Ekonomi (İktisat) “Başyazılar 1.”
Dijital Paranın Laneti!
Bize borç veren küresel sermayeye hayranlık
duymamak elde değil.
Adamlar öyle bir sömürü düzeni kurmuş ki, bu
sarmalın dışına çıkmak mümkün değil...
Neden?
Sadece borç vermiyorlar,
Eğitim modelini, aile modelini, harcama modelini de beraberinde veriyorlar.
Subliminal mesaj ve algı operasyonlarını çok
iyi kullanıyorlar.
Gerekirse borç bul ama mutlaka yaz tatili
yap, modayı takip et, eskiyi at yenisini al...
Verdikleri para çil çil altın olsa, insan harcamaya kıyamaz.
Dolayısıyla hükümetlerde yol-köprü bazı yatırımları borçla yapmaz,
yapamaz...
Verdikleri para fiziki olsa, yatırımların bir kısmını feraha çıkınca yaparsın...
Ama verdikleri borç "dijital
rakamlar"
Kredi kartı da bunun için var.
Parayı görmeyince harcamak ne kolay.
Ama cebimden fiziki altın verecek olsam,
o ayakkabı ya da çantaya o kadar para vermem, veremem...
İhtiyacı için değil ihtiraslarını almak için
harcama yapanlar, sonunda cari açık verir, daha sonrada bunu kapatmak için
uluslararası sermayeye el açarlar, ve sonunda;
"Dijital paranın lanetine" uğrar.
Haksızlık etme, büyüyoruz diyenlere…
Doğrudur ama nasıl büyüyoruz.
1) İşsiz büyüme: Ekonomik büyümenin olduğu
ama istihdamın artmadığı büyüme.
2) Acımasız büyüme: Ekonomik büyümenin gelir
dağılımını düzeltmemesi, bozması ve daha da adaletsiz hâle getirmesi.
3) Köksüz büyüme: Ekonomide büyüme
gerçekleşirken toplumun kendine ait örf adet ve geleneklerinin yok olduğu
büyüme.
4) Geleceksiz büyüme: Sürdürülebilir olmayan
büyüme.
Bizde bunların hepsi var.
O zaman paran yoksa borç bularak
harcamayacaksın.
Ayağını yorganına göre uzatacaksın.
Aksi halde "dijital paranın
lanetine" uğrarsın.
Ekonomi (İktisat) “Başyazılar 2.”
Mundell Tahsisler
Kuramına Alternatif "Anadolu İrfanı Tahsisler Kuramı" Model Önerisi.
Mundell Tahsisler Kuramına göre bir ekonomide enflasyon ve dış açık varsa, hangi politikaları uygulamak gerekir..?
Önce bu sorunun cevabına
bakalım.
Sorunları ikiye bölelim.
İç sorunlar, enflasyon ve
işsizlik.
İç sorunlara maliye politikası
ile hükmedeceksiniz.
Dış sorunlar, dış fazla ve dış
açık.
Dış sorunlara da para politikası
ile hükmedeceksiniz.
Sonuç:
Enflasyonu düşürmek için
daraltıcı maliye politikası uygulanacak. Yani kamu harcamaları kısılacak,
vergiler artırılacak, transfer harcamasını azaltacaksınız.
Dış açığı kapatmak için
daraltıcı para politikası uygulanacak. Dış açığı kapatmak için sermaye
toplamanız lazım. Bunun içinde faizleri yükselteceksiniz, para arzını
kısacaksınız.
Şimdi gelelim, Mundell Tahsisler Kuramına Alternatif "Anadolu İrfanı Tahsisler Kuramına"
1) İnsanlar mallarını
birbirleri arasında haksızlıkla yemeyecek.
2) Hırsızlık yapılmayacak,
dürüst olunacak.
3) Üretilmeden tüketilmeyecek.
4) İhtiraslarımızın değil
ihtiyaçlarınızın peşinde koşulacak.
5) Enflasyon ve faizin ana
nedeni israf ve yolsuzluklardır. Adli ve idari önlemler alınacak.
6)Adaletin çalışmadığı yerde
enflasyon ve faiz olur. Bu ise devlerin borçlanmasına, para basmasına, paranın
değerinin düşürülmesine neden olur.
7) Enflasyon, halktan gizli
vergi toplama yöntemidir.
8) Faiz bir sömürü aracıdır,
fakirden zengine servet transferidir, gelir dağılımda adaletsizliğe yol açar.
Bu bilinç ile hareket
edilirse, zaten çözülecek bir sorun ortada olmaz.
Ekonomi (İktisat) “Başyazılar 3.”
Faizin Sömürüye Dönüşme
Serüveni..!
Reel faizler büyüme oranından
daha fazla ise, yani (i=faiz >
büyüme) ise, daha az vergi toplar daha çok borçlanırsınız. Bu iş bir müddet
sonra bir sarmala döner ve borcu borçla kapatırsınız. Bu da enflasyonu körükler.
Çünkü büyümeden sağlanan fayda faize gider. Bu sarmaldan kurtulmak için bir
kereliğine para basmak borçlanmaktan daha iyidir. Çünkü borçlanmak daha çok
enflasyonist etki oluşturur. Dünyada gelişmiş ülkelerde kabul gören enflasyon
oranı (fiyatlar genel seviyesi) %2 'dir.
Enflasyonist ortamda hükümet
halktan daha çok vergi toplamak için sürekli para basar. Bastığı parayı Merkez
Bankası aracılığıyla satar. Enflasyonist ortamlarda en büyük vergiyi cebinde
para tutanlar öder çünkü para sürekli değer kaybetmektedir. Bunu gören halk bu
defa yabancı para cinsinden mevduat hesabı açar. Böylece parasının değerini
kısmen korur. Bu ise ülke için daha büyük belalara kapı aralar. Çünkü elde
yeterli döviz olmayınca, yerli para daha hızlı bir şekilde değer kaybeder, yurt
dışından daha maliyetli bir şekilde borç bulmak zorunda kalırsınız. Borç
bulamaz iseniz elinizdeki varlıkları satmaya başlarsınız. Ya da uluslararası
arenada tavizler vermeye başlarsınız.
Faize Dayalı
Ekonomik Sistem Ekonomik Krizlere Neden ve Nasıl Yol Açar?
Ekonomide birinin harcaması diğerinin geliridir. Para ise kaydi para.
Yani fiziki değil, dijital rakamlardan ibaret. Faizli sistemde kişi kredi
yoluyla sahip olduğundan daha fazlasını harcar. Ancak belirli dönemlerde borç
aşırı büyür ve ödenemez hâle gelir. İşte biz buna kriz diyoruz. Çare faiz yerine ticaret bankacılığı şeklinde
ortaklıklar ve altına dayalı para sistemi.
Faiz sarmalından çıkmanın anahtar kelimesi ise "güven" Çünkü ekonomide "beklentiler" çok önemlidir. Peki, bu güven nasıl sağlanacak.? Bu sorunun cevabı için Emevi halifesi Ömer Bin Abdülaziz'in örnek alınacak hayatına bakmak icap ediyor.
Ekonomi
(İktisat) 1. Yazı
Paranın Değeri Neye Göre Belirleniyor!
Merkez
Bankası, para basarak Hazineye ve Bankalara borç verir, ama kendisi bir yere
karşı borçlanmaz.
Merkez bankasının ortaklık yapısı şu
şekildedir.
A sınıfı: Hazine % 51
B sınıfı: Türkiye’de faaliyette bulunan milli
bankalara aittir.
C Sınıfı: Milli bankalar dışında kalan diğer bankalar
ile imtiyazlı şirketlere (Osmanlı Bankası) ait bulunmaktadır.
Not: İmtiyazlı hisse senetleri, sürekli kâr
payı ödemeyi gerektirmesi nedeniyle tahvil, ortaklık hakkı vermesi nedeniyle
hisse senedi özelliğine sahiptir.
Merkez bankasının ortaklık yapısına ait bilgi
edinmek isteyenler aşağıdaki linkten detaylı bilgi alabilir.
Eskiden para altın karşılığı basılıyor idi.
Bu
uygulama Amerika tarafından 1971 yılında bırakılınca, kâğıt paranın değeri
artık altınla ölçülmüyor.
Peki,
neyle ölçülüyor?
Sizin ekonomik, askeri, bilim, medya gücünüz ile.
Bu sayılan unsurlar ne kadar güçlü ise, paranıza da talep o kadar yüksek oluyor.
Ekonominin kuralı: Bir şeye talep ne kadar yükselir ise, o şey o kadar değerlenir.
Bu nedenle dünyada "rezerv para" dolar.
Aslında
bir kâğıt parçası ama itibarı var.
Konuyu
daha iyi anlama adına bir örnek.
2021 yılı Borç/GSYİH
oranı:
Japonya % 256
ABD % 133
Fransa % 115
İngiltere % 108
Türkiye
listenin sonlarında % 38 civarında olmasına rağmen dolar ve altın bizde aşırı
oynak.
Kaynak: https://www.ensonhaber.com/ekonomi/ulkelerin-2021-yili-borc-gsyih-orani-belli-oldu
Dünyada
(medya-finans-silah-enerji-teknoloji) gücüne sahip ülkelerin paralarının altın
karşılığı olmasa da paraları bugün için bizden daha değerli.
Demek
ki, karşılığı olmasa da, güçlü olmak dengeleri değiştiriyor.
Halkımız
bu duruma "zor oyunu bozar" şeklinde bir özdeyiş getirmiş.
Ekonomi
(İktisat) 2. Yazı.
Cari
Açık:
Ödemeler Bilançosu şu kalemlerden oluşur.
1) Cari İşlemler Hesabı 2) Sermaye ve Finans Hesabı (Resmi Rezervler, finans hesabının altında gösteriliyor.) 3) Net Hata ve Noksan
Bu ana kalemlerin toplamı
sıfır olmalıdır.
Cari Açık: Mal ve hizmet
ihracatı ile birincil ve ikincil denge toplamının, mal ve hizmet ithalatı ile
birincil ve ikincil denge toplamından az olmasıdır.
Eğer
bu açığı kapatacak sermaye ve finans gücünüz yok ise "net hata ve
noksan" kalemi ile dengeleme yaparsınız.
Eğer burada da denge sağlanamazsa bu defa resmi rezervler devreye girer.
Cari
açıkta "net hata ve noksan kalemini" basitçe şöyle düşünün.
Hane
halkı bir evde yapılan harcamalar aylık gelirden daha fazla ve ay sonu bütçe
açığı verilmiş, bu durumu gören enişte, aile huzuru için gizlice açığı
sıfırlıyor.
Tabi
ki, etik kurallar gereği kim olduğunun bilinmesini de istemiyor.
Anadolu
feraseti ise bu durumu şöyle özetlemiş.
"Ayağını
yorganına göre uzat"
Ülkemizde
cari açık rakamları şu şekilde:
2019
yılı: Cari fazla verdiğimiz yıl oldu. Yaklaşık 1,7 milyar dolar.
2020
cari açık: Yaklaşık 35,5 milyar dolar.
2021
cari açık: Yaklaşık 15 milyar dolar.
2022
cari açık: Yaklaşık 49 milyar dolar.
Cari açık/GSYH oranı Eylül 2022 tarihi itibarıyla % 4,8.
Dünyadan bir örnek verelim.
Amerika’nın
2021 yılı cari açığı 821 milyar dolar civarında ve cari açık/ GSYH ‘ya oranı 2020 yılında %2,9 iken 2021 yılında %3,6.
Peki, Amerika cari açığını nasıl kapatıyor?
Tam
olarak bilmiyorum ama dünyanın rezerv para birimi dolar olduğu için dolar
basarak kapatabilir.
Ya
da bu kadar çok para basmak yerine bono ve tahvil ihraç edebilir.
Hatta
bunu elektronik ortamda da yapabilir.
Böylece
para basmak yerine dijital bono ve tahvil yöntemi ile doğa ve çevre de korunmuş
olur.
Paris
iklim anlaşması belki de ileride para yerine "dijital cüzdanı"
zorunlu kılabilir.
Biliyorsunuz,
merkez bankaları para bastığı zaman bir yere karşı borçlanmaz.
Devletler
borçlanır ama Merkez Bankaları borçlanmaz.
Peki,
Amerika "süper akıllı kâğıt" teknolojisi ile bu açığını kapatma
imkânına sahip iken biz ne yapıyoruz.
Mecburen
çoğunlukla dışarıdan kaynak buluyoruz. Çünkü az önce dediğimiz gibi dünyadaki
rezerv para birimi dolar olduğu için biz TL basarak cari açığımızı
kapatamıyoruz.
Türkiye'de milyonlarca insan, işinde gücünde var gücüyle çalışıyor, üretiyor. Ama kayıp ve kaçaklar daha fazla...
Peki, bir ülkenin dış açığının artması o ülkeyi ya da dünyayı resesyona sürükler mi?
Hayır,
bu tip kararları veren mekanizmalar daha başka.
Küresel
sistem buna karar veriyor.
Yani
devletler üstü dünyayı idare eden sistem.
Sermaye
hareketlerinin serbest olduğu küresel bir çağda yaşıyoruz.
Eskiden
kâğıt paralar altın karşılığında basılıyor idi, şimdi o yok.
Piyasalarda
hâkim olan araçlar üç kâğıt (kâğıt para, bono ve tahvil) esası üzerine.
Peki,
bu durumda ne yapmalı?
Tabi
bu sorunun kısa bir cevabı yok, cevabını bulmak için 1500'lü yıllardan bugüne
kadar neler olup bittiğini bilmemiz ve anlamamız gerekiyor.
Mevcut
ekonomik düzeni kim nasıl kurdu ve sistem nasıl işliyor?
Dünya
nüfusunun en zengin %1'lik kesimin serveti, dünyanın yarısına (%46) eşit iken;
Dünya
nüfusunun yarısından fazlasının (%55) aldığı pay ise neredeyse %1.
Anadolu
feraseti bu durumu şöyle özetlemiş.
"Para
parayı çeker"
Necip
Fazıl Kısakürek, Destan şiirinde bu durumu şöyle anlatıyor.
"Allah'ın
on pulunu bekleye dursun on kul
Bir
kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul
Kurt
yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa"
Cari
açıkla ilgili, görüşmeler yaptığım ülkenin farklı noktalarından vatandaşlar
şunları söyledi.
-- Cari açık ne olursa olsun, dünyadaki söz sahibi sermaye (bazıları üst akıl diyor) kanalıyla birileri gelir, bizim cari açığımızı kapatır. Endişeye gerek yok. Çünkü Türkiye herkes için kritik öneme sahip bir ülke. Doğunun en batısı, batının en doğusu, stratejik bir konumu var. Ayrıca savunma sanayisinde hızla ilerliyoruz Bu durum ileriye dönük bize fayda sağlayacak.
-- Türkiye piramidin en üstündeki ilk %10'luk kesim için Cennet bir ülke. Halkın durumu için yorum yapmıyorum.
--
Gelecek olan geliyor, krizlerden kaçış mümkün değil.
-- Aslında ekonomi dâhil en önemli sorunumuz ahlâk. İkinci olarakta sermaye yapısı güçlü olmadan işe girişme hastalığı.
--
Kıtalar arası bir füzenin atış pozisyonuna gelmesi, bütün cari açığınızı bir
anda kapatır, borcunuz 400 ya da 600 milyar dolar olmuş, bir önemi yok, çünkü
kâğıt para, bir değer ifade etmiyor.
--
Bu darboğazdan çıkmak için milyarlarca dolar değerinde altın, petrol değerli
bir şeyler bulmamız lazım. Ben bunu bulacağımıza inanıyorum.
Son
söz:
Batıyı
eleştirmeyin, Batıyı geçmeye çalışın. (Aliye İzzetbegoviç.)
Ekonomi
(İktisat) 3. Yazı
Dünyayı
yeni bir ekonomik kriz bekliyor mu?
Yaklaşan
krizin ayak seslerini riskli fon ve tahvil satışlarının yükselişinden
sezebiliyoruz.
Anadolu
feraseti ne diyor.
Perşembenin
gelişi Çarşambadan bellidir.
Hocam,
riskli fon ve tahvil satışı ne demek?
Aslında
bu sorunun cevabını milletimizin yıllar önce çözmüş.
Şöyle
bir fıkra var.
Mahallede
fiyatı 1000 TL olan eşeğin elde ele dolaşarak 10.000 TL olması.
Son
alıcının ise vadeli aldığı bu eşeği ödemeye gücünün yetmemesi.
Dünyayı
bekleyen krizin finansal bir başka nedeni ise, fuhuş ekonomisi.
Güngör
Uras'ın tabiriyle, esas faaliyet alanındaki karlar, faaliyet dışı karlardan
(faiz, rant gibi) geri kalırsa buna fuhuş ekonomisi deniyor.
Yani
emek ve sermaye yoluyla değil, paradan para kazanma yolunun revaçta olması.
(Ekonomide
sermaye ve finans aynı şey değil)
Bununda
en son geldiği nokta metaversede (dijital dünyada) hayali arsa satışları.
Gerçekte
olmayan hayali şeyleri alıp satmak.
Bir
başka neden, 1 TL'ye mal olan bir malın son tüketiciye 10 TL'ye satılması,
böylece piyasalardaki para arzındaki artış.
Hatta
şöyle bir hikâye anlatılır.
Osmanlı'nın
son zamanlarında halk arasında yurtdışından gelen ithal mallar için söylenir.
"Pazarlık
yapmaktan hiç anlamıyor isen, sana söylenilen fiyatın yarısını teklif et."
Dünyada
son 150 yılda oluşan krizlere baktığımızda uzun depresyon (1873), büyük buhran
(1929) ve küresel kriz (2008) şunu görüyoruz.
Dünyada
sistemler değişirken krizlerde beraberinde geliyor.
Bazen
minik depremler şeklinde bazen de tsunamiye yol açacak kadar şiddetli depremler
eşliğinde.
Merkantilizm
(altın ve gümüşü esas alan) sistemden sanayileşmeye geçilirken doğan aşırı para
ihtiyacı insanları üç kâğıt sistemine (kâğıt para, bono, tahvil) yönlendirdi.
Arkasından
Amerika'daki 1929 Büyük Buhran ise, serbest ticaret anlaşmaları sonunda birçok
ülkenin altına dayalı para basmayı bırakması nedeniyle başladı.
2008'deki
kriz ise, kripto ve dijital paralara geçişin ön artçı depremiydi.
Şimdi
harcamalar ve tüketim öyle büyük boyutlara ulaştı ki, piyasalardaki altın
karşılığı olmadan basılan paraları, dünyadaki tüm Merkez Bankalarının toplaması
mümkün değil.
Bu
nedenle kripto para ve dijital paraya geçişle birlikte yeni krizler de bizleri
bekliyor olacak, çünkü bu da bir sistem değişikliği.
Tabi ki dijital paranın riskleri de var. Mesele hacker'lar.
Diğer
yandan dünyanın her yerinde iletişim uydularla çözülse bile, bu sistemi
kullanacak insan unsuru da ayrı bir konu.
Diğer
yandan tarihçi Yuval Noah Harari şöyle diyor.
"Emeğe
olan ihtiyaç azalınca bunun sosyal sonuçları olacak. Teknolojik gelişmeler
sayesinde milyarlarca insanın beslenmesi belki haplarla çözülecek ama
devletlerin en önemli sorunu bu kez can sıkıntısı ile başa çıkma
olacak. Benim önerim diyor, bilgisayar ve uyuşturucu bağımlılığı."
Konu
ile ilgili vatandaş görüşleri şu şekilde.
--
Altının değerini Allah (cc) belirlemiş. Bu sistem ne zaman bozulmaya yeltenirse
krizler çıkıyor.
--
Dünyada yeni ve büyük krizin 2024 yılında ön artçı sarsıntılar ile 2025 te ise
ana şoklarla başlayacağını sanıyorum.
--
Dünyada dijital paraya geçmeden her şeyin değerini minimize etmeye
çalıştıklarını düşünüyorum.
--
Dijital paraya geçişten önce dünya nüfusunun azaltılması lazım.
--
Para değişim ve ihtiyaç için kullanılır. Oysa ki fuhuş ekonomisinde spekülatif
olarak kullanılarak, haksız kazançlar elde ediliyor.
--
Mevcut ekonomik sistemle sorunlar çözülmez. Dünyaya hak ve adaleti esas alan
yeni bir ekonomik model sunmak gerekiyor.
Yazımı
şu cümlelerle bitiriyorum.
Zaferin
binlerce babası vardır ama yenilgi yetimdir. (Kennedy.)
"Pişmanlık
farkında iken gereğini yapmamaktır."
Ekonomi
(İktisat) 4. Yazı
Dünyadaki
Mevcut Ekonomi Modelleri Sorunları Çözemez!
Çünkü
düşük profil ekonomi modeli.
Aynı
hataları yaparak farklı sonuçlar beklemek ne kadar doğru.
Dünyada
1500'li yıllardan itibaren bugüne kadar gelen Batıya ait ekonomik sistem,
Anadolu tabiriyle zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor.
Çünkü
sistemin kökü kölelik ve işgaller ile başlamış, devamında faiz ve rant ile
devam etmiş, en sonunda dünya hakimiyeti için iki büyük dünya savaşı çıkartılmış.
Yani
kökünde faiz, haksız kazançlar, savaş, kan, gözyaşı var.
Kısaca
düşük ahlâk profili var.
Klasikciler,
Keynesciler, Monotaristler, Liberaller, IS-LM-BP eğrileri, Marshall, Mankiw,
Ortodoks ekonomi, Heterodoks yaklaşım, Kardinal eğrisi...
Büyük
sermayenin emrinde olanlar hepsi de kendince denge noktasını bulmaya çalışıyor.
Denge
noktası ise bir ütopya.
Denge
noktasına ulaşmak için önerilen genişletici ya da daraltıcı ister maliye ister
para politikası olsun, bunları kurgulayanlar herkesten önce sonuçları
bildikleri için, sistem hep zenginden yana.
Subliminal
mesaj yoluyla (aydınlatılmış alana=denge noktasına) dikkatinizi toplayın
deniyor ve büyük resmi göremeyen milyarlarca insan krizlerden krizlere
sürükleniyor.
Çünkü
sistemin kendisi tabiri caizse fay hatlarında geçen yıllar içinde enerji
biriktiriyor ve günü gelince büyük depremleri tetikliyor.
Ekonomideki
"bütçe-kayıtsızlık eğrisi" en yüksek faydayı elde etmek için bütçenin
tamamını harca diyor. Yani tasarruf etme. Hatta o kadar ki, paran yoksa bile
kredi çekip tatile git...
İyi
de yarın bir gün acil para lazım olduğunda ne yapacaksın?
Git
bankadan faizle para al..
Derken
kredi kartında minimum ödeme ile başlayan süreç iflas ile neticeleniyor.
Demek
ki ayağımızı Batının ekonomik tavsiyelerine göre değil, yorganımıza göre
uzatmak icap ediyor.
Gelelim
çözüm önerilerine...
Marshall
kanunu elindeki avucundakini harca mutlu mesut olursun, diyor oysa ahilik
kültürü istekleri değil ihtiyaçları karşıla diyor. Tasarruf yap diyor.
İktisatlı yaşa, zor günler için hazırlıklı ol diyor.
Bankalar
paradan para kazanmak yani "ipotek bankacılığını" tercih ettikleri
için faizlerin çok düşmesini istemez, bu da nihai mal fiyatlarına yansır, çünkü
maliyete faiz gideri eklenir. Böylece faiz maliyeti piyasadaki para arzının
genişlemesine bu da enflasyon ve uzun vadede işsizliğe neden olur.
Yapılması
gereken "emek-sermaye ortaklığını" esas alan "Ticaret
Bankacılığı" sistemine geçilmesidir.
(Bu
konu hakkında kitap yazılacak kadar kapsamlıdır.)
Üç
kâğıt (kâğıt para, bono, tahvil) sistemi yerine altına dayalı ödeme sistemine
geçilmelidir.
İlave
olarak finansal açıdan paradan para kazanma modeli terk edilmelidir.
Yani
bir şirketin esas geliri emek ve sermayeye dayalı üretim sistemine
dayanmalıdır.
Şehir
dışında 1 km çapında oluşturulacak yüzlerce yerleşim alanları ile nüfus
Anadolu’ya yayılmalı (bu yerleşim merkezlerinin tam ortasından trenlerin
kalkacağı) bahçeli evler modeline geçilmelidir. Çünkü krizlere karşı sadece
finansal önlemler yetmez, gıda ve tarım da önemli. Şehirlerde apartmanlarda
beton yiyecek halimiz yok.
Fıtrata
dayalı yaşam modeline vücut bünyesi alıştırılmalıdır.
(Bu
konu da hakkında kitap yazılacak kadar kapsamlı bir konudur.)
Ekonomi
(İktisat) 5. Yazı
Ekonomik
İstikrar İçin En Uygun Yönetim Modeli.
Ekonominin
birinci kuralı ahlaktır.
Şimdi
bunu açıklamaya çalışalım.
Amerikalıların
meşhur bir sözü var.
Biz
dünyayı yönetelim, mühendis ve doktorları gerekirse para ile ithal ederiz.
Demek
ki, ekonomi ve yönetim bilimleri iç içe.
Yine
Amerikan iktisat fakültelerinde anlatıldığına dair atfedilen bir fıkra var.
100
milyon dolara kadar zengin olmak istiyorsan ticaret yap, 1 milyar dolara kadar
siyaset yap, daha üstü için savaş çıkart.
Böylece
ekonomi yönetiminin en önemli kuralının ahlâk olduğunu anlıyoruz.
Mesela
siyasetin finansmanı nasıl sağlanacak?
Bunun
şeffaf olarak kurallara bağlanması önemli.
Çünkü
eski İngiliz Başbakanı Churchill şöyle diyor.
Bir
ülkedeki yatırım için ayrılan 100 TL paranın 60 TL'si yatırıma dönüşüyor ise, o
ülkedeki liderin kıymetini bilin.
Ekonomi
politikaları bir seçim dönemine sığmayacak kadar uzun süreçleri içinde
barındırıyor.
Bu
nedenle demokrasinin beşiği olarak bilinen İngiltere’de, yönetimde sürekliliği
sağlamak için Başbakanı Kral/Kraliçe atıyor, Birleşik Krallığa bağlı 16
devletin yöneticileri kral/kraliçeye bağlılıklarını bildiriyor. Yani
demokrasinin beşiği İngiltere’de kraliyet ailesi sembolik değil, hayatın tam
göbeğinde.
Bugün
Amerika’da uygulanan sistem Osmanlı'dan kopya çekilmiş desek yeridir.
Osmanlı'da
kurumsal yapı çok iyi ve bu sayede dünya hâkimiyetini ele geçirmiş.
Ama
ne zaman ahlâki zafiyet başlamış, işler ehline verilmemiş, devletin üst
düzeyinde görev alanlar para vakıfları kurmuş ve buralardan rant elde etmiş,
koskoca imparatorluk yavaş yavaş çöküşe doğru yol almaya başlamış.
Anadolu
feraseti buna "para insanı bozar" diyor.
Bugün
için dünyadaki mevcut ekonomi aynı zamanda korku üzerine de kurulu.
Mesela
dünyevi makamları kaybetme korkusu ile haksızlıklara ses çıkarmamak.
Diğer
yandan dünya sevgisi her hatanın başıdır. Yani rüşvet, haram yeme...
Başka
bir örnek, hırsızlara caydırıcı ceza verilmeyince korkunuzdan evinizde
cebinizde para tutamıyorsunuz, ticaret ya da emek-sermaye ortaklığı yerine
faize bulaşıyorsunuz.
Yaygın
bilinen kanaatin aksine dünya genelinde devletlere borç veren mekanizmalar,
verdikleri borcun ödenip bitmesini istemiyor, çünkü kendilerine bağlılık devam
etsin istiyorlar ve günü geldiğinde verdikleri borçlar (kâğıttan kuleler =kâğıt
para, bono, tahvil) karşılığında stratejik mallar ya da çeşitli dayatmalar ile
alacak tahsiline gidiyorlar.
Demek
ki ekonominin birinci kuralı ahlâk.
Bu
durumda işin içine aile, eğitim, adalet kavramları giriyor.
Çünkü
ekonomi disiplinler arası bir bilim dalı.
Ekonomi
ile ilgili herkese şifa olacak sözlerle yazımı noktalıyorum.
Ey
iman edenler! Mallarınızı, karşılıklı rıza ile (hilesiz, aldatmasız, dürüst)
bir ticaret olmaksızın aranızda batıl (rüşvet ve benzeri haram) yollarla
yemeyin ve kendinizi (yahut birbirinizi) de (telef edip) öldürmeyin. (Nisâ
Sûresi 4/29)
Aldatan
bizden değildir.” (Müslim, İman, 164)
Ekonomi
(İktisat) 6. Yazı
İrfan
Beyin Yeni Ekonomik Modeli "Görünen El" Teorisi.
İrfan
bey, Anadolu’nun bağrında yetişen yiğit bir vatan evladının oğlu.
Helal
lokma ile büyümüş, vatanını canından çok seven, Avrupa görmüş bir münevver.
Tarihini
geçmişini biliyor, geleceğe ümitle bakıyor.
Kendisi
ekonomide yeni bir teori geliştirdi.
Teorinin
adı "görünen el"
İrfan
bey diyor ki,
Dünyada
uygulanan mevcut ekonomi sistemi (halka söylenen) devletlerin %99'u karma
ekonomi modelini kullanıyor.
Oysaki
bu ne kadar doğru?
Gören
gözler için dünyada hâlihazırda uygulanan model karma ekonomi değil, %100
olmasa da "emir-kumanda" ekonomisine daha çok benziyor.
Eğer
biraz dikkatli bakarsanız, (Klasik ekonominin babası ve Londra Kraliyet Üyesi
Ödülünü alan) Adam Smith'in "görünmez el teorisinin" küreselleşme
olgusuna bağlı olarak şekil değiştirdiğini ve dünyayı nasıl "emir kumanda
ekonomisine" çevirdiğini yaşayarak anlıyoruz.
Pandemi
uygulamaları, Rusya-Ukrayna savaşı ile başlayan enerji ve gıda krizi, iklim
değişikliği projeleri, kripto ve dijital para, metaverse, ekonomilerdeki anlam
verilemeyen davranışlar..
Tüm
bunlar görünmüyor mu, diyor, İrfan bey ve ekliyor.
Bu
durumu görebilmek için, irfan sahibi olmak lazım.
Bunun
içinde üç şey lazım.
--
At gibi 360 derece etrafı görebilmek.
--
Satır aralarını okumak.
--
Cümleyi tersinden okumasını bilmek.
Ve
ilaveten "subliminal mesaj ve algı operasyonlarının kurbanı olmamak"
"Görünen
el" teorisine göre dünyada söz sahibi olan üst akıl, dünyadaki mevcut
kaynakların bu dünya nüfusunu beslemeye yetmeyeceğini, nüfusu bir şekilde
azaltmak gerektiğini ifade ederken diğer yandan da Mars'ta yaşamanın mümkün
olup olmadığını araştırıyor.
Bizlerde
kendi aramızda tartışıp duruyoruz.
Klasik
ekonomi, Keynes, Monetaristler, Liberaller, Neo Liberaller, Ortodoks ekonomi,
Heterodoks yaklaşım, Marshall, Hicks ve Mankiw...
Amerikan
Merkez Bankası Fed'in uygulamaları, borsa-altın-döviz üzerinden yapılan
manipülasyonlar vs...
Hepsi
de Anadolu tabiriyle "tavşan kaç tazı tut" oyunundan ibaret.
İrfan
bey diyor ki,
Bunları
bırak, "İrfan Modeline" gel, aksi durumda fena halde çarpılacaksın.
İrfan
modelinin birinci ilkesi ahlâk,
İkinci
ilkesi farkındalık...
Dönen
dolapların farkında olmayanlara modelin detaylarını anlatmakta anlamsız, diyor
İrfan bey.
Bu
badireden çıkış ise, ahlâk, adalet, dürüstlük, merhamet, yardımlaşma, sadaka...
Ekonomi
(İktisat) 7. Yazı
Enflasyon Hakkında.
Enflasyon fiyatlar genel
seviyesinin devamlı olarak yükselmesidir. Peki, neden fiyatlar devamlı
yükselir. İki ana nedeni var.
1)
Yaradılış fıtratına aykırı hareket etmek. Mesela paradan para kazanmak yolunu
seçmek yani faizcilik gibi.
2)
İnsanlarım Allah ile olan bağlarının zayıflaması sonucu topluma karşı
görevlerini yerine getirirken düştüğü ahlaki zafiyetler. Mesela rüşvet,
karaborsa, stokçuluk vs.
Yani
meydana gelen olayların hem maddi hem de manevi boyutları var.
Kuşların
iki kanadı olmasa uçabilir mi?
Elektrikte
faz ve nötr olmadan lamba yanabilir mi?
Bir
Hadisi Şerif naklederek yazıyı bitirelim.
Kütüb-i
Sitte: Hadis 376
Bir
adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, bizler için eşyalara fiyat tespit
ediver" diye müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (sav): "Hayır, fiyat
koymayayım (rızka bolluk vermesi için) Allah'ıma dua edeyim" cevabını
verdi. Arkadan bir başkası gelerek: (Ortalık pahalandı) eşyaların fiyatını bize
siz tespit ediverin" diye talepte bulununca, bu sefer: "Hayır rızkı
bollaştırıp, darlaştıran Allah'tır. Ben hiçbir kimseye zulmetmemiş olarak Allah'a
kavuşmak istiyorum" cevabını verdi.
Ekonomi
(İktisat) 8. Yazı
IS-LM-BP
eğrileri ekonomik çözümlere model olamaz.
Mevcut
Sistemde Ekonomik Krizleri Aşmak Mümkün mü?
Ekonomi
biliminde (ister dışa kapalı ister açık fark etmez)
Ödemeler
dengesi ile ilgili IS-LM-BP eğrileri var.
Sistemi
kuranlar öyle bir kurgu yapmış ki,
Eğrinin
hangi bölgesinde olursan ol,
Ekonomiyi
kurtarmak için alınan önlemler sadece ve sadece şu işe yarıyor.
İslam
dünyasının ve dünyanın geri kalanında ise fakir halkların sömürülmesi...
Acı
ama gerçek durum bu...
Çareler
çözümler üzerinde kafa yormalıyız...
Adalet,
dürüstlük, merhametin esas alındığı, yepyeni ekonomik modeller kurmalı.
IS-LM-BP
eğrilerinde nereye gidersen git her yer faiz ve rant alanı.
Çözüm
ise eğri alanlardan doğru alanlara çıkmak, yani temiz alanda kalmak.
Borçlanmamak.
Uzun
vadeli sözleşme yapmamak.
Adalet,
dürüstlük, merhamet üzerine bir tablo inşa etmek.
Peygamber
Efendimiz Medine pazarını sıfırdan kurdu, İslam ahlakı üzerine.
Müslüman düşünür Roger Garaudy (rh.) diyor ki:
İslam,
halife ile kölenin aynı hakka sahip olmasını mecbur kılmıştır.
Deve
olayı vardır ki, bu kralların kılıçlarından daha keskin bir hadisedir.
Hz.
Ömer ile kölesi bir şehirden bir şehre giderken deveye sıra ile binerler.
Zaman
zaman devenin yularını halife çeker, zaman zaman da köle…
İşte
adalet ve hukukta İslam’ın devrimidir bu.
Marksizm
ile kapitalizm ikisi de insanı sömüren sistemlerdir.
İslam
bunlara karşı, insana prestijini iade eden tek hak dindir.
"İslâm’da
iktisat nedir sorusunun cevaplarını ararken orada büyük bir dehâ ile
karşılaştım. O dehâ Ebû Hanîfe idi.
Ne
yazık ki bugün Ebû Hanîfe’nin dehâsını Müslümanlara ben anlatıyorum.
Roger
Garaudy kimdir?
(17
Temmuz 1913, Marsilya - 13 Haziran 2012, Paris) Fransız düşünür ve yazar. 1952
yılında Sorbonne Üniversitesi'nden felsefe dalında, 1954 yılında SSCB Bilimler
Akademisi'nde bilim dalında doktor unvanı elde etmiştir. Fransız Komünist
Partisi'nde etkin bir konumda yer aldıktan sonra bu partiden ayrıldı.
Fransa
Parlamentosu'nda milletvekili, meclis başkan yardımcılığı, milli eğitim
komisyonu üyesi ve senatör olarak görev yaptı. Daha sonra profesörlüğe devam
etti. Emekliliği sırasında pek çok akademik eser yayımlayan Garaudy,
1982
yılında Müslüman olmuştur.
Ekonomi
(İktisat) 9. Yazı
Ekonominin Tarihi Yeniden Yazılmalı!
Sadece
ekonomik verileri inceleyerek (enflasyon, GSYH, işsizlik, cari açık vs.)
ekonomi hakkında anlamlı sonuçlara ulaşmanız mümkün değil.
Eğer
ekonomi biliminin içine tarihsel olayları, uluslararası siyaseti, felsefe ve
sosyolojiyi eklemez iseniz, hatalı neticelere ulaşırsınız.
Çünkü
bilim dalları disiplinler arası.
Bir
örnek verelim.
Mesela
1946 yılında Türkiye bütçesi 100 milyon artıda iken, takip eden yıllarda niye
eksiye düştü?
Bu
olayı sadece ekonomik verilerle açıklamaya kalkarsanız, hatalı sonuçlara
ulaşırsınız.
Hemen
mini bir ispat yapalım.
--
1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisini sadece gayrimüslim vatandaşlar ödemedi,
Anadolu'daki gariban çiftçide yokluk içinde varlık vergisi ödedi ve halk bir
dilim ekmeğe muhtaç hâle geldi ve sonuçta iktidar değişikliği kaçınılmaz hale
geldi.
--
Truman doktrini ve Marshall yardımlarını niye kabul ettik?
İkinci
dünya savaşı sonrası NATO’ya girmek istememiz, sanayileşmeye hız vermek için
yabancı sermayeye duyulan ihtiyaç ve halk savaş yıllarından sonra biraz rahat
nefes almak istiyordu.
Peki,
1957'lerde niye tekrar kriz ortamına sürüklendik?
Çünkü
gönderilen paralar, aradan geçen zaman içinde iktidara ait burjuvazi tarafından
rant unsuru haline getirildi.
Bunu
gören borç veren ülkeler ise para vermeyi bıraktı.
Bir
diğer neden, borç veren mekanizmalar Türkiye gibi stratejik bir ülkenin ne
ölmesini ne de dirilmesini istiyor.
Türkiye
hep baygın vaziyette devam etsin ki, çıkarları devam etsin.
Reçeteyi
ise Tolstoy ne güzel yazmış.
İnsanı,
bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek içinse uyandırmak
gerekir.
Ekonomi
(İktisat) 10. Yazı
Ekonomi Tarihi ve Kötü Kopyacı Batı!
Gök kubbe altında söylenmemiş söz yok, diye söylenir.
Yarım
hoca dinden eder, yarım doktor candan eder, sözünü duymayanınız yoktur.
Bugün
dünyaya dayatılan Batı ekonomik sistemi, aslında tam da bu tarife uyuyor ve üstelik
kötü bir kopyacı.
İşin
felsefesini bir yerlerden almışlar ve üzerine biraz matematik eklemişler.
Hemen
bir örnek verelim.
Adam
Smith'in meşhur "görünmez el" teorisini hepiniz bilirsiniz.
Acaba
Adam Smith bu teorisini yazarken nelerden esinlendi, bilmiyoruz.
Kütüb-i Sitte: Hadis 376
Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, bizler için
eşyalara fiyat tespit ediver" diye müracaatta bulundu. Hz. Peygamber
(sav): "Hayır, fiyat koymayayım (rızka bolluk vermesi için) Allah'ıma dua
edeyim" cevabını verdi. Arkadan bir başkası gelerek: (Ortaklık pahalandı,
eşyaların) fiyatını bize siz tespit ediverin" diye talepte bulununca, bu
sefer: "Hayır rızkı bollaştırıp, darlaştıran Allah'tır. Ben hiçbir kimseye
zulmetmemiş olarak Allah'a kavuşmak istiyorum" cevabını verdi.
Neymiş,
demek ki (ceteris paribüs) normal zamanlarda ekonomi kendi rayında gidiyor. Yani
devletin piyasaya müdahalesine gerek yok.
Şimdi
gelelim Keynes ve Keynessen modele.
Büyük
buhranın reçetesini yazdığı söylenen ve yeri geldiğinde devletin müdahale
edebileceğini savunan meşhur ekonomistin teorisi daha önce bir yerlerde yazıyor
muydu?
Buna
da bir örnek verelim.
Birbirinizin
mallarını aranızda bâtıl yollarla yemeyiniz" (el-Bakara, 2/188)
Hz.
Peygamber de (sas) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse haksız olarak başkasının
malını alırsa, Allah’ın gazâbına uğramış olarak ilâhı huzura çıkar"
(Buhârî, Müslim).
İşte yukarıda arz edilen delillerden dolayı, devlet
icap ederse ekonomiye müdahale edebilir.
Peki,
Batı’nın kötü kopyacılığı neden ileri geliyor, biliyor musunuz?
Kötü
diyorum, çünkü onlarda şunu çok çok iyi biliyorlar, kendi kurdukları ekonomik
modeller çıkar, menfaat, sömürü üzerine.
Eğer
İslam'dan "tam kopya çekerler ise" insanlar akın akın İslam'a gelecek
ve bu onları fena halde korkutuyor.
Ülkemizde
kendini aydın, ilerici, çağdaş, demokrat, burjuvazi olarak gören özel bir sınıf
var.
İktidarlar
değişse de her zaman kaymak yiyenler.
Bunlar
vatandaş sınıfından olup, ayrıcalıklı kesim oluyor (yani halk değil) ve
ortalarda gözükmeyi pek sevmezler.
Yaşam
alanları normal halktan çok farklı.
Bu
kesim geri kalmışlığımızın sebebini, İslam'a yüklerler.
Batı'ya
övgüler dizerler.
Halkın
da bir kısmı bu söylemlerden etkilenir.
Oysaki
gerçek durum bambaşka.
Batının
ortaçağda geri kalmışlığının sebebi, bilimin karşısında olan kilise idi.
Bunu
fark eden Batı'da aydınlanma hareketleri başladı.
Batıdaki
ilim adamları her sahada İslam âlimlerinden "çaldıkları bilgilerle"
ilerlerken, eş zamanlı olarak İslam dünyası rehavete sürüklendi.
Batı
ilerler iken, İslam dünyası geriledi.
Ve
18. yüzyıldan itibaren geri kalmışlığımızın nedeni olarak İslam ön plana
çıkarıldı.
Ayıkla
pirincin taşını diye bir tabir var, tam da bu duruma uyuyor.
Oysaki
Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamberin (sas) Hayatı, İslam Ekonomi Sistemi, İslam
Hukuk Sistemini incelediğimiz zaman şunu net bir şekilde görüyoruz.
Batı,
İslam'dan kopya çekti...
Ama
kopyasının içine "kendi kültürünü de" kattı.
Üstünlüğü
ele geçirince bizi de "kendi geçmişimize" düşman etti.
Eğer
konumuz ekonomi olmasaydı, son yüzyılda bulunan fizikteki meşhur "çift
yarık deneyi" ve "kuantum dolanıklığı" teorisinin yüzyıllar
öncesine dayanan daha da geçmişini anlatırdım.
Hatırlayın,
yazımızın başında ne demiştik.
Gök
kubbenin altında söylenmemiş söz yok.
Tabi
ki şunu da itiraf edelim.
Adamlar
kendi sistemlerini kurmak için çok çalışmışlar.
Bugün
dünya genelinde ekonomi adına söylenenler, müstevlilerin/şer odaklarının
estirdiği rüzgâra göre yazılan, çizilen ekseriyeti karşılıksız, zahmetsiz, rant
ve çalıntı olan para teorisi oyunları.
Ekonomi
(İktisat) 11. Yazı
Ekonomik
Krizlere Karşı Çözüm Önerileri.
1)
Temiz alanda kalacağız.
2)
Fitneye bulaşmayacağız.
3)
Geleneksel ve teknik yaşama döneceğiz.
4)
Meslek bilgisi ve temel malzeme işleme becerimizi geliştireceğiz.
5)
Uzun vadeli sözleşme imzalamayacağız.
6)
Borçlanmayacağız.
7)
Hayır ve iyilik üretmeye devam edeceğiz.
8)
Başkalarına karşı anlayışlı ve fazlasıyla cömert olacağız.
Ekonomi
(İktisat) 12. Yazı.
Harvard’ da Anlatılan Ekonomi Başka Türlü Bizde Başka
Türlü!
Batı biftek,
bonfile, kebap ve üstüne tereyağlı baklava yerken, gelişmekte olan ülkelere şu
tavsiyelerde bulunuyor.
Makarna yiyin
ve bu durumu ekonomi bilimi açısından detaylıca inceleyin.
O zaman ne
duruyoruz, haydi inceleyelim.
1- Her gün
makarna yemek Ortodoks ekonomi anlayışının dışına çıkarak Heterodoks yaklaşım
göstermektir.
2- Makarna
yemenin "bandvagon etkisini" araştıralım.
3- Makarna
yemenin "fırsat maliyeti" neler olabilir?
4- Makarna
yemekten elde edilen fayda ölçülebilir mi, yani kardinalcılar mı haklı yoksa
ordinalciler mi?
5- Makarna
yiyerek harcama minimizasyonu yapıyoruz. Bu duruma ait Marshall denklemlerini
Lagrange yöntemiyle çıkarın.
6- Makarnanın
"esneklik" katsayısını bulunuz?
7- Makarna
tüketimine ait "engel eğrisini" çiziniz?
8- Makarnanın fiyatının
%10 ucuzlaması nedeniyle oluşacak tüketim miktarındaki artışı en iyi açıklayan
eğri Marshall mı Hicks mi?
9- Makarna arz
ve talebinde dengesizlik olursa bunu Warlas'ın fiyat intibakı mı çözer yoksa
Marshall'ın miktar intibakı mı?
Soru: Makarna
normal mal mı, (normal mal ise lüks mal mı yoksa zorunlu mal mı) yoksa düşük mal mı?
Şimdi sıkı
durun.
Anadolu
Feraseti soruya cevap veriyor.
Ya hu kardeşim,
bana ne hikâye anlatıyorsun, bunlar ne biçim sorular?
Kısaca "ekonomik
durumumdan dolayı makarna yemekten başka çarem yok" desene.
Malumunuz
ekonomi bilimi herkesin bildiği gerçekleri anlaşılmaz dille anlatma sanatıdır.
Ama işin acı
tarafı şu.
Ekonomistler
anlaşılmaz dili geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelerde kullanır.
İşte size Batı
ekonomisinin mikro açıdan özeti.
Makro açıdan
zaten biliyorsunuz, üç kâğıda dayalı. (kâğıt para, bono, tahvil üçlemesi)
Ekonomi
(İktisat) 13. Yazı.
Ekonomi Nedir?
Ekonominin en
geniş tarifi:
Doğru
seçimlerde bulunmak ve yapabileceğinin en iyisini yapmaktır.
Anadolu
feraseti bu durumu şöyle özetlemiş.
Farsça
ifadesiyle "Huş der dem"
Böylece hem
dünyanı hem ahiretini mamur edersin.
Çünkü her canlının rızkının kefili Allah (cc).
Ekonomi, feraset,
sarfiyat, kâr, verim, birikim, isar, hayır, akıl, adalet, yönetim ve bereket
kavramlarını bilmektir.
Ekonomi “iki
günü eşit olanın ziyanda olduğunun” idrakine varmaktır.
Oysa ki
batının ekonomi anlayışı rant, çıkar, sömürü ve faize dayanır.
İslami
Ekonominin en temel ilkesi "mal da para da piyasada olacak."
Böylelikle fiyatlar
dengede olur, para ticarete yönelir, emek sermaye ortaklığı olur, faiz
kamburundan kurtulmuş oluruz, karaborsa ve stok olayları minimize olur.
Ekonomi (İktisat) 14. Yazı.
Mikro ve Makro Ekonomide Yeni Bir Model.
"Mevlana Modeli"
Bugün
için dünyada geçerli olan ekonomi sistemi "Ortodoks Ekonomi Anlayışı"
ve buna aykırı uygulamalar "Heterodoks Ekonomi Anlayışı" olarak
isimlendirilir.
Ancak
bu anlayış ve ekonomi modelleri fay hattında biriken enerjinin belli
aralıklarla depreme neden olması örneğinde olduğu gibi, piyasalarda belli
dönemlerde depremlere (krizlere) davetiye çıkarmaktadır.
Bu
nedenle mevcut ekonomik modellere alternatif yeni bir modele ihtiyaç vardır.
İşte
bu modelin ismi: "Mevlana Ekonomi Anlayışıdır.”
Güncel ekonomik sorunları çözebilecek yegâne ekonomi modeli "Mevlana Ekonomi Anlayışını” ekonomi biliminin ilk çıkışından başlayarak anlamaya çalışalım.
Ekonomide
Adam Smith 1776 yılında değer paradoksu adı altında "elmas-su"
paradoksunu incelemiş ve birinin mübadele değeri birinin ise değişim değeri
var, demiştir.
Bundan
yaklaşık 100 yıl sonra başta Marshall olmak üzere Neoklasik iktisatçılar bu iki
kavramı yani kullanım değeri ve mübadele değerini “marjinal fayda" adı
altında tek bir çatı altında toplamışlardır.
Dolayısıyla
ekonomiye ait "fayda analizi" kavramı ortaya atılmıştır.
Ancak
burada hem Kardinal hem de Ordinalciler hata yapmışlardır.
Bize
gören doğru yöntem "Mevlana Modeli" yöntemidir ve faydanın birimi de
"util" değil "sevap" tır.
Çünkü
doğumdan ölüme kadar yapılan her işin bir "sevabı" vardır.
Ancak
bunu ölçmek bazen mümkün iken bazen de bu dünya açısından ölçmek şimdilik
mümkün değildir.
Örnekler
verelim.
Yemek
yemek sevaptır, çünkü Allah'ın verdiği can emanetini korumak sevaptır.
Ailesi
ile zaman geçirmek, nafaka temini için çalışmak sevaptır.
Yapılan
her bir iyilik sevaptır.
Peki,
sevabın değeri neye göre belirlenir.
Çölde
susayan bir adamın suya vereceği değer ile suyun bol olduğu bir yerdeki değeri
(yani sevabı) farklıdır.
Aynı
şekilde bir şeyi üretirken çekilen zahmet ölçüsünde değeri (yani sevabı)
belirlenir.
Alışveriş
sırasında bir şeyi bir şeye tercih ederken aslında "sevaba göre"
hareket ediyoruz.
Burada
sevabı etkileyen faktörleri fonksiyon olarak dile getirmek istersek;
y
(sevap) = f (bütçe sınırı, sağlık emanetini koruma, aldığı ürünün çeşidine göre
herkesin hayatına kattığı anlam, zaman ve diğer faktörler)
Burada
sevabın önünde bir katsayı vardır.
"Sevap
katsayısı"
Bu
da kişinin amacı, niyeti, ihlası, takvasına göre değişir.
Sevap
elde ederken bir de kısıdımız var, ömür.
Bunları
analitik bir eksende belirtmek istersek "x ekseninde miktar birimi zerre,
y ekseninde fiyat birimi sevap, z ekseni ise zaman”
Modelin
ana fikri ise “el teorisine” dayanıyor. Ancak bu Adam Smith’in “görünmez eli”
değil.
El
teorisi ekonomi dâhil her alanda uygulanabilir.
Ekonomi (İktisat) 15. Yazı.
Fayda Maksimizasyonu için elimde olanın tamamını tüketmem lazım.
Lagrange Metodu ile elde edilen Marshall formülü böyle.
Elimdeki bütçenin tamamını tüketeyim ve mutlu mesut olayım.
Bu yalana ancak ahmaklar inanır.
Kapitalist ekonomik sistem sanayileşme ile sürekli üretim yapmayı ve bu ürünlerin reklam yalanları ile (ihtiyaç olsun ya da olmasın) sürekli tüketilmesini önerir.
Kalite unsuru ISO 9001 tek ölçümü "Hak" olmalı.
Batının ekonomik modeli, İslam'ı nasıl yeneriz mantığı üzerine kurulu.
Ekonomi (İktisat) 16. Yazı.
Üç kağıt sisteminin (kağıt para, bono, tahvil) altın karşılığı yok.
Altından başka da bir sürü maden var.
Peki
altın niçin değer ölçüsü?
Çünkü
altına değeri veren Allah.
Ekonomi
(İktisat) 17. Yazı.
Mikro
İktisadın Temel Öğretisi Sorunlu!
Bugünkü
iktisadın temel öğretilerini açıklayacak en güzel kavram "sakat doğmuş
babası belli olmayan bir çocuk"
Neden mi?
Çünkü
iktisatta bireyin tanımı homo economics ile başlıyor. (yani sadece kendi
çıkarını düşünen egoist ve hedonist insan)
Yani iktisatta
modellemeler yaparken vicdanı olmayan bir insan düşüneceksin.
Burada ahlâka
da yer yok.
Sistem bu
esaslar üzerine bina edilmiş ve iktisat derslerinde ilk bu anlatılır.
Hatta
derslerde şöyle deniyor.
Çocuklar bu
mantıklı değil ama bunu böyle kabul edin.
İyi de
mantıklı değilse niye kabul edeyim, mantıklı olmayan bir kabul ile işe başlamak
temeli olmadan bir bina yapmaya benzer.
İktisatta
ihtiyacı gideren her şey mal ve hizmettir.
Dolayısıyla
helal haram diye bir kavram iktisatta yoktur.
İktisatta
fayda mal tüketimi sonucu elde edilen doyumdur.
Bu ilkeye göre
iktisadi açıdan bir insan esrar bile kullanabilir çünkü para verip fayda
sağlıyor.
İşte iktisadın
temeli bu şekilde sakat başlıyor, dolayısıyla devamı tüm dünyaya kriz ve
gözyaşı hediye ediyor.
Oysaki “Mevlana Ekonomi” yaklaşımında bu görüşler
geçersiz.
Çünkü insan, ilahi çağrıya muhatap ve yaşadığı toplumun
menfaatini düşünmek zorunda.
Mal ve hizmet
kavramında iyilik ve kötülük değer yargısı olarak başköşede.
Ve bu modelin
fayda birimi "util" değil "sevap."
Ekonomi
(İktisat) 18. Yazı.
Kripto Paralar.
Kısaca
"block chain teknolojisi ile üretilen" sanal para.
Gerçekte ise
para sisteminin gayrimeşru, yaramaz ve şımarık çocuğu.
Sistem nasıl
işliyor.
İnsanlara çok
kısa sürelerde %300-500 gibi astronomik kazanç vaat edilerek oltaya yem
takılıyor.
Hatta bir kaç
kişiye de veriyorlar çünkü bu şekilde insanları kanalize ediyorlar.
İktisattaki
"band wagon etkisine" benzeyen bir olgu.
Herkes alıyor
ben de alayım, mantığı.
Anadolu
feraseti bu tipleri yıllar önce tanımlamış aslında.
"Kaz
gelecek yerden tavuk esirgenmez."
Kripto para
üretiminde ortada mal üreten bir fabrika yok, ekilen biçilen bir yer yok,
işletilen maden ocağı yok, alınteri yok.
Bu hayali paralara
yatırım yapanlar değirmenin suyunun nereden geldiğini hiç düşünmüyor.
Bir sabah
uyanıyor, bütün birikimi bir anda sıfıra çıkmış.
Kaçınılmaz son
er geç yaşanıyor.
Metaversede
olduğu gibi, bilgisayarın içindeki nokta büyüklüğündeki hayali yerlerin alınıp satılması
gibi, kripto parada en sonuncu alanların elinde patlıyor.
Kripto
paraların alınıp satıldığı ortamlara "dağılan kazıklı mayın döşeli
alanlar" benzetmesi yapabiliriz.
Ama hocam
ahlâki değil.
Ama şunu
hatırla.
Bugünkü batı
ekonomisi, homo economics insan modeli üzerine kurulu.
Burada vicdan
ve ahlâk diye bir kavram yok.
Oysaki
"Mevlana Ekonomi" modelinde gerçekten olmayan bir şeyi (yani hayal)
alıp satmak ahlâki ve vicdanı ilkelere uymaz.
Çünkü
dolandırıcılık tüm dünyadaki erdemli insanlara göre suç teşkil eder.
Ekonomi
(İktisat) 19. Yazı.
Enflasyon, İşsizlik ve El Teorisi.
Enflasyon ve
işsizliğe genişletici ya da daraltıcı maliye ya da para politikası uygulamak çare mi?
Ya da Phillips
Teorisi, Okun Yasası, Milton Friedman’ın önerisi?
Mevlana Ekonomi
Okulu acaba bu hususta neler diyor?
Mevlana
ekonomi okulu "efradını cami ağyarını mani" bir ekolü temsil
eder ve bu husustaki görüşleri şu şekilde.
Şu an için
enflasyon ve işsizliğe acil bir çözüm maalesef mümkün değil.
Nedenlerine
gelince,
Öncelikle işgücü
açığı yok, kalifiye işgücü açığı var.
İşsizliğe
kalıcı çözüm bulmak için de öncelikle insanların meslek sahibi olması,
dolayısıyla eğitim sisteminin de buna göre dizayn edilmesi gerekiyor.
Ama şu gerçeği
de hatırımızda tutalım.
Sistem ne
kadar mükemmel olsa da yine de bu sistemin dışında kalanlar olacak.
Çünkü herkes
faydasını zararını hesap edecek düzeyde değil.
Mesela 8,5
milyonluk New York merkezinde 100 bin evsiz (homeless) var.
Oysaki orada
eğitim sistemi ana okuldan itibaren her şeyi öğretiyor.
Ama buna
rağmen bazı insanların vasıfsız olmaları kendi seçimleri.
Yani fizikteki
entalpi kuralı burada da işliyor.
Yine başka bir
örnek vermek gerekirse, üzerinde binlerce mühendisin arge yaptığı otomobil
motorları bile %50 verim ile çalışıyor.
Mevlana
Ekonomi Okulu olarak burada şunu da ifade etmemiz lazım. Cep harçlığını
çıkartacak işleri biz iş kabul etmiyoruz.
Peki, enflasyon
nasıl düşer?
İşe enflasyonun
tanımından başlayalım.
Enflasyon
oranı demek, aslında bir ülkedeki ekonomideki kaçakların ve verimsizliğin
göstergesi oluyor.
İngiliz eski
Başbakanı Churchill şöyle diyor. Bir ülkede yatırıma ayrılan paranın %60'ı
yatırıma dönüşürse bu oran iyi bir orandır.
Hırsızlık,
rüşvet, adam kayırma, liyakata dikkat etmemenin acı sonuçları enflasyon olarak
karşımıza çıkıyor.
Yine önemli
bir etken de rant gelirleri.
Yani bir
şirketin esas geliri kendi faaliyet alanından olmalı.
Eğer rant
kapıları açık olursa, o ülkede istenilen düzeyde yatırım yapılmaz.
Diğer yandan
spekülasyon amaçlı fiyat artışlarının da önüne geçmek lazım.
Bazı ürünlere
normalin dışında fiyat artışları nerelerden kaynaklanıyor, bunu da araştırmak
ve çözüm bulmak gerekiyor.
Burada Mevlana
Ekonomi Okulunun hemen her alanda uygulanması mümkün olan “el teorisi” gündeme
geliyor.
Ama bu Adam
Smith’in “görünmez el teorisi” değil.
El teorisi,
her şeyin olması gerektiği gibi olması.
Mesela bir
elin parmaklarından birisi, normalden çok daha uzun ya da kısa olsa, bir işi yaparken
nasıl aksaklıklar meydana getirirse, ekonomi de böyle.
Mevlana
ekonomi okulunun kalite yönetim sistemi önerisi ise ISO9001 değil "hak
yönetim sistemi."
Hem “el
teorisi” hem de “hak yönetim sistemi” ile ilgili detayları ise bir başka
yazımızda anlatalım İnşaallah.
Ekonomi
(İktisat) 19. Yazı.
Tam Kontrollü Dijital Dünyaya Geçişin Ekonomik
Yansımaları.
Dünyadaki tüm
hükümetler dijital paraya geçiş yaptığında ne olur?
Yastık altında
parası olanlar son geçerlilik tarihinden önce mecburen elindeki kâğıt paraları
bankaya götürür ve dijital cüzdan alır.
Böylece
bakkaldan ekmekte alsanız, dolmuşa da binseniz size verilen dijital cüzdanı
sisteme okutarak ödemenizi yaparsınız.
Böylece kayıt
dışı ekonominin önüne geçeceğiz söylemleri ile herkesin aldığı nefes kontrol
altına alınır ve havası temiz yerde yaşayanlara temiz hava vergisi bile
gelebilir.
Ama bu sıradan
ve sürüden olanlar için geçerlidir.
Çünkü elinde
altını olanların kuralları koyduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Dijital paraya
tam olarak geçis süreci, dünyayı etkisi altına alan 1929 Büyük Buhran sonrası
başlayacak olan ikinci büyük buhran dönemi demektir.
Çünkü piyasada
o kadar çok karşılığı olmayan kâğıt para var ki?
Ayrıca
dünyadaki 8 milyar insana bu teknolojinin alt yapısını sunmak göründüğü gibi
basit değil...
Ekonomi
(İktisat) 20. Yazı.
Batı Medeniyetinin Dünyaya Armağanı.
Yolunacak
Kaz Aranıyor.
Aslında bu saydıklarımı ekonomi bilimi kapsamında
değerlendirmek doğru değil ama her neyse.
1) Kripto para
borsaları.
2) Metaversede
yapılan alımlar.
3) Tavuk, kaz,
inek, yumurta benzeri çiftlik kurarak kısa vadede yüksek kar vaadinde
bulunanlar.
4)
Borsa-altın-döviz üzerinden spekülatif kazançlar. (Bermuda şeytan üçgeni)
(Not: Helal
yollardan hisse senedi alınıp bir şirkete ortak olunabilir. Bu ayrı bir husus)
Yukarıda saydığım para piyasaları sistemlerin özelliklerine gelince.
1) Kısa vadede
yüksek kârlar vaat ederek "celladına âşık" etmek.
2- İnsanları
kandırmak, sömürmek. Bir nevi kumar ekonomisi.
Allah’ın on
pulunu bekleye dursun on kul.
Bir kişiye tam
dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi
kurt yapmaz kuzulara şah olsa.
(Necip Fazıl
Kısakürek)
Kripto
paraların üretimi çok ilginç.
Ortada ekilen
biçilen bir tarla ya da üretim yapan bir fabrika yok.
Ne yapılıyor?
Bilgisayarların
veri tabanı üzerinden hayali paralar üretiliyor.
Dokunmak
istesen ele avuca gelmez.
Sonra buna bir
değer atfediliyor.
Dünya çapında
bir kaç ünlü üzerinden bu hayali paraların reklamı yapılıyor, bir kaç kişiye
yağlı kemik verilerek geriye kalan saf vatandaşlar kandırılıyor ve en sonunda
milyarlarca kişinin parası iç ediliyor.
Kripto paralar
üretilirken hangi sayısal işlem yapılıyor da, para üretiliyor.
Burada arka
planda olan biten aslında şu.
Çok büyük
maliyet gerektiren sonsuz büyüklükteki “big dataların” büyük kapasiteli
bilgisayarlar vasıtasıyla tasnif edilmesi.
Yani küresel
sistemin tüm insanların tek tek dijital fotoğrafını çekme işini bedavaya
getirmesi.
Bu işlerle
uğraşanlar lütfen şu sorunun cevabını düşünsünler.
Bilgisayarın
içindeki Metaverse ‘de yeni açılan Sultanahmet köftecisinde yenilen köfte
karnınızı gerçekte doyurur mu?
Mevlana
Ekonomi sistemi tüm bu haram kazanç yöntemlerini red ediyor, emek ve alın
terini önemsiyor.
Ekonomi
(İktisat) 21. Yazı.
Batı Medeniyetinin Dünyaya Armağanı Kredi Kartları Ne
İşe Yarar?
Kapitalist
sisteme yeni köleler kazandırır.
Çünkü ülkemiz
dâhil dünyanın yarısı “istenilen düzeyde irade kontrolü sağlamaktan uzak” ve “kârını
zararını hesap etmekten” aciz durumdadır.
Okullarda
yeterince analitik düşünme eğitimi verilmemektedir.
Kredi kartı
olmayan insanlar, elindeki nakit paraları harcarken paranın bittiğinin farkına
varır ve tedbirli davranır.
Kredi kartı
olanlar ise bu durumun farkına varamıyor, her geçen gün borç batağına
saplananlar hızla artıyor.
Dünyadaki
tüketim çılgınlığı nedeniyle, yaşam koşulları sürdürülebilir olmaktan çıktı.
Küresel sistem
üretilen yeni teknolojileri satacak insan bulmakta her geçen gün zorlanıyor ve
bu nedenle ekonomiler daha da kötüye gidiyor.
“Borçlar
ödemek için değil çevirmek için alınır” anlayışı nedeniyle mevcut borçlar hem
kişiler hem de devletler bazında ödenemez hale geldi.
Sorumsuzca
davranan ve bilinçsizce tüketim yapan bireylerin faturası anne, baba, kardeş,
iş arkadaşına ya da sigorta fonu kapsamında devletlerin başına patlıyor.
Çare var
aslında.
Ekonomi
sisteminin ilk maddesi olan "homo economics" insan tanımını
"ahlâk ve vicdan" üzerinden yeniden tanımlamak.
Mevlana
ekonomi sisteminde “kul hakkı” nedeniyle borçlar ödenmek için alınır.
Mevlana
Ekonomi Sistemi, yalnızca altın ve gümüş karşılığı olan nakit paralara dayalı
ödeme sistemine geçilmesini savunuyor.
Ekonomi
(İktisat) 22. Yazı.
Öznesi Gizli Ekonomi Sohbetleri.
Ekonomideki
para arzı MO, M1, M2 şeklinde isimlendirilen araçlarla ölçülür.
MO
: Dolaşımdaki banknot ve madeni paralardan bankadaki nakitlerin çıkarılması ile
elde edilir.
M1
: MO' a bankalardaki vadesiz mevduatlar eklenerek bulunur.
M2:
M1'e vadeli mevduatlar eklenerek bulunur.
Merkez Bankası tarafından piyasaya sürülen tedavüldeki banknotlar yani emisyon hacmi Ekim 2022 tarihi itibarıyla 324 milyar TL.
M1
para arzı Ekim 2022 itibariyle 2 trilyon 927 milyar TL.
Bu
paraya bankalardaki vadeli mevduatları eklersek M2 para arzı 4 trilyon 807
milyar TL oluyor.
Aradaki
farklar bankaların oluşturduğu para arzından kaynaklanıyor ve bu paraya
"kaydi para" deniyor.
Yani
aradaki farklar fiziki olarak yok.
Anadolu
insanı bu duruma "var da desem yalan, yok da desem yalan, var biraz da sen
oyalan" dünyası diyor.
İşin
içine espri katalım. Orhan Gencebay bir şarkısında;
"Beni
böyle sev seveceksen.
Olduğum
gibi göreceksen.
Sevme
diyemem sev de diyemem." diyor.
Konuya
bilimsel olarak yaklaşırsak meşhur fizikçi Heisenberg'e kulak verelim.
Heisenberg
"elektron tanecik mi dalgacık mı" sorusuna şöyle cevap veriyor.
Baktığınız
yere göre değişir.
Japon
bilim adamı ise "bu dünyaya çok bel bağlamayın dünya çok boyutlu bir
hologram" diyor.
Doğanın
dengesi var deyince bilim adamı oluyorsunuz, Allah'ın kudreti var deyince
gerici.
Konuyu
Mevlana ekonomi sistemi ile anlamaya çalışırsak,
Mevlana
ekonomi sistemi ihtiyaçları, kapitalist ekonomi sistemi ise istekleri karşılar.
Mevlana
ekonomi sisteminde, eşyanın hikmeti onu verimli kullanmaktır.
Bunun
içinde para da mal da piyasada olmalı.
Ekonomi
(İktisat) 23. Yazı.
Ekonomide
Neler Oluyor!
Denizin
çarşaf gibi olduğu nadirdir.
Hep
ufak ufak kıpırdanma olur.
Bazen
de fırtına.
Ekonomi
piyasaları da böyle.
Demirel'in
bir sözü vardı.
Dünya
piyasaları ile entegre olarak bütçe açıklarını kapatıyoruz.
Churchill
2. Dünya savaşından sonra Yalta Konferansında ne demişti.
"Bundan
sonra dünya üzerinde hiç bir şey tesadüfen olmayacak."
Dünya
bir sarmalın içinde.
Ara
sıra tansiyon çıkarılıyor, ara sıra da düşürülüyor.
Şeytan
azapta gerek.
Truva
atları her yerde var.
Hayat
bir film şeridi gibi.
Tiyatro
oyunu.
Herkesin
bir rolü var.
Aynen
ekonomi de böyle.
Endişeye
gerek yok...
En
iyisi şikayetlenmek yerine kendi ekonomi modelimizi yazmak...
Mevlana
Ekonomi modelinde tiyatrolara yer yok.
Para
da mal da piyasada olacak.
Her
şey değerinde.
Spekülasyonlara
da yer yok.
Peki,
bu ne kadar mümkün?
Bugün
için değil, ama 20-30 yıl sonrasını hayal edin.
Okullarda
bize öğretilen Adam Smith, Keynes, Marshall, Mankiw, Hicks bu işlere çok kafa
yormuş.
Aynı
kafalar bizde yok mu?
Neyimiz
eksik...
Sen,
ben, hepimiz mücadele edersek 20-30 yıl sonra hedefe niye ulaşmayalım.
Allah
(cc) çalışana veriyor...
Ekonomi
(İktisat) 24. Yazı.
Dünyanın
Pürmelali.
Bolivya’da
futbol oynayan gençler keşfedilmeyi bekliyormuş...
Cümle size
komik gelmesin.
Cümle bir
belgesel programından alıntı.
Dünyanın içine
düştüğü durumu çok iyi özetliyor.
Bolivya’daki
gençlere bir ülkenin kurtuluşunun güçlü bacaklarda değil, kafası çalışan yüksek
zekâlarda olduğunu kim anlatacak!
Bolivya’daki
futbol oynayan gençler keşfedilmeyi bekleye dursun, diğer yandan dünyaya
hırsızlar, gaspçılar, vandallar yön vermeye çalışıyor.
Yön verdikleri
dünya kan gölü, umutsuzluk ve meta deryası, insani değerlerinden mahrum.
Maalesef
desteği, ekseriyetle kendi oluşturdukları mağdurlarından oluşan yandaş
kalabalıklardan alıyorlar.
Çoğunluk, iyiliği
menfaatlerinin okşanmasında görüyorlar.
Yani dünya bir
çıkmazda, bir Rahmani müdahaleye gebe...
Bugünkü ekonomi sistemi satranç oyunu gibidir.
Herkese
sınırlı bir alan ve görev vermişler.
Satranç oyunu
içinde tek başına bir piyon ne yapabilir ki?
Önemli olan
oyun kurucu olmak.
Bugünkü
dünyanın ekonomik sisteminin adı, kapitalist ekonomi sistemidir.
Merkez bankaları
da kapitalist sistemin kasalarıdır.
Böylece
devletlerin ekonomi politikaları, küresel sistem içindeki konumları, yapay zekâ
tarafından sürekli olarak kontrol altında tutuluyor.
Kredi kartları
ile de kişiler kontrol altında tutuluyor.
Mevlana ekonomi
sisteminde piyonlara yer yoktur, herkes kendi çapında oyun kurucudur ve
liderdir.
İnsanlara
ilkokuldan itibaren bu bilinç ve eğitim verilir.
Ekonomi
(İktisat) 25. Yazı.
Borsadan
Hisse Senedi Almak!
Bugünkü
dünyanın ekonomik sistemi kapitalist sistem ve tam sermaye serbestisi vardır.
Paranın
sahipleri bir tuşa basarak, parasını bir ülkeden başka bir ülkeye anında
transfer edebilmektedir.
Bilindiği
üzere bir şeye talep ne kadar fazla olursa, fiyatı da o kadar artar.
Bugünkü
borsanın işleyişi de tam olarak böyle.
Büyük sermaye
sahipleri yüz milyonlarca doları oradan oraya gezdirerek alın terinin üzerine
kâbus gibi çökmektedir.
Dolayısıyla
bir şirketin üretimden kaynaklı gerçek kârı örneğin %100 iken, tam sermaye
serbestisi nedeniyle (spekülatif olarak) hisse senedi %200 değer kazanabiliyor.
Ya da tam
tersi yoğun sermaye çıkışı neticesi hisseler çok kısa zamanda %200 değer
kaybedebiliyor.
Şimdi
soruyorum, bunun neresinde ortaklık var..!
Bir şirketin
üretim gücü bir haftada ne %100 artar, ne de %100 azalır.
Az çok ekonomi
bilimi ile uğraşanlar (ölçeğe göre getiri kavramını bilenler) bu durumu bilir.
Kimse kendini
kandırmasın.
O zaman ne
yapalım.
Döviz mi
alalım, altın mı alalım, enflasyonist ortamlarda küçük birikimlerimizi nasıl
değerlendirelim diyenler olabilir.
Cevabı belli
aslında.
Yapabilen için
ticaret, yapamayan için altın almak alternatif bir öneri.
Bir diğer önerim
de üretim ve alınteri yerine, paradan para kazanmayı teşvik eden bu sistemi
değiştirmek ve yerine adil bir sistem getirmek için mücadele vermek.
Emin olun, havadan kazanılan paralar kimseye huzur getirmiyor, anlık mutluluklar sonrası arkasından dert getiriyor.
Biraz kurnaz
olanlar diğer saflar üzerinden para kazanıyor.
İşin iç yüzünü
bilmeden evini arabasını satarak borsaya girenler ve sonunda kaybedenler var ve
bunların bir kısmı intihar ediyor.
Yapılacak şey,
çözüm belli aslında.
Borsadaki her
şirketin değeri, manipülasyonlarla spekülatif olarak değil, her ay açıklanan
bilançolarındaki kar ya da zarara göre değeri azalıp artmalı.
Hisse senedi
fiyatları günlük değişmez, ay içinde sabit kalır, hisse senedi almak isteyenler
sıraya girer, her ay sonu açıklanan bilançolara göre de hisse senedinin değeri
artar ya da azalır.
Böylece kolay
yoldan paradan para kazanan gezici sermaye, havadan para kazanmak mümkün
olmayınca mecburen yatırıma yönelmek zorunda kalır, işsizlik azalır.
Ekonomi
(İktisat) 26. Yazı.
Ekonomi
ve Tarih.
Ekonomi ve
tarih bilmek önemli.
Yarınını
tahmin etmek isteyen tarihini bilmek zorunda.
Bilmek sadece
bugünü bilmek değildir, geçmişi de bilmek gerekir.
Böylece
geleceği de tahmin edebilirsiniz.
Benzer şartlar
oluşursa benzer sonuçlar oluşabilir.
Tarihi
kronolojik olarak değil, eş zamanlı okumalar yaparak öğrenin.
Tarih tahrif
edilmemişse, objektif değerlendirmeler yapılabilirse, tarihin de diyalektiği
var.
Eğer gerçek
olmayan tarih okursak, ileriye dönük projeksiyonlar da yapamayız.
Mesela, 1538
deki Prezeve zaferinden sadece 33 yıl sonra 1571 teki İnebahtı hezimeti,
aslında devletin nasıl evirildiğini gösteriyor.
Tarih demek
sadece siyasi tarih demek değildir.
Ekonomi
tarihi, basın tarihi, eğitim tarihi, sanat tarihi, felsefe tarihi, mimarlık
tarihi var.
Bunları
okursak günümüzdeki çelişkileri daha kolay fark edebiliriz.
Mesela eğitim
tarihinden bir örnek verelim.
Dünya
genelinde gerçek lise eğitimi veren okullarda 4000 sene öncesine dayanan yedi
özgür sanat temel alınarak eğitim sistemi uygulanıyor.
Oxford ve
Cambridge kadim iki ekolü temsil ediyor ve Amerika devleti kurulduktan sonra
buralara öğrenci gönderiyor.
Ekonomi tarihi
dediğimiz zaman paranın da öncesine gidiyoruz.
Borç senetleri
var. Borç alma vermenin kuralları ve müeyyideleri var.
Sanat tarihi
çalışmaları altın oran kavramını ortaya çıkarmış.
Geçmişte
İskenderiye okulunda bu çalışmalar yapılmış.
Osmanlı’da mimarlık
deyince, ilk akla gelen isim Mimar Sinan.
Ama sanat
tarihi alanında incelenmesi gereken çok şeyler var.
555 km
uzunluğundaki eski Likya yolu bile başlı başına incelenmesi gereken bir husus.
Ticaret
usulleri, sosyal doku, toplumların gelişmesi hep tarih bilgisi içinde.
Köle ticareti
devletlerin yaptığı en eski ticaret.
Demiryolu
raylarının genişliğinin bile tarihi hikâyesi var.
Bilim
felsefesi yapıyor iseniz yine tarih bilmek durumundayız.
Bilebildiğimiz
tarih öncesi devirleri arkeolojik kazılardan anlamaya çalışıyoruz.
Sümer çivi
yazısı 4 bin yıl kullanılmış, Mısır piramitleri milimetre düzeyinde hassas
ölçülerle nasıl inşa edilmiş?
Truva şehri
kazılarında 3 ayrı şehir çıkıyor.
Her yeni
teknolojik gelişim beraberinde logaritmik artışla yeni yıkımları da beraberinde
getiriyor.
Birinci dünya
savaşında top tüfek, ikinci dünya savaşında atom bombası, şimdi sırada nükleer
savaşlar gündemde.
1 milyon
dolara kadar zengin olmak istiyorsan ticaret yap, 1 milyar dolara kadar siyaset
yap, 100 milyar dolara kadar zengin olmak istiyorsan savaş çıkart, sözünü tarih
okumalarından daha iyi anlıyoruz.
Bugün petrol
savaşları, dün buğday savaşları vardı.
Uzakdoğu’daki ilk koloni kuran Hollanda, sonrasında İngiltere bu kolonilere el koyuyor.
Birleşik Arap
Emirliklerinin olduğu bölge ise Uzakdoğu’nun aktarma merkezi yapılmış.
Bu gerçekleri
bilmeden bugünümüzü doğru okumak mümkün değil.
Tüm bunları
tarih okumalarından anlıyoruz.
Bugünün altın
kuralı ise, altını olan kuralı koyar.
Elmas
tartıyorsunuz, keçiboynuzu çekirdeği ile tartılıyor, çünkü bu çekirdek mevsim
şartlarından etkilenmiyor.
Bütün bunları
birbiri ile ilişkilendirdiğiniz zaman büyük resme ulaşıyorsunuz.
Nasıl ki
oyuncak puzzle ile gerçek mozaik resim ortaya çıkmazsa, gerçek tarihi
okumadığımız zaman da olan biten hadiselere anlam veremiyoruz.
Ekonomi
(İktisat) 27. Yazı.
Ekonomi
ve Müzik.
Türk müziğinde
"do ile re" arasındaki iki nota arasında 9 ses var, dolayısıyla bunun
getirdiği akort zenginliği oluyor.
Batı da ise
"do ile re" arasında 1 ses var.
Batı değişik enstrümanlarla
bu sesleri yakalamaya çalışıyor.
Keman, viyola,
viyolonsel, kontrbas ile bu açığı kapatıyor.
Bizde ise tek
saz yeterli.
Ekonomideki
kavramlar ile müzik arasında o kadar çok benzerlik var ki.
Bütçe
açıklarını kapama yöntemleri, enflasyonla mücadele...
1980'li
yıllarda yüksek enflasyon benzeri olumsuz durumları tedavi eden müzik türü
arabesk idi.
Amerika ve
Batı da ise blues ve caz müzikleri. İspanya da ise flamenko.
Yani
varoşların, ezilmişlerin feryadı.
Teknolojinin
ilerlemesi ile bu tip müziklere yer kalmadı.
Çünkü tüketim
toplumu var.
Ruhen ezilmiş
insanlara yeni ayakkabı ve çanta aldıramazsınız.
Dolap dolu
iken kimse yeni elbise almaz...
Dolayısıyla
bugün için Elves Presley ya da İngiliz rokc topluluğu Beatles benzerlerine
gerek yok.
Yeni motto,
sen iste yeter ki...
You can do
it...
Soru şu:
İhtiyaç
ekonomisi mi, istekleri karşılayan zevk ekonomisi mi?
Ekonomi
(İktisat) 28. Yazı.
En
İyi Ekonomik Model Hangisi!
Hangisi
diyoruz, çünkü mevcut ekonomik sistem depremleri tetikleyen fay hatları gibi
belli aralıklarla krizlere neden oluyor.
Krizler
sonunda ne oluyor?
Emek ve
alınteri ile nice zahmetlerle elde edilen birikimler, para oyunları ile dünyada
söz sahibi sermaye sahiplerine transfer oluyor.
Dünyadaki
mevcut ekonomi modeli kapitalist sisteme dayalı ve bu modelin "ana
iskeleti" ihtiyaç yerine istekleri karşılama şeklinde kurgulanmış.
Buna
"casper hayalet ekonomisi de" diyebiliriz.
Bu modelin bilimsel altyapısı ise "oynak merkez
teorisine" dayanıyor ve bu teori hemen her alanda geçerli.
Bu teoriyi
esas alarak, herhangi bir konuda referans aralığını değiştirerek insanları
manipüle eder, algı operasyonu ile bakış açılarını değiştirebilir, durduk yere
insanları tedirgin edebilir ya da işinize gelmeyen bir hususu kendi lehinize
çevirmek mümkün olabilir.
Teorileri
ispat etmek için kullanılan en yaygın bilimsel yöntem ise istatistiki yalanlar.
Mesela
ekonomideki referans noktalarını değiştirerek durumu iyi ya da kötü
gösterebilirsiniz.
Ya da kaydi
para sisteminde spekülasyonlar yaparak (kurnazlık yaparak) para
kazanabilirsiniz.
Oysaki altın
da bu durum mümkün değil.
Çünkü altın
reel yani somut değer.
Netice:
En iyi
ekonomik sistem belli aslında ama çıkar ve menfaat çevrelerinin işine gelmiyor.
Nisâ Sûresi /
29. Ayet
Ey iman
edenler! Mallarınızı, karşılıklı rıza ile (hilesiz, aldatmasız, dürüst) bir
ticaret olmaksızın aranızda batıl yollarla yemeyin.
Ekonomi
(İktisat) 29. Yazı.
Hayal ve Gerçek Arası.
11 Kasım 2022 itibariyle.
Bankalardaki
toplam mevduat: 8 trilyon 857 milyar.
TL cinsi mevduat:
4 trilyon 129 milyar
Yabancı para
cinsinden mevduat 4 trilyon 363 milyar.
Borsa
İstanbul'un Kasım sonu itibariyle halka açık şirketlerinin toplam piyasa değeri
yaklaşık 5,3 trilyon TL.
Kasım sonu
itibariyle emisyon hacmi yaklaşık 330 milyar TL.
Kaynak:
https://www.trthaber.com/haber/ekonomi/bankacilik-sektorunun-mevduati-artti-724280.html
Bu verilere
bakarak aşağıdaki sonuçları çıkarabiliriz.
1- Mevcut
paranın çok büyük bir kısmı kaydi paradır.
Yani dijital
para diye de düşünebilirsiniz.
Fiziken yok
ama hesapta var.
2- Bir tuşa
basarak TL mevduatının dövize çevrildiği tam sermaye serbestisi bir ekonomik
model, bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri esaret altında tutmaktadır.
Sonuçta Merkez
Bankası dolar değil TL basıyor.
Vatandaşlar
bankadaki TL' sini bir tuşla dövize çevirir iken, Ülkemiz durduk yere döviz
borçlusu oluyor.
Bu nedenle
ithalat ihracat ile iştigal etmeyenlerin ya da yurtdışından fiziken getirilen
para haricinde hiç kimsenin döviz hesabı olmamalıdır.
3- Doların şimdilik sabit kalması, KKM hesaplarının getirisinin az olması, kripto paradan çıkışlar sonrasında, İMKB toplam yatırımcı sayısı 3 milyonu geçti, toplam hesap sayısı 7.5 milyonu aştı, Borsa İstanbul 'un güncel piyasa değeri 5.3 trilyona dayandı.
Oysaki (balona
neden olan) sıcak para miktarının borsaya gitmek yerine yatırıma, ticarete,
istihdama dönüşmesi gerekiyordu.
Böylece
işsizlik azalır, halkın gelir düzeyi yükselir, döviz fiyatları aşağı düşer,
ekonomideki pozitif beklentiler ülkemiz gençlerine geleceğe dönük umut ışığı
olurdu.
4- Lakin kolay
yoldan para kazanmayı tercih eden bir milletimiz var.
Alınteri,
ticaret, emek yerine paradan para kazanmayı tercih eden bir toplum iflah olmaz.
Kendi
ayağımıza kurşun sıkıyoruz.
Bu durum
sürdürülebilir değil.
Biraz daha
kurnaz olanlar kazandıkları paralar ile gülerken, ağlayanların gözyaşları
gülenlere huzur verecek mi, ileride yaşayarak hep birlikte göreceğiz.
5- Bu
gidişatın sonu iyi gözükmüyor.
Çare çözüm
ahlâki değerleri ön plana almak.
Yetkili ve
sorumlu olanlara Allah yardım etsin, milletimize de aklıselim versin,
diyorum...
Ekonomi
(İktisat) 30. Yazı.
Ekonomi
ve Üniversiteler.
Ekonomi demek
kısaca doğru seçimlerde bulunmak ve yapabileceğinin şeyin en iyisini yapmaktır.
Bir işi
yapıyor gibi görünmek ve gerçekte ise yapmamak, göz göre göre emek ve sermayeyi
heba etmektir.
Oysaki
"tüketici tercihi teorisini" hatırlar isek faydamızı maksimize etmeye
çalışırken iki şeyi göz önüne alıyoruz.
Amaç ve kısıt.
Amacımız
belli.
Buradaki kısıdımız
ise "vakit yani ömür sermayemiz."
Bu bilinci
kazandırmada lise ve üniversitelere ciddi görevler düşüyor.
Bugün dünya
genelinde dört çeşit üniversite var, diyebiliriz.
1. Yüksekokul
benzeri, kadim kültürü aktaran genel kültür üniversiteleri.
2. İhtisas
üniversiteleri. Mesela tarım, hayvancılık, demir çelik... vs...
3. Araştırma
geliştirme yapan mikro ihtisas üniversiteleri.
4. Future
model.
Ortada olmayan
konuları inceleyen üniversite modeli. Mesela 50 sene öncesinden yapay zekâyı
inceleyen üniversiteler bu sınıfa girer.
Eşyanın ve
zamanın hikmetine anlama üzerine kafa yorar.
İyi bir
üniversite eğitimi almanın temel koşulu ise, iyi bir lise eğitimi almaktan
geçer.
Lisede verilen
eğitim ezberci, donuk, test sınavı odaklı, sınıfta kalmanın olmadığı, herkesin
elini kolunu sallayarak geçtiği, temel ahlâki değerleri vermekten uzak,
analitik düşünme yeteneği kazandırmayan bir eğitim olunca,
Bu durumda
üniversitelerde istenilen düzeyde işlevini yerine getiremiyor.
Herkes
üniversite okumalı mı?
Okuyacak ise
lisede hangi vasıfları elde edenler okumalı ki, ülkemizin emek ve sermayesi
boşa gitmesin?
Demirel'in bir
sözü var.
Ege bir Yunan
gölü değildir.
Ege bir Türk
gölü de değildir.
Ege bir göl
değildir.
Biz yukarıdaki
sorunun cevabını polemiklere girmeden gerçeklerle yüzleşerek vermek
zorundayız...
Aksi halde
gençler her şeyin farkına vardığı bir gün....
Ekonomi (İktisat) 31. Yazı.
Mevlana
Ekonomi Modelini Batı Ekonomi Modelinden Ayıran Önemli Farklar.
Dünya
ekonomisini yöneten bazı büyük güçler başka hiç bir şeyden etkilenmiyorlar, tek
başlarına istedikleri her şeyi yapabiliyorlar, anlayışı bütünüyle doğru değil.
Bu durum bizi
tükenmiş çaresizliğe götürür.
Geride kalan
mazlumların hakkını savunabilmek için elimizde argümanlar var.
İnovasyon,
ekip çalışması, verimli çalışma bunlar arasında sayılabilir.
Hayal
gücümüzü rasyonellikle birleştirerek insanlık sorunlarına evrensel çözümler
üretmek ve mantıklı bir yanıt dizisi oluşturmak mümkün.
Bu kadar
dinamik bir dünyada belirli kısıtlar ve varsayımlar ile modeller üretmek
yerine, ekonomi, felsefe, tarih, sosyoloji, psikoloji ve matematiği
birleştirerek gerçekçi çözümler ortaya koymak gerekiyor.
Mesela şu
sorulara doğru cevaplar vermemiz gerekiyor, öncelikli olarak.
Sanayi
devrimi ile birlikte fabrikalarda verimliliğin en üst seviyeye çıkarılması
sonucu, üretilen her malı "üretim bantlarında kesintiye meydan vermeden
satarak kâr maksimizasyonu yapmak" sermaye sahipleri açısından olumlu
gözükebilir ama bu durum insani bir yaklaşım mıdır?
Elinde
avucunda ne varsa harca "bir tüketici olarak ne kadar çok tüketirsen
faydanı o kadar artırırsın anlayışı" mantıklı bir önerme midir?
Reklamlar
yoluyla insanları aldatarak, onları devamlı tüketime teşvik etmek, moda diyerek
her sene gardırop yeniletmek "böylelikle üretimde kullanılan doğal
kaynakların zevk için tüketilmesi" gelecek kuşaklar için ne anlama
gelmektedir?
İktisatçılara
göre ihtiyacın ahlâki yönünün göz ardı edilmesinin toplumda meydana getirdiği
travmalar "aslında daha büyük ekonomik kayıplara neden olduğu
gerçeğini" görmemezlikten gelmemizi gerektirir mi?
Mevlana
ekonomi sistemi, sermaye sahiplerinin çıkarlarını esas almak yerine "tüm
insanlığın menfaatini esas alan yönüyle" mevcut Batı ekonomik modelinden
farklı bir yaklaşım ortaya koymaktadır.
Bu modelde
ihtiyaç ve arzular, tasarruf ve tüketim, fayda ve zarar, kâr ve kaynak tahsisi
arasındaki makul olan denge noktalarının "disiplinler arası bilimsel
çalışmalarla" çözüme kavuşturulması esas alınmaktadır.
Ekonomi (İktisat) 32. Yazı.
Ekonomi Bilimi İle Uğraşıyorsan!
1- Ekonomi bilimi hava durumuna benzer. İyi tahminlerde bulunabilirsin ama asla kesinlik içermez.
2- Ekonomi "vahşi ata binmek" gibidir. Ata binenin mahareti önemlidir.
3- Ekonomi bilimi ile uğraşanların "esneklik katsayısı" yüksek olmalı. Hatalı öngörüleri için özür dilemesini bilmeli, doğru tahminleri için de "ben demiştim" yerine tevazu sahibi olmalı.
4- Tarih, psikoloji, felsefe, siyaseti az çok bilmeyenler bu alana yönelmesin.
Ekonomi (İktisat) 33. Yazı.
Mevlana Ekonomisinin Piyasa Yorumu!
Piyasa, fiyatların belirlendiği yerdir.
Piyasaların 4 özelliği vardır.
Atomize (Çok sayıda alıcı ve satıcı vardır, arz ve talep
durumuna göre fiyatlar piyasada dengeyi bulur.)
Mobilite (Piyasaya giriş çıkış serbesttir.)
Homojenlik (Malın tam ikamesi vardır.)
Şeffaflık (Piyasalardaki herkes tam bilgi sahibidir.)
Bu dört özelliğin geçerli olduğu piyasalara "tam
rekabet piyasaları" denir.
Oysaki gerçekte şu an için böyle piyasalar yoktur, buna
yakın piyasalar vardır.
Patates, soğan piyasası gibi.
Eğer piyasaların bu özelliklerinden biri bozulursa buna
"eksik rekabet piyasaları" denir.
Bu dört özelliklerden mobilite özelliği bozulur ise bu
piyasalar "eksik rekabet piyasaları" olarak isimlendirilir.
Buda kendi içinde 3'e ayrılır.
Satıcının bozduğu
piyasalar;
"Tek satıcı çok alıcı" monopol (tekel) piyasalar,
"Az satıcı çok alıcı" oligopol piyasalar.
Alıcının bozduğu
piyasalar;
"Tek alıcı çok satıcı" monopson piyasalar,
"Az alıcı çok satıcı" oligopson piyasalar.
Hem satıcı hem de
alıcının bozduğu piyasalar;
"İki yanlı tekel" piyasalar.
Eğer bu özelliklerden homojenlik bozulursa bu piyasalara
" monopolcü (tekel) piyasaları" diyoruz.
Tekel piyasalarda reklam gücü etkindir.
Reklam ise, tüketici açısından malın maliyetini artırarak
sonuçta satış fiyatının yükselmesine neden olan, bazı durumlarda insanlara
ihtiyaçları olmayan şeyleri ihtiyaç gibi gösteren aldatıcı bir unsurdur.
Diğer yandan olaya
makro açıdan bakacak olursak,
Dışa açık ekonomilerde denge durumunu ifade eden IS-LM-BP
eğrileri olup, dengeye ulaşmak için yapılan her icraat piyasalardaki fiyatları
doğrudan etkileyen bir unsurdur.
Burada gerek genişletici gerekse daraltıcı para ve maliye
politikaları sonucu, uzun vadede (altın, döviz, borsa, gayrimenkul, mal piyasalarındaki)
geleceğe dönük olarak değişiklikleri bilenler oldukça sınırlı sayıda
"toplumsal güç odakları" olarak isimlendireceğimiz özel bir kesimdir.
Dolayısıyla sermaye ve güç odakları piramidin %1'lik en
tepesindeki yerini yüzyıllara sâri bir şekilde aile boyu muhafaza etmektedirler.
Bunu da yaşadıkları çağın iletişim araçlarını oldukça
etkili kullanarak ve ticaret yollarını ellerinde tutarak yapmaktadırlar.
Zaman zaman farklı şekillerde ortaya çıkan ekonomik krizler
de, aslında servet transferinden ibarettir.
Oysaki "Mevlana Ekonomi Sisteminde" piyasalarda 7’den
70’e herkes eşit bilgi sahibidir, yanıltıcı reklam yoluyla halkı kandırmak insanlık
suçudur, para da mal da piyasada olacak ve arz talep durumuna göre fiyatlar
kendi içinde dengesini bulacaktır.
Ekonomi (İktisat)
34. Yazı.
İslam ve Ekonomi Tarihi.
Adam Smith’ten yaklaşık 1100 yıl önce,
piyasa dengesinin nasıl olacağı hususunda Hz. Muhammed (s.a.v.) şunları
söylemiştir.
Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın
Resulü, bizler için eşyalara fiyat tespit ediver" diye müracaatta bulundu.
Hz. Peygamber (sav): "Hayır, fiyat koymayayım (rızka bolluk vermesi için)
Allah'ıma dua edeyim" cevabını verdi. Arkadan bir başkası gelerek:
(Ortalık pahalandı) eşyaların fiyatını bize siz tespit ediverin" diye
talepte bulununca, bu sefer: "Hayır rızkı bollaştırıp, darlaştıran
Allah'tır. Ben hiçbir kimseye zulmetmemiş olarak Allah'a kavuşmak
istiyorum" cevabını verdi.
Kaynak: Kütüb-i Sitte: Hadis 376
Laffer eğrisini (1974) ilk bulan İbni
Haldun (1377). Tam 597 yıl önce.
Öyle bir vergi oranı olmalı ki, devletin
vergi geliri maksimum olsun.
Ekonomi (İktisat)
35. Yazı.
Mevlana Ekonomisinin Altın Kuralları!
1) Mallar insanlar arasında batıl (meşru
olmayan) yollarla yenmeyecek.
Örnekler verelim.
Kumar, hırsızlık, dolandırıcılık, cebir,
çapulculuk, emanete hıyanet, rüşvet, yalancı şahitlik, yalan yere yemin gibi
yöntemlerle elde edilen paralar.
Mesela borsada işlem gören senetler
spekülatif olarak değil şirketin ay sonu açıklayacağı kar ve zarar miktarına
göre azalıp artmalı.
2) Bankalar faiz yerine "emek-sermaye
ortaklığını" esas alan "Ticaret Bankacılığı"
sistemine geçmeli.
3) Piyasa dengesinin korunması sağlıklı
bir cemiyet ile mümkündür. Bunun temini içinde, devlet fakirleri koruyup
gözetmelidir.
4) Mevlana ekonomisinde “eşya” tasavvuru “meta
için üretim” düşüncesine dayanmaz.
Mevlana ekonomisi “kullanım değeri” için
mal üretir. Bu mal “kişiye özeldir.”
Oysa kapitalist sistem «değişim değeri» için mal üretmekte ve “kitle tüketimini” kışkırtmayı hedeflemektedir.
Ekonomi (İktisat)
36. Yazı.
Soru:
Ekonomide çeşitli ekoller, okullar var.
Klasik, Neoklasik, Yeni Klasik,
Monotaristler, Reel Konjonktür, Arz Yönlü Ekol, Keynesyen, Post Keynesyen, Yeni
Keynesyen...
Siz kendinizi hangi ekole yakın
hissediyorsunuz?
Cevap:
Hiç birine yakın hissetmiyorum.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ekonomisti
Ebu Hanife hazretleridir.
Adam Smith'in eserinden 1000 yıl önce iktisadi
hayata ait görüşleri bugünlere bile ışık tutmaktadır.
Ama biz maalesef Batı endeksli eğitim
aldığımız için kendisini hakkıyla tanımıyoruz.
Meşhur Fransız düşünür Roger Garaudy bunu
cesurca ifade etmiştir.
Acaba bizdeki ekonomi okullarından mezun
kaç kişi Ebu Hanife hazretlerini yakinen bilir.
Adam Smith'i bilir, Marshall'ı bilir,
Keynes'i bilir ama Ebu Hanife'yi maalesef bilmez.
Gelelim kendimi en yakın hissettiğim
ekonomi modeli ya da okuluna.
"Mevlana Ekonomi Modeli ve
Okulu"
Geç kalınmış olsa da, zararın neresinden
dönülürse kârdır.
Henüz yeni kuruldu ve marifet iltifata
tabidir.
Ekonomi (İktisat) 37. Yazı.
Dünya ekonomisinin gidişatını etkileyen 3
önemli faktör.
1) Sayısal veriler
2) Beklentiler
3) Sermaye sahiplerinin neyi nasıl
istedikleri.
Ekonomik krizlerden çıkmanın en önemli
yolu ise "savaş"
Ekonomi (İktisat) 38. Yazı.
IMF "nin Kucağına Nasıl Düşülür...
Bir aile düşünün. Ürettiğinden fazlasını
tüketerek hak etmediği konforu yaşıyor. Haliyle bütçe giderleri gelirlerinden
çok ve açık veriyor. Bu açığı ise bankalardan borç alarak kapatıyor.
Sonra gün geliyor. Havalar güneşli iken
birden etrafı kara bulutlar kaplıyor ve mevsim kışa dönüyor. Yazın eldeki bol
parayla eğlenerek gününü gün etmiş, kış için öncesinde odun kömür almamış
anne-baba başını iki elinin arasına koyup çare çözüm arıyorlar, yoksa çocuklar
donup ölecek. Eee, bu durumda evdeki mobilyaları yakmaktan başka çare de
kalmıyor. Evdeki hane halkı da tabi ki bu duruma isyan ediyorlar...
Ülkelerin krizleri de aynen buna benzer...
Tipik bir krizde herkes bankadan parasını
çekmek ister. Eğer borç ülkenin para birimi cinsinden ise, paniğe yatıştırmak
için Merkez Bankaları para basar ve sorun enflasyon riskini göze alarak
çözülür. Peki ya size borç verenler yabancı sermaye ve borçta dolar ya da Euro
üzerinden ise ne olacak? Devletler başka bir devletin parasını basamaz çünkü bu
kalpazanlık olur. Diğer yandan merkez bankalarının da borcunu ödeyecek kadar
döviz rezervi yoksa, işte o zaman işin
içine IMF girer ve nihai kredi merci olur. Yada FED gibi merkez bankalarından
"swap" ile yüksek faizle borç bulmak zorundasınız. Tabi ki borç
verenler ise sizden belli reformları yapmanızı ister.
Ekonomi (İktisat) 39. Yazı.
Faizler Niye Yükseliyor...!
Dünyada kabul gören enflasyon oranı %2
'dir. Faizlerde bunun birkaç puan üstü.
Peki faizler ülkemizde niye yükseliyor.?
Ülkemizin marjinal tüketim eğilimi
yaklaşık c= 0.80. Yani her 100 TL'nin yaklaşık 80 TL'si harcanıyor, 20 TL' si
tasarruf ediliyor.
Ülkemizde yapılan yatırım oranı ise %25.
Yani yatırımlar tasarruflardan %5 fazla. Bu da GSYİH toplamında yaklaşık 50
milyar dolar gibi, oldukça büyük bir rakam ve kısaca cari açık diye düşünün.
Bu durumda cari açığı kapatmak için
tasarrufları artırmak lazım. Tasarrufları artırmak için de faizler
yükseltiliyor. Böylece yurtdışından sıcak para gelsin...
Ya da kaynakları etkili kullanarak, kayıp
kaçak oranlarını sıfıra yaklaştırarak, ihtiyaç ile ihtiraslar arasındaki farkı
düşünüp ithal lüks tüketimden vazgeçerek cari açık ve bütçe açığı
vermeyeceğiz....
Atalarımız ne demiş. "Ayağını
yorganına göre uzat"
Ekonomi (İktisat) 40. Yazı.
Faiz ve Enflasyon
Üzerine.
Faiz belasından ülkemizi
neden bir türlü kurtaramıyoruz?
İki temel nedeni var.
1) İnanç (itikad) boyutu.
2) Teknik boyutu.
Şimdi ikinci boyutu olan
teknik boyutunun nedenlerini kısaca izah etmek istiyorum. Çünkü bu boyutu
çözemeden ilk boyuta geçmek sadece sözde kalır.
Öncelikle ülke olarak
faizi sıfıra indirmek için güçlü bir ekonomimizin olması gerekir.
Güçlü bir ekonomi ise
açık vermeyen ekonomidir.
Şimdi alt başlıklara
bakalım.
a) İhtiyaç yerine
ihtiras. Kişisel konforumuz için keyfe dayalı lüks ithal mal kullanımı cari
açık vermemize neden oluyor.
b) Hükümet gelirinden
daha çok harcama yapıyor.
c) Ekonomideki kayıp ve
kaçaklar çok fazla.
d) Tasarruftan daha çok
yatırım yapıyoruz.
Dolayısıyla her alanda
(kişisel, özel sektör ve kamu harcamalarında) açık veriyoruz.
Bu açığı kapatmak içinse
borç bulmak zorundayız...
Peki, kimlerden borç alıyoruz.
Genellikle yurtdışı
kökenli banka ve piyasalardan.
Ama söz konusu kurumlar
bize borç verirken enflasyonun üzerindeki rakamlarla borç veriyor.
Neden?
Çünkü nominal değil reel
getiri önemli.
Ve bu sarmal böyle devam
edip duruyor.
Enflasyonun nedenleri ile ilgili, ilk etapta aklımıza gelen Ayeti Kerimelerin bir kısmı ise şu şekilde.
1) İsrâ 26. Gereksiz yere
de saçıp savurma!
(Örnek: Sonunda
uluslararası piyasalardan borç almak zorunda kalırsın.)
2) Nisa 38. Mallarını,
insanlara gösteriş için sarf etme.
(Örnek: Cari açığın en
önemli nedeni gösterişe dayalı ithalat harcamaları)
3) Nisa 29. Mallarınızı
aranızda haksızlıkla yemeyin.
(Örnek: Faizli muamele,
rüşvet, rant, yetim malı yemek.)
4) Mutaffifîn 1. Eksik
ölçüp tartanların vay haline!
(Örnek: Para basarak
paranın değerini düşürmek)
5) En'âm 141. İsraf
etmeyin.
(Örnek: Gelirinden çok
harcar isen bütçe açığı olur, sonuç enflasyon...)
Ekonomi (İktisat) 41. Yazı.
Karaman'ın Koyunu mu Ortodoks'un Oyunumu...!
Ortodoks ekonomik politikaların çocuklarından birisi de, arbitraj yapmaktır.
Arbitraj fiyat farklılıklarından yararlanarak para, kıymetli maden, tahvil ve hisse senedi alıp satma işlemidir.
Hemen bir örnek verelim.
Mesela Amerika'da faizler %5 olsun. Türkiye'de ise %42.5.
Diyelim Türkiye'nin dövize ihtiyacı var. Bunu hisseden ve adına yatırımcı denen sıcak sermaye sahipleri, diyelim ülkemize 12 milyar $ nakit para getirdi. Dolar kuruda 30 TL olsun. Parasını bozdurup TL faize yatırıyor. 3 ay sonra da 12 milyar dolar için, bugünkü faiz oranları üzerinden (c.p. döviz fiyatları 3 ay boyunca aynı kalırsa) ayda yaklaşık 500 milyon doları alıp, evine geri dönüyor. Dövizdeki ufak tefek artışları garantiye almak için de ileri tarihli garantili sabit bir kurdan döviz satın alıyor. Kimden? Tabi ki adına yatırımcı denen spekülatörlerden. Dünyada siyah paraları beyaz yapmak isteyen adamlar mı yok? Tabi ki bu adamlar medya vasıtasıyla algı operasyonları yapıyor, iyi gidiyorsunuz... vesaire gazı veriyor, ama vade bitimi dolarını alıp gittiğinde, tabi dövizde de anormal artışlar yaşanıyor.
Örneğimizde dile getirilen 3 ayda 500 milyon dolar spekülatif kazanç ne demek biliyor musunuz?
Mesela her birinin fiyatı 5 milyon TL 'den yaklaşık 3000 tane apartman dairesi demek...
Ya da bugünkü faiz oranları ile, örneğin (dövizde nispi artış olsa bile) ayda ortalama 2000 tane daireye karşılık gelen parayı, faiz olarak spekülatörlere hediye edeceğiz...
Hangisini tercih edelim..?
Tamam anladık, ama çözüm ne diyorsanız..?
1) Hane halkları, yerli ürün tercih edecek, zorunlu olmayan ithal mal kullanmayacak, böylece ülkemiz dış ticaret açığı vermeyecek.
2) Şirketler öz kaynakları ile yatırım yapacak. Ülkemizde döviz açığı olmayacak.
3) Hükümetler gelirinden çok harcama yapmayacak, bütçe açığı vermeyecek, kasada para yoksa yatırımları sonraki yıllara erteleyecek, uluslararası piyasalardan borç almayacak.
Ekonomi Fıkraları.
1. Fıkra.
Batı Standartlarına Göre Kişi Başına Düşen Milli Gelir Hesabı.
GSYH (Gayri safi yurt içi hâsıla)'nın ülke nüfusuna bölünmesi ile elde edilen gelire, kişi başına düşen milli gelir denilmektedir.
Şimdi konuyu daha iyi anlamak için bir örnek verelim.
Adamın birisi lokantada kızarmış tavuk yiyormuş. Başka bir adam da dışarıda lokantanın penceresini yalıyormuş.
Ekonomiste demişler, bu ülkede kişi başına düşen kızarmış tavuk sayısını hesap edip, bize bir rapor olarak yaz ve gönder.
Ekonomist hesap ederek raporu yazıp göndermiş.
"Bu ülkede kişi başına yarım kızarmış tavuk düşmektedir"
Ekonomi Fıkraları.
2. Fıkra.
Bunların hepsi ekonomiye dahil .!!
Mahallemizdeki yaşlı teyzenin bir bakkal dükkânı var.
Tam karşısında da dev bir market açıldı.
İkisi de dükkânlarının önündeki camekâna mallarının fiyatlarını yazıp asmaya başladılar.
Süpermarket “ Tereyağı 70 lira “ yazınca
Teyze “ Tereyağı bizde 60 lira “ diye ilan koydu.
Ertesi gün süpermarket hemen Tereyağı “ 50 lira “ diye bir ilan astı.
Teyze bu sefer “ Tereyağı geldi 40 lira “ diye kâğıt yapıştırdı.
“ Teyzeciğim bunlarla uğraşma bunlar büyük miktarda mal satın alma gücünü kullanırken zarar etmezler ama sen yok olursun “ dedim.
Teyze, arkasını dönüp dükkânına girerken “ ben hiç Tereyağı satmam ki bari millet ucuza alsın.”
Ekonomi
Fıkraları.
3.
Fıkra.
Evlilikte
Azalan Marjinal Fayda Yasası Geçerli mi?
Ya da Azalan Verimler Yasası.
Evliliğin
ilk zamanlarından başlayarak toplam fayda (TU) artar ama azalarak artar.
Aşk
döneminin marjinal faydası (MU) en yüksektir.
Sonraki
hiç bir dönem bu büyüklükte marjinal fayda sağlamaz.
Çocuklar
olduğunda toplam fayda artmaya devam etmekte, ancak fayda her geçen zaman
azalarak artmaktadır.
Kadın
üzerine ev aldığı gün fayda fonksiyonunun türevi artık sıfıra eşitlenmiştir.
Daha
sonraki geçen yıllar içinde, toplam fayda sürekli azalmakta ve eğrinin x
eksenini kestiği noktada mutlulukla başlayan süreç sona ermektedir.
Fayda
negatife düştüğü an, erkek aşk evliliği yaptığı için fedakârlıklarla fayda
eğrisinden kopmak istemese bile, kadınlar mantık evliliği yaptığından dolayı
olayı bitirir.
Çünkü
ekonomide "negatif fiyat" diye bir şey olmaz.
Bu
nedenle grafikler çizilirken o bölge kesip atılır.
Bu
durum kesinlikle hayatın sonu değildir.
Çünkü
talep, esneklik, üretim, piyasaların işleyişi gibi mikro ekonomiye ait tüm
konular öğrenilmiştir.
Sıra
makro ekonomiye gelir.
Ekonomi Fıkraları.
4. Fıkra.
Büyüme Teorileri.
Klasik model.
Tarih boyunca hiç geçerliliğini yitirmemiş...
Ver ver paraları Leyla'ya.. Bi daha mı geleceğiz dünyaya...
Neoklasik Model.
"Fâni dünya.. Bir daha mı geleceğiz.. Yaz
eğlencesine devam..!!"
Post Keynesyen Model.
Kuyruksuz Uçurtma.
İçsel Büyüme Modeli.
Sayın Hocam.
Değişik ekonomi teorileri olabilir..
Benim teorim ise..
"Benden sonrası tufan" teorisidir.
Ben yerim içerim, ormanda ağaç, denizde balık bırakmam,
her türlü israfı yaparım, 20 sene sonra lazım olacak yolu köprüyü bugünden
yaparım... Bilmem anlatabildim mi.??
Ekonomi Fıkraları.
5. Fıkra.
Büyüme ve Kalkınma Arasındaki Farkı Anlamak…
Erkek hanımına şöyle
diyor. Yediğin önünde yemediğin arkanda. (Yani GSYH dolayısıyla kişi başına
gelir oldukça yüksek) Daha ne istiyorsun?
Kadın şöyle cevap veriyor. Sen olaylara mikro
açıdan Marshall 'ın kısmi denge analizine göre, (c.p.) ceteris paribüslerin çok
fazla, ayrıca Walras gibi genel dengeyi gözetmiyorsun. Diğer yandan bencil
davranma. (Yani Pareto optimilitesi) Ayrıca benim için sadece büyüme (GSYH)
değil aynı zamanda kalkınma da önemlidir. Bu da "insani gelişmişlik
endeksine" bizi götürür. Sadece refah bir hayat sürmek yetmez, aynı
zamanda "değer" görmek istiyorum. Mülkiyet hakları gereğince ev benim
üstüme olmalı, hukukun üstünlüğünü göster ve bana zaman ayır, çocuklarla lütfen
biraz da sen zaman geçir yani alt yapıya önem ver...
Ekonomi Fıkraları.
6. Fıkra.
Swan Diyagramı.
Swan Diyagramına göre "enflasyon ve cari
açık olan ekonomilerde" uygulanması gereken politikalar "daraltıcı
maliye ve para" politikası olacaktır. Ancak (c.p) ceteris paribüs notunu
da düştüm. Neden.?
Çünkü bu teori, dibi delik olmayan havuzlar
için geçerlidir. Hırsızlık, rant, spekülatif kazanç benzeri işlerin olduğu bir
ülkede bu politikalar hiçbir işe yaramaz. Böyle durumlarda ilk yapılacak
politika, ahlâklı davranış modelinin ülke sathında benimsenmesidir.
Ekonomi Fıkraları.
7. Fıkra.
Akbabaların yağma yaptığı ekonomilerde
uyguladığı ekonomik modelin ismi nedir?
“Kuruyunca sula, uzayınca buda" modeli.
Ekonomi Fıkraları.
8. Fıkra.
-- Evladım para nedir?
-- Cebimdeki kâğıt hocam.
-- Yok yok onu demedim. Ekonomi biliminde tarif
edilen para. Hani Adam Smith para ekonominin üzerini örten tülden ibarettir
dediği şey. Keynes ne demişti hatırladın mı?
-- Adam Smith tül dediyse, Keynes'te muhtemelen
yorgan demiştir.
-- Yok evladım, hani şu LM var ya?
-- Sigara mı hocam...
-- Tövbe tövbe, evladım dersimiz ekonomi...
Peki arz ve talebin kesiştiği yere ne denir?
-- Aşk hocam.
-- Peki esneklik için ne diyorsun...
-- Aşkın evliliğe dönüşmesi...
-- Sonrası nereye gider?
-- Örümcek ağı teorisine...
-- Çok şükür ekonomiye geldin... Peki neymiş
örümcek ağı teorisi...
-- Örümcek Ağı Teorisi: Evlilikte yaşanan
dalgalanmalar. Üç çeşittir.
Sürekli dengede dalgalanma: Yani kadın
bağırdığı zaman erkek susacak, erkek bağırdığı zaman kadın susacak.
Dengeden uzaklaşan dalgalanma: Kadın dilinden
anlamayan kazma erkekler.
Dengeye yaklaşan dalgalanma: Kadınlar daima
haklıdır. Haksız olduğu zaman birinci madde geçerlidir.
-- Evladım, ekonomiye gel...Enflasyon nedir?
-- Yaşadığımız hayat...
-- Anlaşıldı, seninle ekonomi sohbeti bir başka
bahara kaldı.
-- Bak hocam, sen bile "rasyonel
bekleyişler teorisine geldin" en sonunda.
Ekonomi Fıkraları.
9. Fıkra.
Ekonomik Hipotezlere Farklı Bir Yaklaşım…
Histerisiz Hipotezi...
Memleketin hali. Herkes her konuda uzman. Bol bol atıp
tutup mesele iş yapmaya gelince, ilk heyecanına bir türlü dönememe durumu.
Ekonomide ise, dışsal bir şokla dengeden uzaklaşan göstergelerin tekrar eski
düzeyinde dengeye gelmemesi.
Üçlü Açmaz-İmkânsız Üçlü.
Aynı anda hem Müslüman hem Hristiyan hem de Yahudi olunmaz.
Yani dinler arası diyalog olmaz.
Atalarımız ne demiş. Bir koltukta iki karpuz taşınmaz.
Ekonomi ne demiş... Sermaye hareketlerinin serbestliği,
sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda var
olamaz.
Mandal (Takoz- Raket) Etkisi...
Geliriniz arttıkça evdeki hanıma cimrilik ederseniz, evdeki
eşyalar birer rakete dönüşebilir.
Ekonomi Fıkraları.
10. Fıkra.
Ekonomide Ekoller...
Merkantilizm: Anne
karnından önceki dönem. Babamız bizim için altın biriktiriyor.
Fizyokrasi: Henüz
anne karnındayız. Tarımsal beslenme önemli.
Klasik:
Bekarlık dönemi. Uzun dönem hayaller... Görünmeyen bir el bizi Adam (Smith)
etmeye çalışıyor. Henüz paranın bir önemi yok. Para yansız. Dikotomi var.
Neoklasik:
Nişanlılık dönemi. Artık atıp tutma değil hesap yapma dönemi. Yani iktisadın
matematik temelleri atılıyor. Dış cephe (Marshall) ile boyanarak görünüm
güzelleşiyor.
Keynesyen: Aşk
dönemi. Kısa dönem analizler. Bu dönemde ekonomi, biricik aşkının taleplerini
yerine getirme dönemidir. Ancak sadece para yetmez, kas kariyer ve romantizm de
önemlidir. Aksi halde "likitide tuzağı"
Monetarist: Çocuk
oldu. Artık her şey para. Ay sonu faturaları aşk ödemiyor.
Yeni Klasik: Rasyonel
olma zamanı geldi. Ev ve araba almak lazım ama para yok. Aşkım canım cicim
dönemi bitti ve öngörülmeyen şoklar başladı.
Yeni Keynesyen: Makro
ihtiyaçları mikro hesaplarla karşılama dönemi. Evde hep kriz var ama
öngörülmeyen krizler daha şiddetli. Hanım her an çantayı alıp annesine
gidebilir. Süreci dikkatlice idare etmek lazım. Olur canım, olur tatlım,
hallederiz bir tanem dönemi. Ancak ne yaparsanız yapın "ilk aşk dönemine
dönmek" mümkün değil. Histerisiz hipotezi geçerli.
Post Keynesyen: Evlilik
belirsiz bir sürece girdi. Durgunluğu (stagflasyon) aşmanın yolu, gelirler
politikası. Paranın nereye harcanacağına sadece hanım değil çocuklarda (halk)
belirliyor.
Reel Konjonktür: Hayatın
ilerleyen zamanları. Ahh o eski günler. Sağlık sorunları (teknolojik şoklar)
başladı.
Arz Yanlı Ekol: Ben
ona saçımı süpürge ettim (arz) ama beni bir başkası ile aldattı. Kocana sahip
çık, benim durumuma düşme.
Alman Ekolü: Karım
beni terk etti. Niye? Değişen şartlar
karşısında zamanın dinamiklerine uygun davranmadın.
Lozan Okulu: Bir
yastıkta kocayan çiftler. Her zaman genel dengeye önem vermişlerdir.
Yorumlar
Yorum Gönder