekil yönünden ele alması, yine bu kültür emperyalizminin bir sonucu.

Tarihsel gerçekler çarpıtılarak anlatılıyor.

Tarihimizin şanlı kısımlarını biliyoruz ama zaaflarımızı bilmemiz istenmiyor. Çünkü aynı hatalara tekrar tekrar düşmemiz isteniyor.

Zihinsel olarak iğdiş edilmişiz.

Umursamazlık had safhada.

Öğrenilmiş çaresizlik sendromu ile karşı karşıyayız.

Hatta iş o noktaya varmış ki, yazın çöl sıcakları, kışın Sibirya soğukları geliyor denilerek, insanların motivasyonu bile düşürülüyor.

En faydalı açık oturumlar gece on iki ve birlere konuluyor ki, Müslüman sabah namazına kalkamasın ve işe erken gidemesin.

Şu anki Papa bile, Türkiye için, Müslüman bir ülke demiyor, İslam kültüründen etkilenmiş bir ülke diyor.

Din ve dünya işlerinin ayrılması, ibadet şart değil kalbin temiz olsun yeterli düşüncesi, hoşgörü adı altında her üç dinin mensuplarının Cennete gideceği inancı, Allah bizi yaratıp bu dünyaya gönderdi ve gerisine karışmıyor biz istediğimiz gibi yaşarız anlayışı, bu durumlara örnek olarak verilebilir.

Hâlbuki İslâm dininde bu sayılan şeylerin hiçbirinin geçerliliği yoktur.

İş o noktaya vardı ki, İlahiyat Fakültesi mezuniyet törenlerinde, başına sarık sarması gereken Müslüman delikanlı genç, bir çeşit papaz kıyafeti olan başına kep takarak mezuniyet kutlaması yapıyor.

İmamlık namaz kıldırma memurluğuna dönmüş.

Hâlbuki imamlık, Peygamber Efendimizin makamını temsil yeri.

Haftalık izin, yıllık izin, günlük izinler dâhil 365 günün neredeyse 90 günü, mihrapta olmayan bir imam düşünülebilir mi?

Laik sistemdeki memuriyet anlayışında evet. İşte buna Bizantinist yani “devletin dine müdahil olduğu” anlayış deniyor.

Benzer şekilde, iktidarda kim olursa olsun, eğitim modeli Batı Standartlarına göre devam ediyor.

Benzer örnekler çoğaltılabilir.

Üzerinde kafa yormamız gereken bir husus var.

Müslüman bir Ülkede Kur'an'ı Kerim raflarda mı yoksa kalplerde ve hayatın içinde mi olmalı!

14.07.2020

 

Gerçek Yaşam Amacınızı Keşfedin!

Gerçek yaşam amacı, Allah’a gerçek manada kul olabilmektir.

Gerçek yaşam amacı, Allah’ın dinini aziz kılmak uğrunda, bir ömür geçirebilmektir.

Gerçek başarı, son nefeste Kelime-i Şehadet getirerek bu dünyaya elvada diyebilmektir.

Hayatın tüm amacı mutluluk peşinde koşmak değildir ve bunun içinde başarılı olmak gibi kusursuz bir işi yapmak zorunda değilsiniz.

Araştırmalara göre, aslında mutluluk peşinde koşmak, insanı daha da mutsuz yapıyor.

Hayat, eskiye göre daha konforlu olsa da, insanlar umutsuz, kendini yalnız hissediyor ve çoğunluk depresyon altında.

İnsanların içini kemiren bir boşluk var ve bunu anlamak için doktora gitmeye de gerek yok.

İnsan kendi kendine soruyor. "Hayat bu yaşadığımız hayattan mı ibaret?"

Hayattaki eksikliğimiz aslında mutluluk değil, asıl olarak "hayatımızda anlam eksikliği" var.

Peki, o zaman, hayatta mutlu olmaktan daha fazlası var mı?

Çünkü mutluluk "o anda iyi hissetmektir"

Mutluluk eşyaya bağlı geçici heveslerdir.

Asıl önemli olan "mutluluk peşinde koşmak değil" bunun yerine "huzuru yakalamak" ve hayatımızı "değerli olan şeyleri yaparak" tüketmektir.

Huzur kalpten ve gönülden gelen daimi bir lezzettir.

Peki, hayatımızı daha anlamlı hâle getirmek için neler yapabiliriz?

İşte size beş öneri.

1- Kendinizin ötesinde bir şeye hizmet edin. Örneğin, bir sosyal dernekte başka insanlara iyilik etme duygusunu tadın.

Ait olmayı hissedin. Ama ucuz bir aitlik değil. Size siz olduğunuz için değer verenlerin ve sizin de değer verdiğiniz insanların içinde olun.

İçinizdeki en iyiyi geliştirin.

Gerçek aitlik, sevgiden doğar.

"Biz şüphesiz her şeyimizle Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz" (Bakara Suresi - 156)

Âyetini devamlı hatırınızda tutarak, hayatta başınıza gelen olaylar karşısında daha metanetli olun.

2- Gerçek yaşam amacınızı keşfedin.

Gerçek yaşam amacınızı bulmakla, bir iş bulmak aynı şey değildir.

Gerçek yaşam amacı "ne istediğiniz" değil "ne vermek istediğinizdir."

Amaçta asıl önemli olan, güçlü yönlerinizi başkalarına yardım etmekte kullanmaktır.

Yapacak önemli bir işiniz yoksa, sizi ileriye doğru taşıyacak inançlarınız yoksa, hayatta bocalarsınız.

Anlamlı bir hayat yaşamak için uğraş vermeniz gerekir.

Bazen amacınızdan savrulabilirsiniz.

İşte o anda Şemsi Tebriz’inin şu güzel sözünü hatırlayın.

"Allah'ın yardımı en son zamanda gelir"

Belki de o savrulmaların arkasından içinizdeki kibri, gururu, benliği, nefsi ve şeytanı bir kenara atıp "mütevazı" olmayı öğreniyorsunuz.

3- Hayatın günlük karmaşalarından kurtularak, kendinizi aşın ve daha yüksek gerçekliklerle bağ kurun.

Mülk Sûresi / 2. Ayetini hatırınızda tutun.

"O, ölümü ve hayatı, amel/davranış bakımından hanginizin daha güzel olacağını imtihan etmek için yarattı."

4- Başkalarına anlatacak bir hikâyeniz olsun.

Böylece kendinizi daha iyi anlarsınız.

Hayatınız bir dizi olaydan ibaret değildir.

Hayatınızı yeniden yorumlayın.

Devamlı tefekkür edin.

Hayatınızda iyi şeyler, kötü şeylerin yerini alsın.

Telafi, tecrübe, acı, mücadele, olgunluk nedir, düşünün.

Acı veren anları sahiplenmek bize anlayış ve bilgelik kazandırır.

Yunus Emre'nin "Kendini bilen Rabbini bilir" sırrına vakıf olmaya başlarsınız.

5- Allah'a olan güven ve teslimiyetiniz tam olsun.

Gerçek aşkı yaşayın.

Gerçek aşk, Allah'a olan kulluğu da beraberinde getirir.

Aşk öyle bir şey ki, size zaman ve mekân hissini unutturur.

Bir Allah aşığı şöyle der. "Eğer padişahlar bizim içinde bulunduğumuz manevi zevkleri bilselerdi, onu elde etmek için üzerimize ordularını gönderirlerdi.

Bu aşkı sende yaşamak istiyorsan, Mevlânâ, Hacı Bayram Veli, Şah-ı Nakşibend ve Yunus Emre'lerin gittiği yol olan tasavvuf yoluna sen de gel.

Ama taklitlerinden ve sahtekârlarından sakın.

12.07.2020

 

Niçin Samimi Müslüman Değiliz.

İnanıyoruz diyoruz ama bir türlü iman etmenin gereklerini yerine getirmiyoruz.

Beş vakit namazı çoğunluk kılmıyor.

İçki, faiz, zina, gıybet benzeri günahlar için haram diyoruz ama pekte umursamıyoruz.

Peki, niçin böyle?

Çünkü hayatı sadece bu dünyadan ibaretmiş gibi yaşıyoruz.

Çünkü kâmil iman sahibi değiliz.

İçimizdeki şüpheleri, ön yargıları bir kenara bırakıp şöyle bir düşünelim.

Küçücük bir hücreden et, deri, kemik, sinir, kan, kas, doku, akciğer, göz, kulak, kalp, beyin derken en sonunda bedene ruh üfleniyor ve insan meydana geliyor.

Dünya imtihanının süresi bitince de ruh bedenden çıkıyor ve insan tekrar cesede dönüyor.

Ama öldükten sonra da, bir başka yaşam başlıyor.

İnsanın, yaşarken içindeki "sonsuzluk arzusu" üzerinde düşünmeye değer.

Diğer yandan küçücük atomlar birleşiyor ve toprak, ahşap, demir, su, gezegen... olarak karşımıza çıkıyor.

Uçsuz bucaksız kâinata hayran olmamak elde değil.

Gören gözler için, Allah’ın varlığına ve birliğine sayısız bilimsel deliller var.

Başta Peygamberlerin hayatları olmak üzere, tarihte yaşanmış nice ibretli hikâyeler var.

Bütün bunlara rağmen, bir kısım insanlar hala ateist, bir kısmı deist, bir kısmı umursamaz…

Peki, bunca açık delillere rağmen niçin böyle?

En başta nefs ve şeytanın hileleri.

Daha sonra şeytanla işbirliği yapan insanların, batıl yoldaki çalışmaları.

Sanat, kültür, ekonomide baskın güç bugün için Müslümanlar değil, maalesef.

Bu da aslında hepimizin kusuru.

Sosyal medya ile insanların zihinleri istila altında.

Ölüme, ahirete, hesap gününe gerçekten inanıyor isek, 

Kendimizi yeniden gözden geçirelim.

Geri dönüşü olmayan bir yoldayız.

Hayat çok kısa.

10.07.2020

 

Gerçek İslam'a geliniz.

Seküler ve laik yaşam tarzı, çıkmaz sokak.

Haramlar ve günahlar birer bataklık.

Kötü arkadaşlar ayaklarınızdaki zincir.

Nefis ve şeytan dost gibi görünen düşman.

Çare, tekrar özüne dönmekte.

Çare, Allah'a olan samimi iman, güven ve teslimiyette.

Çare, Hz. Muhammedin (sav) ahlakının yolundan gitmekte.

Çare, fıtrata uygun yaşamakta.

Çare, her gün yaşam amacının muhasebesini yapmakta.

Çare, Anadolu irfanında.

Çare sadıklarla beraber olup, Hz Nuh’un (as) gemisine binmekte.

 

Tiyatro/Film Kurguları Nasıl Yapılır?

Sonuç baştan bellidir. (Ancak sonucu sadece bilmesi gerekenler bilir.)

Öncelikle senaryo yazılır ve çekimlerden önce basına, tiyatro/film hakkında bilgi sızdırılarak, kamuoyu tepkisi değerlendirilir.

Tiyatronun/filmin etkili başlangıç yapması için, yalan söylemeye en uygun yer ve mekanda "fragman" çekimi yapılır.

Devam eden sahnelerde bazen duygusal bazen de korkulu müzikler eşliğindeki sahneler ile, insanların tiyatroya/filme gerçekmiş gibi odaklanması sağlanır.

Tiyatronun/filmin daha etkili bir şekilde izlenmesi ve kendinizin oyunun içinde hissetmeniz için gözünüze özel sinema gözlükleri verilir.

Tiyatronun bir arası olur. O arada içine gizli alkol karıştırılmış hafif içecek ve yiyeceklerle hafiften kafayı bulmanız sağlanır.

Tiyatronun ikinci dalgasının, birinciden daha heyecanlı geçmesi için, sahne ve kostüm değişikliği yapılır.

Bitiş ile beraber kızlar sevgililerine sarılır ve artık kızımız erkeğin insafına kalmıştır.

Ertesi ve daha ertesi günler medyada film hakkında övgüler....

Bir yıl sonra "filmin galası" yapılır ve orada "kamera arkası" görüntüler yayınlanır.

Meğer tüm heyecanlı sahnelerde film efekti, bilgisayar oyunları, dublör .... ne ararsan varmış.

Filmdeki her şey bir aldatmaca imiş.

Yeni filmlerde buluşmak üzere.

 

İslam-Tasavvuf-Sevgi.

Bir yapı düşünün. Üç ana kısımdan meydana gelir. Yapının oturduğu temeli, iskeleti ve kalan müştemilatı.

İslam’da üç şeyden ibarettir. Temel kısmı ilim, iskelet kısmı amel, müştemilat kısmı ise ihlas. Her üçü de olmadan olmaz.

Benzer şekilde, Cennete kavuşmanın temeli ibadetleri yapmak, iskeleti haramlardan kaçmak, müştemilatı ahlakı güzelleştirmek. Her üçü de birbirinin tamamlayıcısı.

Tasavvuf üç harften üç harfe yolculuktur. Ego’dan aşka. (Prof. Dr. Mustafa Kara)

İnsanın sevmesi ve sevilmesi ve de dostlarının olması çok güzel bir şey. Sevgi en kıymetli maddedir, çünkü sevgi kanserli bir hastalığı kanserden kurtaracak kadar güçlüdür. Sevgi insana ilaç gibi gelir, iksir gibi tesir eder. (Prof. Dr. M. Es’ad Coşan)

 

Korku İle Ümit Arasında Yaşıyorum Ama Gelecekten Ümitliyim.

İki türlü gelecek var.

Birincisi, yakın gelecek, yani bu dünyadan ayrılmak.

İkincisi, biraz daha ötedeki gelecek, yani ahiret yaşamı.

Kabil, Habil’i öldürdü.

Hz. İbrahim Peygamber (as) ateşe atıldı.

Firavun nice zalimlikler yaptı.

Peygamberlerin hak ve hakikat yolu çağrısına,

Kimi insanlar nefsin ve şeytanın yoluna uyarak, cevap verdi.

Kimi insanlar hak ve hakikat yoluna uyarak.

Haçlı seferleri, dünya savaşları, nice nice zulümler yaşadı, insanlık tarihi.

Azgınlıklar, isyanlar, haramlar, günahlar her yanı çepeçevre kuşattı.

Aklını, vahyin önüne koyan putperestler, canının istediği gibi yaşadı ve yaşıyor.

İşin aslı şu ki, kim ne yaparsa yapsın, kendine yapar.

Benim görevim, sadece Allah’a kul olmanın mücadelesini vermek.

Neticeler, Allah’a mahsustur.

Ben kim miyim?

Sen, bu hikayenin kahramanısın.

Çevremdeki hiçbir olumsuzluk, ümidimi yitirmem için asla sebep olamaz.

Son nefeste imanla göçüp, Cennete girince, görevim tamamlanır.

Gerisi sonsuz ahiret yaşamı.

Gittiğin yol güzergâhına iyi bak, yanlış yere gidiyorsan biletini değiştir.

Çünkü öldükten sonra bilet değişikliği yapılmıyor.

01.07.2020

 

Yolculuk Seyir Defteri

Bir uçak havanın itici gücünü kullanarak ve kanatlarının yardımıyla havalanır. Kalkış anında bütün gücünü motorlara verir ve rotasına girer, ama havada kalma mücadelesi uçuş sonuna kadar hep devam eder, bazen türbülansa girer, türbülans çok şiddetli ise uçak düşebilir.

İnsanda, tevhid anlayışının itici gücünü kullanarak ve ibadetler yardımıyla Hak yolunun rotasına girer. Rotaya girdikten sonra, nefsin ve şeytanın vesveselerine karşı, iyi ve erdemli kalma mücadelesi ölünceye kadar hep devam eder.

Bir uydu yörüngeye girdikten sonra, artık ilk kalkıştaki gibi risk ve zorluklarla karşılaşmaz ama görevini tamamlayıncaya kadar uzayda risk her zaman vardır.

İnsanda nefsini (ego) terbiye edip, Nefsi Mutmainne makamına gelip ilk yörüngeye girince biraz rahatlar ama tedbiri elden bırakmaz çünkü kibir ve kendini beğenmişlik tehlikesine karşı her zaman uyanık olmak zorundadır.

 

Başarının Sırrı

Ustaya başarısının sırrını sormuşlar.

İki kelime demiş:

-Doğru kararlar.

Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.

Tek kelime demiş:

-Tecrübe.

İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş?

Usta derin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:

-Yanlış kararlar!

 

11 Dilim Antep Baklavası.

Not: Şeker Hastalarına Zarar Vermez.

1-Eleştiriler kişiliklere değil, yanlışlara ve davranışlara olmalı. Yargılayıcı ve kıyaslayıcı sözler kullanmayın.

Yanlış cümle: “Beni üzmekten zevk alıyorsun”

Doğru cümle: “Sen bağırdığın zaman kendimi çok kötü hissediyorum”

2--Doğrular ve yanlışlar yerine, birbirinizle uğraşırsanız, fikirsel zenginlik yerine, toplumsal gerginlik oluşur.

3-Dua, Allah’a iş yaptırmak değil, iş yapmak için Allah’tan güç istemektir.

4-Dünyada verdiğimiz pozları ahirette izlemeye hazır mıyız?

5-Güçlü olan zayıf yanını herkesten iyi bilendir. Daha güçlü olan ise, zayıf yanına hükmedebilendir.

6-Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.

7-Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

8-İyi bir adam gördüğünüzde onu taklit etmeye çalışın, kötü bir adam gördüğünüzde onun kusurlarını kendinizde de arayın.

9-Akıllı insanlar deneme yanılma değil, yaşanmış tecrübelerden ders alma metodunu izlerler.

10-Akıllı insan kimseyle yarışmaz, böylece kimse onunla yarışamaz.

11-Kimin haklı olduğunu tartışmayın, neyin doğru olduğuna karar verin.

30.06.2020

 

Bir Kişinin Hidayetine Vesile Olmak Dünya ve Dünyanın İçindeki Her Şeyden Daha Hayırlıdır.

Lise/Üniversitede okuyan 25 milyon gençten biriyim.

Dünyaya geldim.

Ruhlar âleminde verilmiş bir sözüm vardı.

Allah'tan başka hiç bir şeye kulluk yapmayacaktım.

Elhamdülillah Müslümanım ama İslam hakkında maalesef pek bir bilgim yok.

Ara sıra oruç tutarım.

İslam'ın 5 şartı, İmanın 6 şartı, Allah'ın (cc) sıfatlarını, Peygamberlerin Sıfatlarını, Edille-i Şeriyyeyi "say deseniz" doğru dürüst sayamam.

Gusül abdestini tam olarak biliyorum desem yalan.

Kelime-i Şehadeti ezberden belki söyleyebilirim ama anlamını söyleyemem.

Benim gibi olan, tahminim şu an bu ülkede 10-15 milyon civarında genç var.

Kızmayın.

Din konusunda kafam zaten karmakarışık...

Bugüne kadar kimse benimle ilgilenmedi.

Kulaktan ne duyduysam o.

Sorum Şu: Burası halkın çoğunluğu Müslüman bir ülke olduğu için sizce şanslı sayılır mıyım?

29.06.2020

 

Tüm Dünyaya İslam'ı Anlatan Örnek Şehir.

Bir şehir var.

Şehrin ana kapısından girdiğinizde kime baksanız, alnında iman nuru parlıyor.

Şehirde her şey doğal ve sıfır atık.

Tohumlar atadan dededen kalma.

Tüm evler tek katlı, kerpiçten yapılmış, çatısı ahşap kullanılarak yapılmış.

İçinde uyuyanlara ferahlık veriyor.

Şehre gelen misafirler güler yüzle karşılanıyor, sofraya buyur ediliyor.

Sofrada genellikle tereyağından yapılmış etli bulgur pilavı, yanında yayık ayranı.

Yemek sonrası evin sofasında şifalı bitkilerden yapılan çaylar içiliyor.

Akşamları, şehrin bilge kişileri, mahallelerde çocuklara menkıbeler anlatıyor.

Dinleyen herkesin kalbini huzur kaplıyor.

Şehirde paraya sıkışan, şehrin yardım sandığından faizsiz borç alır, imkân bulduğu an, derhal borcunu öder.

Şehrin en kalabalık orta yerinde farkına varmadan cüzdanını düşüren bir misafire, cüzdanın içinde hiç bir şey kaybolmadan üstelik misafir olduğu evde cüzdanı geri teslim edilir.

Şehirde kimse yalan söylemez, gıybet ve iftira etmez.

Kimse kimsenin namusuna yan gözle bakmaz.

Bu şehirde içki, kumar, sigara yok.

Namazlar camide cemaatle hep birlikte eda edilir.

Şehirde, bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğü zaman Allah (cc) ve Resulünün hakemliğine başvurulur.

O şehre misafir olan, oradakilerin güzel ahlakını, memleketine döndüğünde anlata anlata bitiremez.

Dünyanın meşhur televizyon kanalları, şehrin belgesel filmini yapmış ve işte örnek bir İslam şehri diyerek, tüm dünyaya tanıtıyor.

Şehrin orta yerinde büyük bir kütüphane var ve gün boyu dolup dolup boşalıyor.

Kütüphanede faydasız kitap yok.

Şehirde yaşayan herkesin geçimini sağladığı bir mesleği var ve herkes işinde, gücünde.

Gelin, şimdi o şehirde yaşayan bir dervişin söylediklerine hep birlikte kulak verelim.

Bakalım neler anlatıyor.

Aşağıdaki linki tıklayıp, dinleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=GuA3oKWsx8k&feature=youtu.be

 

Bana İslam'ı Doğru Şekilde Kim Anlatacak?

Seküler bir ailede doğdum.

Anne ve babam, her gün olmasa da sınırlı olarak alkol alan (senede bir kaç günde sarhoş olan) bir aile.

Ramazan ayında evde oruç tutulmaz.

Özel okullarda okudum.

Öğretmenlerimin büyük çoğunluğu, sakallı ya da başörtülü insanları bana öcü gibi gösterdi.

Okul partilerinde kızlı-erkekli eğlenceler, hayatın olağan akışı içinde.

İslâm diye bir din olduğunu kitaplar yazıyor ama hiç üzerinde düşünmeye fırsatım olmadı.

İslâm hakkında okulda ve çevremde öğrendiğim tek şey, İslam sadece vicdanlarda kalmalı.

Televizyon, sosyal medya, çevre ve ailemde İslam'ı bana doğru bir şekilde anlatacak rol-model insan hiç bir zaman olmadı.

Müslümanım diyen bir sürü hacı-hoca takımına bakıyorum, onlar da genel olarak

Çoğunluğun, “Müslüman olduğunu söylediği” ülkede faiz, içki, yalan-dolan.... ne ararsan var.

Kitaplara bakarsan, bunlar Müslümanlara yasak olan şeyler.

Demek ki, İslam böyle bir şey...

Zaten din konusunda kafam karmakarışık…

Soru: Bu delikanlıya İslam'ı kim, nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde anlatacak?

28.06.2020

 

Ümidini Yitirme.

Dünyada her şey sana sırtını çevirmiş ve ters gidiyor olabilir.

Ama bugüne kadar tanışmayı ihmal ettiğin çok önemli bir şey var.

Ne mi?

Yaradan’ın sevgisi.

O asla sana yüzünü çevirmez ve sırtını dönmez.

Yaşadığın her şey merdivenin bir sonraki basamağına çıkmak için bir fırsat aslında.

Acılar, çileler, depresyonlar…

Eğer sen şimdi intihar etmeyi seçersen,

İşte o zaman,

Seni en çok seven ve sana değer verenle tanışma fırsatını kaçırmış olacaksın.

Ve öldükten sonra çok pişman olacaksın.

Haydi, kendine bir fırsat ver.

Dur bakalım, hele bir anlat.

Seni dinliyorum.

Artık yaşamanın bir anlamı kalmadı benim için,

Yaşamak bana keyif vermiyor,

İçimde kocaman bir boşluk var,

Her şey anlamını yitirmiş,

Hayat bana hep kötü yüzünü gösterdi,

Diye mi düşünüyorsun?

Peki ya gerçekten dediğin gibi mi?

Elektriği bulan kişi şöyle demiş.

10.000 kere denedim ve elektriği bulamadım.

Ama başka bir şey öğrendim.

Elektriğin nasıl bulunamayacağının 10.000 yolunu öğrendim.

Dostum,

Bardak boşta diyebilirsin, bardakta bir kaç damla su varda diyebilirsin.

Çünkü her zaman bir damla su vardır.

İşte o bir damla su, seni yaşama bağlayan enerjidir.

Sahile vurmuş ve ölümü bekleyen binlerce deniz kabuğundan birisi olabilirsin.

Ama belki de sahilde yürüyen bir insan gelip seni tekrar denize atacak ve sen hayat bulacaksın.

Ama bunun için intihar yolunu değil, sabır yolunu seçmelisin.

İntihar etmek, sadece hayatına son vermek değildir.

Sana gelecek azaba, senin hızlıca koşmandır.

İntihar edip kurtulmaktan daha iyi bir şey söyleyeyim mi sana.

Mücadele yolunu seç.

Kanının son damlasına kadar hem de.

İntihar etmek sadece köprüden kendini aşağı atmak değildir.

Aynı zamanda ömrünü boş beleş geçirmektir.

Bir şeyler yap.

Ta ki zirveye çıkana kadar.

Zirvede olduğunu ne zaman anlar insan.

Etrafında kimseyi göremediği zaman.

Çünkü zirvedeki insanlar yalnızdır.

Haydi, şimdi sıra sende.

Sen de başka insanlara ümit ışığı ol.

Çünkü sendeki tecrübe ve yaşanmışlıklar bende yok.

Allah’a emanet ol.

28.06.2020

 

Yolculuğumuz Nereye!

Hepimiz, kendimizi, özgür bir dünyada yaşadığımızı zannederek ömür tüketiyoruz.

Peki ya gerçekten öyle mi?

Aslında hepimizin ayağında farkında olmadığımız bir sürü prangalar var.

Bu prangaları, genelde mal-mülk hırs ve sevdası, makamımızı koruma kaygısı, şehvet tuzakları, evladü iyal için duyulan gelecek endişesi… şeklinde sıralasak da,

Tüm bunların kökünde yatan sebep,

Asıl ve en önemli düşmanımız,

İçimizdeki benliğimiz, yani nefsimiz.

Yanlış yolları, doğru yol diye bize yutturan,

Güya bizden gözüktüğü için, bizi sürekli ve kolayca aldatabilen nefsimiz.

Görünmeyen diğer önemli bir pranga ise,

Dünya üzerinde gücü elinde bulunduranların,

Sabah kalkışımızdan gece uyuyuncaya kadar,

Ne yapmamız gerektiğini ve sınırlarımızı bize bütün detayları ile dikte etmesi.

"Hatta ibadet hayatında bile bu böyle"

Ama, sanki, bizler bize çizilen o sınırlarda, özgürce dolaştığımızı zannediyoruz.

Kimisi, cep telefonu ve bilgisayarında sabahtan akşama kadar minicik bir kutunun içinde gününü tamamlarken,

Kimisi, evi ile işi arasında standart bir şekilde,

Kimisi de, uçaklarla dünyayı dolaştığı için kendisinin biraz daha büyük bir dünyada özgürce dolaştığını zannediyor.

İşin aslı, dünya hapishanesinde, ömrümüz heba olup gidiyor.

Ve bu yoğun koşuşturmalar içerisinde bir türlü asıl randevularımızı ya hepten ihmal ediyoruz,

Ya da asıl randevu sahibine hızlıca selam verip geçiyoruz.

Yaradılış gayesi ve iç huzurumuzu ise başka şeylerde arıyor ve huzuru bulamayınca da sıkıntı ve bunalımlara girip yaradılış gayemizi unutuyoruz.

Evet, asıl randevunuz ve gerçek özgürlüğümüzün sembolü '"namaz"

Allah'ın huzurunda durmanın vermiş olduğu o eşsiz lezzet ve iç huzurunu duyarak namaz kılabilmek.

Karşımızda Kâbe’yi muazzamayı hissederek namaz kılabilmek.

"La İlahe İllallah" kelimesinin sırlarını ah bir bilebilsek!

Her gün sessizce bir köşede "Allah" diyerek belli bir süre zikretmenin "ruhumuza verdiği mükemmel huzurun bir farkına varabilsek!

Dünya yükünü omuzlarımızdan atıp, her gün bir miktar "tefekkür deryasına" bir dalabilsek...

Cep telefonumuzu belli aralıklarla şarj ettiğimiz gibi,

Ruhumuzu da zikir, salih amel ve Rabbimizin huzurunda vereceğimiz hesap endişesiyle şarj edebilsek,

Allah'ın rahmetine olan güvenimiz, bizi aldatıp, ahirette hüsrana düşürmesin!

27.06.2020

 

Huzur ve Mutluluk

Dünyada yaşayan insan tek bir haslet üzerine vardır.

Hayatta kalmak.

Daha sonra ise, hayatta kalırken huzurlu olmak ister.

Huzur ile mutluluk aynı şey değildir.

Huzur kalpten gelir.

Mutluluk ise, eşya hâkimiyetinden.

Bu dünyada herkes birbirini gözetliyor.

Ama her şeyi gözetleyen Allah (cc) var.

Dünyadaki tüm icatlar Allah'ın yarattıklarının kopyasıdır.

Radar yarasayı, araba atı, tank kaplumbağayı denizaltı köpekbalığını ... kopyalamıştır.

Allah (cc) insanları bu dünyaya hız, şehvet, gücün kölesi olmak için göndermemiştir.

İbadet ve kulluk için göndermiştir.

Allah (cc) insana hiç bir canlıda olmayan akıl vermiştir.

Aklını doğru kullanan dünyayı yönetir.

Aklını doğru kullanmayan felaketlere sebep olur.

Netice: Dünyadaki her şey Allah'ın esmasının yansımasıdır.

25.06.2020

 

Bilgi Çağında En Çok İlgi Lazım.

Şu an "bilgi" çağındayız.

Ama insanlar "bilgiden" önce "ilgi" istiyor.

Nasihatten önce "örnek" olacak insan modeli görmek istiyor.

Evet, toplum neye layık ise onu bulur ama,

En başta da sorumluluk sahibi olanlar "örnek" olmalı ve "ilgi" göstermeli ki,

Toplumu "kendi idealleri" doğrultusunda iyiliğe kanalize edebilsinler.

Olaya bir de küresel ölçekte bakalım.

Mars'a yerleşin diye tavsiyede bulunan ve teknoloji üreten küresel güçlerin,

İnsanlara bu dünyayı dar ettiği bir dönemden geçiyoruz.

24.06.2020

 

Bu Sistem İslâmî Değil!

Soru:

Hocam, ne sisteminden bahsediyorsun, yaşayıp gidiyoruz işte.

Cevap:

Aziz dostum.

İki türlü sistem var.

Birisi insanların kafalarından ortaya çıkardığı Demokrasi, Krallık, Kapitalizm, Komünizm, Paganizm, Rasyonalizm benzeri onlarca beşeri sistemler.

Diğeri ise Allah'ın şeriatı.

Soru:

En iyisi Demokrasi değil mi?

Cevap:

İslam demokrasiden daha üstün ve daha güzel bir yönetim biçimidir.

Demokraside çoğunluk istiyor diye, Allah’ın yasak ve haram kıldığı her şey yapılabilir.

Ama İslam içki, zina, faiz gibi açıkça haram olan şeylere müsaade etmez.

İslam’a göre bir adam yalancı, namussuz, kusurlu ise mahkemede Hâkim onu şahit

bile kabul etmez.

Ama demokraside şahitlik için bu durum engel değildir.

İbrahim aleyhisselam doğru yoldaydı. Çünkü hakla beraberdi.

Ötekiler puta tapıyorlardı. Eğer İslâm’da demokrasi olsaydı, o kadar insanın sayısal üstünlüğü dolayısıyla İbrahim Aleyhisselâm ’ında onlara tâbi olması gerekiyordu.

Hiç unutmayalım ki bütün yanlış ve sapık yolların da bir mantığı, muhakeme tarzı, felsefesi vardır; onlar da kendilerini doğru yolda sanır, haklı bulur.

Hiç kimse “ayranım ekşi” demiyor, kusur ve kabahatini kabul etmiyor.

Soru:

İyi de, İslam'ın ekonomi, ticaret, medeni kanun, uluslararası hukuk ve benzeri birçok alanda günümüz dünyası için çare, çözüm ve önerileri var mı?

Cevap:

Dediklerinden daha fazlası var.

İslâm hayatın her alanıyla ilgilenir.

Soru:

Peki, İslam'ın anayasasının kitapları nelerdir?

Cevap:

Kur'an'ı Kerim ve Hadisi Şerifler.

Soru:

Bu kadar çok şey, dediğin kaynaklarda gerçekten var mı?

Cevap:

Anlaşılan sen Kur'an'ı Kerim'i ve Kütüb-i Sitteyi okumamışsın.

Soru:

Doğru.

Kur'an'ı Kerim'i ömrü hayatımda hiç okumadım.

Ama evimizde rafta duruyor.

Elhamdülillah ben de Müslümanım Hoca.

Ama Kütüb-i Sitte ne oluyor, ilk defa duyuyorum.

Cevap:

Kütüb-i Sitte, Altı Kitap anlamına gelen, Ehl-i Sünnet tarafından en sağlam Hadis kaynakları olarak kabul edilen kitaplardır. İsimleri ise,

Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Nesai, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbn Mace.

23.06.2020

 

Her organın bir zikri (titreşimi) vardır.

Bu titreşim bozulduğu zaman hastalık başlar.

23.06.2020

 

Söz ve Eylemleriniz Enerji Dolu Olsun.

Ama İnsanların Anlayacağı Frekansta Söyleyin.

Ve Onların Kalplerini Titretin.

Böyle Yaparsanız Dünyayı Ele Geçirirsiniz.

Dünyanın iki ayrı yerindeki insan,

Doğru frekansı tutturabilir ise,

Harici bir cihaza gerek duymadan,

Sadece düşünürek haberleşebilir.

21.06.2020

 

Şiir.

Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?

Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.

Bir mânâ veremedim, bozuk sistemden memnun Müslümanın haline!

Şaştım da kaldım, umursamaz haline!

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.

Herkes işinde gücünde, çarşı-pazar.

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.

Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmet’e ne Mehmet’e.

Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı, büyük Türkiye!

Mukaddesatı unuttun, laiklik diye diye!

Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde.

Nankör adam, fazilet arıyor bozuk sistemlerde.

İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur’an-ı Kerîm’dir.

Müslümanın önderi Hz. Muhammed (sav) Peygamberdir.

Çanakkale’de şehidlerim kefensiz yatıyor!.

Sakarya’nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..

İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda.

Ya Rab! Hidâyet ver, aziz olalım her iki cihanda.

21.06.2020

 

Hz. Muhammed'i günümüzdeki kavramlarla anlatmak istersek aklımıza ilk gelen örnekler.

İnovatif: İstanbul ve Roma'nın fethini müjdelemesi.

Strateji: Hudeybiye anlaşması, Hicret yolculuğu, Uhud’da düşmanı kovalama.

Güven: Müşrikler bile emanetlerini Hz. Muhammed Mustafa'ya (sas) teslim ediyorlardı.

 

Helal ve Haram

Kursaklardan haram girince, işlerde bereket olmuyor, esaret başlıyor.

Kumaş kalitesiz olunca, kalitesiz kumaştan elbise olmuyor.

Kursaklardan haram girince, konuşmalar malayani oluyor, işlerde ihlas ve samimiyet yerine gösteriş oluyor.

 

Bir Soru Bir Cevap...

Soru:

Müslümanların güçsüz ve kafirlerin güçlü olduğu durumlarda, barışçıl gösteriler yapmayı tavsiye eder misiniz?

Cevap:

Hayır etmem. Çünkü karşınızdaki güç Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz. Bu tip gösteri ve yürüyüşler ya Müslümanların enerjilerini avara kasnak misali boşa çevirmeye ya da toplu katliamlara kapı aralıyor.

Peki ne yapmak mı gerek?

Peygamber Efendimizin hayatını çook detaylı okursanız, oralarda cevap var. Ama cevabı bir cümle olarak düşünmeyin. Biraz kafa yorun. Hayat statik (durağan) değil dinamik bir süreç...

 

İstikamet..!

Bir Müslümanın hayatında meydana gelen iniş ve çıkışlar yani istikametten saptığı zamanlara "gaflet" anı denir.

Genellikle şeytan, nefis, kötü arkadaş çevresi nedeniyle ayağı kayar ve bu durum hatalara düşmesine neden olur.

Günümüzde bu ayak kaymasına neden olan en önemli faktörlerden birisi de dijital mecralardır. Böyle bir durumda derhal Allah'ı anarak, tevbe etmelidir.

Soru: Nefsi emmare, levvame, mülhime ve mutmainne mertebelerini hiç duydunuz mu? Yok hocam duymadım... O zaman araştırıp öğrenmeli...

Fecr Suresi - 27-30. Ayet Tefsiri.

Ey imanın huzuruna kavuşmuş insan! (Nefsi mutmainne)

Sen O’ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak rabbine dön.

Böylece has kullarımın arasına sen de katıl.

Cennetime gir!

 

Kur’an-ı Kerim Her Derde Deva…

Aradığınız her sorunun cevabı orada…

Nasıl yani?

Anlayış ve idrakinize göre...

Herkes için şifa kaynağı…

Her bir Ayeti Celile için ciltler dolusu kitap yazabilirsiniz...

Örnekler verebilir misiniz?

Tabi ki…

Hukuk: İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmedin. (Nisâ 58)

Ekonomi: Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. (Nisâ 29)

Edebiyat: Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. (İsrâ 53)

Astronomi: Gökte yıldız kümeleri oluşturduk ve seyredenler için güzel bir görünüm verdik. (Hicr 16)

Müzik: Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. (Kamer 49) Seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır. (Lokmân 19)

Tıp: Hastalandığım zaman bana şifa verendir. (Şuarâ 80)

İnovasyon: Şayet aklınızı kullanırsanız anlarsınız. (Şuarâ 28) O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul. (İnşirâh 7)

Mimarlık: Allah işini güzel yapanları sever. (Âl-i İmrân 148)

Matematik: Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık. (Kamer 49)

Psikoloji: Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur. (Ra’d 28)

Yönetim: Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder. ((Nisâ 58)

Liste devam eder gider...

 

Hatta o kadar ki, bir kimseyle konuşurken onun size söylediği her cümleye bir Ayeti Kerime ile cevap verebilirsiniz.

İşte ispatı...

Bu kitabı sana her konuda açıklama getiren bir rehber, bir hidayet ve rahmet kaynağı, Allah’a gönülden bağlananlar için bir müjde olarak indirdik. (Nahl 89)

 

Teşekkür...!

Yoğun bakımdan çıkan bir insan ilk önce ne yapar. Kendisini yalnız bırakmayan ailesine, yakınlarına ve doktorlara teşekkür eder, değil mi?

Bizlerde her akşam yatıyoruz, küçük ölüm dediğimiz uykuya dalıyoruz, saatlerce etrafımızda ne olup bittiğinden haberimiz yok "sonra tabiri caizse yoğun bakımdan çıkıyoruz" uyanıyoruz, yeni bir güne başlıyoruz...

Her bir nefesi alıp verebilmek Rabbimizin iznine bağlı.

Şükür ve hamd etmek gerekiyor...

Şair ne demiş.

Bir bitmeyecek şevk verirken beste,

Bir tel kopar ve ahenk ebediyen kesilir...

İşte bu nedenle her güne sabah namazı ve dualarla başlayarak bize hayat veren Cenabı Hakka şükretmek icap ediyor...

 

Ar-Ge, İnovasyon ve Katma Değerli Üretimin Önemi...!

İnsan, Allah'ın emri olduğu için namazını kılar. Bunun ilk adımı şeklen beden hareketleridir. Asgari ücretle düz işçi olarak çalışmak misali... Getirisi azdır.

İkinci adımı, aklını kullanıp daha çok fayda elde eden çiftçi ve sanayici örneğinde olduğu gibi, hem bedenini hem de aklını namaza vermesidir. İlkine göre getirisi daha fazladır..

Üçüncü adımı ise, bedeni ve aklı ile birlikte kalbini de devreye alarak yeni icatlara kapılar aralayan ve katma değerli ürün üreten ve daha çok kazanan insan misali, bedenini-aklını ve ruhunu namaza vermesidir. Bu duruma, bugün için Arge ve inovasyonu kullanarak katma değerli ürün üretmek diyorlar ama işin aslı "eşyanın hikmetini arama ve tefekküre" dayanır.

Sözün özü, sadece namaz değil diğer tüm ibadetler de şekilden ibaret değildir. İşin özüne inmek gerekir ki, fayda katlanarak büyüsün.

İbadet ise, dar manada sadece namaz kılmak ve oruç tutmaktan ibaret değildir. Subliminal mesaj ve algı operasyonları, Anglo Sakson kültür emparyalizmi, arif insan olmak, sağlam bir itikad sahibi olmak, takva, cihadın kapsamı konularında kafa yormak ta ibadettir. Önemli olan niyettir. Ameller niyete göre değer kazanır.

Konuyu ispat adına iki güzel Hadisi Şerif:

Şayet bir kimse iyilik yapmak ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar.

(Buhârî, Rikâk 31; Müslim, Îmân 207, Tirmizî..)

“Bir saat tefekkür; kırk gece nâfile ibâdetten üstündür.” (Deylemî, II, 70-71..)

 

İslam Dünyasından 2023 Yılına Ait Önemli Veriler...

Kıymetli Müslümanlar.

Şimdi 2023 yılında elde ettiğimiz verilere grafikte bakıp, uzun yıllar ortalaması ile kıyas ettiğimizde ne görüyoruz...

Kısaca durum iyiye gitmiyor.

Aşağıda 5 ayrı grafik göreceksiniz.

Bunlar sırasıyla....

Şükür Endeksi:

Günlük veriler toplanır, haftalık açıklanır. Bu endekse dahil olan sorular: Günde beş vakit namaz kılınıp kılınmadığı, o gün içinde bir iyilik yapıp yapmadığı, aldığı her nefesten dolayı Rabbine şükretmek için dua edip etmediği gibi soruları kapsar.

Her Ay Müslüman Olanların Sayısı:

Her ayın ilk Cuma günü saat 11.00 de açıklanır.

Haramlardan Uzak Kalma Endeksi:

Her ayın 3'ünde açıklanır. Endeks değeri 0-100 aralığındadır. Geçen ay boyunca, katılımcıların, 5 büyük günahtan uzak durup durmadığını ölçen bir endekstir. Faiz ve kripto varlıklara yatırılan para, zina, rüşvet, ana babaya isyan, haksız yere adam öldürme fiillerini işleyip işlemediği sorulur.

Rekabet Endeksi:

İslam dünyasında geçen yıl boyunca yapılan yeni bir icat ya da buluş, alınan patent, yapılan sanat yada bilimsel etkinliklerden elde edilen uluslararası ödüller, dünyanın en iyi 7 ülkesi ile karşılaştırılır, çıkan rakam yorumlanır. Elde edilen değer 0 ile 1 arasındadır.

Zekat Endeksi:

Her yıl Şevval ayının ilk haftasında açıklanır. Rastgele 100 Müslümana telefon açılır ve o yıla ait zekatını verip vermediği sorulur. Bulunan oran yüzde olarak ifade edilir...

 

Yaşam Amacımızı Hiç Unutmayalım…

Lokmân Suresi - 27. Ayet Tefsiri.

Yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem olsaydı, deniz de -ardından ona yedisi daha eklenmek üzere- mürekkep olsaydı yine de Allah’ın sözleri tükenmezdi; Allah azîzdir, hakîmdir.

İnsanoğlu, yaşadığı dünyayı, kainatı, hayatı, ölümü... anlamak için bugüne kadar milyonlarca cilt kitaplar yazmış...

Buna rağmen yetmiyor, her geçen gün yeni araştırmalar ile süreç devam ediyor, yine de bitmiyor... Ucu bucağı yok...

Mercimek büyüklüğündeki beynimize (harddisk) alınan bilgiler daha sonra "bulut" teknolojisi ile kalp (gönül) dediğimiz yere kaydediliyor.

Gönlün kapasitesi ise yüzbinlerce cilt kitabı kaydetmeye yeter. Biz onun belki yüzde birini ya da daha azını kullanıyoruz.

Tıp, hukuk, ekonomi, mühendislik, astronomi.... say say bitmez ilim dalları.

Mühendisliğin alt kollarından biri inşaat mühendisliği...

İnşaat Mühendisliği bilimine ait onlarca ders...

Her bir derse ait ayrı ayrı konular...

Onlardan sadece birisi olan deprem kelimesi...

Sadece "depremi" açıklamak için ciltler dolusu kitap yazılıyor.

Yetmiyor, depremi oluşturan her bir etmen ile ilgili yazılıyor.

Yine yetmiyor, her bir etmenin önündeki "katsayıları" bile belirlemek için işin içine giren istatistik, deney, gözlem hakkında dahi yine ciltler dolusu kitap yazılıyor...ve hâlen süreç devam ediyor.

Örneğin aralarında sadece bir kaç santimetre olan göz ve kulak hakkında ciltler dolusu kitaplar yazılıyor ve hiç bitmeyen araştırmalar... Doktorları bile ayrı.. Göz doktoru, kulak doktoru...

Hücre ya da atom hakkında binlerce sayfa araştırmalar...

Ve bunun gibi açıklanmaya çalışılan yüzbinlerce kavram, her bir kavrama ait ciltler dolusu kitap...

Sadece nefes alıp verme anında ya da uyku alemindeki 3-5 saniyelik rüyayı bile açıklamaktan aciz insan...

Rabbine isyan ediyor, kul hakkına giriyor, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor, şaşırıyor...

Yaratılan her bir şeyin kendisi ayrı, hikmeti ise daha bir ayrı......

Bir şeyin derinliklerini ifade ederken derya deniz deriz ya... Aynen öyle...

 

Bunları niye mi yazdım..?

Bu dünyadaki yaşam amacımızı hiç unutmayalım, yalan yanlış ideolojilere kanmayalım, sadece Allah'a kul olalım ve O'nun rızasını kazanmaya bakalım, ölmeden evvel emirlerini tutup yasaklarından sakınalım, başkalarının kınamasından asla korkmayalım, rızkı veren Allah...

Ömürler rüzgar gibi geçiyor, bir göz açıp kapayıncaya kadar, Cenneti kazananlara ne mutlu, Cehenneme düşenlere ne yazık...

 

Dua ve Cihadı Hiç Bu Şekilde Duydunuz mu...!

Dua ve cihad birbirinden ayrılmaz iki parçadır.

Ancak bu iki kavram, günümüzde, çok yüzeysel ele alınmaktadır. Oysaki çok kapsamlıdır.

Allah'ın dininin yaşanmasının önündeki tüm engelleri kaldırmak için verilen her türlü mücadele cihad kapsamı içindedir.

Duanın gerçek anlamını ve değerini bilmediğimiz için asla "sıradan ve önemsiz olarak" görülmemelidir.

Dua ediyoruz ancak kabul olmuyorsa, sorun bizdedir.

Çok az bir gayretle olağanüstü sonuçlar beklemek aptallıktır ve ayrıca vebali vardır.

Yanlış stratejiler ile, Müslümanların enerjisini avara kasnak misali heba ederek, İslam dünyasına ümitsizlik aşısı vurmak, en hafif tabiriyle çok büyük vebaldir, kasıtlı yapılıyor ise yeri şüphesiz Cehennemdir.

Dua bazen söz ile, bazen susarak, bazen fiil ile bazen de mal ve can ile yapılır.

Giriş Derecesi: Cenabı Hakkın verdiği nimetlere karşı ellerimizi açıp şükretmek dua, namaz kılmak ise cihattır.

Orta derecede: İşimizi kaliteli yapmak dua, mal ile fedakârlık yaparak Allah'ın dinini aziz kılma mücadelesi ise cihattır.

İleri derecede: Müslümanların en çok ihtiyaç duyduğu alanlarda uzmanlaşmak dua, bunu hayata uygulamak ise cihattır.

Cihad, şehid olmak gayesiyle yapılmaz. Zafer kazanmak için yapılır.

Örnekler...

Giriş Derecesi:

Doğal ve katkısız nefis ekmekler yapmak...

Organik sebze meyve üretmek...

Hilesiz bal ve yumurta üretimi yapmak ve satmak...

Fakir ve yetimlere yardım etmek...

Vaktini saçma sapan gereksiz şeylerle heba etmemek...

Orta ve İleri Düzey...

Sağlam binalar yapmak...

Faiz ve enflasyonu % 0' a indirmek...

Savaş uçaklarına yazılım yapmak...

Ahlâklı olmak...

Zalimlere hak ve hakikati (samimiyet) içinde söylemek...

Sosyal medyanın yıkıcı tesirlerinden korunmak ve çevremizi korumaya çalışmak...

 

Büyük Badireleri Nasıl Atlatacağız..!

1) 9 sayısı 4'ün iki katından büyüktür. Ama 9'u 3'e bölersek 4 > 3 olur...

Planlı, sabırlı, hedefe odaklanarak, lokma lokma...

2) Dünyadaki sermaye sahiplerinin elinde trilyonlarca dolar para var...

Olsun, sen ayağını yorganına göre uzatacak "sağlam karakterli" bir nesil yetiştirerek bu kuşatmayı yarabilirsin...

3) Ellerinde nükleer güç var, dünyayı kaç kez yıkacak ağır silahlar...

Doğrudur ama devir "kod yazma" ve "uzaktan kontrol" devri... Bunu da bugün binlerce genç yapabilir. Devir onların devri...

4) Kentlerde rant ekonomisi insanları morfin yemiş hâle getirmiş...

Tamam, sen de bütün ülkeye yayılan yeni "şehirler" kurar, dünyaya örnek olur, güvenliğini sağlarsın...

5) Eğitim, aile, adalet, ticari hayatta tıkanmalar var.. Bunlar aşılacak gibi değil...

Canını sıkma... Millet aşmaz / aşamaz ise ilahi irade yerimize başka birini getirir. Sen kendini kurtarmaya bak.. Önce kendi oksijen maskeni tak...

6) Kurtuluşun kodları, .... dağının zirvesinde nice tehlikeleri göze alarak ulaşacağın kulübenin üst katındaki gizli bölmeli rafta duruyor ama ama aynı kitap evinin içindeki kütüphanede elinin uzanacağı rafta da duruyor...

7) Cenabı Hak bizlere kendisine ibadet etmemizi istiyor. İbadet sadece namaz, oruç, zekat değil aynı zamanda haramlardan uzak durmak...

Aynı zamanda muamele...

Aslında hayatın kendisi...

Ahiretini sağlama almak için...

Linke tıklayıp okumaya başlayın...

Satır satır...

Anlayarak...

Yaşayarak...

 

Görevler ve Sorumluluklar...

Bu ülkenin (maddi ve manevi) kalkınması için herkesin sorumluluğu farklıdır...

Çiftçi, doğal ve organik üretecek, ürünleri dünyada nam salacak, kimyasal gübreleme ile doğayı zehirlemeyecek...

Şirketler, öz sermayesi ile iş yapacak, faiz yükünü ürüne yansıtmayacak, ürünleri kaliteli olması nedeniyle tercih nedeni olacak.

Hükümetler, enflasyon ve faizi sıfırlayacak, bunun için israf, rüşvet ve rantın önüne geçecek...

Diyanet halka gerçek İslam'ı anlatacak, öğrenci dünyada örnek gösterilecek, öğretmen sıradan olmayacak, aileler örnek olacak, sokaklar güvenli olacak...

Görevlerini ihmal edenleri Cehennem ateşi bekliyor...

Kamu görevi bu nedenle çok çok risklidir...

Bütün halkın emanetini üstleniyorsun...

Bunları ben söylemiyorum, açın Kur'an-ı Kerimi kendiniz okuyun...görün... tedbir alın...

 

İnsan gözüyle görmez, zihniyle görür! Söylemler üzerinden görür.


Zengin insanlara soruyorlar. Ne kadar kitap okuyorsunuz diye. Haftada bir cevabını alınca, neden diyorlar? Cevap: Bir kitaptan bir 'idea" fikir, geleceğime ışık tutuyor...

 

Yürekler Toplu Atsa..!

09.11.2023 tarihli Kırıkhan merkezli depremin büyüklüğü 4.9.

Ama çok şiddetli bir vuruşla başladı, herkesin yüreği yerinden hopladı desek, yeridir. İnsanların büyük çoğunluğu heyecan, korku, endişe nedeniyle bina önlerine çıktı.

Anahtar kelime: Yürekler toplu çarptı, herkes aynı reaksiyonu gösterdi ve evinden dışarı çıktı...

Eğer küfür karşısında da, küçük bir depremde olduğu kadar "yürekler toplu atsa" kafirler kaçacak delik arar..

Halkı Müslüman olan ülkelerin başındaki liderler de bir öyle bir böyle davranamaz, hakkın yanında saf tutmak zorunda kalır."

 

Duyarsızlık...!

Sosyal medyanın birinci görevi insanları "duyarsız hale" getirmektir. Nasıl mı? Her gün binlerce mesaja maruz bırakarak beyinleri iğdiş ediyor. Her gün maruz kaldığımız görüntüler o kadar yoğun ki, önemli şeyleri düşünmeye ve anlamaya fırsat kalmıyor.

Hukuk ve ekonomideki sorunları derinlemesine analiz ettiğimiz zaman şunu görüyoruz. Sorunlar ne kadar çeşitli olsa da asıl sorun ahlâk. Kur'an-ı Kerimdeki evrensel mesajlar tüm insanlık için ama henüz Müslümanların bile verilen mesajlardan haberi yok...

Devlet Bizantinist..

Dine el koymuş..

Ne kadarına müsaade ederse o kadar..

Peki bu nasıl devam edebiliyor, derseniz..

Halk, mensubu olduğunu iddia ettiği dinin temel prensiplerini bilmiyor ve zaten buna göre de yaşamıyor.

Halkın dininde iki şart var..

1- Boy abdestsiz gezme..

2- Domuz eti yeme..

Hepsi bu kadar.

Diyanet sadece ibadet konusunu işliyor ama, o konuda da başarılı değil.

Nereden anlıyoruz.?

100.000 civarında cami ve 450.000 civarında kadro olmasına rağmen camiler bomboş..

Dini anlatmakla görevli insanlar, bunun için maaş alanlar, maalesef beşeri ilimler, fen bilimleri ve dini ilimlerde yetersiz...

Bu durumda görev bilinçli ve gayretli Müslümanların omuzunda...

 

Bu Ülkenin % 99’u Müslüman mı..!

Bu ülkenin % 99'u Müslüman ifadesini şiddetle reddediyoruz..

Böyle bir tekerlemeyi öncelikle samimi Müslümanların reddetmesi ve hep birlikte gerçeklerle yüzleşmemiz  lazım..

Neden mi..??

Çünkü bu slogan Ülkemizde yıllardan beri yürütülen "Subliminal Algı operasyonlarının bayrak cümlesidir.."

Bizi rehavete sürükleyip dinamizmizi kaybettirmeye matuftur..

Ve netice itibariyle başarılı da olmuştur..

%99 u Müslüman Ülke...

Böyle mi olur..

Turist kafilesi gelmiş..

Rehber otobüsle onları transfer ediyor..

Anlatıyor...

İstanbul'a hoş geldiniz..

Aman dikkatli olun..

Etraf hırsız dolu.. Paranıza cüzdanınızı sahip çıkın..

Taksi şoförleri sahtekar.. Sizi çok dolaştırıp paranızı alırlar.. Onun için otelden taksi çağırtın..

Başka..

Gece kaçamak yapmak isterseniz daha da dikkatli olun.. Çünkü kadın zannettiğiniz partneriniz aslında kadın görünümlü bir erkek olabilir...!!!

Bunlar yaşanan gerçekler..

% 99 u Müslüman olan bir Ülke böyle mi olur..

Siz turist olsanız, gelmeden okuduğunuz broşürde halkının %99 u Müslüman olduğu söylenen bir ülkesinin halinin bu olduğunu öğrendiğinizde, İSLAM Dinine olan bakışınız nasıl şekillenir..

Bu birinci sakınca..

İkinci sakınca şurada..

Bu söylem İslami tebliğ faaliyetinin önünü kesiyor..

Ülkenin %99'u  Müslüman ise,

Öyleyse, örnek olmaya "gerek söz ile gerekse davranış ile" kimseye örnek olup, onları İslam ile tanıştırmaya gerek yok..

Anlatabiliyor muyum. Tebliğin önü kesiliyor..

Üçüncü sakınca ise..

Müslümanlara acziyet atfediyor..

Şimdi soruyorum...

Son günlerde kopan LGBT fırtınası, geri kalan %1 için mi kopuyor..

İstanbul Sözleşmesi bu %1 için mi bize dayatılıyor..

Bu %1 ne kadar güçlü ki, Diyanet İşleri Başkanlığını dava edebiliyor..

Yani terazinin bir kefesinde %99 Müslüman diğer kefesinde %1 diğerleri..

Bu kabul edilebilir mi..

Müslüman böyle bir acziyetin öznesi olabilir mi..

Ben naçizane bu %99 ifadesini kabul etmiyorum..

Çünkü gerçek değil..

Ama uğraşalım, didinelim ahdedelim ömrümüzü bu çabaya vakfedelim, sonunda Ülkemizin %99 u Müslüman bir Ülke olsun..

 

Dolunay..!

--- Allah'ın emirleri, hayatımın birinci önceliğidir.

--- Yüreğimde öyle bir sevgi var ki, anlatmak mümkün değil, Ya Resûlullah.

Bağlanmışım sana sana gönülden, koparmak mümkün değil, Ya Nebiyallah.

--- Allah'a olan güven teslimiyetimin tam olması için, yine dönüp Allah'a dua ediyorum.

--- Kendi aleyhime bile olsa, asla yalan söylememeye özen gösteriyorum.

--- Kul hakkına riayet konusunda “hassas terazi” gibi olmalıyım.

--- “Günahlardan ateşten kaçar gibi kaç” dediler.

--- Hayatımı "değerli" olan şeylerin peşinde tüketmek gibi bir hedefim var.

--- "Ya hayır söyle ya da sus"  Allahım! Ne muhteşem bir Hadisi Şerif.

--- "Bir kişinin hidayetine vesile olmak, dünya ve dünyanın içindeki her şeyden daha kıymetlidir" Yani altın, elmas, zümrütlerden… bile kıymetli.

--- Bana kötülük eden herkesi affederek, "özgürlüğümü kimsenin eline" bırakmıyorum.

--- "İyilerde kötüler kadar cesur olmalı" sözü benim için çok anlam ifade eder.

--- Mevlana, Hacı Bayram Veli gibi hakiki Allah dostlarının “rol model alındığı” "gerçek tasavvufun" insanın hayatına anlam kattığını düşünüyorum.

--- "Dua müminin silahıdır" Hadisi Şerifi her derdimin dermanı için, harika bir reçete.

--- İlginç! Başkalarına nasıl davranır isem, çevrem de bana öyle davranıyor.

--- Hayatta karşıma çıkan her olayın, beni Allah'a daha da yaklaştırdığına inanıyorum.

--- Düne göre, bir adım daha ileride olacak şekilde, yeni güne başlamaya gayret ederim.

--- Zaman zaman acaba beni nasıl bir ölüm bekliyor diye düşünür, geçmiş günahlarıma üzülür, yeniden Rabbimden af diler, tevbe ederim. Allah'a imanlı bir şekilde kavuşmayı yine Allah'tan ümit ederim.

--- Her sabah 05.00 te kalkar, rızıkların dağıtıldığı seher vakitlerinde günün bereketinden istifade etmeye çalışırım.

--- Öldüğümde nasıl anılmak istiyorsam, öyle yaşamalıyım.

--- Anladım ki, mutluluk Allah'ın taksimine razı olmakmış.

--- Her gün 100'er defa “Estağfurullah, La İlahe İllallah, Allah, Allahümme Salli âlâ Muhammed, İhlas Suresi, La Havle vela Guvvete İlla Billahil Aliyyil Azim, Hasbünallah ve ni’mel Vekil” zikirleri bana güç ve kuvvet verir.

--- Huzur ve huşu içinde, ilk vaktinde "namaz kılmak" yaşadığım hayatın önceliğidir.

--- Bilgi-İlgi-Sevgi-Silgi kelimelerinin anlamını genç yaşta iken sadece öğrenmek değil aynı zamanda yaşamak isterdim. Bu güne kadar geçen günlerim için tekrar “Estağfurullah”

--- Bu dünyada nasıl bir ömür sürmeli diye sordum. “Gönül almaya çalış” dediler.

--- Anladım ki, kurtuluş “Kitabı yani Kuranı Kerimi” anlamak ve yaşamak imiş.

--- Hayatın ilk yıllarında olan kavgalarla sonraki yıllarda olanlar aynı sebeplerden. O halde “tarihi tekerrür ettirme” dediler.

--- İnsanların dış görünüşü ve yaşantısı beni ilgilendirmiyor. Hedefim tüm dünyayı fethetmek.

--- Yaptığım küçücük bir iyiliğimin, dünyanın başka yerlerinde yansıması olduğuna inanırım.

--- Âlemlere sığmayan Cenabı Hak, kulunun küçücük gönlüne sığıyor.

“O halde gönül sarayını temiz tut.”

Zerreden kürreye her şey, O’nun varlığının delilini sunuyor, gören gözlere.

O halde yaşadığınız “her anın” kıymetini bilin dedi, hocam.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 18. Bölüm

Çalışkanlık. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve: - “Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri: - “Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz: - “Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için se...