Ana içeriğe atla

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 15. Bölüm

Şükür.

Konuyla İlgili Hikâye.

Bir zamanlar bir ülkenin kralı varmış. Bu kral yeni yaptırdığı gemisiyle denizde yolculuğa çıkmıştı. Hava harikaydı, masmavi gökyüzünde bir yandan martılar uçuşuyor, diğer yandan serin rüzgâr insanın yüzünü güzel güzel okşuyordu. Deniz yeni açılmış bir çarşaf gibi uzanıyor, sanki geminin sıkıntı yaşamadan gitmesi için elinden geleni yapıyordu. Gemide kralın yanından ayırmadığı sözüne her daim değer verdiği bilgelerden bilge danışman ve en değer verdiği adamları vardı.
Her şey bu kadar güzel olmasına rağmen kralın sevdiği hizmetçilerden bir tanesi sürekli batacağız, öleceğiz diye evham yapıyordu. En sonunda hizmetçiyi gemiden indirmeyi düşündüler. Ama ne yazık ki, kıyıdan o kadar uzaklaşmışlardı ve hizmetçiyi gemiden indiremiyorlar, hizmetçi ise bağırmaya devam ediyordu.
En sonunda bu duruma daha fazla dayanamayan kralın danışmanı, kralın yanına gerek şöyle dedi; “Kralım, ben bu hizmetçiyi nasıl sakinleştireceğimi biliyorum. Ama söyleyeceklerimi harfiyle yapılması için adamlarınıza emir vermeniz gerekiyor.” Danışmanının onu yanıltmayacağını bildiğinden kral askerlerine dönüp, o ne istiyorsa ikilemeden yerine getirilmesini emretti. Danışman, hemen iki gücü kuvveti yerinde iki gemiciye, bağırıp çağıran, feryat eden hizmetkârı hemen denize atmalarını istedi. Önce şaşırsalar da, gemiciler adamı kollarından tuttukları gibi denize fırlattılar. Sultan dâhil, gemide bulunan herkes merakla olan biteni seyrediyordu.
Hizmetkâr denize düşünce, önce ne yapacağını bilemedi, bayağı bir su yuttu, bağırdı çağırdı, yüzme bilmediğini söyleyerek gemidekilerden yardım istedi; fakat danışman kimsenin ona yardım etmemesini emretmişti. Denizdeki adam, daha sonra bin bir güçlükle geminin halatlarından birine tutunabildi. Artık ilk baştaki haline göre daha sakindi ama yine de sürekli yardım istiyordu. Bu durum birkaç dakika devam etti.
Danışman adamın artık gemiye alınabileceğini söyleyince, hizmetkâr gemiye çekildi. Adamcağız sırılsıklam halde halde güverteye çıkarıldıktan sonra, yere oturdu ve öksürmeye başladı. Denize düşmeden önceki telaşından, korkusundan artık hiçbir iz kalmamıştı. Danışman, krala dönüp yaptığını şöyle izah etti:
“Kralım, bu adam geminin içinde güvende olduğunu unutup milyonda bir ihtimalle geminin batacağından korkuyordu. Geminin kendisi için bir nimet olduğunu fark edebilmesi için, asıl korkacağı şeyin gemiden yoksun kalması olduğunu anlaması gerekiyordu. Denize düşüp de bir başına çaresiz kalınca, geminin kendisi için ne kadar büyük bir nimet olduğunu fark etti. Görün bakın, bundan sonra hiç şikâyet etmeyecek.”
Gerçekten de, bütün deniz yolculuğu boyunca, kimse o hizmetkârın bir daha korkuyla bağırdığına, şikâyet ettiğine şahit olmadı.
Nitekim konuyla ilgili şu Hadisi Şerif, şükür bahsini ne de güzel açıklıyor.

Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü’minin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur.  Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” 
(Müslim, Zühd 64)

Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 18. Bölüm

Çalışkanlık. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve: - “Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri: - “Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz: - “Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için se...