Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 33. Bölüm

Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Yanar. Konuyla İlgili Hikâye. İstanbul’daki Fatih Medresesi’nin her odasında dört beş talebe beraber kalırmış. Bu talebeler memleketlerinden getirdikleri fasulye, bulgur, mercimek, nohut vesaireyi beraber pişirirler, beraber yerler ve her hafta içlerinden birisi nöbet tutarak bu işleri yaparlarmış. Geceleri ders çalışmak için yaktıkları mumların parasını da aralarında toplayıp, o haftaki nöbetçi talebeye verirlermiş. Bu talebelerden birisi çok açıkgözmüş. Her gece şamdanların dibinde kalan kırıntı mumları toplar, eritir ve onlardan uydurma bir mum yaparak parayı cebine indirirmiş. Fakat onun yaptığı mum, yeni mumlar gibi uzun müddet odayı aydınlatamaz, erkenden sönermiş. İşin farkına varan arkadaşları, bir gece yine yatsı namazından sonra karanlıkta kalınca, hesap sormaya başlarlar: – Biz sana para verdik, ne diye mum almadın? – Aldım işte, ne yapayım mumlar küçülmüş, bu kadar yanıyor. İçlerinden birisi: – Tabii o kada...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 32. Bölüm

Empati. Konuyla İlgili Hikâye. Bir ülkenin kralı en sevdiği atını kaybetmiş ve bu yüzden çok üzülmektedir. Atı bir türlü bulamadığı için ortaya bir ödül koyar. Herkes ödülü kazanmak için koşar gelir ama kimse atı bulamaz. Çobanın biri kralın huzuruna çıkar ve atı bulacağını söyler. Kral buna inanmaz. Ülkenin en akıllı kişileri atı bulamadı da bu budala mı bulacak? Çoban atı aramak için kraldan izin ister. Kral çobana peki öyleyse ara bakalım der. Çoban birkaç saat içinde atı bulur ve saraya getirir. Kral bu duruma çok şaşırır. Çobana atı nasıl bulduğunu sorar. Çoban “Çok kolay oldu hükümdarım. Kendimi atın yerine koydum, bir at olsam nereye gideceğimi düşündüm ve onu hemen buldum” Çobanın cevabı kralın çok hoşuna gider ve ödülün çobana verilmesini emreder. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Wmr6GqrFF-Y

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 31. Bölüm

Dua Etmek. Konuyla İlgili Hikâye. Bir yolcu gemisi yolculuk esnasında kopan bir fırtınada batar ve içindekilerden sadece iki adam küçük ve ıssız bir adaya yüzmeyi başarırlar. Ne yapacaklarını bilemeyen bu iki kazazede Allah'a yalvarmaktan başka çarelerinin olmadığına karar verirler. Fakat kimin duasının daha güçlü olduğunu anlamak için adayı ikiye bölmeye karar verirler ve adada karşılıklı olarak yaşamaya başlarlar. İlk diledikleri şey yiyecektir. Ertesi sabah, birinci adam kendi tarafında dalları meyve dolu bir ağaç bulur ve ağacın meyvelerinden yer. Diğer adamın alanı ise hala çoraktır! Bir hafta sonra, birinci adam yalnız olduğu için kendisine bir eş diler. Ertesi gün bir kadın yüzerek birinci adamın tarafına gelir. Diğer tarafta yine hiçbir şey yoktur! Hemen sonra birinci adam bir ev, giysiler ve daha fazla yiyecek diler. Sihirli bir değnek değmişçesine tüm istedikleri kendisine verilir. Fakat ikinci adam hala hiçbir şeye sahip olamamıştır! En sonu...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 30. Bölüm

Düzenli ve Tertipli Olmak. Konuyla İlgili Hikâye. Resûlullah mescitte idi. İçeri saçı sakalı dağınık bir adam girdi. Resûlullah eliyle ona, saçını ve sakalını düzelterek gelmesi için dışarıya çıkmasını işaret etti. Adam da saçını sakalını düzelttikten sonra gelince Resûlullah (onu göstererek) "Herhangi birinizin şaçı başı dağınık bir hâlde gelmesinden böyle gelmesi daha iyi değil mi?“ buyurdu. (Kaynak: Muvatta, Şa'r, 2) Hz Muhammed (sas) bir keresinde; “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kişi cennete giremeyecektir.” buyurmuştu. Kendisine; “İnsan elbisesinin güzel olmasını istiyor” diyen birine Peygamberimiz, “Allah güzeldir, güzelliği sever; kibir, hakkı kabul etmemek, insanları küçük görmektir.” cevabını vermiştir. (Kaynak: Müslim, İman, 147) Efendimiz, kılık kıyafetin temiz ve düzenli olmasının yanında, insanın yaşadığı mekânların da tertipli ve düzenli olmasını arzu etmiştir. Bir keresinde bir cenaze merasimine katılmıştı. Cenazenin toprağa verilm...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 29. Bölüm

Sevgi ve Duyarlı Olmak. Konuyla İlgili Hikâye: Sevgi ve Zaman Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Sevgi dâhil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Sevgi, adada en sona kalan duygu olmuş çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Sevgi yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş. Sevgi, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Sevgi, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. “Kibir, lütfen bana yardım et!", Kibir "Sana yardım edemem, Sevgi. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Sevgi yardım istemiş: "Üzünt...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 28. Bölüm

Tebessüm. Konuyla İlgili Hikâye. Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın zamanda kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırlayarak ona bir not yazdı ve yolladı. - Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğle yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. - Garson kız ilk kez aldığı bu bahşişin bir kısmını akşam eve giderken her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. - Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce kucağına aldı. - Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşturdu. - Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı, bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle ...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 27. Bölüm

Misafirperverlik. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz (sav)'e bir misafir geldi. Yorgun ve çok fakir olduğunu söyledi. Peygamberimiz (sav) hanımlarının birisinin evine haber gönderdi. Hanımı; "Yâ Resûlullah, seni Hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, evde sudan başka bir şey yoktur." dedi. Sonra başka bir hanımına gönderdi, ondan da aynı cevabı aldı. Neticede anlaşıldı ki, Peygamberimiz (sav)'in hanımlarının hiçbirisinin evinde yiyecek yoktur. Sonra Peygamberimiz (sav) sahabîlere; "Kim bu adamı bu akşam misafir ederse Allah ona rahmet etsin." buyurdu. Bunun üzerine Ensar’dan bir zat kalktı. Kendisinin misafir edebileceğini söyledi ve aldı, evine götürdü. Hanımına: "Evde yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. "Çocukların yiyeceğinden başka bir şey yoktur." cevabını aldı. Hanımına, "Çocukları bir şeyle oyala. Yemek isteyecek olurlarsa uyut, misafirimiz yemek yiyeceği zaman kalk, lâmbay...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 26. Bölüm

İhlas (Samimiyet) Konuyla İlgili Hikâye. Bir genç adam başından geçen hikayeyi şöyle anlatıyor. -Mekke-i Mükerreme'de harçlıksız kalmıştım. Basra'dan para bekliyordum ama gelmemişti. Saçım sakalım çok uzamıştı. Bir berbere girdim 'Peşin peşin söyleyeyim param yok' dedim, 'Allah rızası için saçlarımı düzeltebilir misin?' Berber o anda mevki sahibi birini traş etmekteydi. Onu bırakıp bana başladı. Adam itiraz etti. Berber 'Kusura bakmayınız efendim' dedi, 'Sizi ücreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genç Allah rızası için istedi' Berber dahasını da yaptı, bana harçlık verdi. Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın götürdüm. 'Asla alamam' dedi, “İnan Allah'ın rızası, daha değerli” Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=RKkbj2BJj94

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 25. Bölüm

Hüsnü zan. Konuyla ilgili Hikâye. Vaktiyle bir köyde, kocası çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşır. Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar. Kadın tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır. Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kalır. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir. Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür ve yaptığına bin pişman olur. Demek ki, acele kara...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 24. Bölüm

İhsan. Konuyla İlgili Hikâye. Bir yolda karşıma bir genç çıktı. Arkasında boynu tasmalı, tasmanın ipi gencin elinde bir koyun koşuyordu. Gence: ‘’Bu iple bu tasmadır ki koyunu senin arkandan koşturuyor. Eğer bunlar olmasaydı, koyun senin arkandan gelmeyecekti’’ dedim. Ben böyle deyince, genç hemen ipi bıraktı, tasmayı çıkardı; sağa sola koşmağa başladı. O, hangi tarafa koşarsa, koyun da arkası sıra koştu. Koştu; çünkü koyun, o gencin elinden arpa, ot yemişti. Genç epey koştuktan, koyunu da arkasından koşturduktan sonra yanıma geldi: ‘’Ey akıllı adam! Gördün ki, koyunu arkamdan koşturan ip değilmiş. Onu koşturan, benim ona karşı olan ihsanım, onu besleyişimdir. Şu halde ihsanım onun boynunda bir kement olmuştur.’’ dedi. Kükremiş fil o kadar zorlu, heybetli bir hayvan iken, sahibinin üzerine hücum etmez. Çünkü lütfunu görmüştür. Ey iyi adam! Kötüleri okşa. Çünkü köpek bile, ekmeğini yediği takdirde seni muhafaza eder. Pars denilen hayvan, dilini bir iki gün sahi...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 23. Bölüm

Tatlı Dil. Konuyla İlgili Hikâye. Uzun yıllar önce Çin’de li-li adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Bu da onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu, Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrede tepkiyle karşılanır. Bir kaç ay sonra bitmez tükenmez gelin - kaynana kavgalarından ev, o ve eşi için cehennem haline gelmiştir. Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan genç kadın, doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir ekstra hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır. Yaşlı adam genç kıza kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını ona en güzel yemekler...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 22. Bölüm

Diğerkâmlık. Çıkar gözetmeksizin başkalarının iyiliği için özveride bulunmak. Konuyla İlgili Hikâye. Erkek kardeşlerin ikisi de babalarından kalma çiftlikte çalışırlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve çok çocuğu vardı. Diğeri ise bekârdı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi. Günün birinde bekâr kardeş kendi kendine: "Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil" dedi, "Ben yalnızım ve pek fazla gereksinimim yok" Böylelikle, her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı. Bu arada evli olan kardeş, kendi kendine: "Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil. Ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin yaşlandığı zaman ona bakacak kimsesi yok" diyordu. Böylece evli olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kard...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 21. Bölüm

Emanete riayet. Konuyla ilgili Hikâye. Tüccarın biri, ticaret için sefere çıkarken ambardaki buğdayları bir arkadaşına emanet etmiş. Emanet ettiği arkadaşı ise buğdayları satıp parasını da bir güzel yemiş. Tüccar uzun seferinden dönünce buğdayları arkadaşından istemiş. Arkadaşı: -Vallahi dostum buğdayı fareler yiyip bitirdi. İki yüz batman buğdaydan hiçbir şey bırakmadılar demiş. Zeki tüccar, arkadaşının çocuğu evinin önünden geçerken içeri almış ve eve saklamış. Ertesi gün arkadaşını pek kederli görünce sebebini sormuş. Arkadaşı: -Hiç sorma dostum oğlumu kaybettim... demiş. Tüccar: -Ben oğlunu gördüm. Dün bir kartal havalandırıp götürdü, demiş. Arkadaşı inanmamış: -Nasıl olur demiş, koskoca çocuğu bir kartal nasıl götürür. Hemen tüccar bu sözü fırsat bilip: -İki yüz batman buğdayı yumruk kadar fare nasıl yiyip bitirdi ise, senin çocuğunu da kartal öylece götürdü, demiş. Arkadaşı bu söz üzerine çaresiz kalınca tüccara buğdayını vermek mecburiyetinde kalmış. K...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 20. Bölüm

Azim ve kararlılık. Konuyla İlgili Hikâye. Uhud savaşı konusunda Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) sahabeleriyle istişare etmiş, istişare sonunda “savaşa girme kararı alınmış olduğundan” zırhını giymiştir. Öyle anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber (sas)'in zırhını giydikten sonra çıkarmaması şu ayetin emrine uygun bir tavırdır: “İşleri onlarla müşavere / istişare et! Bir kere de azmettin mi, yalnız Allah’a tevekkül et!” (Âl-i İmrân Sûresi,159. Âyet) Düşmanı Medine dışında karşılamak fikrinde olanlar, daha sonra Resûlullah Aleyhisselâm'ın arzusuna aykırı davranmakla hata ettiklerini anladılar. Onu sıkıntıya düşürmüş olmaktan endişelendiler ve yaptıklarına pişman oldular. Resûlullah Aleyhisselâm'ın üst üste iki zırh giymiş, kılıcını kuşanmış başına miğferini geçirmiş olarak hane-i saâdetten çıktığını görünce: "Yâ Resûlâllah! Biz sana muhalefet ettik. Sen nasıl murat edersen öyle yap!" dediler. Ancak Resûlullah Aleyhisselâm: "Bir peygamb...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 19. Bölüm

Merhamet. Konuyla İlgili Hikâye. Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: 'Bu köpek de benim gibi susamış.' deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti." Kaynak: Buhari, Müslim. Konuyla İlgili Videoyu İzlemek İçin Lütfen Aşağıdaki Linki Tıklayınız. https://www.youtube.com/watch?v=Og9r7ron5Ss&feature=youtu.be

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 18. Bölüm

Çalışkanlık. Konuyla İlgili Hikâye. Bir gün Peygamberimiz ve arkadaşları bir yere gidiyordu. Yol kenarında oturmuş, bomboş duran birini gördüler. Peygamberimiz adamın yanından geçerken bomboş duran adama baktı ama selâm vermeden yoluna devam etti. Peygamberimizin arkadaşları bu olaya hayret ettiler. Çünkü Peygamberimiz herkese selâm verirdi. Ama bu adama selâm vermemişti. Gittikleri yerdeki işlerini bitirdikten sonra aynı yoldan dönüyorlardı. Bu sefer adam, aynı yerde eline bir çöp almış, toprağı karıştırıyordu. Peygamberimiz adamın hizasına gelince bu defa adama dönüp tebessümle baktı ve: - “Esselâmü aleyküm...” diye selâm verdi. Peygamberimizin arkadaşları, bu olaya şaşırdılar. İçlerinden biri: - “Ey Allah’ın elçisi, buradan biraz önce geçtik. Oturan adama baktınız ama selâm vermediniz. Şimdi ise tebessümle bakıp selâm verdiniz. Bunun sebebi nedir?” diye sordu. Sevgili Peygamberimiz: - “Biraz önce buradan geçerken adam oturmuş bomboş bekliyordu. Onun için se...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 17. Bölüm

Edep. Konuyla ilgili hikâye. Yaşlı kadın, usulca odasından çıktı. Salondan torunu ile gelininin sesleri geliyordu: -Oğlum, sofra hazır, çorbanı koydum; haydi gel de soğutmadan ye!.. Salonun en kuytu yerine geçti, yerde kendine ait köyden getirdiği minderin üzerine oturdu. Çocuk, babaannesini görünce: -Babaanneciğim, gel beraber yiyelim!.. dedi. Yaşlı kadın mânidâr bir şekilde iç çektikten sonra: "-Evin erkeği gelmeden akşam sofrasına oturulmaz. Hele babanız gelsin, beraberce yeriz inşaâllah!" dedi. Evin gelini: -Aman anneciğim, eskidenmiş onlar!.. Şimdi acıkan yemek sofrasına oturur, o da gelince yer." dedi. Yaşlı kadın: -Kızım, nasıl insanların bir edebi, hayâsı, iffeti varsa, evlerin de iffeti ve edebi vardır. Torunu dayanamayarak alaycı bir tavırla söze karıştı: -Ya babaanne, neymiş bu evlerin iffeti... Anlat bakalım, merak ettim!..dedi. Yaşlı kadın söze başladı: -Biz küçükken annelerimizden önce babalarımızın karşısında edepli otur...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 16. Bölüm

Sabır. Konuyla İlgili Hikâye. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hastalanmıştı. Hz. Fatıma anamız, âlemlere rahmet olarak gönderilen babası Hz. Muhammed’in yanına vardı ve pek üzgündü. Allah’ın Resulü, kızının bu halini görünce ona ne için bu kadar üzgün olduğunu sordu. Hazret-i Fatıma anamız: “Baba, çocuklar çok hasta yatıyorlar, bir türlü ateşlerini düşüremedim” der. Allah’ın Resulü: “Çocuklar için üç gün oruç adağında bulun” der. Hz. Fatıma anamız, çocukların şifa bulması için üç günlük adak (nezir) oruç adağında bulunur ve oruca niyet eder. Ancak, o gün Hz. Ali Efendimizin evinde yiyecek hiçbir şeyleri yoktur. Hz. Ali Efendimiz, o günkü kazancı ile bir miktar arpa alır ve eve getirir. Hz. Fatıma anamız, bu arpayı el değirmeninde un eder ve üçe ayırır. Birinci bölümünü o gün ekmek yapıp beş parçaya ayırır. Oruçlu oldukları günün akşamı, tam oruç açacakları bir saatte bir yoksul, kapılarını çalar: “Ey Muhammed’in Ehl-i Beyt’i! Kapınıza miskinlerden bir yoksul geldi, açım, beni doyu...

ÇOCUKLARIMIZA KAZANDIRABİLECEĞİMİZ GÜZEL HUYLAR. 15. Bölüm

Şükür. Konuyla İlgili Hikâye. Bir zamanlar bir ülkenin kralı varmış. Bu kral yeni yaptırdığı gemisiyle denizde yolculuğa çıkmıştı. Hava harikaydı, masmavi gökyüzünde bir yandan martılar uçuşuyor, diğer yandan serin rüzgâr insanın yüzünü güzel güzel okşuyordu. Deniz yeni açılmış bir çarşaf gibi uzanıyor, sanki geminin sıkıntı yaşamadan gitmesi için elinden geleni yapıyordu. Gemide kralın yanından ayırmadığı sözüne her daim değer verdiği bilgelerden bilge danışman ve en değer verdiği adamları vardı. Her şey bu kadar güzel olmasına rağmen kralın sevdiği hizmetçilerden bir tanesi sürekli batacağız, öleceğiz diye evham yapıyordu. En sonunda hizmetçiyi gemiden indirmeyi düşündüler. Ama ne yazık ki, kıyıdan o kadar uzaklaşmışlardı ve hizmetçiyi gemiden indiremiyorlar, hizmetçi ise bağırmaya devam ediyordu. En sonunda bu duruma daha fazla dayanamayan kralın danışmanı, kralın yanına gerek şöyle dedi; “Kralım, ben bu hizmetçiyi nasıl sakinleştireceğimi biliyorum. Ama söyleyecekleri...