SOSYAL SAĞLIK
İnsan sağlığı 3 bölümden oluşur.
Beden sağlığı, ruh sağlığı ve sosyal sağlık.
Nasıl ki vücudumuzun bir yeri ağrıdığında doktora
gidiyorsak hatta doktora gitmeden vücut sağlığımız bozulmasın diye gerekli
koruyucu önlemleri alıyorsak aynı şeyi psiko sosyal sağlığımız (ruh+sosyal)
içinde yapmalıyız.
Aksi halde bir anlık dikkatsizlik sonunda şarampole
yuvarlanan araba misali telafisi çok güç sonuçlar doğabilir.
İnsan başkalarıyla nasıl iletişim kuracağını
konusundaki teknikleri öğrenmeli, kendi ruh sağlığını korumasını bilmelidir.
Oldukça farklı insan karakterleri olduğundan insanları
yönlendirmek oldukça zordur.
Burada yönlendirmekten ifade edilen kasıt, tabiri
caizse, arabayı yolda tutmak için nasıl belli sürüş tekniklerine uyuyorsak,
insanlar arası iletişimimizi de kazasız belasız bir şekilde sürdürebilmek
kastedilmiştir.
İnsan beyninin en fazla binde biri ile beşini
kullanmaktadır. İnsan kabiliyeti oranında daha ileriye gidebilir.
Kapasitemizi geliştirmede bilim sanatının
hünerlerinden faydalanmalıyız.
Yönlendirme tekniklerinin maddelerini okurken uzman
yerine kendimizi düşüneceğiz.
Muhatabımız ise örneğin okulda kabiliyeti oranında
başarılı olmayan bir öğrenci, evde refikamız, dışarıda iletişim kurduğumuz her
bir birey olabilir.
Yalnız yönlendirme tekniklerini uygulayabilmek için
ruh sağlığımızın yerinde olması gerekir.
Ruh sağlığının 8 öğesine uyamayan kimsenin yönlendirme
tekniklerini tam manasıyla uygulaması mümkün değildir.
Bazı şeyler aniden gelir. Trafik kazası gibi. Ancak
kanser, stres, ülser bir anda ve bir sebepten değil, bir birikim neticesinde
gelir.
Yürüyen bir araba yürüyor diye bakımı ihmal edilmez.
Ya da filan yeri bozuldu diye çöpe atılmaz.
İşte psiko sosyal sağlığımızı korumazsak fatura beden
sağlığımıza çıkabilir.
Şimdi ruh sağlığının 8 öğesini madde madde
inceleyelim.
RUH SAĞLIĞININ ÖGELERİ:
1-
Toplumla ahenkli ilişkiler
kurabilmektir.
2-
Hayatın türlü stres ve sıkıntılarına
tahammül edebilmektir.
3-
Kişinin kendi şartları içerisinde
başarılı olabilmesidir.
4-
Heyecansal olgunluk. Heyecanlarımıza
hakim olmalıyız. Karşı taraf hata yaptıysa sakin olmalıyız. Benzin benzinle
söndürülmez. His ve mantığımız birbirini dengelemelidir. Kuşların bile iki
kanadı dengede olmasa havada uçabilir mi. Heyecanımız bize hata yaptırmamalı.
Önemli olan bilginin kullanılmasıdır. Kullanmadıktan sonra neye yarar. Son
söyleyeceğimiz sözü ilk başta söylemeyeceğiz. Hata yapmamak zafer kazanmak için
yeter. Stresle mücadele tekniklerini bilmezsek heyecanımıza hâkim olamayız.
5-
İnsan kötü ve zor durumlara düşse de
umudunu yitirmemelidir. Ruhunu teslim edinceye kadar. Her insanın
kendine göre bir anayasası, çizilmiş bir rotası olmalıdır. Tıpkı bir geminin
pusulası gibi günlük aylık senelik ve ömürlük planımız programımız hedefimiz
olmalıdır. Hedefini bilmeyen bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım edemez.
6-
İç dünyamız ile dış dünyamız dengede
olmalıdır. İnsan realist olmalıdır. Kendi iç âlemimiz de kurduğumuz
hayaller dış dünyamızdaki hayatın gerçeklerine uygun olmalıdır. Bakırköy Akıl
Hastanesinin girişinde düşünen adam heykeli vardır. Bundan ders çıkarmalıdır.
Gerçekleştiremeyeceğimiz şeyleri sürekli düşünmenin faturası ruh sağlığımıza
çıkacaktır. Bireyin iç dünyası kendi hayal âleminin patronudur, kralıdır. Ancak
dış dünyada birtakım şeyleri elde etmenin bedelleri vardır. Olmayacak şeyleri
sürekli düşün düşün. Ne olacak bu işin sonu. Hayatta insana engel olacak
sinekler bitmez. İnsan başaramayacağı ham hayal şeyler peşinde koşmamalıdır.
Hayallerimiz sevk ve idare edecek sağlam bir aklımız olmalıdır.
7-
Mevcut durumu koruyabilme ve
yüceltebilme prensibidir.
8-
Belirlenmiş ahlak ve norm kurallarına
aykırı davranmamak, davranış biçimi bakımından müspet olmak.
Dünya
sağlık teşkilatının raporuna göre her iki kişiden biri zaman zaman ruh hastası
pozisyonuna düşmektedir. Bazı işlerin çözümü yoktur. Lazım gelen sabırdır. Her
kişinin değişik ahlak ve norm yapısı vardır. İnsanın ilmini ve usulünü bilmemiz
gerekir. Toplumların alt yapısını bilmeden konuşmak doğru değildir. Buda
iletişim teknikleri ile olur.
YÖNLENDİRME TEKNİKLERİ
GİRİŞ-
Güdümleme yapmamaktır. Güdümleme yaparak insanları yönlendiremeyiz.
Güdümleme yerine kendimizi sevdirmeye çalışmalı, etkileşim kurmaya
çalışmalıyız. İnsanın kendi yazgısını kendisinin belirleme hakkına saygı
duymalıyız. Bir insanın annesi, babası, patronu v.s. olabiliriz ancak insanın
her şeyi değiliz. Bulunduğumuz pozisyona göre iletişim kurmamız çok önemlidir.
Çocuğumuzun nüfus cüzdanı biz değiliz. Kişi ile uzman arasında (uzman yerine
kendimizi düşünelim) karşılıklı sevgi ve saygı üzerine bir durum
belirlenmelidir. Nasihat yerine, sorunu, sorun sahibine çözdürme metodu
kullanılmalıdır. Örneğin ilkokuldaki bir çocuk bizim zannettiğimiz gibi çocuk
değildir. Toplam 8 basamak olan psiko sosyal basamağın 7. sindedir. Kumaşın
yırtık yerini kendi ipliği ile dikmeye çalışmalıyız. Tıpta dahi böyledir.
Kişinin kendi dokusundan alınan bir damar bir başka yerine dikiliyor. İnsanlar
biyo psiko sosyal yapıya sahiptir. Maşa varken elimizi niye ateşe tutalım.
Yönlendirme teknikleri varken niçin bunlardan faydalanmayalım. Örnek: Bir adam
hanımının mükemmel olduğunu, bir tanesi hariç her huyundan memnun olduğunu,
ancak o bir huyunun hayatı kendisine zehir ettiğini söylüyor. Hanım peki
kelimesi bilmez her şeye itiraz edermiş. Hatta evlilik yıldönümünde alınan
sıfır km bir arabaya dahi kusur bulur rengini modelini beğenmeyen bir yapısı
varmış. Bu tip kişilikler negativist kişilikler olup, bunlara yaklaşım tarzı
emir cümleleri yerine soru cümleleri kullanmaktır. Unutmayalım ki huyuna
gidilirse aslanlar, kaplanlar dahi insana hizmet etmektedir. O halde çözüm için
izlenecek yol ve zorunlu değişiklikler uzman ile kişi arasında oluşturulur. Endüstride
iş veriminin artırılmasında çalışan işçilerden teklif isteme metodu vardır.
Çünkü en büyük sıkıntıyı, soruna neden olanlar çekmektedir. Biz, okulda
başarısız bir öğrencinin, kendisinden daha fazla sıkıntı duyamayız. Şimdi
konuyu madde madde inceleyelim.
1- Bilimsel
yöntemlerin uygulanması prensibidir.
Örnek: Okulda kabiliyeti oranında başarılı olamayan bir öğrenciyi ele alalım.
Öncelikle bu çocuğu inceleyeceğiz. Düşüneceğiz. Bu çocuk niye başarısız. Sonra
teşhis koyup, eylem, yani çalışma planına geçeceğiz. Kendimize zaman ayırıp
belli bir süre bu planı uygulayıp sonuçlarını değerlendireceğiz. Sonuç
başarısız ise tekrar başa döneceğiz. Her kazdığımız kuyudan petrol çıkmaz.
Çalışma planımıza uymaz isek kendimize zararı olmayan bir ceza vereceğiz. İnsan
kendi iç dünyasında bir devlet gibi olmalı kendisine ait bir anayasası
olmalıdır. Kendimizle ilgili üzüntülerde dahi bu planı uygulayabiliriz. Ortaya
çıkan sıkıntılar belli bir birikimin neticesi de olabilir. Dale Carniege adlı
yazarın “üzüntüyü bırak yaşamaya bak” adlı 250 sahifelik kitabının özeti işte
bu birinci maddenin uygulanmasıdır.
2- Sorun
çözmede yetenek artırılması prensibidir. Örnek: Bir öğrenciye her türlü imkân sunulduğu halde ders çalışmıyor.
Bu maddeye göre a) Sorunun çözümüne yönelmeyeceğiz. Sorun sahibine yardım
edeceğiz. Ringe çıkacak, sınava girecek
odur.(Burada şunu da söyleyeyim. Akşam eve geldiğimizde eşimiz bizlere
saatlerce bir şeyler anlatıyorsa asla şöyle yap böyle yap diye ona akıl
vermeyeceğiz. Onun bizden istediği akıl değil kendisine ilgi gösterip
sorunlarını paylaşmaktır.) b) Sorunun, sahibi tarafından kavranmasına
çalışacağız. c) Sorunun, sahibi tarafından teşhis edilmesini sağlayacağız. d)
Sorun sahibinin kendine güveninin artırılması metodunu uygulayacağız. Örnek:
Eski başarılarından bahsedebiliriz. Asla sorunu çözmek için yalan yanlış şeyler
söylemeyeceğiz.
3- Bir örgüt
çerçevesinde etkinlikte bulunabilme prensibidir. Sorun sahibinin sorununu çözerken başka unsurlardan,
hocası, arkadaşı veya sözünü dinleyeceği herhangi bir kişiden yardım alacağız.
Belki bizim bir ömürde yıllarca uğraşıp çözemediğimiz bir meseleyi pekâlâ bir
başkası tereyağından kıl çeker gibi bir anda çözebilir. Bu örnek özellikle karı
koca sorunlarında uygulanabilir.
4- İşlevsel
ilişkilerin gözden kaçırılmaması prensibidir. Yani olayı çok yönlü ele almalı, kendi görüşlerimizi
işin içine katmamalı, karşıdaki insanı tenkit etmeden güzellikle anlatmalıyız
5- Meslek
bilinciyle hareket edebilme prensibidir. Yönlendirme teknikleri uzmanı,
müracaat sahibine kızmaz ,öfkelenmez, küsmez, nefret etmez ve aşık olmaz..Sorun
sahibi kim olursa olsun meslekten olmasak bile faydamız olabilir. Uzman
öfkelenmez. Sana daha dün söyledim. Sen ne biçim adamsın. Şöyle yapsaydın ya
v.s. denmez. Hissi davranmak hata yaptırır. Mantıklı olmak gerekir. İnsanlar
doğru olduğunu bilseler dahi türlü nedenlerle bazı alışkanlıkları terk
edemiyorlar. (İçki, sigara gibi)
6- Eylemin
bir esneklik ile yapılması prensibidir. Yani bilim adamı kuşkuculuğu sürdürülebilinmelidir. Kendimizi sürekli
eleştirebilmeli, teşhisin geçici, planın değişebileceğini düşünmeliyiz. İnsan
iyi tanınmalıdır.
7- Ön
yargısız olunması prensibidir.
İnsanlar değişebilir. Bir başkasının dolduruşuna gelmeyeceğiz. Fotoğraf
makinesi gibi olacağız. Kararları bir başkası değil kendimiz vereceğiz. Hissi
olmayacağız.
8- Sorun
kadar sorun sahibi üzerinde odaklaşma prensibidir. Örneğin öğrencinin başarılı olmasını istiyoruz ama o
yönde bir kabiliyeti yoktur. Okulu bırakıp çok ünlü mesleklerde zirve insanlar
vardır. Hep hatırlatıyoruz. Burada uzman yerine kendimizi, sorun sahibi yerine
okulda başarısız bir öğrenci, evde eşimiz, işyerinde memurumuz v.s tiplemesini
düşünebiliriz. Bir insanı kendi kafamıza göre illa böyle olacak diye
yönlendirmemiz mümkün değildir. Herkesin nüfus cüzdanı ayrıdır.
9- Sorun
sahibinin girişkenliğine dayandırılması prensibidir. Sorun, sorun sahibine aittir. Bu nedenle elbette
sorun sahibinden faydalanılacaktır. Eğer sorun sahibinin sorunu çözmede en ufak
bir isteği yoksa işimiz zordur. Sorun sahibi bana ne diyorsa önce sorun
sahibinin girişkenliğini artırmamız lazımdır. Her insanın bizzat kendi rolü
vardır. Diyalog çok önemlidir. Çünkü herkesin hayatı bir romandır. Bülbülün
çektiği dili yüzündendir. Konuşmalarımız sırasında vücut dilimizi kullanmalı,
başkalarını üzmemeli, kendimizi de zor durumlara düşürmemeliyiz.
10-
Kişi nerede ise oradan işe başlanmalı ve anlamlı bir
hız ile hareket edebilme prensibidir. Toplama çıkarma bilmeyen adama denklem çözümü anlatılmaz. Kuyuya düşen
adama ip sarkıtırken onun yanına kadar sarkıtmamız lazımdır. 13 dakikada bir
insan hafızası dağılır. Bu nedenle 13 dakikada bir konu değiştirilip bir fıkra
v.s anlatmalıdır. Karı koca olmanın 150 prensibi, öğretmen olmanın 250
prensibi, konferans vermenin 16 prensibi ve yönlendirme tekniklerinin 40
prensibi vardır. Beşikten mezara kadar eğitim, yaşam boyu eğitim vardır.
Kişinin adam gibi adam olması için 6 prensibi olmalıdır. ( Sanat zevki, topluma
hizmet etme zevki, edebiyat zevki, düşünüp anlama zevki, ideal belirleme, boş
zaman faaliyeti )
11-
Sorun sahibinin niteliklerine ve gelişme düzeyine
dikkat edebilme prensibidir. İnsanlar ister istemez sosyal sınıf olarak gruplara ayrılır.
Herkesin kültürü, gelir düzeyi, ailesi, yaşam tarzı v.s. farklıdır. Nasıl ki
bir uçağı kaldırmak için örneğin 40 düğme var ve bunların hepsini pilot bilmek
zorunda ise yönlendirme tekniklerinin bu 40 maddesini de bilmek zorundayız.
12-
Sorunların sorun sahibi tarafından belirlenmesine
fırsat verilmesi prensibidir. Bu
çok önemlidir. Sorun sahibi yeteri kadar konuşmalı, fırsat vermediniz ki şu
konuyu da açıklayamadım dememelidir. Pek
çok sorun sahibi sorununu bir seansta dile getirememektedir. Karşımızdaki
kişiye hastanın adı soyadı nedir diye sorulmaz. Müracaatçı ya da sorun sahibi
diye hitap edilmelidir. Kişiler sorunlarını söylemekte oldukça tutuktur. Yani
sosyalizasyonu zayıftır. Özellikle gençlerin ergenlik çağını atlatabilmeleri
için onların 6 kalesine sığınmaları konusunda gayret gösterilmelidir. (Sanat
zevki, topluma hizmet etme zevki, edebiyat zevki, düşünüp anlama zevki, ideal
belirleme, boş zaman faaliyeti)
13-
Aksayan yönlerden çok güçlü yönlerin üzerinde
durulması prensibidir. Başarı iltifata tabidir. Kişi sevildiğini
kendisine değer verildiğini bilmelidir. Adama sen zaten her hususta
başarısızsın deyip, intihara götürmemelidir. Bütün dersleri zayıf olup, sadece
sporda, sadece müzikte başarılı olunabilir. İnsanların güçlü yönlerini onları şımartmadan
gerekli dozda verebilmeliyiz. İnsanlar kendi kendini aldatmada dünya
birincisidir. Kişi yaptığı hataları birde mantıklıymış gibi anlatır. Çocukların
zararsız hatalarına tahammül gösterebilmeli, ciddi hatalarını ise önlemeliyiz.
Çocuk üzerinde otorite sahibi olmak istiyorsak şu beş maddeye uymalıyız. (
Eğitimde 5 altın kural. Sevgi, Tolerans, Otorite, Sabır, İnanma )
14-
Genellemelerden dolayı yanılgılara düşülmeme
prensibidir. Bu kişi ölene kadar
böyle devam eder düşüncesi çok yanlıştır. Belki o kişinin huyu değişmiştir.
Toptancılık yapmamalıyız. Ruh ve sosyal sağlığımızın en önemli ihtiyacı
bilgidir.
15-
Sorun sahibinin yargılanmaması prensibidir. Biz hâkim
değiliz ve hâkimin rolünü üstlenemeyiz. Kişinin kendi kendini yargılamasına
müsaade edeceğiz. Yalnız bu da normalden fazla olursa kişi kendini değersiz
görmeye başlar. İnsanlar kendi işledikleri olayları çok iyi tanımlayamaz. Bu
nedenle zaman zaman, kendi kendine, mono drama (nefsini hesaba çekmeli)
yapmalıdır. Ayrıca psiko drama yapmalı yani yaptığı davranışları sanki bir
tiyatro sahnesinde imiş gibi canlandırmalı böylece hatalarını daha iyi
görebilmelidir.
16-
Kaynakların bilinmesi prensibidir. Bu çocuğu sadece ben eğiteceğim demek doğru değildir.
Çevresel faktörlerden yararlanabiliriz. Arkadaşları, akrabalar, hekimler,
hukukçular v.s. Mesela gazete haberlerini % 100 doğru kabul eden adama karşı
gazeteleri kullanacağız. Zaman zaman yurtiçi ve yurtdışı geziler yapmak çok
önemlidir. Hangi insanın hangi zamanda hangi tür davranış sergileyeceğini
bilmek çok zordur.
17-
Gizliliğe dikkat edilmesi prensibidir. Herkesin sırrı kendine aittir. Onu koruyacağız.
İnsanların kusurunu ararken gece gibi karanlık, iyiliklerini ararken güneş gibi
aydınlık olacağız. Özellikle karı koca arasındaki sorunları çözerken sırları
saklamalı ve başkalarına anlatmamalıyız.
18-
Çevresel koşullar ve toplumsal güç dengelerinin akılda
tutulması prensibidir. Aksi halde
zarar görürüz.
Şunu da ilave edelim ki yönlendirme teknikleri aile
içi iletişimde tek başına yeterli değildir. Yüz göz olma durumu olduğundan. Zaman
zaman gevşek durumda olduğumuzdan. Aile içi iletişimde başka teknikler de
vardır. Tabi bu teknikler ruh sağlığı yerinde olan insanlar için geçerlidir.
Şimdi ikinci 20 maddeye geçelim.
SORUN SAHİBİ İLE GÖRÜŞÜRKEN UYULMASI
GEREKEN KURALLAR
1- Bireye
uzmanın yardımcı olabileceği anlatılmalıdır. Uzman bireye kendisinin bu işte bir çıkarı olmadığını, kendisi için
gayret gösterdiğini anlatmalıdır.
2-
Uzman bireye destek olabilmek için onun değerini
benimsediğini ve ona saygı duyduğunu ifade etmelidir. Uzman, sorun
sahibi etkileşim için bu gereklidir. İnsan ancak benzer değerleri paylaştığı
kimselere gerçek anlamda güvenir ve açılır. İnsan eğitiminde 6
basamak vardır ve bunlardan sadece birisi doğruyu söylemektir. Bir insanı
yönlendirmek istiyorsak gerçek ihtiyaçları ve hissedilen ihtiyaçları göz önünde
tutulmalıdır.. Hissedilen ihtiyaçları yerine getirilmeden, gerçek ihtiyaçları
yerine getiremeyiz. Örneğin bir öğretmen derse başlamadan önce a)Soracağınız
bir soru var mı b)Dersi dinlemeye mani bir haliniz var mı c) Dersi dinlerken
aklınıza takılan soruları not alın sonra sorun gibi hissedilen ihtiyaçları
gidermez ise gerçek ihtiyaç olan ders verme işlevini yerine getiremez. Aklı
oyunda olan bir çocuğun bir müddet oyun oynamasına izin vermez isek gerçek ihtiyacı
olan ders çalışma işi verimli olmaz. Evde ne zamandır akrabasına gitmeyen
hanımın bu hissedilen ihtiyacını yerine getirmez isek o da evliliğin gerçek
ihtiyaçlarına cevap vermez. İşyerinde çalışan işçilerin hissedilen
ihtiyaçlarını gidermez isek, onlardan takım çalışması ve verim elde edemeyiz.
3-
Uzman bilinçli olarak kendi yargı ve düşüncelerini
bastırmalı (Örneğin çocuğunun başarısız olma sebeplerini bilse bile
söylemeyecek) bireyin görüş açısını algılamaya çalışmalı (Çünkü biz antrenör, o
ise ringe çıkacak sporcudur) durumu onun nasıl gördüğünü algılamaya
çalışmalıdır. (Belki o yaptığı işi doğru diye yapıyordur) Mülakatın ilk aşamasında uzman herhangi bir görüş
belirtmekten özenle kaçınmalıdır. Çünkü henüz gözlem ve teşhis dönemi aşılmış
değildir. Ailesi çocukluk çağında Prof Kemal Çakmaklı’ya sormadan onun devlet
parasız yatılı okulu imtihanlarına girmesini istemiş. O da kendi görüşü
sorulmadığı için ve itiraz etmeye de çekindiği için imtihanda hiçbir soruyu
yapmamış.
4-
Yorumlar bireyin kendi davranışı ve bu davranışın
önemi üzerinde yapılmalıdır. Odak noktası başka yere kaydırılmamalıdır. Bu
görüşmenin esas amacının bireye yardım ilişkisi başlatmak ve sürdürmek olduğu
unutulmamalıdır. Konu birey ve onun sorunudur. İnceleme ve yorumlarda buna göre
yapılmalıdır. Bu nedenle sorun
sahibine kendi hayat hikâyemizi anlatmayacağız.
5-
Görüşme sırasında uzman karşısındakine ders verir
durumuna gelmemelidir. İnsanın yardım ilişkisi sırasında bile, ders dinlemekten
çok hoşlanmadığı bilinmelidir. Bu ilişki öğretmen öğrenci ilişkisi değildir. Bu
asla unutulmamalıdır. Uzman sorun sahibi ilişkisi öğretmen öğrenci ilişkisinden
çok farklıdır. Öğretmen öğrenci ilişkisi hemen alt ve üst ilişkisine girebilir.
Uzman sorun sahibi ilişkisinin kendine has kuralları vardır. Sorunlar, insanın yükselmesinde birer merdiven
basamağı gibi yükselmenin nedenidir. Hiç sorunu olmayan, devamlı gülen insan,
delidir. İnsan sorunlarını aklını kullanarak çözmelidir.
6-
Uzman sorun sahibinin sorunlarını mümkün olduğu ölçüde,
az ana gruplar halinde düşünmelidir. Sorunları olabildiğince temel gruplar
halinde özetleyebilmeli, basitleştirebilmelidir. Sorun sahibinin kafası zaten
karışık olup ona yüksek seviyeden konuşmamalıdır.
7-
Mülakat sırasında basit sözcükler seçilmelidir.
Cümleler kısa ve anlaşılır olmalıdır. Dil iyi kullanılmalıdır. Düşünce ve
duyguların aktarılmasında bu mühimdir. Fonetik, kelimelerde vurgulama, ses
tonu, jestler, ilgiyle dinleme, dinlerken sorun sahibinin gözünün içine
bakılması çok önemlidir. Bunlar unutulmamalıdır. Sık sık saate bakılmamalı,
baştan randevu saati ve süresi belirlenmelidir.
8-
Bireyin hangi konu üzerinde odaklaşmak istediği
sezilmeli ve buna fırsat tanınmalıdır. Uzman, herhangi bir bilgi aktarmadan,
sorun sahibinin sorunlarının temeline inmeden, bu yapılmalıdır. Uzmanın neden
olabileceği bir saptama bu aşamada teşhisi yanlış yöne sürükleyebilir. Sorun sahibi ileride, fırsat verseydiniz
açıklayacaktım. Fırsat vermediniz ki dememelidir. Uzman az konuşmalı, sorun
sahibi çok konuşmalıdır. Sorun sahibi, lafı uzatmayayım bana kızarlar, bunu
söylemeyeyim, dememelidir.
9-
Sorun sahibinin tutumu iyi saptanmalı, düşmanlık ve
saldırganlık duyguları olup olmadığı belirlenmeye çalışılmalıdır. Bireyin genel tutumunun doğru değerlendirilmesi
yardım ilişkisinin temelini oluşturur. İnsanlar
dört gruba ayrılır. İyi, kötü, güçlü ve zayıf kimseler. Bize gelen insan ile
ilgili bu konuda bir fikrimiz olmalıdır. Sorun sahibi insanlar başka duygular
içinde olabilir. Ben herkesin sorununu
çözerim aptallığı içinde olunmamalıdır. İyi gibi görünüp ileride bize zarar
vermeyi de planlayabilir. Dünya Sağlık Teşkilatı verilerine göre her iki
insandan biri ruh sağlığı bakımından tedaviye muhtaçtır. Bu nedenle
karşımızdaki insanın düşmanlık ve saldırganlık içerisinde olabileceği
düşünülmelidir. Zaten bu anlatılanlar normal insanlar içindir. Normal olmayan
patolojik insanlarla görüşmek uzman işidir. Örneğin bazı mani hastaları ‘Sen
bana bu sözü niye söyledin’ der. Adamdan özür dile ne yaparsan yap, adam hep
‘Sen bana bu sözü niye söyledin’ der durur. Dikkatli olmak gerekir.
10-
Uzman her türlü üstünlük belirleyici tutum ve
davranışlardan kaçınmalıdır. Ders verme rolüne girilmezse bu tehlike ortadan
kalkar. Fakat ikili ilişkilerde uzmanın üstünlüğünü vurgulayan rol yalnızca
öğretmenlik rolü değildir. Kişisel olarak ta üstlük altlık ilişkisi
vurgulanabilir. Bu şekilde ki ilişki güdümlemeye yol açar ki bu da çok
tehlikelidir. Doğrusu etkileşim yoludur. İnsani ilişkilerde çok yönlü düşünerek karşımızdakinin kalbini
kırmayacağız. İnsanda his vardır. Küçük olsun büyük olsun herkes sevilip
sevilmediğini bilir.
Mülakat
sırasında uzman her türlü aceleden sakınmalıdır. Acele uzmanın hem yanlış
yapmasına yol açabilir, hem de bireyi tedirgin eder. Mülakat döneminin,
etkileşim aşamasının ilk basamağı olduğu, hiç akıldan çıkarılmamalı ve bu
dönemde karar verici davranışlardan sakınılmalıdır. Mülakat bir etkileşim
aracıdır. Uzmanın yapacağı davranışların bireyi etkileyebileceği
unutulmamalıdır. Acele ve yerinde incelenmeyen davranış sorun sahibini de
yanlış davranışlar yapmaya itebilir. En azından sorununu gördüğü gibi
yansıtmayı engelleyebilir.
Sosyal
çalışmacı mülakat sırasında kendi kişiliğini öne sürmemeli kendisinden söz
etmemelidir. Ancak meslek açısından rolünü benimseyip bu konudaki bilgileri
vermekle yetinmelidir. Mülakat kişilik sürtüşmesine dönebilir. Odak noktası sorun sahibinden uzmanın kişiliğine
dönebilir. Üstelik sorun sahibinin sorununu ne şekilde gördüğünü saptırmak için
ortam hazırlanmış olur. Mülakatta
kendimizi sosyal uzman yerine koyacağız. Ancak biz hekim değil ilk yardımcıyız.
Mülakatta emir değil, soru cümleleri ile konuşmalıyız.
Bireye
başkalarının benzer sorunlarından bu aşamada söz edilmemelidir. Sanıldığının
aksine, bireyi rahatlatmak için yapılan bu iş son derece zararlıdır. Özellikle
ilk mülakatta çok daha tehlikelidir. Çünkü çalışma ortamının tesisi yanlış
kurulabilir. Ancak sorun
sahibiyle eskiden beri tanışıyorsak olabilir. İlk tanışmada bahsedilirse
kendisinin basite alındığını düşünebilir.
Mülakatın
havasının sıkıcı olmaması lazımdır. Ciddiyeti bozmamak koşuluyla mülakat sanki
zevkli bir uğraşı gibi ele alınmalıdır. Böylece sorun sahibinin katılımı daha
iyi olur. Hem birtakım gerçekler daha rahat ortaya çıkar, hem de sonraki
mülakatın gerçekleşmesi, yani etkileşimin sürmesi kolaylaşır. Uzmanın konuşmayı sevk ve idare edebilecek kabiliyeti
olmalıdır. İnsan hafızasının 13 dakikada bir dağıldığı unutulmamalıdır. Konuya
uygun düşen bir fıkra, bir tarihi olay, bir hikâyecik yaşadığımız bir olay anlatılabilir.
Sosyal uzmanların kültür seviyesi daha geniş olmalıdır. Büyük insanların
hayatları okunmalıdır. Söz yaydan çıkan bir ok gibidir. Dikkat edilmelidir.
Örnek: Bir gün bir adam karısına ‘Ben şimdi bir başka kadına âşık olsam perişan
oluruz değil mi’ diye boşboğazlık etmiş. Aslında böyle bir durum yok. Ve
evliliği tam 10 yıl adama zehir olmuş. Ne kadar özür de dilese böyle bir şeyin
olmadığını anlatmaya çalışsa da perişan olmuş.
Mülakatın
amacı daha en başta belli edilmelidir. Böylece konuşmaların tümü aynı yönde
olur. Bu durum hem zaman yitirilmesini önler hem de mülakatın etkinliğini
artırır.
Mülakat
sırasında bireyin birkaç kez boşalımı sağlanmalıdır. Gerçeğe uygun bilgilerin
elde edilmesi bu şekilde kolaylaşır. İnsanların sadece akılcı olmadıkları aynı
zamanda duygularının da bulunduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Kendimizi uçağa benzetirsek bir kanadımız akıl-mantık
diğer kanadımız duygumuzdur ve her ikisi dengede olmalıdır. Yalnız profosyenel
ilişkide âşık olmak yoktur. Bu sosyal uzman sorun sahibi ilişkisidir. Sebep
sonuç ilişkisi olmayan konuşmalar duygusal sömürü amacını taşır.
Konuşulanların
sistematik bütünlüğünün sağlanması için özet yapılması uzmana çok yardımcı
olur. Bu özetin mülakatın çeşitli aşamalarında sorun sahibi ile de paylaşılması
bu sistematik bütünlüğün sağlanmasına katkıda bulunur. Profosyenel ilişkide notlar alınması konusunda, daha
en baştan izin alınmalıdır. Zaten mülakatın daha sonraki aşamaları için,
yazılması da zorunludur.
11-
Sosyal
sağlığımızı dikkate almazsak aynı zamanda bedeni hastalıklara da kapı açmış
oluruz. Bir kişinin hastalığı sadece kendini ilgilendirmez. Ailesinden
başlayarak tüm toplumu ilgilendirir. Beden sağlığı için nasıl günde 3 öğün
yemek yiyorsak ruh ve sosyal sağlığımızla da ilgilenmeliyiz. İletişim
Teknikleri ve Yönlendirme Sanatını bilmeyen insanlar duygularını ifade etmede
zorluk çekerler. Örnek: Adamın birisi kız istemeye gitmiş. Dereden tepeden
konuşmuş konuşmuş. Saat 12 yi geçmiş. Sonra dönüp, yahu ben buraya niye
gelmiştim demiş. Demek ki konuya bir türlü giremiyor. Konuyla ilgili bir şiir:
Söylesem
söyleyebilsem derdimi
Yıldızlı bir
gecede açabilsem kalbimi
Göreceksin
seninle dolu
Seni
seviyorum, çılgınca aşığım, tahammülüm kalmadı ama, demem, diyemem, çünkü
aramızda dağlar denizler ve benim o kahrolası gururum var.
Sen seni
sevdiğimi bilmeyecek öğrenmeyeceksin
Ben her gece
yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim
Sana asla
Çünkü
aramızda dağlar denizler ve benim o kahrolası gururum var.
Kaynak: Prof.
Dr. Kemal Çakmaklı ’nın Akra FM’de yer alan söyleşilerinden derlenmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder