Herkes yeni güne
yeni hayaller peşinde koşarak başlıyor.
Bu hayal âlemi bazılarımız
için bir vesile ile sona eriyor. Yahya Kemal Beyatlı, bunu şu mısralar ile ne
güzel özetliyor.
Bir bitmeyecek şevk verirken
beste.
Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir.
Mevlana Celâleddîn-i Rumi
ise, bakınız devamını nasıl getiriyor.
Öldüğüm gün tabutum yürüyünce.
Bende bu dünya derdi var
sanma.
Bana ağlama “yazık yazık! Vah
vah” deme.
Şeytanın tuzağına düşersen
Vah vahın sırası o zamandır
“Yazık yazık” asıl o zaman
denir.
Kimisi de, demir atacağı
limana doğru seyahatine devam ediyor. Şair Yahya Kemal Beyatlı, bu durumu ise
şu dizelerle özetliyor.
Yürü! Hür maviliğin bittiği
son hadde kadar.
İnsan, âlemde hayâl ettiği
müddetçe yaşar.
Kişisel Yaşamda Toplam Kaliteye
Ulaşmak İçin Ne Yapabilirim?
İşte size altın değerinde öneriler...
“İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği beş
kişinin ortalamasıdır.” Jim Rohn.
1- Mesleğinizle ilgili size rol model olacak
bir üstat,
2- Manevi hayatınızla ilgili size yol
gösterecek bir önder,
3- Yaşam amacınızla ilgili size destek olacak
bir eş,
4- Yaşadığınız toplum ve tüm insanlık için
sosyal çalışmalara imza atacağınız bir ekip ve sizi destekleyecek iradesi güçlü
bir dost,
5- Zor zamanlarınızda size destek olacak bir
sırdaş edinin ve kıymetini bilin.
Doğrudan Cennete Gitmek İstiyorum,
Bunun İçin Neler Yapabilirim..!
Bu soruya cevap olarak namazını kıl, orucunu
tut şeklinde bir cevap vermek, olaya oldukça yüzeysel bir yaklaşım olur.
Geliniz, cevizin kabuğunda kalmayalım ve
özüne gidelim...
1) Günlük yaşantım Kur'an-ı Kerim ve Resûlullah
Efendimizin sünnetine "ne kadar uyuyor" sorusunu kendime sorarım...
2) Allah'a şirk koşmamak, kul hakkı ve güzel
ahlâk sahibi olmak hususunda "hassas terazi" gibi olmaya çalışırım...
3) Her hususta "Hak tarafında" yer
alabilmek için öğrendikleriyle yetinmeyen "irfan sahibi insan
olabilme" yolunda her nefes mücadele ederim...
4) Allah'a (cc) yakın olmak için
"takva" sahibi olmak ne demektir, bu konuyu araştırmam lazım...
5) İçinde yaşadığımızı "küresel ve şeytani
sistemin" ne olduğuna basiret ve feraset gözüyle bakar ve
"Bizantinist din uygulamalarının" farkında olmaya çalışırım...
6) Hayattaki tek yaşam gayem "Allah'ın
dinini aziz kılmak" tır. İnsanların kınaması değil "Allah'ın
rızası" benim birinci önceliğimdir...
7) Dünya dolusu iyiliklerim olsa da, yapmış
olduğum ibadetler sayesinde değil ancak "Allah'ın rahmetiyle" Cennete
gideceğimi biliyorum. Bu nedenle "korku ve ümit arasında" bekleyişim
devam eder durur...
Hedeflerinize
Ulaşmak İçin 24 Ayar Altın Değerinde 7 Madde.
1) Gündelik programlarınızı
başkalarının isteklerine göre değil, kendi hedeflerinizi gerçekleştirecek
şekilde planlayın.
2) Diğer yapmanız gereken
zorunlu işlerin dışında “hedefinize ulaşmakla ilgili” düzenli ve kaliteli zaman
ayırın.
3) Ara sıra anlamlı seyahatler
yapın. Bedenen ve zihnen sıhhat bulursunuz.
4) Planlarınızla ilgili sizi
ileriye taşıyacak 24 ayar kalitede “istişare edecek dostlarınız” olsun.
5) Zorluklar karşısında pes
etmeyin. Tam tersi şöyle düşünün. “İyi ki bu durumu yaşıyorum, kim bilir bu
yaşadıklarım ileriki yaşamımda bana ne faydalar sağlayacak."
Bakış açısına göre aslında
zorluklar huzur getirir.
6) Allah'a (cc) olan güven ve
teslimiyetinizi zirvelere taşıyın. "Tevekkül,
tefekkür, takva" kavramları
üzerinde kafa yorun. Farsça “huş
der dem” prensibini hiç duydunuz mu?
7) Sağlıklı ve doğal beslenme,
analitik düşünmesini öğrenme, sabahları erken kalkma, sosyal medyanın yıkıcı
tesirlerinden uzak kalma, boş işlerle zaman kaybetmeme, başka dilleri öğrenerek
beyninizi geliştirme, her gün
düzenli bir şekilde Kur'an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin Hadisi Şeriflerini
okuyarak kendinizi geleceğe taşımak ve
büyük buluşmaya hazırlanmak şiarınız olsun.
( şiar: ayırıcı özellik,
tutulacak yol, ülkü, ilke)
Bir Şeyin Önce Felsefesini Öğrenmek!
Mesela, bu dünya hayatının felsefesi (amacı,
gayesi, mantığı),
"Allah'a ibadet ve kulluktur."
Bunu yapabilmek için
1) İbadetleri yapmak
2) Günahlardan kaçınmak
3) Ahlakımızı güzelleştirmek gerekir.
Bu söylenenleri yapabilmenin üç anahtarı
ise
1) İlim
2) Amel
3) İhlas’tır.
İbrahim Sûresi 14/35.
“Hani İbrahim (hanımı Hacer ile oğlu İsmail’i Mekke yöresine
yerleştirip) şöyle demişti:
“Ey Rabbim! Bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı heykellere/putlara
tapmaktan uzak tut.”
Kaynak: http://feyzulfurkan.com/sureler/ibrahim-suresi/
Putlar, sadece taşlar değildir. Şunlar da putlaşır:
Para, makam, mal, ideoloji, parti, lider, sanatçı, takım,
futbolcu, vs…
Güvenli şehir, putlara tapılmayan şehirdir.
Bu sebeple Hz. İbrahim, bu şehri güvenli kıl dedikten sonra beni
ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut diyor.
Putlara tapılan şehir ve ülke güvenli değildir.
Böyle ülkelerde musibet, bela, şuursuzluk ve kir eksik olmaz.
Hayatı Nasıl Yaşamalı!
Allah'ı görür gibi Ona ibâdet et. Çünkü sen Onu
görmüyorsan da O seni görüyor.
(Camiüssağir, No.653)
Hz. Muhammed'i Birde Böyle Tanıyın!
Hem Nobel hem de Oscar ödüllü, Batılı
mütefekkir Bernard Shaw,
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) hakkında diyor
ki:
Bu sır insan, her yönüyle hayranlık uyandıran
özelliklere sahip.
Ama onun bir yönü var ki, o yönünü tam
manasıyla anlamak mümkün değil.
"O'nun Allah'a (cc) olan güven ve
teslimiyeti."
Albert Einstein'ın bir sözü var.
"Sabit fikirli insanları ikna etmek, atomu
parçalamaktan daha zor" şeklinde.
İşte Hz. Muhammed (sas) bunu başarmıştır.
Kızını diri diri toprağa gömebilen, kadının bir
eşya gibi alınıp satıldığı, insanların taştan topraktan kendi elleriyle
yaptıkları putlara taptığı, cehaletin en koyu bataklığında bulunan insanları
ikna ederek,
Kur'an-ı Kerimin ifadesiyle onları
“karanlıklardan aydınlığa çıkarmış”
Ve kendisine tabi olanları (yani sahabelerini)
gökteki yıldızlara benzetmiştir.
Alman hezarfen; edebiyatçı, siyasetçi, ressam
ve doğa bilimci Goethe'nin, onun büyüklüğünü anlatan şiirini hala okumadı
iseniz, lütfen okuyun.
O'nun en büyük mucizesi ise, hükmü kıyamete
kadar geçerli olan Kur'an-ı Kerimi, insanlarla buluşturan elçilik görevi.
Gönüllere şifa kaynağı, nurlu kitap.
Her Peygambere yaşadığı dönem şartları
içerisinde çeşitli mucizeler verilmiştir.
Örnek verecek olursak,
Hz. Âdem’e eşyaların isimleri öğretilmiş,
Hz. Nuh'un (as) tufandaki gemisinin buhar
teknolojisi ile çalıştığı,
Hz. Süleyman'ın (as) döneminde ışınlama ve bazı
kaynaklarda nükleer yakıtla çalıştığı ifade edilen ordularını taşıdığı hava
araçları,
Hz. İbrahim’in okuduğu kelimelerle, ateşin ona
serin olması,
Hz. Musa'nın (as) asası,
Hz. İsa'ya (as) ölümden başka her hastalığı iyi
edecek tıp teknikleri öğretilmesi (belki de bugünkü gen teknolojisi)
Ama kanaatimce Peygamberimiz Hz. Muhammed
Mustafa'ya (sas) bunlardan çok çok daha üstün bir kabiliyet verilmiştir.
O da, insanları tek bir görüş etrafında
birleştirmek.
Yani insanları görüş ayrılığına düşmeden tek
bir çatı altında tutma kabiliyeti.
Onları idare etme ve yönetme sanatında bir
dehâ.
Dünya üzerinde hiç kimseye nasip olmamış,
bilimsel icatlardan çok çok daha üstün, bir meziyet bu.
Bir başka hayranlık uyandıran özelliği, az
kelamla çok anlamlar ifade edebilecek söz söyleme sanatı hususunda mâhir
olması.
Sevgili dostlar.
İşte biz böyle bir medeniyetin mensuplarıyız.
İşte biz böyle bir mirası devraldık.
Emanetimiz ağır, sorumluluğumuz büyük.
Ama ne yazık ki, merhum düşünürümüz Nurettin
Topçu'nun dediği gibi, "İslam medeniyetinin büyüklüğünü bizim insanımıza
anlatmak, Batılılara anlatmaktan daha zor" hale gelmiş.
Sözlerimi, şair Nabi'ye atfedilen şiirin bir
mısraı ile bitiriyorum.
Ey bad-ı saba uğrarsa yolun semt-i Haremeyn’e,
Selamımı arz eyle Resûlus-sekaleyne...
Anlamı: Ey sabah rüzgârı, eğer yolun Haremeyn
tarafına düşerse,
Selamımı insanların ve cinlerin Resulüne arz
et...
O’nu daha yakından tanımak istiyorsanız,
aşağıdaki linki tıklayınız.
https://www.blogger.com/u/1/blog/page/edit/8536984583875064925/3584252835616693248
09.02.2021
Hepimizin Özlem Duyduğu Şey!
Gök kubbenin altında herkes kendi imtihanını
yaşıyor.
Kimi hasta, kimi fakir, kimi yorgun ama hep
şükrediyor.
Kimisinin ise gözü hep yükseklerde, sürekli
hesap içerisinde.
Kimi çamurun içindeki çadırda, kimi ise lüks
villasında.
Kimisi asık surat, kimisi derinden acılı hafif
bir tebessüm, kimisi ise kahkaha tufanında.
Allah'ın rızası yerine menfaat ve çıkarını ön
planda tutan ve şeytanla arkadaşlık yapan çoğunluk bir yanda,
Gönlünü tertemiz pak eylemiş ve her işinde
"Hasbünallah ve ni'mel vekil" diyerek Rabbinden gelene razı azınlık
diğer yanda.
Sizde, sizi gerçekten sevenlerin sevgisini
özlediniz mi?
Aslında o sevgi,
Arayanlar için,
Yanı başınızda,
Size sizden daha yakın.
Ben Rabbimi özledim diyenlerden misiniz?
28.01.2020
Nasrettin Hoca Bizi Ziyarete Gelmiş,
Ama Kimsenin Haberi Olmamış...
Nasrettin Hocaya (geçmişe) bir mektup
gönderilir ve ülkemizin sorunlarını çözmesi için bugüne davet edilir.
Hoca, sonuçta benim ülkem der, vicdan yapar,
üşenmez ve zaman makinesine binip günümüze gelir.
Ders verici fıkraları ile eğitimden adalete,
ahlaktan kültüre, milenyum (dijital) gençliğin halinden aile kurumuna kadar
daha birçok hususta olan biteni meşhur eşeği ile birlikte çözmeye çalışır.
Çalışır çalışmasına ama bir müddet sonra
ortadan kaybolur.
Herkes merak eder.
Nasrettin Hoca nerede, acaba başına bir iş mi
geldi.
Hadi eşeği önemli değil, yerine başka bir eşek
bulunur ama Nasrettin Hocanın yerini ders verici şakalarıyla kim dolduracaktır.
Her yeri ararlar ama bir türlü bulamazlar.
En sonunda bir akıllı, galiba Hoca yaşadığı
çağa geri döndü der.
Hakikaten zaman makinesine binip geri
döndüklerinde Hocayı bulurlar ve merakla sorarlar?
Hocam, bizi niye terk ettin, çözülmesi gereken
onca sorun var idi,
Gözün mü korktu, ümitsizliğe mi kapıldın yoksa
seni tehdit mi ettiler?
Nasrettin Hoca gayet sakin cevap verir.
Hayır, evlatlarım hiç biri değil.
"Marifet iltifata tabidir" onun için
der.
Karagöz - Hacivat Gölge Oyunundan
Çıkarılacak Dersler.
Karagöz - Hacivat oyunu Anadolu İrfanının
günümüze kadar gelen güzel bir yansımasıdır.
Oyunun ilk tarihi 1517 yılına kadar uzanır.
Taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki
boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyununun adıdır.
1- Bütün karakterler, uzaktan
bakıldığında görünmeyen ince ipler vasıtasıyla, aynı kişinin elinde
oynatılmaktadır.
(Küresel sistemi tasvir ediyor.)
2- Oyunda aydınlatılmış alan var çünkü arka
planda gizlenen başka işler var.
(Subliminal mesajı ve algı operasyonlarını
temsil ediyor.)
3- İnsanları geçici olarak güldüren ve
rahatlatan bir oyun.
(Dünya hayatı bir oyun ve eğlence, oyun bittiği
zaman herkes evine yani ahiret yurduna dönecek ve hesabını verecek.)
4- Oyundaki karakterler aslında hırs, aç
gözlülük, kibir, akıl, deliye vurma, münafıklık, çile, sabır, uyum gibi manevi
olarak eğitici kavramları içeriyor.
5- Bizler kadim medeniyetimizi ve kültür
değerlerimizi bir kenara atıp, yerine Pupçi gibi gençleri intihara sürükleyen
ya da işe yaramaz hale getiren bilgisayar oyunlarından (yani yaşam tarzımızdan)
özümüze dönmek zorundayız.
Allah (cc) affeder...
Dünya şampiyonu bir takım, ben dünya
şampiyonuyum, ne gerek var antrenman yapmaya diyor mu?
Hayır demiyor ve her hafta düzenli antrenmana
çıkıyor.
Dünya şampiyonu bir boksör ya da yüzücü de aynı
şekilde değil mi?
Peki ya biz?
İbadetleri yapıp, günahlardan sakınmadan ve
ahlakımızı güzelleştirmeden Allah'ın (cc) affediciliğine güvenmemiz ne kadar
doğru?
Ya da hak bir davaya omuz verdiğini söyleyip,
iş eyleme ve çalışmaya geldi mi, kıyıda köşede durmak...
Oldu mu şimdi birader...
Sen söyle...
Sadece lafla yapılan hazırlık, olsa olsa bizi
kum torbası misali, devamlı surette dayak yiyen antrenman çuvalına çevirir.
Bakara Suresi Ayet 249:
Nice az topluluklar, Allah'ın izni
ile nice çok topluluklara galip gelmiştir.
Tarih boyunca hak ve hakikati savunanların sayıca az olması sizi
asla ümitsizliğe sevk etmesin.
Bu da sırlar âleminde gizli.
Sayıca az olmalarına rağmen, hak ve hakikati savunanlar niçin
galip geliyor biliyor musunuz?
Çünkü her insanın yaradılış genlerinde "vicdan" var.
İnsan, nefse ve şeytana aldanıp yanlış işler yapsa bile, iç
âleminde "vicdanının sesine" mağlup oluyor.
Sadece dıştan belli etmiyor, hepsi o.
Bu nedenle çevrenize bakıp, dürüst insanlar niye her zaman galip
gelmiyor, bazı zaman da kötüler kazanıyor diye aldanmayın.
İşin aslı dürüstlük her daim galip geliyor, aslında.
Nasıl mı?
"İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar." (Aclunî,
Keşfu'l-hafa, 2/312)
Yani; bu dünya uykusundan ölümle uyanacak ve gerçek sermayemizi o
zaman yanımızda göreceğiz.
Deme ki, görüntü bazen bu dünyadan görünüyor, bazen de görünmüyor.
Aklı Selim Yaşam Tarzı ile Tırı Vırı Yaşam Tarzı Arasında
Seçim Yapmak.
Balıkesir’in anıran eşekleri videosu 85 milyon
kez izlendikten sonra, müstehcen içerikli görüntüler nedeniyle yayından
kaldırılmış.
Ben yoruldum hayat şarkısı da bugüne kadar 300
milyondan fazla izlenmiş.
Oysaki kesintisiz eğitim nedeniyle köylerde
tarım ve hayvancılık genç kuşakta bitme noktasına gelmiş, sanayide çırak
kalmamış, aile yapımız manen büyük yaralar almış, neler yapabiliriz diye
düşünmemiz ve çözümler üretmemiz gerekmez mi?
Ülkemizin eğitimde, bilimde, teknolojide
Japonya, Almanya, Finlandiya olması için çare ve çözümler neler olabilir diye
kafa patlamamız daha doğru değil mi?
Bunları konuşmak yerine,
Mankenler, futbolcular, diziler, magazin
haberleri, kısır siyasi çekişmeler, bilgisayar oyunları, Tik Tok ve daha bir
sürü boş-beleş çeldiricilerle ömür sermayesini tüketiyoruz.
Her işimiz ters olmuş.
En basitinden, uyunması gereken saatlerde
(11.00 -03.00) uyanık,
Uyanık olunması gereken, rızkın ve bereketin
her gün semadan yağmur gibi yağdığı seher vakitlerinde uyuyoruz,
Sonra da başarı bekliyoruz.
Benim buradan çıkardığım netice şu:
Bu vurdumduymazlığın sonunda asimetrik kaos
gelir.
Bu bir virüs olur, nükleer savaş olur,
Ya da mecburen tövbe edip doğru yola
geleceğimiz başka bir şey.
Allah (cc) en doğrusunu bilir.
Ve üzerimizden silindir gibi geçer gider.
En sonunda akıllar başa gelir.
Sonra sağ kalanlarla yeni bir dönem başlar.
Tarih tekerrürden ibarettir demişler.
O halde aklıselim sahibi ol ve tarihi tekerrür
ettirme.
Stratejik Bakış Açısı Kazanmak.
Dün-ya : Dün ve yarın
Bir anda her şey değişebilir.
Gereksiz şeyler uğruna boşuna zaman harcamayın.
Haklı olmak için uğraşmayın, huzuru yakalamak
için çaba gösterin.
Hayatınızdan negatif enerjiyi çıkarın.
Geleceği görebilmek, geçmişe dönmek ve anı
farklı yaşamak hayat felsefeniz olsun.
(Ric Elias. Tedx.)
Batı dünyası ile yaptığımız flört sonucu kim
kimi devşiriyor?
İnsanlar sizden çok basit üç şey bekler.
Samimiyet, dürüstlük ve temiz kalmak.
Nüfusunun yüzde 80'inin Müslüman olduğu
söylenen bir ülkede (ölüme, ahirete ve hesap gününe inandığını söyleyen)
nüfusun yüzde kaçı, mirası İslam Hukukuna göre paylaşıyor, ya da ölmeden önce
buna göre vasiyet veriyor.
Soru: Hocam, bunların hangisi stratejik soru,
anlamadım?
Cevap: En büyük strateji, ahirette iyiler
listesinde yer alıp Cennet ve Cemalullaha kavuşmaktır.
21. Yüzyıl Tevhidin Asrı Olacak
Diyoruz Demesine de, Çözmemiz Gereken Hususlar Var!
Katoliklik, Romanın tadil ettiği
Hristiyanlıktır.
Şöyle ki; halkın Hıristiyanlığa karşı
teveccühünü gören Roma İmparatorluğu, geçmişten gelen devletin bünyesindeki
pagan anlayışı orijinal Hristiyanlığa monte ederek, Hıristiyanlığa sahip
çıkmış.
Protestanlık ise, buna itiraz edip kendi
dininin köklerini arayış çabasıdır.
Evangelizm ise, daha da ileride Tanrının
mükemmelliğine erişme çabasıdır.
Dolayısıyla Hz. İsa'ya indirilen Hristiyanlık
tahrifata uğramış,
Ve sonuçta, kaderi İlahi, tüm dünyayı İslam ile
şereflendirmiştir.
Dünyada Müslüman olanların niçin Müslüman
oldukları ile ilgili kısa bir araştırma yapınca şu hususları görmekteyiz.
--- Gördüğü rüyalar üzerine Müslüman olanlar.
(Herkesten rüya görmesini bekleyemeyiz.)
--- Bir arayış sonucu Müslüman olanlar. (Bu da
toplumun genelini kapsamıyor.)
--- İslam ahlâkına uygun davranışları
görenlerin, bu davranışlardan etkilenmesi sonucu Müslüman olanlar. (Bu da bugün
için sınırlı bir düzeyde kalmaktadır.)
--- Evlilik bağı sonucu dinini değiştirip
Müslüman olanlar. (Bu da sınırlı düzeyde kalmaktadır.)
Bunun yanında İslam dünyasındaki iktidar
mücadeleleri, iç ya da dış kaynaklı savaşlar, cahillik, örnek İslam ahlâkı
sergileyememe, teknolojik ve kültürel üstünlüğün Batıda olması, dünya genelinde
sayıca Hıristiyanların daha fazla olması, maddi olarak zenginliğin Batı
dünyasında olması gibi sebepler ise Müslümanlar açısından dezavantaj.
Bu nedenle bugün İslam’a davet ve tebliğ
açısından en etkin mücadele şekli sadece dini argümanlar ile değil, aynı
zamanda beraberinde ekonomik, siyasî ve askeri güç ile mümkün.
Ancak batıya karşı gölü yediğimiz yer ise,
teknolojik üstünlüğü kaptırmış olmamız ya da ekonomik hususlar değil,
Mensubu olduğumuz dinin ahlâkî kaidelerine
uymuyor olmamız.
Dolayısıyla mukayese imkânı kalmıyor.
Dünyaya İslam'ı ihraç etmek istiyorsak önce
yerelde başarıyı yakalamamız lazım.
Aynen küresel başarıyı yakalamış ticari
firmaların, önce yerelde başarıyı yakalayıp sonra uluslararası açılım yapmaları
gibi.
Peki, bu konuda her birerlerimize düşen görev
nedir?
Nasıl ki 1000 daire yapıp satacak bir
yüklenici, önce bir tane örnek daire yapıp, diğerleri de böyle olacak diye
demosunu gösteriyorsa,
Bizim de örnek İslam anlayışının demosunu, önce
kendi hayatımızda göstermemiz lazım.
Peki, ferden fert bu hususta ne yapabiliriz?
Bir hususta Ernest Hemingway'in yazmış olduğu
bir hikayeden örnek verecek olursak;
Bir yerde gel-git olayı sonucu binlerce
denizyıldızı karaya vurmuş.
Bir çocuk sahilde koşturuyor ve eline aldığı
denizyıldızlarını tekrar denize atıyormuş.
Bunu gören bir amca çocuğa seslenmiş.
Evladım ne yapıyorsun?
Denizyıldızlarını kurtarmaya çalışıyorum.
Ama bunlardan binlerce var.
Yerden bir denizyıldızını daha alıp denize atan
çocuk, 'Ama amca bak, bunun için çok şey değişti" diye cevap vermiş.
Biz de denizyıldızlarını kurtarmaya çalışan
hikâyedeki çocuk misali,
Önce kendimizi daha sonra da yakınlarımızı ve
çevremizi kurtarmaya çalışmalıyız.
Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer!
“Âyînesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.”
“Ne büyük söyle, ne çok söyle (ne boş söyle); yiğit işte gerek.”
“Arş yiğitler, vatan imdadına!”
Yazarlar: Ahmet Selami Vanlı / Abdullah Durmuş
Baysal.
Gerçek İslam'a Geliniz.
1) Gerçek İslam, Müslüman olmak ile başlayıp,
iman etmeye doğru devam eden bir yolculuktur.
2) Gerçek İslam, batı projeksiyonundan
ısmarlama layt Müslümanlığı değil, Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif
Müslümanlığıdır.
3) Gerçek İslam, Hz İbrâhim (as) gibi zamanının
bütün putlarını yıkıp Allah'a (cc) kul olmak,
Hz Musa (as) gibi Allah'tan (cc) başka hiç
kimseden korkmadan Firavuna hak ve hakikati söylemek,
Hz Muhammed (sas) gibi "Allah'a güven ve
teslimiyet" duyabilmektir.
4) Gerçek İslam, basiret ve feraset sahibi
olmak, ahlâken örnek olmaktır.
5) Gerçek İslam, ömrünü sadece Allah'ın (cc) dinini
aziz kılmaya adamaktır.
6) Gerçek İslam, "ilim-amel-ihlas"
Müslümanlığıdır.
7) Gerçek İslam, iyiliği emredip kötülükten
sakındırmak ve takvaya uygun yaşamaktır. (Takva: Günahlardan sakınarak, kalbi
mâsivâdan yâni Allah’tan uzaklaştıran her şeyden korumaktır.)
7+1) Gerçek İslam, dünyadaki Müslümanların
dertleriyle ilgilenmek, yaradılış gayesi ve iç huzurunu arayan insanlığa
rol-model olabilmektir.
İnsanlık Tarihi Boyunca Günümüze
Kadar Söylenecek Her Şey Söylenmiş.
Hz Âdem (as) çocuklarına, "şeytana
uymayın" demiş.
Hz Nuh (as) "kurtuluş gemisine" davet
etmiş.
Hz İbrahim (as) "putlara tapmayın"
demiş.
Hz Musa (as) "kendini, ilah ilan edenlere
uymayın" demiş.
Hz. İsa (as), Hz Muhammed'i tarif etmiş.
Hz. Muhammed (sas) "kendinden önce gelen
bütün peygamberleri tasdik etmiş"
Ve "kıyamete kadar geçerli en son din
İslâm" diyerek son sözü söylemiş.
Yukarıdaki nasihatler aynen bugün de geçerli.
Fâtiha Sûresi / 5. Ayet
(Ey Rabbimiz!) Yalnız sana (ibadet ve itaatle)
kulluk eder ve (her hal ve ihtiyacımızda) ancak senden medet umar/yardım
dileriz.
Bu âyet inananların Allah’a verdiği bir
taahhüttür.
Boşa Geçirilecek Vakit Yok.
Genelde dünya tarihi, özelde
ise İslam tarihine baktığımız zaman,
İnsanlar genel olarak güce
daha çok saygı duyuyor, çıkar ve menfaatini ön planda tutuyor.
İlk insan, ilk Peygamber Hz
Âdem’in (as) oğullarından olan Kabil’den beri süreç böyle devam ediyor.
İşin içinde nefs ve şeytan
olunca, insan daha kolay aldanıyor.
Gönül ister ki, herkes
Müslüman olsun, herkes iyi olsun.
Ama bu sadece temenniden
ibaret.
Gerçek hayat böyle değil.
O halde yapılması gereken, sen
ilk önce kendini kurtarmaya bak.
Nasıl yani?
Yeryüzünde Allah’ın (cc)
dinini ve iyiliği hâkim kılmak, kötülüklere engel olmak için mücadeleni ver.
Boşa geçirilecek vakit yok.
Kıyamet günü herkes kendi
hesabını kendi verecek.
Çok Zor Olayların Üstesinden Gelmek
İçin Altın Değerinde Çözüm Önerileri.
Bir gün aniden bir haber aldınız. Korkunç.
Gelen haber, tüm yaşam enerjinizi aldı. Öyle ki, artık yaşamanın benim için bir
anlamı yok diyorsunuz.
Ya da sizi katil edecek kadar zor bir konu
ortaya çıktı.
Büyük bir haksızlığa uğradığınızı
düşünüyorsunuz.
Yıllardır iş arıyorsunuz ve artık tüm ümidinizi
yitirdiniz.
Ya da gençlikte yapmış olduğunuz büyük bir hata
yıllar sonra karşınıza öyle bir zamanda çıktı ki, tam bir saatli bomba.
Ortaya çıkan sorun her ne olursa olsun, ilk
olarak sakin olun ve konuyu en yakın bir kaç dostunuza anlatın. Kesinlikle
içinize atmayın. Evet, belki ilk etapta konuya hemen çözüm bulamayacaksınız ama
o anda (ruh ve beden) sağlığı açısından kesinlikle rahatlamaya ihtiyacınız var
ve bu mutlaka gerekli. Bu rahatlama aynı zamanda ömrünüzün sonuna kadar pişman
olacağınız bir tepki vermenin de önüne geçecektir.
(Not: Her insanın hayatındaki gerçek dost
sayısı en fazla 3-5 kişidir, kalanı ise arkadaştır. Dost ile arkadaşlığı
birbirine karıştırmayın.)
Gelelim çözüm önerilerine:
--- Çoğu insan olaylara yüzeysel bakar, görünür
sebeplere aldanır. Siz böyle yapmayın. Olayların kök nedenlerine inin. Çünkü
sorunun kök nedene inip gerçek nedenler bulununca, tedaviye oradan başlamak
icap eder ve netice almak daha kolay olur.
--- Zaman içerisinde benzer sorunlar yaşamış
3-5 kişi bulmaya çalışın ve onların benzer sorunlar karşısında neler
yaşadığını, hangi çözümler ürettiğini konuşun.
--- Zihinsel sığınağınıza çekilip hayaller
kurup, senaryo üstüne senaryo yazmayın. Sizin çözemediğiniz bir matematik
problemi bazıları için çok kolaydır. Bir uzmandan yardım almayı deneyin.
--- Unutmayın, çözümler her zaman bir süreci
gerektirir ve bu bazen aylarca bazen de yıllarca sürebilir.
--- İnsanın gerçek dostunun Allah (cc) olduğunu
hatırlayın ve yardım isteyin.
Bir söz var. Eski günahların gölgesi uzun olur
diye. Demek yaşantınızda yeni bir boyuta geçme vakti, kabuk değiştirme ya da
tüy dökme zamanınız geldi. Kim bilir belki de gözyaşları dökerek samimi bir
tevbe ile hayata yeniden bir başlangıç yapabilirsiniz.
(Çoğu insan geçmişte anne babasına karşı
isyankâr davranışlarının ya da helal lokmaya dikkat etmemiş olmasının ya da
vurdumduymaz bir yaşam tarzının faturasını yıllar sonra öder ama kök nedenlere
inmez, sebeplere aldanır, bahaneler üretir, yaşadığı şeylere bir anlam veremez,
bocalar durur. Gerçek nedeni bulunca, dua-tevbe-dönüş-sadaka-hak sahibine hak
iadesi… benzeri yöntemleri uygulamaya başlayın.)
Şifre.
Şifreyi bilirseniz çantayı zorlamadan açar,
Gideceğiniz yolu bilirseniz menzile daha kolay ulaşırsınız.
Hayatta böyle.
Yaşamın şifrelerini öğrenin.
Mesela, evliliğin şifresi için aşağıdaki videoyu dinleyin,
Ticari hayatın şifreleri için aşağıdaki yazıyı okuyun,
Yaşamın şifresi için aşağıdaki videoyu dinleyin.
Evliliğin Şifreleri.
https://www.youtube.com/watch?v=e2gpIjymtzc&list=PLo5I1yOJKpvlv2Rn3s9EYjyrVvSiFzS0l&index=2&t=1s
Ticari Hayatın Şifreleri.
https://www.tebernuskirecci.com.tr/ticaret-acisindan-yahudilerle-turklerin-farklari-99780.html
Yaşamın Şifreleri.
https://www.youtube.com/watch?v=2Tvs7lqnQdM&list=LLxB5dV2OSjUNW_-c3rTwecQ&index=7
En Güzel Şifa Kaynağı.
Aşağıdaki linklerde gizli.
https://www.youtube.com/watch?v=z5rwD7vVmzU
https://www.youtube.com/watch?v=9jB4mfpLUJM
Sevgiliye Kavuşmak.
Soru:
Ne zaman öleceğim?
Cevap:
Bir bitmeyecek şevk verirken beste,
Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir.
(Yahya Kemal Beyatlı)
Soru:
Tedbir alarak ölümden kaçmak mümkün değil mi?
Cevap:
Nisâ Sûresi / 78. Ayet
Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar;
titizlikle korunan muhkem/sağlam kaleler içinde olsanız bile!
Âl-i Imrân Sûresi / 154. Ayet
Resûlüm! de ki: Evlerinizde olsaydınız bile
üzerlerine ölüm yazılmış olanlar, devrilip ölecekleri yerlere mutlaka çıkıp
gideceklerdi.
Soru:
Ölmekten niçin korkuyoruz o zaman?
Cevap:
Hayat bir boş rüyaymış.
Geçen ibadetler özürlü.
Eski günahlar dipdiri.
Geri kalan korkulu.
Seçkin bir kimse değilim.
İsmimin baş harfleri acz tutuyor.
Bağışlamanı dilerim.
(Cahit Zarifoğlu. Sultan Şiirinden)
Soru:
Peki, asıl olarak korkmam gereken şey nedir?
Cevap:
Öldüğüm gün tabutum yürüyünce, bende, bu dünya
derdi var sanma.
Bana ağlama,”Yazık-yazık, vah-vah deme.
Şeytanın tuzağına düşersen vah-vah ’ın sırası o
zamandır, yazık-yazık o zaman denir.
(Mevlana. Arkamdan Ağlama isimli şiirinden)
Soru:
Yaşamın gerçek amacı nedir?
Cevap:
Hadisi Şerif. Deylemi.
Allah’ın emrini aziz edeni Allah aziz eder.
Zâriyât Sûresi / 56. Ayet
Ben cinleri ve insanları ancak bana (ibadet ve
itaatle) kulluk etsinler diye yarattım.
Soru:
Bu dünya için çalışmayalım o zaman?
Cevap:
Hadisi Şerif. Buhârî.
Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün
elinizdeki fidanı dikin!
Enfâl Sûresi / 60. Ayet
Ey iman edenler! O düşmanlara karşı gücünüz
yettiği kadar (her türlü) kuvvetten ve bağlı (besili) atlardan (harp
araçlarından) hazırlayın ki onunla Allah’ın düşmanı, sizin düşmanınız ve
onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği diğer (düşman) kimseleri
korkutasınız.
02.08.2020
Ölüm Her İnsan İçin Çok Büyük Bir
Hadisedir.
Deniz, ölüyü nasıl dışarı atarsa,
İslamiyet’te deniz gibi, Allah (cc) yolunda
samimi olmayanları eninde sonunda dışarı atar.
Cenabı Hak, etliye sütlüye karışmayan, layt ve
soft Müslüman istemiyor.
Kendi uğrunda mücadele ve cihad eden kâmil bir
Müslüman olmamızı istiyor.
İnsanın kâmil olması için de dört şeyi terk
etmesi gerekiyor.
Terk-i dünya, terk-i ukba, terk-i hesti, terk-i
terk.
Yani ilk önce dünyayı terk etmektir. Dünyanın
kalbi oyalayacak şeylerinden elini eteğini çekmektir.
İkincisi terk-i ukbadır. Yani ibadet ve niyette
maksat ve gayesi, cennet sevdası ve cehennem korkusu olmayacak, yalnızca
Allah’ın rızasını kazanmak esas olacaktır.
Üçüncüsü terk-i hesti ise, benlik ve varlık
davasını bırakacaktır.
En zor olanı dördüncüsü terk-i terk eylemektir.
Yani ben terk-i dünya eyledim, terk-i ukba eyledim, terk-i hesti eyledim, ne
mübarek insanım demeyecek, böbürlenip kendinin üstün bir mevki ve makamda
olduğunu düşünmeyecek.
Yahya Kemal Beyatlı bir şiirinde ne güzel
söylemiş.
Bir bitmeyecek şevk verirken beste,
Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir.
30.07.2020
Televizyon İzlemek Üzerine.
Televizyon çağımızda bir iletişim ve medya
aracı olmaktan öteye gitmiş, dünyayı ve insanlığı pençesine alan bir canavar
haline gelmiştir.
Bu cihazı değerlendirmek hususunda elbette ki,
bir Müslüman’ın bakış tarzı ile bir dinsizin veya ateistin bakışı bir değildir.
Müslüman olaylara, eşyaya, kurumlara, sosyal ve
kültürel hâdiselere din ölçüleri, din kıstasları, dinî gözlükle bakan kimsedir.
Bugünkü uygulamasıyla televizyon imana, dine
ahlâka, insanlığın mutluluğuna, gerçeğe hizmet eden bir yapıya sahip midir,
yoksa tahrip edici, bozucu bir faaliyet mi yapmaktadır?
Cihazı açıyorsunuz ve kanallar arası gezintiye
başlıyorsunuz.
Bir kanalda açık oturum var, bir takım
kakavanlar dine ve mukaddesata saldırıyor. Onu geçiyorsunuz, ikinci kanalda
film oynatılıyor... İçki sofraları, kumar, zina, fuhuş, çıplak kadınlar,
şehvet, rezalet... Üçüncüsüne geçiyorsunuz. İncir çekirdeğini doldurmayan
zevzeklikler, gevezelikler, boş laflar.
Din bunlara malayani konuşmalar diyor. Günah ve
haram...
Haberleri seyir ediyorsunuz... Hep moral
bozucu, üzücü, fitne ve fesada yol açıcı havadis.
Habbeler kubbe, pireler deve yapılıyor. Araya
bir sürü yalan dolan, çarpıtma karıştırılıyor.
Evet, soruyoruz: Şu televizyon programları
içinde Yüce İslâm dininin ölçülerine, kıstaslarına, değerlerine uyan temiz,
ahlâkî, düzgün konular yüzde kaçtır?
İslami bilgelik ne diyor: “Def-i mazarrat
celbi-i menafiden evladır...” Yani zararlı ve fesatlı şeylerin
uzaklaştırılması, faydalı şeyleri elde etmekten önce gelir...
Televizyonsuz bir hayata ne dersiniz?
Alışmışsınız, müptelası olmuşsunuz, terki çok
mu zor olur?
Unutmayın, ahirette ki hesabı daha zor
olacaktır...
Mehmet Şevket Eygi’nin Köşe Yazısından Alıntı.
Osmanlı Devleti Bugünkü Seküler
Anlayış İle Yoluna Devam Etse İdi!
Oğlu Osman’ın altını hazır bezle değiştiren
Halime Sultan, seferden dönen Ertuğrul Gaziye, markalı buzdolabından buz gibi
suyu ikram edip, şöyle derdi.
Ertuğrul, sevgilim, bir daha cihada gitmeni
istemiyorum.(Emir kipinde)
Eğer sen ölürsen ben Osman’ımla yapayalnız ne
yaparım.
Aşkım, sen bizi hafta sonu pikniğe götür
keyfimize bakalım.
Annesi Hayme Hatunda şöyle derdi.
Oğlum. Bak elin adamları kendini tehlikeye
atıyor mu?
Bundan sonra dizimin dibinden ayrılma.
"İyiyim desem yalan olur, kötüyüm desem
inancıma dokunur. En iyisi şükre vurayım dilimi, belki o zaman kalbim
kurtulur" (Mevlana)
Duam belli, duyan belli, gerisi takdiri
İlahi... (Mevlana)
Her gün ölümü düşünmek, aslında diri olmanın
alâmetidir.
Böylece geçmişten ders çıkarır, anı yaşar,
gelecek planlarını yaparsın.
Sabır, doğru insanların en önemli silahlarından
biridir.
25.07.2020
Boşanmış ya da Boşanma Aşamasına
Gelmiş Çiftlere Tavsiyeler.
Boşanmanın çeşitli sebepleri olsa da, en başta
gelen sebepleri.
--- Karakter uyuşmazlığı.
--- Güç çatışması.
--- Karı/koca birbirini değiştirmeye çalışma.
--- Gelin kaynana anlaşmazlığı.
--- Metal yorgunluğu. (yani cinsellik başta
olmak üzere evliliklerdeki heyecan kaybı)
--- En başta ana meseleleri konuşmadan acele
ile karar verilen evlilikler.
Sonuçta boşanmak tavsiye edilmese de, hayatın
kaçınılmaz gerçekleri var ve boşanma sonrası metin olabilmek ve hayata küsmemek
önemli.
Kendini salıverip kesinlikle zina benzeri kötü
yollara düşmemeli.
Boşanmak hayatın sonu değil ve herkes kendi
verdiği kararlarının sonuçlarına katlanmak zorunda.
Karınız/kocanız sizin bir uzvunuz değil.
Herkesin ayrı bir nüfus cüzdanı var.
Evliliklerin karşılıklı çıkar ilişkisine dayalı
bir sözleşme olduğunu, sözleşmede iki taraf bulunduğunu hatırınızdan
çıkarmayın.
Bu nedenle olaya duygusal yaklaşıp, boşanma
sonrasında eşinizi bir başkasının kolunda gördüğünüzde, sinirlenip sonu
hapishanede bitecek eylemlere girmekten şiddetle kaçının.
Yani boşandıktan sonra o sizin ölünceye kadar
karınız/kocanız değil ve her iki taraf bir başkasıyla evlenebilir.
Bunu kabul edin. Herkes kendi hayatını yaşama
hakkına sahip.
Neticede anlaşamadınız.
Medenice ve güzelce ayrılmasını bilmek lazım.
Aksi halde bu işten en büyük zararı çocuklar
görüyor ve anneler genelde eski kocalarından öç almak için, çocuklarını
babalarına düşman ediyor.
Bu son derece hatalı bir tutum.
Bizler bu dünyaya öç almaya gelmedik. Öfke
ateşine yenik düşerek şeytanın oyuncağı olmayın. Herkesi affeden geniş bir
bağışlanma ilan ederek, hayatınızın kalan kısmını huzurla geçirmeye bakın.
Takılı saat gibi, sürekli aynı yerde kalmayın.
Boşanma sonrası depresyona girmemek için derhal
çevrenizi değiştirin.
Boşanma aşamasındaki bir kişi kendisine şu
soruyu sorsun.
Tamam, üzgünsün, moralin bozuk ama bu şekilde
devam edersen sorunların düzeleceğine inanıyor musun?
Bu soruya evet diyebiliyor isen, demek ki
boşanmak için acele etmeyip, sorunları çözme yolunu seçmen lazım.
Bir arabanın bir yeri bozuldu diye çöpe
atılmaz, ya da ne de olsa yürüyor diye bakımı ihmal edilmez.
Diğer yandan bir Müslüman olarak bu dünyaya
geliş gayemiz, yaşam amacımız, Allah'ın dinini aziz kılmak üzerine kurulu ise,
bu konunun seni harap etmesine asla izin verme, çünkü senin ulvi gayelerin var.
Yaşadığın sürece Allah'ın rızasını kazanma
yolunda yapacak çok işlerin var. Hayata küsmek yok.
Bu arada şunu unutmamak lazım.
Evlilikleri ayakta tutan en önemli güç para ve
cinsellik.
Yani "takva" değil.
Bu da hayatın gerçeği.
Her şeyi açıkça konuşmalıyız.
Evet, Allah'ın rızasını kazanmak için
evleniyoruz ama hayatta yemek içmek için para, neslin devamı için de cinsellik
lazım.
Diğer bir konu ise, evliliklerde hanımlar zaman
içinde kontrolü tamamen eline alıyor, bu durumda evde kendisine yaşam alanı
bulamayan erkek, ya imam nikâhı ya da gayrimeşru bir şekilde başka denizlere
açılıyor.
Bu nedenle kadın evde erkeğine her zaman
cilveli olmalı.
Erkekler de evliliği zinde tutmak için
hanımlara ara ara küçükte olsa hediyeler almalı.
50 TL'ye aldığınız bir çiçeğin eşinizi nasıl
mutlu kıldığını, ona "seni seviyorum" dememin sizden bir şey
eksiltmeyeceğini bilin. Çünkü kadının buna ihtiyacı var.
Önemli konulardan biride, zamanla karşılıklı
olarak duyguların eskimesi ve metal yorgunluğu nedeniyle, bazı kadınlar
cinselliği koz olarak kullanıyor, nedense tam adamın ihtiyacı varken kadının
"her zaman başı ağrıyor" adam da bir iki derken baktı olacak gibi
değil, başka yerden aspirin alıyor.
Böylece güven duygusu zedeleniyor. Yani
kadınlar cinsellik konusunu kesinlikle bir terbiye ya da silah unsuru olarak
kullanmamalı, aksi halde telafisi çok güç sonuçlar doğabilir.
Tarihin tekerrürden ibaret olması gibi,
evliliklerdeki kavgalarda tekerrürden ibaret. Yani ilk yılda olan kavga hangi
sebepten ise onuncu yılda olanda aynı sebepten tekerrür edip duruyor.
Neticede “kadın çenesi ile” erkek de kaba
kuvvetle şiddet uyguluyor.
Hâlbuki hiç gerek yok.
Sorunları nasıl olsa düzelir diye ötelemek te
sadece yarayı daha çok büyütüyor.
Sabır, aktif sabırdır. Oturup sorunları çözmeye
çalışmalı.
Boşanma sonunda taraflar birbirinden kurtuluyor
mu?
Eğer ortada çocuk varsa kesinlikle hayır.
Bu nedenle nasıl ki, vücudunuzun bir yeri
ağrıdığında doktora gidiliyorsa, burada da henüz boşanma gerçekleşmeden ve
sorunlar büyümeden uzman bir psikologdan destek almak çok önemli.
Bu konuda utanmaya, çekinmeye hiç gerek yok.
Erkekler genelde zihinsel sığınaklarına
çekilir, derdini pek kimseye anlatamaz ve bu davranış son derece hatalı.
Sonuç olarak, geriye dönüp baktığınızda
"pişman olacak" kararlar vermemek için, "kesinlikle utanıp
sıkılmadan" her şey açıkça ortaya konmalı ve boşanmadan önce evliliğin
devamı yolunda çözüm bulmada ısrar etmeli ama bu ısrar da eziyete dönüşmemeli.
Çünkü bu defa da nefret dönemi başlıyor.
Erkekler de kıskançlık krizleri bazen şiddete
dönüşüyor. Buna hiç gerek yok.
Birisi olmazsa bir başkası ile mutlu
olabilirsiniz.
Kimse vazgeçilmez değil.
Herkesin yaşam hakkına saygılı olun.
Bizim bu dünyaya geliş gayemiz, en önemli
işimiz Allah'a kulluk. Bunu asla hatırınızdan çıkarmayın.
Ve son söz.
Allah'tan daha fazla hiç bir şeyi sevmeyin.
19.07.2020
Kültür Emperyalizminin
Müslümanca Yaşam Üzerindeki Etkileri
Hz. Âdem ile başlayan ve son Peygamber Hz
Muhammed (sav) ile devam eden hak yolunda,
Müslümanlar için hayatın her alanını kapsayan
ilahi emirler vardır.
Mesela, Müslümanlar, arasındaki
anlaşmazlıkları, Kur'an'ı Kerim'de ifade edildiği üzere Allah (cc) ve Resulünün
hakemliğine müracaat ederek çözer.
Mesela, bir Müslüman, öldüğünde mirası İslam
Hukukuna göre paylaştırılır.
Mesela bir Müslüman, gayrimüslimlere benzeyen
kıyafet giymez.
Kısaca Müslümanın kendine özgü ve kendine
mahsus bir yaşam tarzı vardır.
Eğer bu yaşam tarzının "referans
noktasını" İslam yerine başka ideolojiler alırsa, işte o zaman Müslümanın
sadece adı kalır, akarsuyun üstündeki çöp misali rastgele oraya buraya
sürüklenir.
Ülkemizde son 150-200 yıldır Batı hayranlığı
ile başlayan ve sonrasında çok ağır şartlarda işletilen kültür emperyalizmi,
hayatın hemen her alanında kendini çok açık bir şekilde gösteriyor. (aile,
eğitim, adalet sistemi, ekonomik yapılanma, kültür ve hatta kısmen ibadet etme
şeklimize bile karar veren bir anlayış ile karşı karşıyayız.)
Bozulma o noktaya gelmiş ki, merhum düşünür
Prof. Dr. Fuat Sezgin şöyle söylüyor.
“İslam medeniyetinin büyüklüğünü, kendi
insanımıza anlatmak, batılılara anlatmaktan çok daha zor.”
Ülkemizin %99’ı Müslüman denilerek birçok şeyin
üstü örtülüyor.
Dışarıdan gelen bir gayrimüslim bizim bugünkü
arızalı Müslüman halimize bakıp, “Müslümanlık böyle ise ben yokum” diyor.
Diyanette, Selefi ekol nasıl etkin olabiliyor.
İmam Hatip Lisesi mezunu genç, nasıl oluyor da
Deist olabiliyor.
Memleketimizdeki yüksek tabaka aydın geçinen ya
da zenginlerin, önemli bir kısmının kıblesi Mekke’deki Kâbe (Beytullah) değil,
Batıdaki başkentler.
Halkımızın çoğunluğunun, ibadetleri sadece
şekil yönünden ele alması, yine bu kültür emperyalizminin bir sonucu.
Tarihsel gerçekler çarpıtılarak anlatılıyor.
Tarihimizin şanlı kısımlarını biliyoruz ama
zaaflarımızı bilmemiz istenmiyor. Çünkü aynı hatalara tekrar tekrar düşmemiz
isteniyor.
Zihinsel olarak iğdiş edilmişiz.
Umursamazlık had safhada.
Öğrenilmiş çaresizlik sendromu ile karşı
karşıyayız.
Hatta iş o noktaya varmış ki, yazın çöl
sıcakları, kışın Sibirya soğukları geliyor denilerek, insanların motivasyonu
bile düşürülüyor.
En faydalı açık oturumlar gece on iki ve
birlere konuluyor ki, Müslüman sabah namazına kalkamasın ve işe erken
gidemesin.
Şu anki Papa bile, Türkiye için, Müslüman bir
ülke demiyor, İslam kültüründen etkilenmiş bir ülke diyor.
Din ve dünya işlerinin ayrılması, ibadet şart
değil kalbin temiz olsun yeterli düşüncesi, hoşgörü adı altında her üç dinin
mensuplarının Cennete gideceği inancı, Allah bizi yaratıp bu dünyaya gönderdi
ve gerisine karışmıyor biz istediğimiz gibi yaşarız anlayışı, bu durumlara
örnek olarak verilebilir.
Hâlbuki İslâm dininde bu sayılan şeylerin
hiçbirinin geçerliliği yoktur.
İş o noktaya vardı ki, İlahiyat Fakültesi
mezuniyet törenlerinde, başına sarık sarması gereken Müslüman delikanlı genç,
bir çeşit papaz kıyafeti olan başına kep takarak mezuniyet kutlaması yapıyor.
İmamlık namaz kıldırma memurluğuna dönmüş.
Hâlbuki imamlık, Peygamber Efendimizin makamını
temsil yeri.
Haftalık izin, yıllık izin, günlük izinler
dâhil 365 günün neredeyse 90 günü, mihrapta olmayan bir imam düşünülebilir mi?
Laik sistemdeki memuriyet anlayışında evet.
İşte buna Bizantinist yani “devletin dine müdahil olduğu” anlayış deniyor.
Benzer şekilde, iktidarda kim olursa olsun,
eğitim modeli Batı Standartlarına göre devam ediyor.
Benzer örnekler çoğaltılabilir.
Üzerinde kafa yormamız gereken bir husus var.
Müslüman bir Ülkede Kur'an'ı Kerim raflarda mı
yoksa kalplerde ve hayatın içinde mi olmalı!
14.07.2020
Gerçek Yaşam Amacınızı Keşfedin!
Gerçek yaşam amacı, Allah’a gerçek manada kul
olabilmektir.
Gerçek yaşam amacı, Allah’ın dinini aziz kılmak
uğrunda, bir ömür geçirebilmektir.
Gerçek başarı, son nefeste Kelime-i Şehadet
getirerek bu dünyaya elvada diyebilmektir.
Hayatın tüm amacı mutluluk peşinde koşmak
değildir ve bunun içinde başarılı olmak gibi kusursuz bir işi yapmak zorunda
değilsiniz.
Araştırmalara göre, aslında mutluluk peşinde
koşmak, insanı daha da mutsuz yapıyor.
Hayat, eskiye göre daha konforlu olsa da,
insanlar umutsuz, kendini yalnız hissediyor ve çoğunluk depresyon altında.
İnsanların içini kemiren bir boşluk var ve bunu
anlamak için doktora gitmeye de gerek yok.
İnsan kendi kendine soruyor. "Hayat bu
yaşadığımız hayattan mı ibaret?"
Hayattaki eksikliğimiz aslında mutluluk değil,
asıl olarak "hayatımızda anlam eksikliği" var.
Peki, o zaman, hayatta mutlu olmaktan daha
fazlası var mı?
Çünkü mutluluk "o anda iyi
hissetmektir"
Mutluluk eşyaya bağlı geçici heveslerdir.
Asıl önemli olan "mutluluk peşinde koşmak
değil" bunun yerine "huzuru yakalamak" ve hayatımızı
"değerli olan şeyleri yaparak" tüketmektir.
Huzur kalpten ve gönülden gelen daimi bir
lezzettir.
Peki, hayatımızı daha anlamlı hâle getirmek
için neler yapabiliriz?
İşte size beş öneri.
1- Kendinizin ötesinde bir şeye hizmet edin.
Örneğin, bir sosyal dernekte başka insanlara iyilik etme duygusunu tadın.
Ait olmayı hissedin. Ama ucuz bir aitlik değil.
Size siz olduğunuz için değer verenlerin ve sizin de değer verdiğiniz
insanların içinde olun.
İçinizdeki en iyiyi geliştirin.
Gerçek aitlik, sevgiden doğar.
"Biz şüphesiz her şeyimizle Allah'a aidiz
ve şüphesiz O'na döneceğiz" (Bakara Suresi - 156)
Âyetini devamlı hatırınızda tutarak, hayatta
başınıza gelen olaylar karşısında daha metanetli olun.
2- Gerçek yaşam amacınızı keşfedin.
Gerçek yaşam amacınızı bulmakla, bir iş bulmak
aynı şey değildir.
Gerçek yaşam amacı "ne istediğiniz"
değil "ne vermek istediğinizdir."
Amaçta asıl önemli olan, güçlü yönlerinizi
başkalarına yardım etmekte kullanmaktır.
Yapacak önemli bir işiniz yoksa, sizi ileriye
doğru taşıyacak inançlarınız yoksa, hayatta bocalarsınız.
Anlamlı bir hayat yaşamak için uğraş vermeniz
gerekir.
Bazen amacınızdan savrulabilirsiniz.
İşte o anda Şemsi Tebriz’inin şu güzel sözünü
hatırlayın.
"Allah'ın yardımı en son zamanda
gelir"
Belki de o savrulmaların arkasından içinizdeki
kibri, gururu, benliği, nefsi ve şeytanı bir kenara atıp "mütevazı"
olmayı öğreniyorsunuz.
3- Hayatın günlük karmaşalarından kurtularak,
kendinizi aşın ve daha yüksek gerçekliklerle bağ kurun.
Mülk Sûresi / 2. Ayetini hatırınızda tutun.
"O, ölümü ve hayatı, amel/davranış
bakımından hanginizin daha güzel olacağını imtihan etmek için yarattı."
4- Başkalarına anlatacak bir hikâyeniz olsun.
Böylece kendinizi daha iyi anlarsınız.
Hayatınız bir dizi olaydan ibaret değildir.
Hayatınızı yeniden yorumlayın.
Devamlı tefekkür edin.
Hayatınızda iyi şeyler, kötü şeylerin yerini
alsın.
Telafi, tecrübe, acı, mücadele, olgunluk nedir,
düşünün.
Acı veren anları sahiplenmek bize anlayış ve
bilgelik kazandırır.
Yunus Emre'nin "Kendini bilen Rabbini
bilir" sırrına vakıf olmaya başlarsınız.
5- Allah'a olan güven ve teslimiyetiniz tam
olsun.
Gerçek aşkı yaşayın.
Gerçek aşk, Allah'a olan kulluğu da beraberinde
getirir.
Aşk öyle bir şey ki, size zaman ve mekân
hissini unutturur.
Bir Allah aşığı şöyle der. "Eğer
padişahlar bizim içinde bulunduğumuz manevi zevkleri bilselerdi, onu elde etmek
için üzerimize ordularını gönderirlerdi.
Bu aşkı sende yaşamak istiyorsan, Mevlânâ, Hacı
Bayram Veli, Şah-ı Nakşibend ve Yunus Emre'lerin gittiği yol olan tasavvuf
yoluna sen de gel.
Ama taklitlerinden ve sahtekârlarından sakın.
12.07.2020
Niçin Samimi Müslüman Değiliz.
İnanıyoruz diyoruz ama bir türlü iman etmenin
gereklerini yerine getirmiyoruz.
Beş vakit namazı çoğunluk kılmıyor.
İçki, faiz, zina, gıybet benzeri günahlar için
haram diyoruz ama pekte umursamıyoruz.
Peki, niçin böyle?
Çünkü hayatı sadece bu dünyadan ibaretmiş gibi
yaşıyoruz.
Çünkü kâmil iman sahibi değiliz.
İçimizdeki şüpheleri, ön yargıları bir kenara
bırakıp şöyle bir düşünelim.
Küçücük bir hücreden et, deri, kemik, sinir,
kan, kas, doku, akciğer, göz, kulak, kalp, beyin derken en sonunda bedene ruh
üfleniyor ve insan meydana geliyor.
Dünya imtihanının süresi bitince de ruh
bedenden çıkıyor ve insan tekrar cesede dönüyor.
Ama öldükten sonra da, bir başka yaşam
başlıyor.
İnsanın, yaşarken içindeki "sonsuzluk
arzusu" üzerinde düşünmeye değer.
Diğer yandan küçücük atomlar birleşiyor ve
toprak, ahşap, demir, su, gezegen... olarak karşımıza çıkıyor.
Uçsuz bucaksız kâinata hayran olmamak elde
değil.
Gören gözler için, Allah’ın varlığına ve
birliğine sayısız bilimsel deliller var.
Başta Peygamberlerin hayatları olmak üzere,
tarihte yaşanmış nice ibretli hikâyeler var.
Bütün bunlara rağmen, bir kısım insanlar hala
ateist, bir kısmı deist, bir kısmı umursamaz…
Peki, bunca açık delillere rağmen niçin böyle?
En başta nefs ve şeytanın hileleri.
Daha sonra şeytanla işbirliği yapan insanların,
batıl yoldaki çalışmaları.
Sanat, kültür, ekonomide baskın güç bugün için
Müslümanlar değil, maalesef.
Bu da aslında hepimizin kusuru.
Sosyal medya ile insanların zihinleri istila
altında.
Ölüme, ahirete, hesap gününe gerçekten inanıyor
isek,
Kendimizi yeniden gözden geçirelim.
Geri dönüşü olmayan bir yoldayız.
Hayat çok kısa.
10.07.2020
Gerçek İslam'a geliniz.
Seküler ve laik yaşam tarzı, çıkmaz sokak.
Haramlar ve günahlar birer bataklık.
Kötü arkadaşlar ayaklarınızdaki zincir.
Nefis ve şeytan dost gibi görünen düşman.
Çare, tekrar özüne dönmekte.
Çare, Allah'a olan samimi iman, güven ve
teslimiyette.
Çare, Hz. Muhammedin (sav) ahlakının yolundan
gitmekte.
Çare, fıtrata uygun yaşamakta.
Çare, her gün yaşam amacının muhasebesini yapmakta.
Çare, Anadolu irfanında.
Çare sadıklarla beraber olup, Hz Nuh’un (as)
gemisine binmekte.
Tiyatro/Film Kurguları Nasıl Yapılır?
Sonuç baştan bellidir. (Ancak sonucu sadece
bilmesi gerekenler bilir.)
Öncelikle senaryo yazılır ve çekimlerden önce
basına, tiyatro/film hakkında bilgi sızdırılarak, kamuoyu tepkisi
değerlendirilir.
Tiyatronun/filmin etkili başlangıç yapması
için, yalan söylemeye en uygun yer ve mekanda "fragman" çekimi
yapılır.
Devam eden sahnelerde bazen duygusal bazen de
korkulu müzikler eşliğindeki sahneler ile, insanların tiyatroya/filme gerçekmiş
gibi odaklanması sağlanır.
Tiyatronun/filmin daha etkili bir şekilde
izlenmesi ve kendinizin oyunun içinde hissetmeniz için gözünüze özel sinema
gözlükleri verilir.
Tiyatronun bir arası olur. O arada içine gizli
alkol karıştırılmış hafif içecek ve yiyeceklerle hafiften kafayı bulmanız
sağlanır.
Tiyatronun ikinci dalgasının, birinciden daha
heyecanlı geçmesi için, sahne ve kostüm değişikliği yapılır.
Bitiş ile beraber kızlar sevgililerine sarılır
ve artık kızımız erkeğin insafına kalmıştır.
Ertesi ve daha ertesi günler medyada film
hakkında övgüler....
Bir yıl sonra "filmin galası" yapılır
ve orada "kamera arkası" görüntüler yayınlanır.
Meğer tüm heyecanlı sahnelerde film efekti,
bilgisayar oyunları, dublör .... ne ararsan varmış.
Filmdeki her şey bir aldatmaca imiş.
Yeni filmlerde buluşmak üzere.
İslam-Tasavvuf-Sevgi.
Bir yapı düşünün. Üç ana kısımdan meydana
gelir. Yapının oturduğu temeli, iskeleti ve kalan müştemilatı.
İslam’da üç şeyden ibarettir. Temel kısmı ilim,
iskelet kısmı amel, müştemilat kısmı ise ihlas. Her üçü de olmadan olmaz.
Benzer şekilde, Cennete kavuşmanın temeli
ibadetleri yapmak, iskeleti haramlardan kaçmak, müştemilatı ahlakı
güzelleştirmek. Her üçü de birbirinin tamamlayıcısı.
Tasavvuf üç harften üç harfe yolculuktur.
Ego’dan aşka. (Prof. Dr. Mustafa Kara)
İnsanın sevmesi ve sevilmesi ve de dostlarının
olması çok güzel bir şey. Sevgi en kıymetli maddedir, çünkü sevgi kanserli bir
hastalığı kanserden kurtaracak kadar güçlüdür. Sevgi insana ilaç gibi gelir,
iksir gibi tesir eder. (Prof. Dr. M. Es’ad Coşan)
Korku İle Ümit Arasında Yaşıyorum Ama Gelecekten Ümitliyim.
İki türlü gelecek var.
Birincisi, yakın gelecek, yani bu dünyadan ayrılmak.
İkincisi, biraz daha ötedeki gelecek, yani ahiret yaşamı.
Kabil, Habil’i öldürdü.
Hz. İbrahim Peygamber (as) ateşe atıldı.
Firavun nice zalimlikler yaptı.
Peygamberlerin hak ve hakikat yolu çağrısına,
Kimi insanlar nefsin ve şeytanın yoluna uyarak, cevap verdi.
Kimi insanlar hak ve hakikat yoluna uyarak.
Haçlı seferleri, dünya savaşları, nice nice zulümler yaşadı,
insanlık tarihi.
Azgınlıklar, isyanlar, haramlar, günahlar her yanı çepeçevre
kuşattı.
Aklını, vahyin önüne koyan putperestler, canının istediği gibi
yaşadı ve yaşıyor.
İşin aslı şu ki, kim ne yaparsa yapsın, kendine yapar.
Benim görevim, sadece Allah’a kul olmanın mücadelesini vermek.
Neticeler, Allah’a mahsustur.
Ben kim miyim?
Sen, bu hikayenin kahramanısın.
Çevremdeki hiçbir olumsuzluk, ümidimi yitirmem için asla sebep
olamaz.
Son nefeste imanla göçüp, Cennete girince, görevim tamamlanır.
Gerisi sonsuz ahiret yaşamı.
Gittiğin yol güzergâhına iyi bak, yanlış yere gidiyorsan biletini
değiştir.
Çünkü öldükten sonra bilet değişikliği yapılmıyor.
01.07.2020
Yolculuk Seyir Defteri
Bir uçak havanın itici gücünü kullanarak ve
kanatlarının yardımıyla havalanır. Kalkış anında bütün gücünü motorlara verir
ve rotasına girer, ama havada kalma mücadelesi uçuş sonuna kadar hep devam
eder, bazen türbülansa girer, türbülans çok şiddetli ise uçak düşebilir.
İnsanda, tevhid anlayışının itici gücünü
kullanarak ve ibadetler yardımıyla Hak yolunun rotasına girer. Rotaya girdikten
sonra, nefsin ve şeytanın vesveselerine karşı, iyi ve erdemli kalma mücadelesi
ölünceye kadar hep devam eder.
Bir uydu yörüngeye girdikten sonra, artık ilk
kalkıştaki gibi risk ve zorluklarla karşılaşmaz ama görevini tamamlayıncaya
kadar uzayda risk her zaman vardır.
İnsanda nefsini (ego) terbiye edip, Nefsi
Mutmainne makamına gelip ilk yörüngeye girince biraz rahatlar ama tedbiri elden
bırakmaz çünkü kibir ve kendini beğenmişlik tehlikesine karşı her zaman uyanık
olmak zorundadır.
Başarının Sırrı
Ustaya başarısının sırrını sormuşlar.
İki kelime demiş:
-Doğru kararlar.
Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru
kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.
Tek kelime demiş:
-Tecrübe.
İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı
neymiş?
Usta derin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:
-Yanlış kararlar!
11 Dilim Antep Baklavası.
Not: Şeker Hastalarına Zarar Vermez.
1-Eleştiriler kişiliklere değil, yanlışlara ve
davranışlara olmalı. Yargılayıcı ve kıyaslayıcı sözler kullanmayın.
Yanlış cümle: “Beni üzmekten zevk alıyorsun”
Doğru cümle: “Sen bağırdığın zaman kendimi çok
kötü hissediyorum”
2--Doğrular ve yanlışlar yerine, birbirinizle
uğraşırsanız, fikirsel zenginlik yerine, toplumsal gerginlik oluşur.
3-Dua, Allah’a iş yaptırmak değil, iş yapmak
için Allah’tan güç istemektir.
4-Dünyada verdiğimiz pozları ahirette izlemeye
hazır mıyız?
5-Güçlü olan zayıf yanını herkesten iyi
bilendir. Daha güçlü olan ise, zayıf yanına hükmedebilendir.
6-Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.
7-Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan
çekil.
8-İyi bir adam gördüğünüzde onu taklit etmeye
çalışın, kötü bir adam gördüğünüzde onun kusurlarını kendinizde de arayın.
9-Akıllı insanlar deneme yanılma değil,
yaşanmış tecrübelerden ders alma metodunu izlerler.
10-Akıllı insan kimseyle yarışmaz, böylece
kimse onunla yarışamaz.
11-Kimin haklı olduğunu tartışmayın, neyin
doğru olduğuna karar verin.
30.06.2020
Bir Kişinin Hidayetine Vesile Olmak
Dünya ve Dünyanın İçindeki Her Şeyden Daha Hayırlıdır.
Lise/Üniversitede okuyan 25 milyon gençten
biriyim.
Dünyaya geldim.
Ruhlar âleminde verilmiş bir sözüm vardı.
Allah'tan başka hiç bir şeye kulluk
yapmayacaktım.
Elhamdülillah Müslümanım ama İslam hakkında
maalesef pek bir bilgim yok.
Ara sıra oruç tutarım.
İslam'ın 5 şartı, İmanın 6 şartı, Allah'ın (cc)
sıfatlarını, Peygamberlerin Sıfatlarını, Edille-i Şeriyyeyi "say
deseniz" doğru dürüst sayamam.
Gusül abdestini tam olarak biliyorum desem
yalan.
Kelime-i Şehadeti ezberden belki söyleyebilirim
ama anlamını söyleyemem.
Benim gibi olan, tahminim şu an bu ülkede 10-15
milyon civarında genç var.
Kızmayın.
Din konusunda kafam zaten karmakarışık...
Bugüne kadar kimse benimle ilgilenmedi.
Kulaktan ne duyduysam o.
Sorum Şu: Burası halkın çoğunluğu Müslüman bir
ülke olduğu için sizce şanslı sayılır mıyım?
29.06.2020
Tüm Dünyaya İslam'ı Anlatan Örnek
Şehir.
Bir şehir var.
Şehrin ana kapısından girdiğinizde kime
baksanız, alnında iman nuru parlıyor.
Şehirde her şey doğal ve sıfır atık.
Tohumlar atadan dededen kalma.
Tüm evler tek katlı, kerpiçten yapılmış, çatısı
ahşap kullanılarak yapılmış.
İçinde uyuyanlara ferahlık veriyor.
Şehre gelen misafirler güler yüzle karşılanıyor,
sofraya buyur ediliyor.
Sofrada genellikle tereyağından yapılmış etli
bulgur pilavı, yanında yayık ayranı.
Yemek sonrası evin sofasında şifalı bitkilerden
yapılan çaylar içiliyor.
Akşamları, şehrin bilge kişileri, mahallelerde
çocuklara menkıbeler anlatıyor.
Dinleyen herkesin kalbini huzur kaplıyor.
Şehirde paraya sıkışan, şehrin yardım
sandığından faizsiz borç alır, imkân bulduğu an, derhal borcunu öder.
Şehrin en kalabalık orta yerinde farkına
varmadan cüzdanını düşüren bir misafire, cüzdanın içinde hiç bir şey
kaybolmadan üstelik misafir olduğu evde cüzdanı geri teslim edilir.
Şehirde kimse yalan söylemez, gıybet ve iftira
etmez.
Kimse kimsenin namusuna yan gözle bakmaz.
Bu şehirde içki, kumar, sigara yok.
Namazlar camide cemaatle hep birlikte eda
edilir.
Şehirde, bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğü
zaman Allah (cc) ve Resulünün hakemliğine başvurulur.
O şehre misafir olan, oradakilerin güzel
ahlakını, memleketine döndüğünde anlata anlata bitiremez.
Dünyanın meşhur televizyon kanalları, şehrin
belgesel filmini yapmış ve işte örnek bir İslam şehri diyerek, tüm dünyaya
tanıtıyor.
Şehrin orta yerinde büyük bir kütüphane var ve
gün boyu dolup dolup boşalıyor.
Kütüphanede faydasız kitap yok.
Şehirde yaşayan herkesin geçimini sağladığı bir
mesleği var ve herkes işinde, gücünde.
Gelin, şimdi o şehirde yaşayan bir dervişin
söylediklerine hep birlikte kulak verelim.
Bakalım neler anlatıyor.
Aşağıdaki linki tıklayıp, dinleyebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=GuA3oKWsx8k&feature=youtu.be
Bana İslam'ı Doğru Şekilde Kim
Anlatacak?
Seküler bir ailede doğdum.
Anne ve babam, her gün olmasa da sınırlı olarak
alkol alan (senede bir kaç günde sarhoş olan) bir aile.
Ramazan ayında evde oruç tutulmaz.
Özel okullarda okudum.
Öğretmenlerimin büyük çoğunluğu, sakallı ya da
başörtülü insanları bana öcü gibi gösterdi.
Okul partilerinde kızlı-erkekli eğlenceler,
hayatın olağan akışı içinde.
İslâm diye bir din olduğunu kitaplar yazıyor
ama hiç üzerinde düşünmeye fırsatım olmadı.
İslâm hakkında okulda ve çevremde öğrendiğim
tek şey, İslam sadece vicdanlarda kalmalı.
Televizyon, sosyal medya, çevre ve ailemde
İslam'ı bana doğru bir şekilde anlatacak rol-model insan hiç bir zaman olmadı.
Müslümanım diyen bir sürü hacı-hoca takımına
bakıyorum, onlar da genel olarak
Çoğunluğun, “Müslüman olduğunu söylediği”
ülkede faiz, içki, yalan-dolan.... ne ararsan var.
Kitaplara bakarsan, bunlar Müslümanlara yasak
olan şeyler.
Demek ki, İslam böyle bir şey...
Zaten din konusunda kafam karmakarışık…
Soru: Bu delikanlıya İslam'ı kim,
nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde anlatacak?
28.06.2020
Ümidini Yitirme.
Dünyada her şey sana sırtını çevirmiş ve ters
gidiyor olabilir.
Ama bugüne kadar tanışmayı ihmal ettiğin çok
önemli bir şey var.
Ne mi?
Yaradan’ın sevgisi.
O asla sana yüzünü çevirmez ve sırtını dönmez.
Yaşadığın her şey merdivenin bir sonraki
basamağına çıkmak için bir fırsat aslında.
Acılar, çileler, depresyonlar…
Eğer sen şimdi intihar etmeyi seçersen,
İşte o zaman,
Seni en çok seven ve sana değer verenle tanışma
fırsatını kaçırmış olacaksın.
Ve öldükten sonra çok pişman olacaksın.
Haydi, kendine bir fırsat ver.
Dur bakalım, hele bir anlat.
Seni dinliyorum.
Artık yaşamanın bir anlamı kalmadı benim için,
Yaşamak bana keyif vermiyor,
İçimde kocaman bir boşluk var,
Her şey anlamını yitirmiş,
Hayat bana hep kötü yüzünü gösterdi,
Diye mi düşünüyorsun?
Peki ya gerçekten dediğin gibi mi?
Elektriği bulan kişi şöyle demiş.
10.000 kere denedim ve elektriği bulamadım.
Ama başka bir şey öğrendim.
Elektriğin nasıl bulunamayacağının 10.000
yolunu öğrendim.
Dostum,
Bardak boşta diyebilirsin, bardakta bir kaç
damla su varda diyebilirsin.
Çünkü her zaman bir damla su vardır.
İşte o bir damla su, seni yaşama bağlayan
enerjidir.
Sahile vurmuş ve ölümü bekleyen binlerce deniz
kabuğundan birisi olabilirsin.
Ama belki de sahilde yürüyen bir insan gelip
seni tekrar denize atacak ve sen hayat bulacaksın.
Ama bunun için intihar yolunu değil, sabır
yolunu seçmelisin.
İntihar etmek, sadece hayatına son vermek
değildir.
Sana gelecek azaba, senin hızlıca koşmandır.
İntihar edip kurtulmaktan daha iyi bir şey
söyleyeyim mi sana.
Mücadele yolunu seç.
Kanının son damlasına kadar hem de.
İntihar etmek sadece köprüden kendini aşağı
atmak değildir.
Aynı zamanda ömrünü boş beleş geçirmektir.
Bir şeyler yap.
Ta ki zirveye çıkana kadar.
Zirvede olduğunu ne zaman anlar insan.
Etrafında kimseyi göremediği zaman.
Çünkü zirvedeki insanlar yalnızdır.
Haydi, şimdi sıra sende.
Sen de başka insanlara ümit ışığı ol.
Çünkü sendeki tecrübe ve yaşanmışlıklar bende
yok.
Allah’a emanet ol.
28.06.2020
Yolculuğumuz Nereye!
Hepimiz, kendimizi, özgür bir dünyada
yaşadığımızı zannederek ömür tüketiyoruz.
Peki ya gerçekten öyle mi?
Aslında hepimizin ayağında farkında olmadığımız
bir sürü prangalar var.
Bu prangaları, genelde mal-mülk hırs ve
sevdası, makamımızı koruma kaygısı, şehvet tuzakları, evladü iyal için duyulan
gelecek endişesi… şeklinde sıralasak da,
Tüm bunların kökünde yatan sebep,
Asıl ve en önemli düşmanımız,
İçimizdeki benliğimiz, yani nefsimiz.
Yanlış yolları, doğru yol diye bize yutturan,
Güya bizden gözüktüğü için, bizi sürekli ve
kolayca aldatabilen nefsimiz.
Görünmeyen diğer önemli bir pranga ise,
Dünya üzerinde gücü elinde bulunduranların,
Sabah kalkışımızdan gece uyuyuncaya kadar,
Ne yapmamız gerektiğini ve sınırlarımızı bize
bütün detayları ile dikte etmesi.
"Hatta ibadet hayatında bile bu
böyle"
Ama, sanki, bizler bize çizilen o sınırlarda,
özgürce dolaştığımızı zannediyoruz.
Kimisi, cep telefonu ve bilgisayarında sabahtan
akşama kadar minicik bir kutunun içinde gününü tamamlarken,
Kimisi, evi ile işi arasında standart bir
şekilde,
Kimisi de, uçaklarla dünyayı dolaştığı için
kendisinin biraz daha büyük bir dünyada özgürce dolaştığını zannediyor.
İşin aslı, dünya hapishanesinde, ömrümüz heba
olup gidiyor.
Ve bu yoğun koşuşturmalar içerisinde bir türlü
asıl randevularımızı ya hepten ihmal ediyoruz,
Ya da asıl randevu sahibine hızlıca selam verip
geçiyoruz.
Yaradılış gayesi ve iç huzurumuzu ise başka
şeylerde arıyor ve huzuru bulamayınca da sıkıntı ve bunalımlara girip yaradılış
gayemizi unutuyoruz.
Evet, asıl randevunuz ve gerçek özgürlüğümüzün
sembolü '"namaz"
Allah'ın huzurunda durmanın vermiş olduğu o
eşsiz lezzet ve iç huzurunu duyarak namaz kılabilmek.
Karşımızda Kâbe’yi muazzamayı hissederek namaz
kılabilmek.
"La İlahe İllallah" kelimesinin
sırlarını ah bir bilebilsek!
Her gün sessizce bir köşede "Allah"
diyerek belli bir süre zikretmenin "ruhumuza verdiği mükemmel huzurun bir
farkına varabilsek!
Dünya yükünü omuzlarımızdan atıp, her gün bir
miktar "tefekkür deryasına" bir dalabilsek...
Cep telefonumuzu belli aralıklarla şarj
ettiğimiz gibi,
Ruhumuzu da zikir, salih amel ve Rabbimizin
huzurunda vereceğimiz hesap endişesiyle şarj edebilsek,
Allah'ın rahmetine olan güvenimiz, bizi
aldatıp, ahirette hüsrana düşürmesin!
27.06.2020
Huzur ve Mutluluk
Dünyada yaşayan insan tek bir haslet üzerine
vardır.
Hayatta kalmak.
Daha sonra ise, hayatta kalırken huzurlu olmak
ister.
Huzur ile mutluluk aynı şey değildir.
Huzur kalpten gelir.
Mutluluk ise, eşya hâkimiyetinden.
Bu dünyada herkes birbirini gözetliyor.
Ama her şeyi gözetleyen Allah (cc) var.
Dünyadaki tüm icatlar Allah'ın yarattıklarının
kopyasıdır.
Radar yarasayı, araba atı, tank kaplumbağayı
denizaltı köpekbalığını ... kopyalamıştır.
Allah (cc) insanları bu dünyaya hız, şehvet,
gücün kölesi olmak için göndermemiştir.
İbadet ve kulluk için göndermiştir.
Allah (cc) insana hiç bir canlıda olmayan akıl
vermiştir.
Aklını doğru kullanan dünyayı yönetir.
Aklını doğru kullanmayan felaketlere sebep
olur.
Netice: Dünyadaki her şey Allah'ın esmasının
yansımasıdır.
25.06.2020
Bilgi Çağında En Çok İlgi Lazım.
Şu an "bilgi" çağındayız.
Ama insanlar "bilgiden" önce
"ilgi" istiyor.
Nasihatten önce "örnek" olacak insan
modeli görmek istiyor.
Evet, toplum neye layık ise onu bulur ama,
En başta da sorumluluk sahibi olanlar
"örnek" olmalı ve "ilgi" göstermeli ki,
Toplumu "kendi idealleri"
doğrultusunda iyiliğe kanalize edebilsinler.
Olaya bir de küresel ölçekte bakalım.
Mars'a yerleşin diye tavsiyede bulunan ve
teknoloji üreten küresel güçlerin,
İnsanlara bu dünyayı dar ettiği bir dönemden
geçiyoruz.
24.06.2020
Bu Sistem İslâmî Değil!
Soru:
Hocam, ne sisteminden bahsediyorsun, yaşayıp
gidiyoruz işte.
Cevap:
Aziz dostum.
İki türlü sistem var.
Birisi insanların kafalarından ortaya çıkardığı
Demokrasi, Krallık, Kapitalizm, Komünizm, Paganizm, Rasyonalizm benzeri onlarca
beşeri sistemler.
Diğeri ise Allah'ın şeriatı.
Soru:
En iyisi Demokrasi değil mi?
Cevap:
İslam demokrasiden daha üstün ve daha güzel bir
yönetim biçimidir.
Demokraside çoğunluk istiyor diye, Allah’ın
yasak ve haram kıldığı her şey yapılabilir.
Ama İslam içki, zina, faiz gibi açıkça haram
olan şeylere müsaade etmez.
İslam’a göre bir adam yalancı, namussuz,
kusurlu ise mahkemede Hâkim onu şahit
bile kabul etmez.
Ama demokraside şahitlik için bu durum engel
değildir.
İbrahim aleyhisselam doğru yoldaydı. Çünkü
hakla beraberdi.
Ötekiler puta tapıyorlardı. Eğer İslâm’da
demokrasi olsaydı, o kadar insanın sayısal üstünlüğü dolayısıyla İbrahim
Aleyhisselâm ’ında onlara tâbi olması gerekiyordu.
Hiç unutmayalım ki bütün yanlış ve sapık
yolların da bir mantığı, muhakeme tarzı, felsefesi vardır; onlar da kendilerini
doğru yolda sanır, haklı bulur.
Hiç kimse “ayranım ekşi” demiyor, kusur ve
kabahatini kabul etmiyor.
Soru:
İyi de, İslam'ın ekonomi, ticaret, medeni
kanun, uluslararası hukuk ve benzeri birçok alanda günümüz dünyası için çare,
çözüm ve önerileri var mı?
Cevap:
Dediklerinden daha fazlası var.
İslâm hayatın her alanıyla ilgilenir.
Soru:
Peki, İslam'ın anayasasının kitapları nelerdir?
Cevap:
Kur'an'ı Kerim ve Hadisi Şerifler.
Soru:
Bu kadar çok şey, dediğin kaynaklarda gerçekten
var mı?
Cevap:
Anlaşılan sen Kur'an'ı Kerim'i ve Kütüb-i
Sitteyi okumamışsın.
Soru:
Doğru.
Kur'an'ı Kerim'i ömrü hayatımda hiç okumadım.
Ama evimizde rafta duruyor.
Elhamdülillah ben de Müslümanım Hoca.
Ama Kütüb-i Sitte ne oluyor, ilk defa duyuyorum.
Cevap:
Kütüb-i Sitte, Altı Kitap anlamına gelen, Ehl-i
Sünnet tarafından en sağlam Hadis kaynakları olarak kabul edilen kitaplardır.
İsimleri ise,
Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Nesai,
Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbn Mace.
23.06.2020
Her organın bir zikri (titreşimi)
vardır.
Bu titreşim bozulduğu zaman hastalık başlar.
23.06.2020
Söz ve Eylemleriniz Enerji Dolu
Olsun.
Ama İnsanların Anlayacağı Frekansta Söyleyin.
Ve Onların Kalplerini Titretin.
Böyle Yaparsanız Dünyayı Ele Geçirirsiniz.
Dünyanın iki ayrı yerindeki insan,
Doğru frekansı tutturabilir ise,
Harici bir cihaza gerek duymadan,
Sadece düşünürek haberleşebilir.
21.06.2020
Şiir.
Ya Rab! Böyle mi olacaktı, benim cennet yurdum?
Baktım da etrafıma yalnızım, ağladım durdum.
Bir mânâ veremedim, bozuk sistemden memnun
Müslümanın haline!
Şaştım da kaldım, umursamaz haline!
Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.
Herkes işinde gücünde, çarşı-pazar.
Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete.
Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmet’e ne Mehmet’e.
Ey Âlem-i İslâm’ın baş tacı, büyük Türkiye!
Mukaddesatı unuttun, laiklik diye diye!
Kulaklar tıkanmış, gözlere çekilmiş perde.
Nankör adam, fazilet arıyor bozuk sistemlerde.
İslâm’dır bu vatanın dini, kitabı Kur’an-ı
Kerîm’dir.
Müslümanın önderi Hz. Muhammed (sav)
Peygamberdir.
Çanakkale’de şehidlerim kefensiz yatıyor!.
Sakarya’nın rengi, hâlâ kıpkızıl kan akıyor!..
İstemem bu hayatı, Sultan etseler cihanda.
Ya Rab! Hidâyet ver, aziz olalım her iki
cihanda.
21.06.2020
Hz. Muhammed'i
günümüzdeki kavramlarla anlatmak istersek aklımıza ilk gelen örnekler.
İnovatif: İstanbul ve Roma'nın
fethini müjdelemesi.
Strateji: Hudeybiye anlaşması,
Hicret yolculuğu, Uhud’da düşmanı kovalama.
Güven: Müşrikler bile
emanetlerini Hz. Muhammed Mustafa'ya (sas) teslim ediyorlardı.
Helal ve Haram
Kursaklardan haram girince,
işlerde bereket olmuyor, esaret başlıyor.
Kumaş kalitesiz olunca,
kalitesiz kumaştan elbise olmuyor.
Kursaklardan haram girince,
konuşmalar malayani oluyor, işlerde ihlas ve samimiyet yerine gösteriş oluyor.
Bir Soru Bir
Cevap...
Soru:
Müslümanların güçsüz ve
kafirlerin güçlü olduğu durumlarda, barışçıl gösteriler yapmayı tavsiye eder
misiniz?
Cevap:
Hayır etmem. Çünkü
karşınızdaki güç Allah'tan korkmaz, kuldan utanmaz. Bu tip gösteri ve
yürüyüşler ya Müslümanların enerjilerini avara kasnak misali boşa çevirmeye ya
da toplu katliamlara kapı aralıyor.
Peki ne yapmak mı gerek?
Peygamber Efendimizin hayatını
çook detaylı okursanız, oralarda cevap var. Ama cevabı bir cümle olarak
düşünmeyin. Biraz kafa yorun. Hayat statik (durağan) değil dinamik bir süreç...
İstikamet..!
Bir Müslümanın hayatında
meydana gelen iniş ve çıkışlar yani istikametten saptığı zamanlara
"gaflet" anı denir.
Genellikle şeytan, nefis, kötü
arkadaş çevresi nedeniyle ayağı kayar ve bu durum hatalara düşmesine neden
olur.
Günümüzde bu ayak kaymasına
neden olan en önemli faktörlerden birisi de dijital mecralardır. Böyle bir
durumda derhal Allah'ı anarak, tevbe etmelidir.
Soru: Nefsi emmare, levvame,
mülhime ve mutmainne mertebelerini hiç duydunuz mu? Yok hocam duymadım... O
zaman araştırıp öğrenmeli...
Fecr Suresi - 27-30. Ayet
Tefsiri.
Ey imanın huzuruna kavuşmuş
insan! (Nefsi mutmainne)
Sen O’ndan hoşnut, O da senden
hoşnut olarak rabbine dön.
Böylece has kullarımın arasına
sen de katıl.
Cennetime gir!
Kur’an-ı Kerim Her
Derde Deva…
Aradığınız her sorunun cevabı
orada…
Nasıl yani?
Anlayış ve idrakinize göre...
Herkes için şifa kaynağı…
Her bir Ayeti Celile için
ciltler dolusu kitap yazabilirsiniz...
Örnekler verebilir misiniz?
Tabi ki…
Hukuk: İnsanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmedin. (Nisâ 58)
Ekonomi: Mallarınızı aranızda
haksızlıkla yemeyin. (Nisâ 29)
Edebiyat: Kullarıma söyle,
sözün en güzelini söylesinler. (İsrâ 53)
Astronomi: Gökte yıldız
kümeleri oluşturduk ve seyredenler için güzel bir görünüm verdik. (Hicr 16)
Müzik: Şüphesiz biz her şeyi
bir ölçüye göre yarattık. (Kamer 49) Seslerin en çirkini eşeğin anırmasıdır.
(Lokmân 19)
Tıp: Hastalandığım zaman bana şifa
verendir. (Şuarâ 80)
İnovasyon: Şayet aklınızı
kullanırsanız anlarsınız. (Şuarâ 28) O halde önemli bir işi bitirince hemen
diğerine koyul. (İnşirâh 7)
Mimarlık: Allah işini güzel
yapanları sever. (Âl-i İmrân 148)
Matematik: Şüphesiz biz her
şeyi bir ölçüye göre yarattık. (Kamer 49)
Psikoloji: Bilesiniz ki
gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur. (Ra’d 28)
Yönetim: Allah size,
emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder. ((Nisâ 58)
Liste devam eder gider...
Hatta o kadar ki, bir kimseyle
konuşurken onun size söylediği her cümleye bir Ayeti Kerime ile cevap
verebilirsiniz.
İşte ispatı...
Bu kitabı sana her konuda
açıklama getiren bir rehber, bir hidayet ve rahmet kaynağı, Allah’a gönülden
bağlananlar için bir müjde olarak indirdik. (Nahl 89)
Teşekkür...!
Yoğun bakımdan çıkan bir insan
ilk önce ne yapar. Kendisini yalnız bırakmayan ailesine, yakınlarına ve
doktorlara teşekkür eder, değil mi?
Bizlerde her akşam yatıyoruz,
küçük ölüm dediğimiz uykuya dalıyoruz, saatlerce etrafımızda ne olup
bittiğinden haberimiz yok "sonra tabiri caizse yoğun bakımdan
çıkıyoruz" uyanıyoruz, yeni bir güne başlıyoruz...
Her bir nefesi alıp verebilmek
Rabbimizin iznine bağlı.
Şükür ve hamd etmek
gerekiyor...
Şair ne demiş.
Bir bitmeyecek şevk verirken
beste,
Bir tel kopar ve ahenk
ebediyen kesilir...
İşte bu nedenle her güne sabah
namazı ve dualarla başlayarak bize hayat veren Cenabı Hakka şükretmek icap
ediyor...
Ar-Ge, İnovasyon ve
Katma Değerli Üretimin Önemi...!
İnsan, Allah'ın emri olduğu
için namazını kılar. Bunun ilk adımı şeklen beden hareketleridir. Asgari
ücretle düz işçi olarak çalışmak misali... Getirisi azdır.
İkinci adımı, aklını kullanıp
daha çok fayda elde eden çiftçi ve sanayici örneğinde olduğu gibi, hem bedenini
hem de aklını namaza vermesidir. İlkine göre getirisi daha fazladır..
Üçüncü adımı ise, bedeni ve
aklı ile birlikte kalbini de devreye alarak yeni icatlara kapılar aralayan ve
katma değerli ürün üreten ve daha çok kazanan insan misali, bedenini-aklını ve
ruhunu namaza vermesidir. Bu duruma, bugün için Arge ve inovasyonu kullanarak
katma değerli ürün üretmek diyorlar ama işin aslı "eşyanın hikmetini arama
ve tefekküre" dayanır.
Sözün özü, sadece namaz değil
diğer tüm ibadetler de şekilden ibaret değildir. İşin özüne inmek gerekir ki,
fayda katlanarak büyüsün.
İbadet ise, dar manada sadece
namaz kılmak ve oruç tutmaktan ibaret değildir. Subliminal mesaj ve algı
operasyonları, Anglo Sakson kültür emparyalizmi, arif insan olmak, sağlam bir
itikad sahibi olmak, takva, cihadın kapsamı konularında kafa yormak ta ibadettir.
Önemli olan niyettir. Ameller niyete göre değer kazanır.
Konuyu ispat adına iki güzel
Hadisi Şerif:
Şayet bir kimse iyilik yapmak
ister sonra da onu yaparsa, Cenâb-ı Hak o iyiliği on mislinden başlayıp yedi
yüz misliyle, hatta kat kat fazlasıyla yazar.
(Buhârî, Rikâk 31; Müslim,
Îmân 207, Tirmizî..)
“Bir saat tefekkür; kırk gece
nâfile ibâdetten üstündür.” (Deylemî, II, 70-71..)
İslam Dünyasından
2023 Yılına Ait Önemli Veriler...
Kıymetli Müslümanlar.
Şimdi 2023 yılında elde
ettiğimiz verilere grafikte bakıp, uzun yıllar ortalaması ile kıyas ettiğimizde
ne görüyoruz...
Kısaca durum iyiye gitmiyor.
Aşağıda 5 ayrı grafik
göreceksiniz.
Bunlar sırasıyla....
Şükür Endeksi:
Günlük veriler toplanır,
haftalık açıklanır. Bu endekse dahil olan sorular: Günde beş vakit namaz
kılınıp kılınmadığı, o gün içinde bir iyilik yapıp yapmadığı, aldığı her
nefesten dolayı Rabbine şükretmek için dua edip etmediği gibi soruları kapsar.
Her Ay Müslüman Olanların
Sayısı:
Her ayın ilk Cuma günü saat
11.00 de açıklanır.
Haramlardan Uzak Kalma Endeksi:
Her ayın 3'ünde açıklanır.
Endeks değeri 0-100 aralığındadır. Geçen ay boyunca, katılımcıların, 5 büyük
günahtan uzak durup durmadığını ölçen bir endekstir. Faiz ve kripto varlıklara
yatırılan para, zina, rüşvet, ana babaya isyan, haksız yere adam öldürme
fiillerini işleyip işlemediği sorulur.
Rekabet Endeksi:
İslam dünyasında geçen yıl
boyunca yapılan yeni bir icat ya da buluş, alınan patent, yapılan sanat yada
bilimsel etkinliklerden elde edilen uluslararası ödüller, dünyanın en iyi 7
ülkesi ile karşılaştırılır, çıkan rakam yorumlanır. Elde edilen değer 0 ile 1
arasındadır.
Zekat Endeksi:
Her yıl Şevval ayının ilk
haftasında açıklanır. Rastgele 100 Müslümana telefon açılır ve o yıla ait
zekatını verip vermediği sorulur. Bulunan oran yüzde olarak ifade edilir...
Yaşam Amacımızı Hiç
Unutmayalım…
Lokmân Suresi - 27. Ayet
Tefsiri.
Yeryüzündeki bütün ağaçlar
kalem olsaydı, deniz de -ardından ona yedisi daha eklenmek üzere- mürekkep
olsaydı yine de Allah’ın sözleri tükenmezdi; Allah azîzdir, hakîmdir.
İnsanoğlu, yaşadığı dünyayı,
kainatı, hayatı, ölümü... anlamak için bugüne kadar milyonlarca cilt kitaplar
yazmış...
Buna rağmen yetmiyor, her
geçen gün yeni araştırmalar ile süreç devam ediyor, yine de bitmiyor... Ucu
bucağı yok...
Mercimek büyüklüğündeki
beynimize (harddisk) alınan bilgiler daha sonra "bulut" teknolojisi
ile kalp (gönül) dediğimiz yere kaydediliyor.
Gönlün kapasitesi ise
yüzbinlerce cilt kitabı kaydetmeye yeter. Biz onun belki yüzde birini ya da
daha azını kullanıyoruz.
Tıp, hukuk, ekonomi,
mühendislik, astronomi.... say say bitmez ilim dalları.
Mühendisliğin alt kollarından
biri inşaat mühendisliği...
İnşaat Mühendisliği bilimine
ait onlarca ders...
Her bir derse ait ayrı ayrı
konular...
Onlardan sadece birisi olan
deprem kelimesi...
Sadece "depremi"
açıklamak için ciltler dolusu kitap yazılıyor.
Yetmiyor, depremi oluşturan
her bir etmen ile ilgili yazılıyor.
Yine yetmiyor, her bir etmenin
önündeki "katsayıları" bile belirlemek için işin içine giren
istatistik, deney, gözlem hakkında dahi yine ciltler dolusu kitap
yazılıyor...ve hâlen süreç devam ediyor.
Örneğin aralarında sadece bir
kaç santimetre olan göz ve kulak hakkında ciltler dolusu kitaplar yazılıyor ve
hiç bitmeyen araştırmalar... Doktorları bile ayrı.. Göz doktoru, kulak
doktoru...
Hücre ya da atom hakkında
binlerce sayfa araştırmalar...
Ve bunun gibi açıklanmaya
çalışılan yüzbinlerce kavram, her bir kavrama ait ciltler dolusu kitap...
Sadece nefes alıp verme anında
ya da uyku alemindeki 3-5 saniyelik rüyayı bile açıklamaktan aciz insan...
Rabbine isyan ediyor, kul
hakkına giriyor, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor, şaşırıyor...
Yaratılan her bir şeyin
kendisi ayrı, hikmeti ise daha bir ayrı......
Bir şeyin derinliklerini ifade
ederken derya deniz deriz ya... Aynen öyle...
Bunları niye mi yazdım..?
Bu dünyadaki yaşam amacımızı
hiç unutmayalım, yalan yanlış ideolojilere kanmayalım, sadece Allah'a kul
olalım ve O'nun rızasını kazanmaya bakalım, ölmeden evvel emirlerini tutup
yasaklarından sakınalım, başkalarının kınamasından asla korkmayalım, rızkı veren
Allah...
Ömürler rüzgar gibi geçiyor,
bir göz açıp kapayıncaya kadar, Cenneti kazananlara ne mutlu, Cehenneme
düşenlere ne yazık...
Dua ve Cihadı Hiç Bu
Şekilde Duydunuz mu...!
Dua ve cihad birbirinden
ayrılmaz iki parçadır.
Ancak bu iki kavram,
günümüzde, çok yüzeysel ele alınmaktadır. Oysaki çok kapsamlıdır.
Allah'ın dininin yaşanmasının
önündeki tüm engelleri kaldırmak için verilen her türlü mücadele cihad kapsamı
içindedir.
Duanın gerçek anlamını ve
değerini bilmediğimiz için asla "sıradan ve önemsiz olarak"
görülmemelidir.
Dua ediyoruz ancak kabul
olmuyorsa, sorun bizdedir.
Çok az bir gayretle olağanüstü
sonuçlar beklemek aptallıktır ve ayrıca vebali vardır.
Yanlış stratejiler ile, Müslümanların
enerjisini avara kasnak misali heba ederek, İslam dünyasına ümitsizlik aşısı
vurmak, en hafif tabiriyle çok büyük vebaldir, kasıtlı yapılıyor ise yeri
şüphesiz Cehennemdir.
Dua bazen söz ile, bazen
susarak, bazen fiil ile bazen de mal ve can ile yapılır.
Giriş Derecesi: Cenabı Hakkın
verdiği nimetlere karşı ellerimizi açıp şükretmek dua, namaz kılmak ise
cihattır.
Orta derecede: İşimizi
kaliteli yapmak dua, mal ile fedakârlık yaparak Allah'ın dinini aziz kılma
mücadelesi ise cihattır.
İleri derecede: Müslümanların
en çok ihtiyaç duyduğu alanlarda uzmanlaşmak dua, bunu hayata uygulamak ise
cihattır.
Cihad, şehid olmak gayesiyle
yapılmaz. Zafer kazanmak için yapılır.
Örnekler...
Giriş Derecesi:
Doğal ve katkısız nefis
ekmekler yapmak...
Organik sebze meyve üretmek...
Hilesiz bal ve yumurta üretimi
yapmak ve satmak...
Fakir ve yetimlere yardım
etmek...
Vaktini saçma sapan gereksiz
şeylerle heba etmemek...
Orta ve İleri Düzey...
Sağlam binalar yapmak...
Faiz ve enflasyonu % 0' a
indirmek...
Savaş uçaklarına yazılım
yapmak...
Ahlâklı olmak...
Zalimlere hak ve hakikati
(samimiyet) içinde söylemek...
Sosyal medyanın yıkıcı
tesirlerinden korunmak ve çevremizi korumaya çalışmak...
Büyük Badireleri
Nasıl Atlatacağız..!
1) 9 sayısı 4'ün iki katından
büyüktür. Ama 9'u 3'e bölersek 4 > 3 olur...
Planlı, sabırlı, hedefe
odaklanarak, lokma lokma...
2) Dünyadaki sermaye
sahiplerinin elinde trilyonlarca dolar para var...
Olsun, sen ayağını yorganına
göre uzatacak "sağlam karakterli" bir nesil yetiştirerek bu kuşatmayı
yarabilirsin...
3) Ellerinde nükleer güç var,
dünyayı kaç kez yıkacak ağır silahlar...
Doğrudur ama devir "kod
yazma" ve "uzaktan kontrol" devri... Bunu da bugün binlerce genç
yapabilir. Devir onların devri...
4) Kentlerde rant ekonomisi insanları
morfin yemiş hâle getirmiş...
Tamam, sen de bütün ülkeye
yayılan yeni "şehirler" kurar, dünyaya örnek olur, güvenliğini
sağlarsın...
5) Eğitim, aile, adalet,
ticari hayatta tıkanmalar var.. Bunlar aşılacak gibi değil...
Canını sıkma... Millet aşmaz /
aşamaz ise ilahi irade yerimize başka birini getirir. Sen kendini kurtarmaya
bak.. Önce kendi oksijen maskeni tak...
6) Kurtuluşun kodları, ....
dağının zirvesinde nice tehlikeleri göze alarak ulaşacağın kulübenin üst
katındaki gizli bölmeli rafta duruyor ama ama aynı kitap evinin içindeki
kütüphanede elinin uzanacağı rafta da duruyor...
7) Cenabı Hak bizlere
kendisine ibadet etmemizi istiyor. İbadet sadece namaz, oruç, zekat değil aynı
zamanda haramlardan uzak durmak...
Aynı zamanda muamele...
Aslında hayatın kendisi...
Ahiretini sağlama almak
için...
Linke tıklayıp okumaya
başlayın...
Satır satır...
Anlayarak...
Yaşayarak...
Görevler ve
Sorumluluklar...
Bu ülkenin (maddi ve manevi)
kalkınması için herkesin sorumluluğu farklıdır...
Çiftçi, doğal ve organik
üretecek, ürünleri dünyada nam salacak, kimyasal gübreleme ile doğayı
zehirlemeyecek...
Şirketler, öz sermayesi ile iş
yapacak, faiz yükünü ürüne yansıtmayacak, ürünleri kaliteli olması nedeniyle
tercih nedeni olacak.
Hükümetler, enflasyon ve faizi
sıfırlayacak, bunun için israf, rüşvet ve rantın önüne geçecek...
Diyanet halka gerçek İslam'ı
anlatacak, öğrenci dünyada örnek gösterilecek, öğretmen sıradan olmayacak,
aileler örnek olacak, sokaklar güvenli olacak...
Görevlerini ihmal edenleri
Cehennem ateşi bekliyor...
Kamu görevi bu nedenle çok çok
risklidir...
Bütün halkın emanetini
üstleniyorsun...
Bunları ben söylemiyorum, açın
Kur'an-ı Kerimi kendiniz okuyun...görün... tedbir alın...
İnsan gözüyle görmez, zihniyle görür!
Söylemler üzerinden görür.
Zengin insanlara soruyorlar. Ne kadar
kitap okuyorsunuz diye. Haftada bir cevabını alınca, neden diyorlar? Cevap: Bir
kitaptan bir 'idea" fikir, geleceğime ışık tutuyor...
Yürekler Toplu Atsa..!
09.11.2023
tarihli Kırıkhan merkezli depremin büyüklüğü 4.9.
Ama
çok şiddetli bir vuruşla başladı, herkesin yüreği yerinden hopladı desek,
yeridir. İnsanların büyük çoğunluğu heyecan, korku, endişe nedeniyle bina
önlerine çıktı.
Anahtar
kelime: Yürekler toplu çarptı, herkes aynı reaksiyonu gösterdi ve evinden
dışarı çıktı...
Eğer
küfür karşısında da, küçük bir depremde olduğu kadar "yürekler toplu
atsa" kafirler kaçacak delik arar..
Halkı
Müslüman olan ülkelerin başındaki liderler de bir öyle bir böyle davranamaz,
hakkın yanında saf tutmak zorunda kalır."
Duyarsızlık...!
Sosyal
medyanın birinci görevi insanları "duyarsız hale" getirmektir. Nasıl
mı? Her gün binlerce mesaja maruz bırakarak beyinleri iğdiş ediyor. Her gün
maruz kaldığımız görüntüler o kadar yoğun ki, önemli şeyleri düşünmeye ve
anlamaya fırsat kalmıyor.
Hukuk
ve ekonomideki sorunları derinlemesine analiz ettiğimiz zaman şunu görüyoruz.
Sorunlar ne kadar çeşitli olsa da asıl sorun ahlâk. Kur'an-ı Kerimdeki evrensel
mesajlar tüm insanlık için ama henüz Müslümanların bile verilen mesajlardan
haberi yok...
Devlet
Bizantinist..
Dine
el koymuş..
Ne
kadarına müsaade ederse o kadar..
Peki
bu nasıl devam edebiliyor, derseniz..
Halk,
mensubu olduğunu iddia ettiği dinin temel prensiplerini bilmiyor ve zaten buna
göre de yaşamıyor.
Halkın
dininde iki şart var..
1-
Boy abdestsiz gezme..
2-
Domuz eti yeme..
Hepsi
bu kadar.
Diyanet
sadece ibadet konusunu işliyor ama, o konuda da başarılı değil.
Nereden
anlıyoruz.?
100.000
civarında cami ve 450.000 civarında kadro olmasına rağmen camiler bomboş..
Dini
anlatmakla görevli insanlar, bunun için maaş alanlar, maalesef beşeri ilimler,
fen bilimleri ve dini ilimlerde yetersiz...
Bu
durumda görev bilinçli ve gayretli Müslümanların omuzunda...
Bu Ülkenin % 99’u Müslüman mı..!
Bu ülkenin % 99'u Müslüman ifadesini
şiddetle reddediyoruz..
Böyle bir tekerlemeyi
öncelikle samimi Müslümanların reddetmesi ve hep birlikte gerçeklerle
yüzleşmemiz lazım..
Neden mi..??
Çünkü bu slogan Ülkemizde
yıllardan beri yürütülen "Subliminal Algı operasyonlarının bayrak
cümlesidir.."
Bizi rehavete sürükleyip
dinamizmizi kaybettirmeye matuftur..
Ve netice itibariyle başarılı
da olmuştur..
%99 u Müslüman Ülke...
Böyle mi olur..
Turist kafilesi gelmiş..
Rehber otobüsle onları
transfer ediyor..
Anlatıyor...
İstanbul'a hoş geldiniz..
Aman dikkatli olun..
Etraf hırsız dolu.. Paranıza
cüzdanınızı sahip çıkın..
Taksi şoförleri sahtekar..
Sizi çok dolaştırıp paranızı alırlar.. Onun için otelden taksi çağırtın..
Başka..
Gece kaçamak yapmak isterseniz
daha da dikkatli olun.. Çünkü kadın zannettiğiniz partneriniz aslında kadın
görünümlü bir erkek olabilir...!!!
Bunlar yaşanan gerçekler..
% 99 u Müslüman olan bir Ülke
böyle mi olur..
Siz turist olsanız, gelmeden
okuduğunuz broşürde halkının %99 u Müslüman olduğu söylenen bir ülkesinin
halinin bu olduğunu öğrendiğinizde, İSLAM Dinine olan bakışınız nasıl
şekillenir..
Bu birinci sakınca..
İkinci sakınca şurada..
Bu söylem İslami tebliğ
faaliyetinin önünü kesiyor..
Ülkenin %99'u Müslüman ise,
Öyleyse, örnek olmaya
"gerek söz ile gerekse davranış ile" kimseye örnek olup, onları İslam
ile tanıştırmaya gerek yok..
Anlatabiliyor muyum. Tebliğin
önü kesiliyor..
Üçüncü sakınca ise..
Müslümanlara acziyet
atfediyor..
Şimdi soruyorum...
Son günlerde kopan LGBT
fırtınası, geri kalan %1 için mi kopuyor..
İstanbul Sözleşmesi bu %1 için
mi bize dayatılıyor..
Bu %1 ne kadar güçlü ki,
Diyanet İşleri Başkanlığını dava edebiliyor..
Yani terazinin bir kefesinde
%99 Müslüman diğer kefesinde %1 diğerleri..
Bu kabul edilebilir mi..
Müslüman böyle bir acziyetin
öznesi olabilir mi..
Ben naçizane bu %99 ifadesini
kabul etmiyorum..
Çünkü gerçek değil..
Ama uğraşalım, didinelim
ahdedelim ömrümüzü bu çabaya vakfedelim, sonunda Ülkemizin %99 u Müslüman bir
Ülke olsun..
Dolunay..!
--- Allah'ın emirleri, hayatımın
birinci önceliğidir.
--- Yüreğimde öyle bir sevgi
var ki, anlatmak mümkün değil, Ya Resûlullah.
Bağlanmışım sana sana
gönülden, koparmak mümkün değil, Ya Nebiyallah.
--- Allah'a olan güven
teslimiyetimin tam olması için, yine dönüp Allah'a dua ediyorum.
--- Kendi aleyhime bile olsa,
asla yalan söylememeye özen gösteriyorum.
--- Kul hakkına riayet
konusunda “hassas terazi” gibi olmalıyım.
--- “Günahlardan ateşten kaçar
gibi kaç” dediler.
--- Hayatımı
"değerli" olan şeylerin peşinde tüketmek gibi bir hedefim var.
--- "Ya hayır söyle ya da
sus" Allahım! Ne muhteşem bir
Hadisi Şerif.
--- "Bir kişinin
hidayetine vesile olmak, dünya ve dünyanın içindeki her şeyden daha
kıymetlidir" Yani altın, elmas, zümrütlerden… bile kıymetli.
--- Bana kötülük eden herkesi
affederek, "özgürlüğümü kimsenin eline" bırakmıyorum.
--- "İyilerde kötüler
kadar cesur olmalı" sözü benim için çok anlam ifade eder.
--- Mevlana, Hacı Bayram Veli
gibi hakiki Allah dostlarının “rol model alındığı” "gerçek
tasavvufun" insanın hayatına anlam kattığını düşünüyorum.
--- "Dua müminin
silahıdır" Hadisi Şerifi her derdimin dermanı için, harika bir reçete.
--- İlginç! Başkalarına nasıl
davranır isem, çevrem de bana öyle davranıyor.
--- Hayatta karşıma çıkan her
olayın, beni Allah'a daha da yaklaştırdığına inanıyorum.
--- Düne göre, bir adım daha
ileride olacak şekilde, yeni güne başlamaya gayret ederim.
--- Zaman zaman acaba beni
nasıl bir ölüm bekliyor diye düşünür, geçmiş günahlarıma üzülür, yeniden
Rabbimden af diler, tevbe ederim. Allah'a imanlı bir şekilde kavuşmayı yine
Allah'tan ümit ederim.
--- Her sabah 05.00 te kalkar,
rızıkların dağıtıldığı seher vakitlerinde günün bereketinden istifade etmeye
çalışırım.
--- Öldüğümde nasıl anılmak
istiyorsam, öyle yaşamalıyım.
--- Anladım ki, mutluluk
Allah'ın taksimine razı olmakmış.
--- Her gün 100'er defa
“Estağfurullah, La İlahe İllallah, Allah, Allahümme Salli âlâ Muhammed, İhlas
Suresi, La Havle vela Guvvete İlla Billahil Aliyyil Azim, Hasbünallah ve ni’mel
Vekil” zikirleri bana güç ve kuvvet verir.
--- Huzur ve huşu içinde, ilk
vaktinde "namaz kılmak" yaşadığım hayatın önceliğidir.
--- Bilgi-İlgi-Sevgi-Silgi
kelimelerinin anlamını genç yaşta iken sadece öğrenmek değil aynı zamanda
yaşamak isterdim. Bu güne kadar geçen günlerim için tekrar “Estağfurullah”
--- Bu dünyada nasıl bir ömür
sürmeli diye sordum. “Gönül almaya çalış” dediler.
--- Anladım ki, kurtuluş
“Kitabı yani Kuranı Kerimi” anlamak ve yaşamak imiş.
--- Hayatın ilk yıllarında
olan kavgalarla sonraki yıllarda olanlar aynı sebeplerden. O halde “tarihi
tekerrür ettirme” dediler.
--- İnsanların dış görünüşü ve
yaşantısı beni ilgilendirmiyor. Hedefim tüm dünyayı fethetmek.
--- Yaptığım küçücük bir
iyiliğimin, dünyanın başka yerlerinde yansıması olduğuna inanırım.
--- Âlemlere sığmayan Cenabı
Hak, kulunun küçücük gönlüne sığıyor.
“O halde gönül sarayını temiz
tut.”
Zerreden kürreye her şey,
O’nun varlığının delilini sunuyor, gören gözlere.
O halde yaşadığınız “her anın”
kıymetini bilin dedi, hocam.
Yorumlar
Yorum Gönder