Ana içeriğe atla

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 3. Bölüm

Adalet.

Konuyla İlgili Hikâyeler.

Hz Peygamberin Adalet Anlayışı ile İlgili Örnekler:

Allah Rasûlü mübarek hayatı boyunca, toplumda adaleti hâkim kılmak için mücadele etmiştir.

O, bir taraftan Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında kardeşlik ilan ederken diğer taraftan da Medine Sözleşmesi ile Müslüman, Yahudi ve müşrikler arasında adaleti sağlamaya çalışıyordu.

Konuyu üç örnekle taçlandıralım.

Bir gün, Peygamberimiz’in küçük torunları Hasan ve Hüseyin aynı anda Peygamberimiz ’den su istediler.
Peygamberimiz önce Hasan'a sonra da Hüseyin'e su verdi.
Bunun üzerine Hz. Fatıma, "Babacığım suyu neden önce Hasan'a verdin?
Hasan'ı daha mı çok seviyorsun” diye sordu?
Peygamberimiz: “Hayır, ilk önce suyu Hasan istedi" cevabını verdi.


Bedir savaşında alınan esirler arasında Peygamberimiz ’in amcası Hz. Abbas da vardı.
Hz. Abbas'ın elleri bağlanmıştı.
Esirler, fidye karşılığı serbest bırakılmaya başlanmıştı.
Ensar’dan bazı kişiler Hz. Abbas'ın Allah Resûlü’nün amcası olduğunu öğrenince onun fidyeden affedilmesini istediler.
Allah Rasûlü: “Hayır, asla böyle bir şey olamaz.
Onun ödemek zorunda olduğu fidyenin tek bir dirhemi dahi bağışlanamaz” buyurdular.


Kâinatın Efendisi otuz beş yaşında idi.
Bu sırada Kureyş kabilesi, Kâbe duvarlarını yıkıp, yeniden tamir kararını verdi. Zira yıllardan beri yağan yağmur ve neticede meydana gelen seller, yapı itibarıyla pek sağlam olmayan bu ma'bedi oldukça yıpratmıştı. Çatısız bulunması sebebiyle de yağan yağmurlar temeline kadar tesir etmiş ve binâyı âdetâ harap bir hale getirmişti.
Son olarak gelen büyük bir sel, Kâbe'yi bütün bütün sarsmış, duvarlarını çatlatmıştı. Bunun üzerine Kâbe’nin yeniden tamiri başlamış ve devam ediyordu.
Bina, Cennetten gelen Hacerü’l-Esved taşının konulacağı yere kadar yükseltilmişti. Ancak, bu mübarek taşı yerine koymada kabileler arasında anlaşmazlık çıktı.
Her kabile, kendisini diğer kabilelerden bu hususa daha lâyık görüyordu.
Kabile taassubunun bütün şiddetiyle hüküm sürdüğü bir zamanda, hangi kabile bu şerefi başkasına kaptırmak isterdi?
İş kızıştı, tartışma ve münakaşa son derece sertleşti.
Öyle ki, birbirleriyle vuruşacaklarına dair yemin bile ettiler.
Sonra bu konunun çözülmesi için Hz Peygamberin hakemliğine başvurdular.
Kâinatın Efendisi, getirilen örtüyü yere serdi.
Küçük büyük herkesin dikkatli bakışları, Efendimizin üzerinde toplanmıştı.
O, örtü ile ne yapacaktı?
Merakları fazla sürmedi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Hacerü'l-Esved'i bu örtünün ortasına koydu. Sonra da,
"Her kabileden bir kişi bunun birer köşesinden tutsun!" diye emretti.

Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 17. Bölüm

Edep. Konuyla ilgili hikâye. Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelininin sesleri geliyordu: -Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!.. Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: -Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!.. dedi. Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra: "-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!" dedi. Evin gelini: -Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer." dedi. Yaşlı kadın: -Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır. Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı: -Ya babaanne, neymiş bu evlerin iffeti... Anlat bakalım, merak ettim!..dedi. Yaşlı kadın söze başladı: -Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın karşısında edepli otur...